Dost Hatırına Sadeleştirmeyi Desteklemek?

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
attachment.php



Latif Erdoğan'ın Yeni Akit gazetesinde yayımlanan röportajında verdiği cevaplar şöyle;


"DOST HATIRINA O YAZIYI YAZDIM, ERTESİ GÜN YATAĞA DÜŞTÜM"

-Risalelerin sadeleştirilmesi konusunda ne düşünüyorsunuz?

- Söze, derin bir yarama dokunarak başladınız. Bilmem ki bu acıyla itidali koruyarak sözü sürdürebilecek miyim? Sanırım doksan yılıydı. Abiler, Abdullah Aymaz'ın yaptıklarındanrahatsızlıklarını Hocaefendiye nakletmişler. O sıralarda Abdullah Aymaz, Risalelerden bazı bölümlerisadeleştirerek kendi imzasıyla kitaplaştırıyordu. Gerekçe de, ortaokul ve lise çağındaki gençlere bu hakikatlerin anlayacakları bir dille ulaştırılmasıydı.

Hocaefendi konuyu ilk bana açtı. Çok üzüntülüydü. Abdullah Aymaz'ı çok sevmeme rağmen yaptığını ben de tasvip etmiyor, fakat bir şey de söylemiyordum. Hocaefendiye: 'Abdullah Abi de bu yaptığından vazgeçsin..' dedim. Ben kendisinin de yapılandan rahatsız olduğunu zannetmiştim.. Birden celallendi. 'Ne var bunda. Başka türlü o gençlere bu hakikatler nasıl ulaştırılacak, yüzlerce insanın imanının kurtulmasına vesile oluyor' dedi.

Biraz sonra Abdullah Aymaz'ı da telefonla bulunduğumuz yere çağırdı. İstişare ettik. Abilere bir cevap yazmakta mutabakata varıldı. Yazı benim üzerime kaldı. Hayatımda belki ilk ve son, inanmadığım bir konuda, dost hatırına o yazıyı yazdım. Ertesi gün yatağa düştüm. Günlerceyüksekateşli bir hastalık yaşadım. İlhan İşbilen, Zaman Gazetesi'nin genel müdürüydü. Beni aradı. Gazeteye yüzlerce mektup yağmıştı, ne yapacağımızısoruyordu. Hasta halde gazeteye gittim. Yüzlerce mektubu ondan alarak eve geldim. Bütün nur talebeleri tepkilerini dile getiriyor, ağır hakaretler ediyorlardı. Her eleştiri mektubu içimi sevinçle dolduruyor, demek ki Nur'un kahramanları dimdik nöbette, diye seviniyordum. Kimseye tek kelime cevap yazmadım, o talihsiz yazıyı da kitabıma almadım. Abiler bana çok ciddi bir yazıyla mukabele edip neşrettiler. Sonra o tür yazılar birleştirilerek kitaplaştırıldı, Rabbim şahit, bu tür cevaplara en çok sevinenlerden biri bendim.. Buna rağmen, o yazının vebalinin ağırlığını size şunları aktarırken dahi vicdanımda hissediyorum..

ONLARA SIMSIKI SARILDIM

Senelerce, Risaleleri yine eskisi gibi okumama rağmen feyzinden, bereketinden mahrum yaşadım. Gün güne Risalelerin sesinin benden uzaklaştığını hissediyor, fakat sebebini izah edemiyordum. Sonra bir Mürşid-i Kamil'in dergahında, Üstadımı ve Nurlar'ı tekrar buldum, onlara sımsıkı sarıldım, ölünceye kadar da böyle kalmaya azimliyim, kararlıyım.

"SADELEŞTİRİLEMEZ"

- Risaleler sizce sadeleştirilebilir mi?

