Bu âhirzaman fitnesinde...

Ahmet.1

Well-known member
Endişeli Sual:
Bu âhirzaman fitnesinde, açlık ehemmiyetli bir rol oynayacak. Onunla ehl-i dalalet, bîçare aç ehl-i imanı derd-i maişet içinde boğdurup, hissiyat-ı diniyeyi ya unutturup, ya ikinci, üçüncü derecede bırakmağa çalışacak diye, rivayetlerden anlaşılıyor. Acaba, herşeyde hattâ kahr azabında ehl-i iman ve masumlar için bir vech-i rahmet ve kader-i İlahî cihetinde adalet olduğu, bunda ne tarzda olur? Ve ehl-i iman, hususan Risale-i Nur talebeleri bu musibete karşı iman ve âhiret hesabına ne cihetle istifade edip, nasıl davranacaklar ve mukavemet edecekler?

Ehemmiyetli: Önemli.
Ehl-i dalalet: Dalalet ehli. Kur’anın gösterdiği yoldan ayrılanlar, iman ve İslam yolundan sapanlar.
Bîçare: Çaresiz.
Ehl-i iman: İman edenler, inananlar.
Derd-i maişet: Geçim derdi.
Hissiyat-ı diniye: Dini hisler, dinle ilgili duygular.
Kahr: Mahvetme. *Zorlama.
Vech-i rahmet: Rahmet vechi, merhamet yönü.
Kader-i İlahî: Allah’ın(cc) takdiri, Allah’ın her şeyi sonsuz ilmiyle belirlemesi.
Cihet: Yön, taraf.
Hususan: Bilhassa, özellikle, ayrıca.
Mukavemet: Karşı koyma, dayanma, direnme, karşı gelme.


Elcevab:
Şu musibetin en ehemmiyetli sebebi; küfran-ı nimet ve şükürsüzlük ve nimet-i İlahiyenin kıymetini takdir etmemeklikten gelen bir isyan olduğundan, Âdil-i Hakîm nimetinin hususan gıda kısmının, hususan hayat noktasında en büyük nimet olan ekmeğin hakikî lezzetini ve çok ehemmiyetli kıymetini ve nimetiyet noktasında fevkalâde derecesini göstermekle, hakikî şükre sevketmek hikmetiyle, Ramazan gibi riyazet-i diniyeye riayet etmeyen şükürsüz insanlara bu musibeti verip, aynı hikmet için adalet etmiş.

Ehemmiyetli: Önemli.
Küfran-ı nimet: Nimete karşı nankörlük, nimetin Allah’tan(cc) geldiğini düşünmemek veya inkar etmek.
Nimet-i İlahiye: Allah’a(cc) ait nimet, Allah’ın nimeti.
Âdil-i Hakîm: Hikmet ve adalet sahibi olan Allah(cc).
Nimetiyet: Nimetlilik.
Riayet: Uyma, hürmet etme, saygı gösterme.


Ehl-i iman, ehl-i hakikat, hususan Risale-i Nur talebelerinin vazifesi; bu musibetli açlığı, Ramazan riyazet-i diniyesinin tarzındaki açlık gibi vesile-i iltica ve nedamet ve teslimiyet yapmağa çalışmaktır. Ve zaruret bahanesiyle, dilenciliğe ve hırsızlığa ve anarşiliğe yol açmasına meydan vermemektir. Ve aç fakirlere acımayan bir kısım zengin ve bazı ehl-i maaş dahi Risale-i Nur'u dinleyip, bu mecburî açlık hissiyle açlara merhamete gelip zekatla yardımlarına koşmaktır. Ve nefsini güzel yemeklerle şımartan, serkeş eden ve hevesat-ı rezile ve tuğyanlara sevkedip sarhoş eden gençler dahi, Risale-i Nur'un irşadıyla, bu hâdiseden merdane istifade ederek, fuhşiyat ve günahlardan ellerini bir derece çektiği ve nefislerinin zevklerini ve pisliklere karşı galeyanlarını kırdığı vesilesiyle taate ve hayrata girip, o hâdiseyi kendi aleyhlerinden çıkarıp, lehlerinde istimal etmektir. Ve ehl-i ibadet ve salahat dahi, ekser insanların aç kaldığı bu zamanda ve çok karışmış ve haram ve helâl farkedilmeyecek bir tarza gelmiş ve şübheli mal hükmünde ve manen müşterek olan erzak-ı umumiyeden helâl olmak için mikdar-ı zaruret derecesine kanaat ediyorum diye, bu mecburî belaya bir riyazet-i şer'iye nazarıyla bakmaktır. Kader-i İlahiyeye karşı şekva ile değil, rıza ile karşılamaktır.
Ehl-i iman: İman edenler, inananlar.
Ehl-i hakikat: Hakikat ehli, islamiyetin ve Kur’anın bildirdiği gerçekleri kabul edip yaşayanlar.
Hususan: Bilhassa, özellikle, ayrıca.
Riyazet-i diniye: Dini riyazet.
Vesile-i iltica: İltica vesilesi, sığınma sebebi.
Nedamet: Pişmanlık.
Teslimiyet: Teslim olma, gönülden bağlanma, güvenle kendini verip boyun eğme.
Zaruret: Zorunluluk, çaresizlik, şiddetli ihtiyaç. *Yoksulluk.
Ehl-i maaş: Maaşlı çalışanlar, aylıkla çalışanlar.
Mecburî: Zorla, ister istemez.
Serkeş: İsyan eden, kafa tutan, asi, dikkafalı.
Hevesat-ı rezile: Rezil hevesler, aşağılık istekler.
Tuğyan: Azgınlık, çok ileri derecede zulüm ve inkar.
Sevk: Gönderme, yollama.
İrşad: Doğru yolu gösterme.
Hâdise: Olay.
Merdane: Erkekçesine, yiğitçesine.
Galeyan: Coşma, taşma, kaynama.
Taat: İbadet etme, Allah’ın(cc) emirlerini yerine getirme.
Hayrat: Hayırlar, iyilikler, Allah(cc) rızası için yapılan iyi ve sevaplı işler.
İstimal: Kullanma.
Ehl-i ibadet: Allah’a(cc) karşı kulluk görevini yerine getirenler.
Salahat: Dindarlıkta çok ileri olmak, ileri derecede dindarlık.
Ekser: Çoğunluk, çoğu.
Erzak-ı umumiye: Toplumun erzakı.
Mikdar-ı zaruret: Zaruret miktarı, zorunluluk miktarı.
Mecburî: Zorla, ister istemez.
Şekva: Şikayet.


Kastamonu Lahikası
 
Üst