Gitmeden önce okumalıyız(HAC BAĞLAMINDA ALLAH-İNSAN İLİŞKİSİ)

vera'

Well-known member




attachment.php


Hac nedir?

Arapça bir kelime olup ‘’HCC’’ kökünden gelmektedir.
Hac sözcüğü “yöneliş” ve “yürüyüş” anlamlarına gelir.
Terim anlamı ise, kutsal sayılan yerleri ibadet niyetiyle ziyaret etmektir.
Istılahta ise, ihrama girerek belli günde Arafat’ta bulunmak ve Kabe’yi usülüne uygun olarak ziyaret etmektir.

Diğer ibadetlerden Hacc’ın farkı nedir?

Hac, Allahın Kur’an’ı Kerim’de, Resulullah’ın sünnetiyle sabit olmuş, ulemanın da fetvalarıyla tahakkuk etmiş, hem mali hem bedeni yapılan eşsiz ve benzersiz çok önemli bir ibadettir. Mesela namaz ve oruç yalnız bedenî, yahut zekât yalnız malî bir ibadettir. Hac ise hem malî ve hem de bedenî bir ibadettir. Diğer ibadetler her yerde yapılabilirken Hac, ancak belli yerde Mekke-i Mükerreme'de yapılır. Bunun için dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan ve hali vakti yerinde olan Müslümanlar bu ibadeti yapmak için Mekke-i Mükerreme'ye gelmek zorundadırlar. Ayrıca, Hac’ın diğer ibadetlere göre bazı zorlukları vardır. Bunun için Peygamberimiz, hacca niyet ederken "Allah'ım, hac yapmak istiyorum, bunu bana kolay kıl ve kabul eyle." diye dua etmiş. Hac ibadetini hakkıyla yerine getirebilmek için bilinçli mümin olmak lazımdır.

Kur-an'da Hac İle İlgili Ayetler

EL-BAKARA

158 : Şüphe yok ki, Safa ile Merve Allah'ın koyduğu nişanlardandır. Her kim Beytullah'ı ziyaret eder veya umre yaparsa onları tavaf etmesinde kendisine bir günah yoktur. Her kim gönüllü olarak bir iyilik yaparsa şüphesiz Allah kabul eder ve (yapılanı) hakkıyla bilir.

196 : Haccı ve umreyi Allah için tam yapın. Eğer (bunlardan) alıkonursanız kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Sizden her kim hasta olursa yahut başından bir rahatsızlığı varsa, oruç veya sadaka veya kurban olmak üzere fidye gerekir. (Hac yolculuğu için) emin olduğunuz vakit kim hac günlerine kadar umre ile faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban kesmek gerekir. Kurban kesmeyen kimse hac günlerinde üç, memleketine döndüğü zaman yedi olmak üzere oruç tutar ki, hepsi tam on gündür. Bu söylenenler, ailesi Mescid-i Haram civarında oturmayanlar içindir. Allah'tan korkun. Biliniz ki Allah'ın vereceği ceza ağırdır.

200 : Hac ibadetlerinizi bitirince, babalarınızı andığınız gibi, hatta ondan daha kuvvetli bir şekilde Allah'ı anın. İnsanlardan öyleleri var ki: Ey Rabbimiz! Bize dünyada ver, derler. Böyle kimselerin ahiretten hiç nasibi yoktur.

203 : Sayılı günlerde (eyyam-ı teşrikte telbiye ve tekbir getirerek) Allah'ı anın. Kim iki gün içinde acele edip (Mina'dan Mekke'ye) dönmek isterse, ona günah yoktur. Bunlar günahtan sakınanlar içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki hepiniz O'nun huzurunda toplanacaksınız.


--------------------------------------------------------------------------------

EL-ALİ İMRAN

96 : Şüphesiz, âlemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev (mâbet), Mekke'deki (Kâbe)dir.

97 : Orada apaçık nişâneler, (ayrıca) İbrahim'in makamı vardır. Oraya giren emniyette olur. Yoluna gücü yetenlerin o evi haccetmesi, Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse bilmelidir ki, Allah bütün âlemlerden müstağnîdir.


