Bediüzzaman'ın talebelerine çirkin iftira..

Huseyni

Müdavim


144342.jpg




Bediüzzaman Hazretlerinin talebeleri tarafından yapılan açıklama üzerine çeşitli fitne senaryoları devreye girdi. Ağabeylerin bir yıl önce Başbakan Erdoğan'la görüşmesini dillerine dolayan kimi yazarlar son açıklamayı bu görüşmeye bağladı.


Takvim gazetesinin haberine göre Türkiye'yi derinden sarsan 17 Aralık Operasyonu'nun ardından çeşitli manipülatif söylemlerle yurt içi ve yurt dışındaki kamuoyunu yanıltıcı bilgiler vermekten çekinmeyen isimler bu kez de Bediüzzaman Said Nursi'nin talebelerine saldırdı.


Gazete haberine göre ağabeylerin açıklaması üzerine Today's Zaman gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Bülent Keneş, gazetenin yazarı Emre Uslu ve Taraf Gazetesi yazarı Önder Aytaç, Bediüzzaman'ın talebelerini Başbakan Erdoğan ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'la beraber oldukları bir fotoğrafı paylaşarak, "Hocaların, başbakanın emri üzerine böyle bir açıklamada bulunduğunu ve siyasetin içinde oldukları" propagandasını yaptı.


Emre Uslu'nun ise "Bediüzzaman'ın en önemli özelliklerinden biri hediye dahi kabul etmemesidir. Talebeleri bunu unutmuş görünüyor. Yazık" tweet'ini paylaşarak büyük bir provokasyon yaptığına dikkat çeken gazete, "bu fotoğrafın yakın bir tarihte çekildiğini ve Başbakan'ın siyasi sözler vererek, Bediüzzaman'ın talebelerinden ültimatom yayınlamalarını istediğini söyleyip büyük iftiralarda bulunduklarına yer verdi.


Takvim gazetesi, fotoğrafın, 2012'nin Aralık ayında Bediüzzaman'ın talebelerinden Mustafa Sungur'un vefatından kısa bir süre sonra gerçekleştiği ortaya çıkınca, bu kirli saldırıların da belgelenmiş olduğuna dikkat
çekti.
attachment.php



takvim.20140102083040.jpg

Bediüzzamanın talebelerine çirkin iftira
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Bizler bu fitneye alet olan ve sebeb olanlara Risale-i Nurun dersiyle cevab şöyle cevab veririz :

[BILGI]Hem meselâ: Bir adam, tek yalancı sözünü doğru göstermek için, İslâm'ın felâketini kalben arzu eder.


Sözler ( 707 )
[/BILGI]

Hakikati itibariyle yukarıda bahsi olunan gazete ve yazarların sosyal medya aracılığıyla daha evvelden başka kişilere dahi menfaatler elde etmek için iftiralar attıkları sıddıkiyetleri ve dürüstlükleri yaptıkları ve söylediklerinin çürütülmesiyle yalancı duruma düştükleri ortadadır. Hem bunun aksinin söyleyenler çokluğu hem söyleyenler taraftarlığı nazara alındığında ve hem ağabeyler tarafından son yapılan açıklama Risale-i Nur talebelerinin amaç, gaye ve maksadlarını kamuoyuna açıklayarak siyaset içinde olmadıklarını ve diğer meselelere dair birşeyin olamayacağını ifade ettiği gün gibi açık iken kasıdlı bir iftira ve fitne olduğu çok açık ve nettir.

[BILGI]
Ben de derim: Hey bedbahtlar! Eğer dünya ebedî olsaydı ve insan içinde daimî kalsa idi ve insanî vazifeler yalnız siyaset bulunsaydı, belki bu iftiranızda bir mana bulunabilirdi. Hem eğer ben siyaset ile işe girseydim, yüz risalelerde on cümle değil, belki bin cümleyi siyasetvari, mübarezekârane bulacaktınız. Hem farz-ı muhal olarak; eğer biz dahi sizin gibi bütün kuvvetimizle dünya maksadlarına ve keyiflerine ve siyasetlerine çalışıyoruz, diye -ki; şeytan da bunu inandırmağa çalışamıyor ve kimseye kabul ettiremez- haydi böyle de olsa, madem bu yirmi senede hiçbir vukuatımız gösterilmiyor. Hükûmet ele bakar, kalbe bakmaz ve herbir hükûmette şiddetli muhalifler bulunur. Elbette adliye kanunu ile bizleri mes'ul etmezsiniz. Son sözüm: حَسْبِىَ اللّٰهُ لاَ اِلهَ اِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ dir.