- Risaleler sadeleştirilemez inancındayım. "Niçin"e vereceğim en kısa ve net cevap, imkansızlığı sebebiyle, şeklinde olacaktır. Çünkü Risale-i Nur'un yüzde doksanının içeriği kendi alanlarına ait kavramlarla ancak anlatılabilecek konulardan oluşur. Kavramlar ise sözlük anlamlarıyla değiştirilemez, sadece şerh ve izah edilir. Zaten Üstadımızın ruhsatı da bu yöndedir.

SADELEŞTİRMEYE İHTİYAÇ YOK

- Risalelerin sadeleştirilmeye ihtiyacı var mı?

- Risalelerin sadeleştirilmesine yönelik yapılanlar eğer gaflettense, büyük bir günah irtikap ediliyor, demektir. Eğer belli bir kasıt söz konusuysa, bunun adı ihanettir. Sadeleştirme adı altında insanları Risalelerin özünden uzaklaştırmak, onun feyiz ve bereketinden istifadeyi sıfırlamak; ve Bediüzzaman gibi bir dahinin dahi kendisine mal etmekten tenzih ettiği Kur'an mallarının değerini elmastan cam parçasına indirmektir.

Hayır, asla ve kata. Risalelerin sadeleştirmeye hiçbir cihetle ihtiyacı yoktur. Okuyucusunun da, sadece onu okumaya, okumaya ve yine okumaya ihtiyacı vardır. Külliyat halinde okumaya, bir yerde mücmel bırakılan konunun bir başka yerde elvan elvan nasıl açıldığını görmeye ihtiyacı vardır.

NUR HAREKETİYLE İLGİSİ YOK


- Nur cemaati kimlerdir? Gülen grubu bu cemaate dahil midir?

- Risale-i Nurlarla imanını kurtarma, taklitten tahkike ulaştırma; İslam'ı ruhsatlar ölçeğinde değil de azimetler kıvamında yaşama azminde olan müminlerin oluşturduğu topluma bu isim verilmiştir. Bu aidiyete dahil kişilerin ikinci vazifeleri de, kendi yaşadıkları güzellikleri, doğruları başkalarıyla da paylaşma cehdi ve gayreti içinde bulunmaktır. İslami literatürde bu ikinci vazifeye, irşat, tebliğ, manevi cihad denilmektedir. Fakat burada üzerinde durulması gereken konu "cemaat"a yüklenen anlamdır. Bediüzzaman Hazretleri'nin bu kavramdan kastı bütün bir ümmettir. Dolayısıyla onu ümmetin küçük bir parçasına indirgemek, en azından eksik ve yanlıştır. Ayrıca, "cemaat" kavramına daha sonra yüklenen anlamlarla Nur hareketinin uzaktan yakından alakası yoktur.


Röportajın tamamı için tıklayınız.
 

Ekli dosyalar

  • 1390307457276.jpg
    1390307457276.jpg
    76.4 KB · Görüntüleme: 12

mütevekkil1

Yeni Üye
SADELEŞTİRMEYE İHTİYAÇ YOK!
ElHAK!
E peki birilerinin pis bahçesine neden davet edilip pislikleriyle baş ağrıtıyoruz!
Sadeleştirme bir zırva iken bunu kategori açıp tahlil etmeye ne gerek var!
Milleti imani ve itikadi noktalarda kırma ve yozlaştırma dialoglarına ivme kazandırmaz mı sadeleştirme ihanetini tahlil etmek!?
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
SADELEŞTİRMEYE İHTİYAÇ YOK!
ElHAK!
E peki birilerinin pis bahçesine neden davet edilip pislikleriyle baş ağrıtıyoruz!
Sadeleştirme bir zırva iken bunu kategori açıp tahlil etmeye ne gerek var!
Milleti imani ve itikadi noktalarda kırma ve yozlaştırma dialoglarına ivme kazandırmaz mı sadeleştirme ihanetini tahlil etmek!?

Kıymetli Kardeşim;

Sizin bu mesajı yazmanıza ne kadar gerek varsa en az onun kadar bu kategorinin varlığına gerek vardır. Hatta öyle ki asıl gereksiz olan bunu sorgulamak ve tartışmaktır..
 
Üst