--------------------------------------------------------------------------------

EL-MÂİDE

1. Ey iman edenler! Akitleri(n gereğini) yerine getiriniz. İhramlı iken avlanmayı helal saymamak üzere (aşağıda) size okunacaklar dışında kalan hayvanlar, sizin için helâl kılındı. Allah dilediğine hükmeder.

2. Ey iman edenler! Allah'ın (koyduğu, dinî) işaretlerine, haram aya, (Allah'a hediye edilmiş) kurbana, (ondaki) gerdanlıklara, Rablerinin lütuf ve rızasını arayarak Beyt-i Haram'a yönelmiş kimselere (tecavüz ve) saygısızlık etmeyin. İhramdan çıkınca avlanabilirsiniz. Mescid-i Haram'a girmenizi önledikleri için bir topluma karşı beslediğiniz kin sizi tecavüze sevketmesin! İyilik ve (Allah'ın yasaklarından) sakınma üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın. Allah'tan korkun; çünkü Allah'ın cezası çetindir.

94. Ey iman edenler! Allah sizi ellerinizin ve mızraklarınızın erişeceği bir avlanma ile (onu yasak ederek) dener ki gizlide (kimsenin görmediği yerde, gerçekten) kendisinden kimin korktuğu ortaya çıksın. Kim bundan sonra sınırı aşarsa onun için acı bir azap vardır.

95. Ey iman edenler! İhramlı iken avı öldürmeyin. İçinizden kim onu kasten öldürürse öldürdüğü hayvanın dengi (ona) cezadır. (Buna) Kâbe'ye varacak bir kurban olmak üzere içinizden adalet sahibi iki kişi hükmeder (öldürülen avın dengini takdir eder). Yahut (avlanmanın cezası), fakirleri doyurmaktan ibaret bir keffârettir, yahut onun dengi oruç tutmaktır. Ta ki (yasak av yapan) işinin cezasını tatmış olsun. Allah geçmişi affetmiştir. Kim bu suçu tekrar işlerse Allah da ondan karşılığını alır. Allah daima galiptir, öç alandır.

96. Hem size hem de yolculara fayda olmak üzere (faydalanmanız için) deniz avı yapmak ve onu yemek size helâl kılındı. İhramlı olduğunuz müddetçe kara avı size haram kılındı. Huzuruna toplanacağınız Allah'tan korkun.

97. Allah, Kâbe'yi, o saygıya lâyık evi, haram ayı, hac kurbanını ve (kurbanın boynuna asılan) gerdanlıkları (maddi ve manevi yönlerden) insanların belini doğrultmaya sebep kıldı. Bu da Allah'ın, göklerde ve yerde ne varsa hepsini bildiğini ve Allah'ın her şeyi bilici olduğunu (sizin de anlayıp) bilmeniz içindir.


--------------------------------------------------------------------------------

EL-HAC

25. İnkâr edenler, Allah'ın yolundan ve -yerli, taşralı- bütün insanlara eşit (kıble veya mâbed) kıldığımız Mescid-i Harâm'dan (insanları) alıkoymaya kalkanlar (şunu bilmeliler ki) kim orada (böyle) zulüm ile haktan sapmak isterse ona acı azaptan tattırırız.

26. Bir zamanlar İbrahim'e Beytullah'ın yerini hazırlamış ve (ona şöyle demiştik): Bana hiçbir şeyi eş tutma; tavaf edenler, ayakta ibadet edenler, rükû ve secdeye varanlar için evimi temiz tut.

27. İnsanlar arasında haccı ilân et ki,gerek yaya olarak, gerekse nice uzak yoldan gelen argın develer üzerinde sana gelsinler.

28. Ta ki kendilerine ait bir takım yararları yakînen görmeleri, Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belli günler de Allah'ın ismini ansanlar . Artık ondan hem kendiniz yeyin,hem de yoksula, fakire yedirin.

29. Sonra kirlerini gidersinler; adaklarını yerine getirsinler ve o Eski Ev'i (Kâbe'yi) tavaf etsinler.


Hac’da yapılan ibadetler bize neler hatırlatır?

