Muhabbetullâh

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Muhabbetullâh


Cenâb-ı Hak buyuruyor:

“…Mü’minlerin Allâh’a olan muhabbetleri ise her şeyden daha ileri ve daha kuvvetlidir…” (Bakara, 165)


Rasûlullah (sav) buyurdular:

“Allâh’ım! Beni, Sen’in muhabbetinle ve sevgisi Sen’in katında fayda verecek olan kimsenin muhabbetiyle rızıklandır. Allâh’ım! Bana ihsân ettiğin ve benim de kendilerini sevdiğim nîmetleri, Sen’in sevdiğin ve râzı olduğun amelleri işleyebilmem husûsunda bir kuvvet kıl. Allâh’ım! İstediğim hâlde bana vermediğin şeyleri de, zihnimi Sen’in sevdiğin şeylerle meşgul etmeme ve tamâmen Sen’in tâatine yönelmeme bir sebep kıl.” (Tirmizî, Deavât, 73/3491)



Rabbimizin muhabbetine eren bir kimsenin, O’nun rızâsına ve huşû hâline nâil olcağını bildiren şu rivâyet ne kadar ibretlidir:

Ashâb-ı kirâm bir gün Rasûlullah Efendimiz’e şöyle sordular:

“-Bir mü’mini huşû içinde, diğer bir mü’mini de huşûdan mahrum görüyoruz. Bu farklılığın sebebi nedir?”

Rasûlullah (sav) şöyle cevap verdi:

“-Îmânın tadını alan mü’min, huşû sâhibi olur. Îmânın tadını alamayan mü’min ise huşû sâhibi olamaz!”

“-Peki, îmânın tadı nasıl elde edilir, ona nasıl ulaşılır?” diye sorulunca Peygamber Efendimiz şöyle buyurdular:

“-Ona Allâh sevgisinde sâdık olmakla ulaşılır.” Ashâb-ı kirâm bu sefer:

“-Allâh sevgisi ne ile elde edilir?” diye sordular. Rasûl-i Ekrem Efendimiz:

“-Allâh’ın Rasûlü’ne muhabbetle elde edilir. Bu sebeple siz, Allâh ve Rasûlü’nün rızâsını, yine Allâh ve Rasûlü’ne muhabbet beslemekte arayınız.” buyurdular. (Senderûsî, Keşf-i İlâhî, II, 651; Halebî, Mevsûatü’l-Ehâdis, VI, 492/16010)



Her Güne Bir Esma-ül Hüsna (Allah’ın En Güzel İsimleri)

el-Cebbâr: Dilediğini zorla yaptırmaya muktedir olan, mutlak iradesini her durumda yürüten, her güçlüğü kolaylaştıran, mahluklarının işlerini ıslâh eden; mahluklarının ihtiyaçlarını gideren, yaşama ve rızık sebeplerini sağlayan; kırılanları onaran, eksikleri tamamlayan, düzeni bozulan her şeyi tanzim eden demektir.


Kısa Günün Kârı

İnsan, muhabbet duyduğu varlığın buna liyâkati nisbetinde bir netice elde eder. Bu sebeple insan kalbi, fıtrî olan sevme temâyülünü ancak Cenâb-ı Hakk’a yönelttiği takdirde muhabbette kemâle ulaşabilir. Zîrâ, hakîkî muhabbete lâyık yegâne varlık, bütün muhabbetlerin kaynağı olan Allâh Teâlâ’dır.
 
Üst