Sabri Arseven

Sergerdan

Well-known member


sayi6sabri.gif



SANTRAL SABRİ ARSEVER
Hilal ZEYBEKOĞLU


Merhum Santral Sabri ARSEVEN, yakın tarihimizde aynı Sütçü İmam gibi Memleketin selameti için büyük gayret ve fedakarlık göstermiş, her türlü tehlikeyi göze alarak ülkemize hizmet etmiş kahraman hocalardan birisidir. Sütçü İmam ülkemizin Fransızlar tarafından işgaline karşı mücadele etmişti. Merhum Sabri Arseven ise Ülkemizi istila etmeye çalışan komist ve mason cemiyetleri ile dinsizlik ve ahlaksızlık akımlarına karşı mücadele etmişti.
“Sabri Arseven, Eğirdir'in Bedre köyünün imamıdır. Bediüzzaman Sadi Nursî'ye talebe olup, onun mukaddes davasına hizmetkâr olan bahtiyar simalardandır. l893 senesinde dünyaya gelen Sabri Efendi, l954 senesinin 20 Şubat'ında Eğirdir'in Pazar Köyünden Bedre'ye dönerken kamyonun devrilmesiyle, beyin kanaması geçirmiş ve böylece Hakk'ın rahmetine intikal etmişti. Bediüzzaman, Sabri Efendinin cenazesine bizzat iştirak etmişti. 1943 sensinde Bediüzzaman'la birlikte Denizli'de dokuz ay hapis yatan Sabri Efendi için Nur'un mektuplarında çeşitli iltifatlar ve takdirkâr cümleler bulunmaktadır. Bunlardan birinde, Kastamonu mektuplarında şunları okumaktayız:

Sıddık Sabri! Senin cisminde (ayağında) kardeşliğimin sikesini gördüğüm zaman bir hiss-i kablelvuku ile kalbime geldi: Bu zat mühim bir vakitte bana çok ehemmiyetli bir kardeşlik edecek. Ve muvaffak oldun, yaptın. Allah senden ebeden razı olsun."

Büyük Millet Meclisi, ülkenin yönetimini icra ediyordu. II.Meclise Başkanlığına hakim olan ekip, ulusalcı ve seküler bir dünya görüşüne sahip idi. Jön Türk'lerin devamı niteliğindeki bu ekip, August Comte'nin pozitivist felsefesinin etkisinde idiler. Ve ülkenin kalkınması için dinin sosyal hayattaki tesirinin kaldırılarak, ferdi ve sosyal hayatta Avrupa kültürünün ve yaşam tarzının benimsenmesi gerektiğini düşünüyorlardı. Ayrıca dinde reform yapılarak; sosyal, siyasal ve ekonomik hayata etkisi olmayan, şekil olarak da kiliselere benzeyen bir dini yapılanma arzu ediyorlardı. 1922'den sonra İslamdan uzaklaşılması, dinin fert, toplum ve devlet hayatı üzerinde ki tesirinin ve belirleyici rolünün ortadan kaldırılması, seküler yaşam tarzının yerleştirilmesi, ferdi ve toplumsal hayatın her alanının, her safhasının Batılı değerler ve hayat tarzları ile tanzim edilmesi Devlet' in resmi politikası haline geldi. İslam kurallarına uygun bir hayat tarzından, Batılı normlara uygun bir hayat tarzına geçişi sağlamak üzere; CHP iktidarı büyük bir kültürel değişim programı başlattı. Bir taraftan Türkİslam tarihinde çok radikal sayılabilecek reform ve devrimler yapılırken; diğer taraftan ferdi ve toplumsal muhalefet odakları bastırılma, sindirilme ve yok edilme yoluna gidildi.

Şiddetli baskı ve yasaklara rağmen; Bediüzzaman Said Nursi tarafından başlatılan Risale-i Nur hizmeti, çok kısa sürede Anadolu insanından büyük bir hüsnü kabul gördü. Her türlü dini yayın ve her türlü İslam i eğitim yasak olmasına rağmen; insanlar telif edilen Nur Risalelerini gizli gizli el yazısı ile evlerinde, tarlalarında, bağlarda, dağlarda, gece yarılarında yazarak çoğaltıyor, kendileri okuyor ve sonra başkalarına okutuyorlardı. 1950 yılına kadarki yasaklar döneminde, telif edilen Nur Risaleleri, el yazısı ile tam 600.000 (evet yanlış okumadınız tam altüyüzbin) nüsha yazılıp çoğaltılarak ülkenin her köşesine, her bucağına ulaştırılmıştı. Bu ulaştırma işinde posta teşkilatına güvenilmediği için “Nur Postacıları” denilen gönüllü hizmetkarlar gönüllü kuryeler görev almıştı. Öyle ki, bir Risaleyi bir yerden bir yere ulaştırmak için bazen dağlardan, bayırlardan günlerce yaya yüründüğü olurdu. Bu gayreti ve bu hizmetleri merhum Ali Ulvi kurucu “ İmanın tekniğine meydan okuması” olarak tasvir etmiştir.” (Ahmet Faruk Nizamoğlu-Korku Duygusu Psikolojik Savaş Ve Kuran Hizmeti- Tefekkür Dergisi/9-10.sayılar)

Risale-i Nur'un intişarında Sabri ARSEVEN'in çok özel bir yeri vardır. Yeni telif edilen Risalelerin Anadolu'ya yayılmasında ve muhtaç gönüllere ulaştırılmasında kilit rol oynayarak adeta bir santral gibi çalışmaktadır. Merhum Santral Sabri Ağabeyi Zübeyir Gündüzalp Ağabey notlarında şöyle anlatmaktadır:

“Santral Sabri (Arseven), Barla'ya 10 km uzaklıkta Eğirdir taraflarında İlema ismindeki bir köyün hocasıdır. Üstad'ın ilk kuşak talebelerindendir. Kendisine “Santral Sabri” denmesinin sebebi, telif edilen risale ve mektupların ilk önce ona gönderilip, oradan gerekli yerlere dağıtılmasından dolayıdır.

Santral Sabri, gelen yazılardan hemen bir nüsha kendine yazar, ertesi gün Eğirdir'e gönderirdi. Orada talebeler toplanır, kaç nüsha çoğaltılacaksa o kadar çoğaltırlardı. Ertesi gün, bir nüsha da Isparta'ya gönderilirdi. Isparta'daki talebeler etrafa haber verir, hemen o gece toplanırlardı. Anadolu'da gidecek yerler sayısınca elle çoğaltılıp gönderilirdi.

Üstad Kastamonu'dayken de lahika mektupları yine önce Eğirdir'e gelir, oradan Santral Sabri'ye, oradan da Isparta ve diğer yerlere gönderilirdi. Talebelerin yazdıkları mektup ve nüshalar yine önce Santral Sabri'ye gelir, o da Üstad'a götürüp tashih ettirirdi. Tashih edilenleri tekrar alıp dağıtırdı. Santral Sabri, gelen ve giden risaleler için daima bir santral görevi yapardı.
Ziyarete gelen birisine Üstad, “Kardeşim, sen bu akşam Santral Sabri'de kal, yarın oradan gidersin” der, gönderilecek risale ve mektupları onunla gönderirdi. Ziyaretçi o akşam Santral Sabri'ye uğrar, böylece Üstad'ın verdiği vazifeyi yerine getirir, ertesi gün gideceği yere giderdi.”
Mekanı cennet olsun. Ruhuna Fatiha!
 
Üst