Hacıların Hacca ait yaptığı ameller, ibadetler ve ziyaretlerin hepsi ahiret ile ilgili bir durum ve ilahi hikmetlerden bir hikmettir. Bu sırlara göre:

Hacc’a yolcuk; dünyadan çıkışı, kalbden dünya sevgisini çıkarmayı,

İhram; kefene bürünmeyi, Allah’ın dışındakilerden yüz çevirmeyi,

Arafat ve müzdelife’de vakfe; kıyameti, haşir ve neşir hallerini,

Telbiye; yeniden dirileceğimiz kıyamet gününde hakk’a icabet etmeyi,

Arafatt’an Kabeye yönelmek; dünyadan kudsi aleme yönelmeyi,

Tavaf; Meleklerin Arş’ın etrafında tavafını ve kalbin Rububiyyet mertebesini tavafını,

Hacer’i İstilam (O’na dokunup öpmek) Ruhun ezelde verdiği söze bağlılığını,

Kabenin örtüsüne tutunup niyazda bulunmak; Kendisine karşı suç işlediği birisinin kapısına sığınıp, kendisini bağışlamasını ve hatasını örtmesini umarak yalvarmayı,

Safa ve merve; sevap ve günahlarını; kalbin, nefs ile ruh arasında gidip gelmesini,

Arafatta vakfe; insanların kıyamette bir araya gelmelerini, Hakk’a yalvarışlarını

Kurban kesmek; Kurbanın uzuvlarını karşılığı nefsinin bütün uzuvlarının cehennemden kurtuluşunu, riyazat bıçağı ile nefsin boğazlandığını hatırlatır.
Haccın Hikmetleri
Allah’ın emrettiği her şeyde şüphesiz insanların dünya ve ahiret hayatı için pek çok hikmetler vardır. Bu şaşmaz gerçeğe göre haccın da pek çok hikmetleri bulunmaktadır. Bunlardan bazıları şöyle sıralanabilir:
Her insan yaratılışı gereği Yüce Allah’a karşı kulluğunu ortaya koymak ihtiyacındadır. Hac, kula, en belirgin bir şekilde Yüce Allah karşısında aczini ortaya koyma, kulluğunu ifade etme ve onun verdiği nimetlere şükretme imkanı veren bir ibadettir. Çünkü hacı, mal, mülk, makam ve mevki gibi dünyevi unsurlardan sıyrılarak Allah’a yönelir. Sonsuz güç ve kudret sahibinin karşısında teslimiyetini ve bağlılığını ifade eder. Bu durum kendisine Allah’a kul olma zevkini tattırır.
Hac; renk, dil, ırk, ülke, kültür, makam ve mevki farkı gözetmeksizin aynı amaç ve gayeleri taşıyan milyonlarca müslümanı bir araya getirerek eşitlik ve kardeşliğin çok canlı bir tablosunu oluşturur. Bu, lafta kalan kuru bir iddiadan ibaret değildir. Zenginiyle, fakiriyle, güçlüsüyle, güçsüzüyle bütün hacılar aynı kıyafetler içinde, aynı mahrumiyetleri yaşayarak, aynı güçlüklere katlanarak, aynı şartlarda hareket ederek fiili bir eşitlik ve kardeşlik eğitiminden geçerler. Trilyonlara hükmeden bir zenginle geçimini zor karşılayan bir fakire aynı kıyafet içinde Arafat’ta beraberce el açıp dua ettiren ve Kâbe’nin etrafında yan yana tavaf ettiren hac ibadeti, insanlara makam, mevki, mal mülkle böbürlenmemeyi, İslâm kardeşliği içinde tanışıp kaynaşmayı ve mahşeri unutmamayı öğretir.
İslâm Dininin doğup yayıldığı, vahyin indiği, Hz. Peygamber ve Ashabının bin bir güçlük ve sıkıntılar içinde mücadeleler verdiği ve Hz. Adem’den beri bazı peygamberlerin uğrak yeri olmuş kutsal toprakları görmek, müminlerin dini duygularını güçlendirir, İslâm’a bağlılıklarını artırır.
Dünyanın dört bir tarafından gelen, renkleri, dilleri, ülkeleri ve kültürleri farklı, fakat hedef ve gayeleri aynı binlerce müslümanın birbirleriyle kaynaşması ve görüşmesi sağlanmış olur. Bu durum müslümanların birbiriyle irtibat kurmalarına, birbirlerinin dertlerinden haberdar olmalarına ve hatta ticari bağlantılar kurmalarına imkan sağlar.
Hac ibadetiyle müslüman, Yüce Allah’ın kendisine lütfettiği sağlık, yetenek, mal ve mülk gibi dünyevi nimetlerin şükrünü eda etmiş olur.
Hac yapan müslümanlar sabır, tahammül, sıkıntılara katlanma, güçlüklere göğüs gerebilme, büyük kalabalıklarla aynı anda hareket ederek aynı şeyleri yapabilme, yardımlaşma, dayanışma ve belli kurallara adapte olabilme... gibi ahlaki özelliklerini geliştirirler.
Hac, müslümanlarda ömür boyu silinmeyecek derin hatıralar bırakır. Bu hatıralar; müminin hacdan sonraki yaşamında istikametini kaybetmemesine hizmet eder. Hac, müminin hayatında adeta bir dönüm noktası oluşturur.
Arafat gibi mahşerin örneğini oluşturan bir yerde Allah’a el açıp yalvaran ve günahlarından sıyrılan bir müslüman bir daha kolay kolay eski işlediği günahlara dönmek istemez. Bu yönüyle hac, günahkar müslümanlar için bir arındırma ve iyileştirme işlemi görür.
Hac sayesinde müslümanlar arasında güzel etkileşimler meydana gelir. Müminler birbirlerinden güzel hasletler alırlar. Fikirlerinde müspet anlamda önemli değişmeler olur. İnsanları birbirinden uzaklaştıran ırkçılık gibi olumsuz düşüncelerin törpülenmesi sağlanır.
Kısaca haccın, başka ibadetlerde olmayan kendine özgü pek çok hikmetleri, ahlâkî, sosyal, ekonomik ve psikolojik yararları vardır