Said Nursî

Şualar ( 370 )
[/BILGI]

[BILGI]11. Gizli cem'iyet kurmak.


C: Üç mahkemenin o noktada beraet vermesi ve yirmi senedir siyaseti terk etmekliğim, bu hatanın ne kadar açık bir iftira olduğunu gösteriyor.


Şualar ( 407 )
[/BILGI]

[BILGI] 34, 35. Dinî hissiyatı âlet ederek, devletin emniyetini bozmağa halkı teşvik eden hareketlerinin..
C: Hiç aslı olmayan uzak bir imkânı vukuat yerinde sarfederek bu kadar tekrar etmek yalnız garazkârane bir iftiradır.


Şualar ( 410 )
[/BILGI]






[BILGI]Bu ricanın sonunda, Risale-i Nur talebeleri, iman-ı tahkikî kuvvetiyle, bu vatanın her tarafında anarşistliği durdurduğunu, umumî emniyeti ve asayişi muhafaza ettiklerini.. ve yirmi senedir memleketin her tarafındaki Nur talebelerinin hiç birisinin emniyeti ihlâle dair bir vukuatlarının bulunmadığını.. ve hattâ insaflı bir kısım zabıta memurlarının "Nur talebeleri manevî bir zabıtadır, asayişi muhafazada bize yardım ediyorlar, iman-ı tahkikî ile nuru okuyan her adamın kafasında bir yasakçı bırakıyorlar, emniyeti temine çalışıyorlar." diye olan itiraflarını.. ve türlü isnad ve iftiralarla, Kur'an ve iman nuruna sed çekmek isteyenlere karşı, Üstadımızın "Yüz milyon başların feda oldukları bir kudsî hakikata, başımız dahi feda olsun. Dünyayı başımıza ateş yapsanız, hakikat-ı Kur'aniyeye feda olan başlar, zındıkaya teslim-i silâh etmeyecek ve vazife-i kudsiyeden vaz geçmeyecekler inşâallah!" dediğini beyan etmektedir.



Lem'alar ( 425 )
[/BILGI]


[BILGI]Sonra gizli düşman münafıklar, hükûmetin nazar-ı dikkatini benim şahsıma çevirdiler. Eski siyasî hayatımı hatırlattırdılar. Hem adliyeyi, hem maarif dairesini, hem zabıtayı, hem dâhiliye vekaletini evhamlandırdılar. Partilerin cereyanları ve komünistlerin perdesinde anarşistlerin tahrikatıyla o evham genişlendi. Bizi tazyik ve tevkif ve ellerine geçen risaleleri müsadereye başladılar. Nur şakirdlerinin faaliyetine tevakkuf geldi. Benim şahsımı çürütmek fikriyle, bir kısım resmî memurlar, hiç kimsenin inanmayacağı isnadlarda bulundular. Pek acib iftiraları işaaya çalıştılar. Fakat kimseyi inandıramadılar.


Lem'alar ( 258 )[/BILGI]

[BILGI]Bu yeni hâdisede, ifademde Dâhiliye Vekaletine yazdığım gibi, on vecihle kanunsuz olduğu ve kanun namına kanunsuzluk eden o zalimler -asıl suçlu onlar olması gibi- öyle bahaneleri aradılar; işitenleri güldürecek ve hakperestleri ağlattıracak iftiraları ve uydurmalarıyla ehl-i insafa gösterdiler ki; Risale-i Nur'a ve şakirdlerine ilişmeye, kanun ve hak cihetinde imkân bulamıyorlar, divaneliğe sapıyorlar.


Lem'alar ( 259 )
[/BILGI]

[BILGI]Hem beklerdim ki; "vatanımızda anarşiliğe inkılab eden komünist tehlikesine karşı Nurların hizmeti ne derecededir ve bu mübarek vatan bu dehşetli seyelandan nasıl muhafaza edilecek?" gibi dağ misillü mes'elelerin sorulmasının lüzumu varken, sinek kanadı kadar ehemmiyeti olmayan ve hiç bir medar-ı mes'uliyet olmayan cüz'î ve şahsî ve garazkârların iftiralarıyla habbe, kubbeler yapılmış mes'eleler için bu ağır şerait altında hiç ömrümde çekmediğim bir perişaniyetime sebebiyet verildi. Bize üç mahkemenin sorduğu ve beraet verdiği aynı mes'elelerden ve âdi ve şahsî bir-iki mes'ele için manasız sualler edildi.


Şualar ( 377 )
[/BILGI]



Son olarak ustad bediüzzaman r.a.'ın şu mektubunu nur kardeşlerimize ve ağabeylerimize ve hemşirelerimize hatırlatırız:

[DIKKAT] Aziz, sıddık kardeşlerim!


