Risâle-i Nur her yerde ve herşeyde Tevhid nûrunu gösterir

FaKiR

Meþveret Bþk.
Risâle-i Nur her yerde ve herşeyde Tevhid nûrunu gösterir


Cevşenü’l-Kebîr ve Risâle-i Nur ve Hizb-i Nûrî dahi kâinatı baştan başa nurlandırıyor, zulümât karanlıklarını dağıtıyor, gafletleri, tabiatları parça parça ediyor; ehl-i gaflet ve ehl-i dalâletin boğulduğu en son ve en geniş kâinat perdelerinin arkasında envâr-ı Tevhîdi gösteriyor.
Ezcümle, iki gün evvel, ism-i Hakem nüktesini okuyan bir Nakşî dervişi, güneşin ve manzûmesinin bahsini, Risâle-i Nur mesleğine vech-i tatbikini anlamamış; demiş: "Bu da ehl-i fen ve kozmoğrafyacılar gibi bahseder," tevehhüm etmiş.
Yanımda ona okundu; ayıldı. "Bu, bütün bütün başkadır" dedi. Demek, kozmoğrafyacılar gibi, ehl-i fennin en son ve geniş nokta-i istinadları ve medâr-ı gafletleri olan perdelerde nûr-u Ehadiyeti gösteriyor, orada da düşmanlannı takip ediyor, en uzak tahassüngâhlarını bozuyor. Her yerde huzura bir yol gösteriyor. Eğer güneşe kaçsa, ona der: "O bir soba, bir lâmbadır. Odununu, gazyağını veren kimdir; bil, ayıl!" Başına vurur.
Hem kâinatı, baştan başa âyineler hükmünde, tecelliyât-ı esmâya mazhariyetlerini öyle gösteriyor ki, gafletin imkânı olmuyor. Hiçbir şey huzura mâni olmuyor. Ehl-i tarîkat ve hakîkat gibi huzur-u dâimî kazanmak için kâinatı, ya nefyetmek veya unutmak ve hâtıra getirmemek değil, belki kâinat kadar geniş bir mertebe-i huzuru kazandırdığını ve geniş ve küllî ve dâimî kâinat vasatında bir ubûdiyet dairesini açtığını gördüm.
Kastamonu Lâhikası, s. 174.
 
Üst