Haccın İnsan Davranışları Üzerindeki Etkisi


Maddeler halinde zikredecek olursak;
1-İnsanda şükür duygusunu artırır.
2-Tevhid inancını ve dini duygularını güçlendirir.
3-Hacc esnasında yapılan çeşitli ibadetler onu olgunlaştırır.
4-Hacda insan, hayatının manevî bir muhasebesini yapar.
5-Dünyadaki diğer Müslüman milletleri ve halklarını tanır.
6-Dünya Müslümanlarının dertleri ve çareleri dile getirilir.
7-Müslümanların ticari bağlarını artırır.
8-Bütün dünyadaki Müslümanların birlik ve beraberlik
duygularını güçlendirir. “Ben” yerine “biz” dedirtir.
9-İhramlı için konulan yasaklar, hiçbir canlıya zarar vermemeyi,
şefkat ve merhamet duygularını geliştirir.
10- Müslümanların ırk, dil, renk ve kültür kavramlarının üzerine
çıkarak daha geniş düşünebilmelerini sağlar.


Ayrıca Hacca gidecek Müslümanlar, memleketlerinden hac için hareket etmeden önce, küslerle barışır, hak sahipleriyle helalleşirler. Böylece hac, insanlar arasında bir barış ortamı oluşmasına daha işin basında önemli bir katkı sağlar. Hac ibadeti İslam ahlakında yer alan eşlilik ilkesini en güzel şekilde simgeler. Fakir, zengin farkı gözetmeksizin Müslümanlar arasında gerçek bir eşitlik ve kardeşlik kurar. Hiç kimsenin kendisini öbür kardeşinden üstün görme durumu söz konuşu olamaz. Böyle bir durum, insana mahşer gününü hatırlatır. Bunlar insanın davranışlarına da olumlu yönde etki eder. Hac ibadeti, aynı zamanda insanın bilgi ve görgüsünü artırır, zorluklara karşı dayanma alışkanlığı kazandırır. Mala olan bağımlılığı azaltır; fakirlere, yoksullara karşı merhamet ve yardım duygularının gelişmesine sebep olur. Hac ibadeti, hem insan sağlığının hem de mal varlığının bir şükran ifadesidir. İhrama bürünmekle insan, orada eşitliğin zirvesini yaşar. Arafat, kişinin bütün dünyevî, istek ve arzuların yok olmasını sembolize eder. Hacda kurban kesmek, insanın nefsini saran bütün kötü duyguları söküp atmayı; şeytan taşlamak, bütün fenalıklardan sıyrılıp tertemiz olarak Allah'ın af ve bağışına sığınmayı simgeler. Irkları, renkleri, dilleri ve kültürleri farklı Müslümanların orada tanışıp kaynaşmaları, İslam kardeşliğini gösteren en ulvî manzaradır.