Madem biz, çok emarelerle inayet altındayız ve madem gayet çok ve insafsız düşmanlara karşı Risale-i Nur mağlub olmadı, Maarif Vekili'ni ve Halk Fırkası'nı bir derece susturdu ve madem bu kadar geniş bir sahada ve mes'elemizi pek ziyade i'zam ile hükûmeti telaşa düşürenler, her halde iftiralarını ve yalanlarını bir derece setretmeye bahaneler ile çalışacaklar; elbette bize lâzım: Kemal-i teslimiyetle sabır ve temkinde bulunmak ve bilhâssa inkisar-ı hayale düşmemek ve bazan ümidin hilaf-ı zuhuruyla me'yus olmamak ve muvakkat fırtınalar ile sarsılmamak!


Şualar ( 344 )
[/DIKKAT]
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Mehmet Fırıncı Ağabey Basın Açıklaması



attachment.php



Bazı gazetelerde Bediüzzaman Hazretlerinin talebelerinin başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la görüşmesini yansıtan fotoğraf karesinin yer alması polemiklere yol açtı. Bunun üzerine Mehmet Fırıncı ağabey bir basın açıklaması yaptı:

Son günlerde tekrar ortaya çıkan ve kasıtlı saptırmalarla başka bir mânâ yüklenen bir fotoğrafımızla ilgili olarak şu açıklamayı yapmak lüzumu hasıl olmuştur:

Söz konusu fotoğraf, 2012 yılının Aralık ayına ait olup, Bediüzzaman Hazretlerinin bütün hayatı boyunca takip ettiği ve zamanın idarecileri nezdinde teşebbüslerde bulunduğu üç idealinin devlet ve yetkililerimize aksettirilmesi için gerçekleştirilen bir ziyaret sırasında çekilmiştir.

Bu üç gaye ise, (1) Din ilimleri ile fen bilimlerinin birlikte okutulacağı üniversitelerin açılması, (2) Ayasofya’nın tekrar cami olarak ibadete açılması, (3) Risale-i Nur’ların Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından neşredilmesinden ibarettir.

Bediüzzaman Hazretleri bu idealleriyle ilgili olarak Osmanlı döneminde Sultan Abdülhamid ve Sultan Reşat’a müracaat ettiği gibi, Cumhuriyet döneminde de Birinci Meclis’te bizzat dile getirmiş, ayrıca CHP Genel Sekreteri Hilmi Uran’a ve DP döneminde de Başbakan Adnan Menderes’e mektuplar yazarak aynı istekleri devletin en yüksek kademelerine ısrarlı bir şekilde iletmeye devam etmiştir.

Talebeleri de, Bediüzzaman Hazretlerinin vefatından sonra bu ideali takip ederek Süleyman Demirel ve merhum Turgut Özal nezdinde teşebbüslerde bulunmuşlardır. Son olarak, 2012 yılı sonunda, aynı talepleri iletmek üzere Başbakanımızdan bir randevu alınmış ve Bediüzzaman Hazretlerinin ömrü boyunca takip ettiği bu üç ideal, kendilerine intikal ettirilerek gerekli açıklamalar yapılmıştır.

Bu görüşme bizim tarafımızdan yapılan bir talep üzerine gerçekleşmiş olup, konuyla ilgisi dolayısıyla Diyanet İşleri Başkanımız da görüşmeye dahil olmuştur. Söz konusu resimde yer alan kişilere gelince, bunlar (soldan sağa) Mehmet Fırıncı, Başbakan Tayyip Erdoğan, Diyanet İşlerinden sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Barla Platformu Başkanı Said Yüce, Bediüzzaman’ın talebeleri Abdülkadir Badıllı, Said Özdemir, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ve yine Bediüzzaman’ın talebesi olan Abdullah Yeğin’dir.

144342.jpg

Kaynak : Risale Haber
 

teblið

Vefasýz
İftira atanlara Üstadın bu nasihatıde cevaptır sanırım ;

“Bir zaman, bu garazkârâne tarafgirlik neticesi olarak gördüm ki, mütedeyyin bir ehl-i ilim, fikr-i siyasîsine muhâlif bir âlim-i salihi, tekfir derecesinde tezyif etti. Ve kendi fikrinde olan bir münafığı, hürmetkârâne medhetti. İşte, siyasetin bu fena neticelerinden ürktüm, اَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ وَالسِّيَاسَةِ dedim, o zamandan beri hayat-ı siyasiyeden çekildim.” (Mektubat, Yirmi İkinci Mektup.)

Arif olan anlar ne kastedildiğini wesselam......
 
Üst