Haccın Fazilet ve Faydaları

Hac hem bedende olan sıhhat ve selametin hem de mal varlığının bir şükür görevi olup bunun farz kılınmasında birçok hikmet ve fayda vardır.


1. Gerçek bir haç müslümanı günahlardan tertemiz eder ona güzel bir terbiye sebebi olur nurlu ve edepli bir hayat kazandırır ayrıca ebedi saadet yurdunda cennet bileti olur. Hadis-i şerifte şu müjdeler verilmiştir:
Kim Allah için hacceder de kötü söz ve davranışlardan sakınırsa annesinin onu doğurduğu günkü gibi günahlarından arınmış olarak döner."
"Kabul olunmuş bir hac dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır. Kabul edilmiş bir haccın karşılığı ancak cennettir."


2. Hac ve umreye gidenlerin duası kabul edilir. Onlar Allah'ın elçileridir gerideki müslümanların temsilcileridir kendileri ve mümin kardeşleri için yaptıkları dualar geri çevrilmez muhakkak bir karşılık verilir. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) bu hususta şöyle buyurmuştur:
"Hacca ve umreye gidenler müslümünları temsilen Allah'ın huzuruna giden heyetlerdir. Allah'a dua ederlerse kabul eder günahlarının bağışlanmasını isterlerse bağışlar."


3. Hac ile din tamam olur. Beş temel farzın yerine getirilmesi İslam binasının tamamlanması demektir. Hac yapmayan kimse bu ibadetin fayda ve faziletlerinden mahrum kalır. Haccın mana ve sırrı onu yapmakla anlaşılır ondaki tat içinde iken alınır. ancak mümin fakir ise mazurdur o da hac niyeti ve hasretiyle sevap alabilir.


4. Hac müslümanların birlik ve dirlik sebebidir. Çeşitli ülkelerden mukaddes topraklara gelen ve renkleri ayrı olan müslümanların tek gaye etrafında bir araya gelmesi ve hep birlikte Allah'a yönelmesi İslam kardeşliğini güçlendirmek içindir. Gerçek bir hac müslümanların birbiriyle tanışmalarını birbirinin der ve sıkıntılarına çare bulmalarını maddî ve mânevi fayda görmelerini temin eder.


5. Hac bir ölçü ve aynadır; insanın iman ve akıl seviyesini ölçer nefsinin huylarını ortaya çıkarır sabır seviyesini gösterir ve onu sabra alıştırır. Hac yolculuğu gerçekten meşakkatli bir yolculuktur. Bu yolda yorgunluk güneş kalabalıkların izdihamı farklı insanlar değişik tâbiatlar türlü davranış biçimleri ve imtihanlar insanı beklemektedir. Bütün bunlar ancak sabırlı olmakla aşılabilir. insanın sabrı da iman ve terbiye seviyesince olur. insan hac ile kendi nefsini tanımış olur sabrını ve terbiye seviyesini ölçer noksanı varsa onların derdine düşer düşmelidir.


6. İnsan hacda Hz. İbrahim'den beri ibadet edilen Kâbe-i Muazzama'yı civarındaki mübarek yerleri İslamiyet'in cihana yayıldığı mukaddes mekanları ziyaret etmek ve görmekle heyecan duyar. Dini duyguları ve maneviyatı kuvvetlenir. Kendini Cenâb-ı Hakk'a daha yakın hisseder ve oradaki ibadetlerine kat kat sevap verilir.


Hac; dilleri, kültürleri, renkleri, ırkları, ülkeleri, sosyal ve ekonomik durumları farklı hedefleri bir olan milyonlarca Müslüman’ın ilahi aşkla bir araya gelmesi, birlikte Allah’a yönelmesidir.

Hac, Allah’a ve onun gösterdiği hedeflere yürüyüştür. Hz. Âdem’den itibaren peygamberlerin ve Hz. İbrahim’in hatırasını benliğimizde yaşamaktır. İlahi vahyin beşiğini, Hz. Peygamberin tebliğini ve tevhid mücadelesini yakından tanımak, tarihle bütünleşmek, bir buçuk milyarlık İslam dünyasından bu topraklara davet edilen sınırlı sayıdaki temsilciden biri olmanın hazzını ve sorumluluğunu omuzlarımızda hissetmektir.

Hac; dünyanın dört bir tarafından gelen müminlerin birbiriyle tanışmaları, kaynaşmaları ve dertlerini paylaşmalarıdır.

Hac ; iman ve ibadet bilincinin derinleştiği, din kardeşliğinin duygu ve davranışlara yansıdığı, İslâm dinine mensup olmanın gurur ve heyecanın, sabır ve hoşgörünün, yalnızlığın, mahşer duygusunun iç içe yaşandığı müstesna bir zamandır.

Hac, bir Müslüman’ın, malını Allah rızası için feda edebileceğini gösteren büyük bir kulluk göstergesidir. Günlük elbiselerini çıkararak ihrama giren bir Mümin, dünyanın geçici olduğunu, makam, mevki gibi bütün varlığını burada bırakacağını, ahirete sadece kefenle gideceğini yaşayarak hisseder. Manevi duyguları doruk noktasına ulaşır. Diğer bütün Müminlerle birlikte, hep bir ağızdan; “Lebbeyk, Allahümme lebbeyk!” “Buyur Allahım! Emrine amadeyim Allah’ım! Senin eşin ve benzerin yoktur. Emret Allah’ım! Her türlü övgü, sana mahsustur. Nimet de senin, mülk de senin. Senin eşin ve benzerin yoktur.” diyerek “Telbiye”yi okur. Yüce Rabbinden af ve mağfiret diler. Aynı şekilde Kâbe’yi tavaf ederken, Arafat’ta vakfe yaparken kendisi, aile fertleri ve bütün Müslümanlar için dua eder. İşte bu coşku ve heyecanla gözlerden akan yaşlar, günahlara kefaret, ruhlara şifa olur.

Hac ibadeti, bize yeni bir kulluk şuuru kazandırıp hayatımızda yeni ve güzel bir sayfa açmalıdır.


Haccı Anlamak

Dünyanın dört bir yanında, hacı adayı mü'minler, tatlı bir heyecanı yaşıyorlar Bu heyecan, sadece gidenlerle sınırlı değil Onların yakınlarını da kapsıyor
Hac gündemi, gideniyle gidemeyeniyle, Müslüman toplumları derinden kuşatıyor Daha önce gitmiş olanların özlemini ayağa kaldırıyor, isteyip de gidememiş olanların ise hasretini katlıyor İnsanlar, içlerinde sıla hasretini de aşan bir hasretin eşiğini aşındırıyorlar Gönüllerini Kâbe'ye koyanlar da, gönüllerine Kâbe'yi koyanlar da, aynı duyguları yaşıyorlar
Beş duyu hakkını istiyor İnsan görmek, dokunmak, duymak, koklamak ve tatmak istiyor

Her ne kadar şair "Hayaliyle tesellidir gönül meyl-i visâl etmez / Gönülden taşra bir yâr olduğun âşık hayal etmez" dese de, gönül yine de visal istiyor Yaşayanlar bilir, çünkü hac doyumsuz bir lezzet İçtikçe yandıran, yandıkça içilen bir su gibi Kanmak, doymak, bıkmak kelimeleri
anlamını yitiriyor

Tıpkı âşığın dediği gibi "Öyle müştak olmuşam ki ben sana / Tâ senin yanında bile hasretim sana!" Aynen öyle, yanında bile hasretlik çekilen bir sevgili hicaz
Bilmem, o kokuyu almayana nasıl tarif etmeli? Sanırım bu çok zor Tam da "anlatılmaz, yaşanır" cinsinden bir tecrübe hac Bu tecrübeyi herkes farklı düzeylerde yaşar Hatta bazı nasipsizler hiç yaşayamaz Tıpkı bakıp da görememek gibi, gidip de varamamak da var işin ucunda Bazıları, gider ama varamaz
Manevi tecrübelerin farklı düzey ve düzlemlerde yaşanması doğaldır Çünkü bilgiler farklı, bilinçler farklı, bakışlar farklı, duruşlar farklı, kavrayışlar farklıdır Özellikle hac ibadetinin "şeair"den ibaret olduğu bilindiğinde, bu ibadetten istifade etmenin şuurla doğrudan ilişkili olduğu daha iyi anlaşılır
Şeair, Kur'an'ın sırf hac için kullandığı bir kavram "Semboller" demek Kur'an bu kavramı haccı ifade eden bir terkip olarak "Allah'ın sembolleri" şeklinde kullanır Bir yerde sembollerden söz ediliyorsa, orada durmak gerek Çünkü, hiçbir sembol kendisine atıf yapmaz Her sembol kendi dışında bir hakikate atıftır ve sembolize ettiği bir değer vardır Haccı anlamak isteyen, şu soruyu sormak zorundadır: Peki, hac Allah'ın sembolleriyse, bu semboller neyi sembolize ederler? Yani Allah bu sembollerle neyi anlatmış,
haccı farz kıldığı mümin kullarına bu simgelerle neyi işaret etmiştir?
Hac yolu, "hayat yolunu" sembolize eder
Zaten, aynı kökten gelen "mahacce" de "geniş ve doğru yol" demektir Bu yola çıkan kişi, hayatın bir yol (sırat), insanın müebbed bir yolcu,ibadetin yol azığı olduğunu fark eden kişidir Yol yolcu için, yolcu hem yolun hem yolcunun sahibi olan Allah için yaratılmıştır Yolcunun yolda olduğuna dair "delil" gerektir İşte hac, yolcunun yolda oluşuna dair Allah'a sunulmuş bir "hüccet" (aynı kökten)
olacaktır

Haccın amacı, yolcuya yolun sonunu unutturmamaktır Yolun sonunda yolculuğun hesabını vermek vardır Hayatını avuçlarına alıp mahşere çıkmış, Hesap Günü huzurda durup ömrünün muhasebesini yapmış gibi İşte bu yüzden hac mahşerin provasıdır Haccın mahşerin provası olduğunu anlamak için uzağa gitmeye gerek yok Hacı, üzerine başına baksın yeter Sırtında kefeni temsil eden iki parça bezden müteşekkil ihram vardır
İhram, tıpkı ölüm gibi herkesi eşitler Sırtına ihramını geçirerek hüccac mahşerine katılanın toplumsal statüsü geride kalmıştır Tıpkı, namazda başlama tekbirini alırken nasıl tüm dünyasını ellerinin üzerine koyup arkasına atıyorsa, hacca çıkan biri de ihramını giymekle tüm dünyasından elbiseleriyle birlikte soyunur
İhram beyazdır Aklığı temsil eder Bir tür "havariliği" Zaten Hz İsa'nın havarilerine de "ak giysiler" giydikleri için havari dememişler midir? İhramını kuşanan hacı, artık Allah'ın dininin ensarı olmaya adaydır Eğer sözünde durursa, İslam ona hicret edecektir Eğer durmaz ve kendini kirletirse, İslam ondan hicret edecektir
Hac, terk ederek başlar Haccın ilk öğrettiği şey budur Çünkü hiç kimse terk etmeden bulamaz Ayrılmadan kavuşamaz Mahrum olmadan nail olamaz Sırt dönmeden yüz çeviremez Değere kavuşmak için fiyat terk edilir Büyüğe kavuşmak için küçük terk edilir Sevaba kavuşmak için günah terk edilir Yüceye kavuşmak için alçak terk edilir Kâbe'ye kavuşmak için sıla terk edilir İçe kavuşmak için dışa veda edilir
Haccın ikinci öğrettiği şey emanet etme, güvenme ahlakıdır Geride bıraktıklarını Hâfız olan Allah'a emanet eder ve arkana bakmazsın Hem emanet edip hem arkasına bakan, güvenmiyor demektir


İbadetler arasında en sembolik olanı Hac'tır denebilir.
Hac sırasındaki hareketlerle ilgili olarak tarihî arka plânı şöylece özetlemek mümkündür:

Hac esnasında veya her ziyarette tavaf edilen, "Allah'ın evi" (Beytullah) olarak da isimlendirilen Kâbe yeryüzündeki en eski mâbettir. İlk olarak Hz. Adem tarafından inşa edildiği kabul edilir. Hz. İbrahim'in eliyle yeniden yapılmıştır. İslâmiyet'ten önceki devirlerde de kutsal sayılan bir yapıdır.
Haccın en önemli rükünlerinden biri olan Arafat'ta vakfeye sahne olan mekânla ilgili şunlar anlatılır: Hz. Âdem ile Havva, Cennet'ten uzaklaştıkları zaman kaybolmuşlardı, birbirlerini arıyorlardı. Yalnızlık içindeydiler, nihayet Allah'ın lûtfuyla Arafat'ta buluştular, hasretle kavuştular. Müslümanlar, Âdem'le Havva'nın torunları olarak, Arafat'taki vakfe sırasında, sanki o günleri hatırlarcasına, Allah'a minnet ve şükranlarını sunarlar. Dua ve niyazlarda bulunurlar, O'na daha bir içten yönelirler ve âdetâ ilâhî varlıkta kaybolmak isterler.


Şeytan taşlamayla ilgili tarihî olarak anlatılan şudur: Hz. İbrahim Allah'tan başka kimseyi sevmediği iddiasına sahipti. Aslında bu düşünce güzel ve her mü'minde bulunması gereken bir tavırdır. Ama insanoğlu beşerdir, iyi niyetine rağmen her zaman istenen olgunluk seviyesini tutturamaz. Mutlak kemal Allah'a mahsustur. Peygamber de olsa Yüce Allah, Hz. İbrahim'i sözkonusu iddiasında imtihan etmek üzere, kendisinden sevgili oğlunu boğazlamasını istedi. Onlar ailece bu çetin imtihandan başarı ile çıkmasını bildiler.

Şeytan, kararından caydırmak üzere ilkin Hz. İbrahim'e geldi, sonra kocasını vazgeçirsin diye Hz. Hacer'e gitti ve son olarak da, kurban olmayı reddetmesi için çocuğun, yani bizzat Hz. İsmail'in yanına vardı. Herbiri de onu taşlayarak yanlarından kovdular. İşte bu olayın Minâ'da cereyan ettiği söylenir. Onun için bu hareketler, hayattaki şeytanî dürtülere karşı, herbirimizin içimizdeki kendi şeytanımıza karşı bir kararlılık gösterisi olarak, orada sembolik bir şekilde tekrarlanır.3

Safâ ve Merve tepeleri arasında yedi defa koşmanın, yani "sa'y"in tarihî hatırasıyla alâkalı olarak anlatılanlar şunlardır: Rivayete göre, Hz. İbrahim karısı Hacer'i küçük bebeği İsmail ile birlikte Mekke'nin o zamanlar çöl olan bu bölgesine bırakıp gitmişti. Çok geçmeden yanlarındaki su bitince, Hz. Hâcer yavrusuna su bulmak için, annelik sevgisi ve şefkatiyle sağ sola koşturup durdu. Bereketli Zemzem suyu işte o zaman ortaya çıktı.

Bu annelik şefkat ve sevgisine, bu ulvî hisse saygı duymak, Allah'ın merhamet ve lûtfuna şükretmek için, benzeri hareketler Hz. Hâcer'in koştuğu aynı yerlerde hac sırasında tekrarlanır.

Haccın bâtınî yorumlarıyla ilgili çok şey söylenir. Başta da belirttiğimiz gibi bunun amacı, oradaki davranışların basit bir şekilden ibaret olmaması gerektiğini hatırlamak, onlara bir derinlik kazandırmak ve daha bilinçli olarak yerine getirilmesine yardımcı olmaktır. Böylece alınacak manevî hazzın artması ve kulluk şuurunun derinleşmesi sağlanabilir.
Hac ibadeti âhiretteki mahşere benzetilir. Baş açık ayak yalın Kâbe'de Allah'ın huzuruna çıkmak, âhiretteki ilâhî huzura varmakla mukayese edilir.
Hacta dikişsiz elbise giymek ve bir çok dünyevî işlerden men olunmak, dünyadan ilgiyi kesip her türlü mal ve mülkiyet iddiasını terk ederek tam bir fakr ve ihtiyaç hali ile Allah'a yönelme ve sığınmanın sembolü sayılır.

Rabbim gerçekten gitmek isteyenlere en kısa zamanda nasip etsin.
(AMİN)


attachment.php


 
Üst