Risale-i Nur okuyan Meriç yerinde duramazdı

Sergerdan

Well-known member
Risale-i Nur okuyan Meriç yerinde duramazdı


space.gif
53815.jpg


Said Nursi'ye Üstad diyen Cemil Meriç, neden "Üstad bitirmiş, Üstad bitirmiş" diye bağırdı?

19/09/2008 - 12:03


Cemil Meriç’e 1977’nin son aylarından 1980’e kadar Risale-i Nur okuyan arkadaşı Muhsin Demirel’den bu işi devralan araştırmacı-yazar Mehmed Paksu, o günleri anlatırken ses kaydı ve fotoğraf çekmediğine hayıflanıyor.O dönemde İstanbul Üniversitesi Edebiyat’ta okuyan Paksu hatıralarını şöyle anlatıyor:
“Biz de edebiyatçıyız. Cemil Meriç’in ‘Bu Ülke’, ‘Umrandan Uygarlığa’ gibi kitaplarını okuyoruz; ama göremiyoruz. Meriç, edebiyatta, sosyolojide zirve, Muhsin Demirel anlattıkça içimiz gidiyor. Üstada hayranlığı olduğundan bahsediyor.”

Meriç’in Bediüzzaman Hazretlerinden “Üstad” şeklinde bahsettiğine dikkat çeken Paksu, onun Risaleleri büyük sabır ve dikkatle dinlediğini, ifadeler karşısında yer yer dayanamayıp heyecanlanarak, “Üstad bitirmiş, üstad bitirmiş!” diye bağırdığını söylüyor.

Bir gün Cemil Meriç’in kendisine İslamî kesimden insanların geldiğinden bahsettiğini dile getiren Paksu, bu konuda Meriç’in şu ifadelerini unutamamış: “Bana birçokları geldi, ama gelen herkes büyük bildiği zatı anlattı. Fakat siz bana Üstad’ı anlatmadınız, onun yerine bir kucak dolusu kitapla geldiniz, siz bana hazreti getirdiniz.”

Paksu, Meriç’in, Üstad’ı tanıdıktan sonra kendisine güven geldiğinden bahsettiğini de aktarıyor.
Mehmed Paksu, yayınlanan 50’ye yakın kitabı ve Bugün Gazetesi’ndeki köşesiyle edebiyat dünyasında tanınan bir isim. Ancak Paksu’nun bugüne kadar bilinmeyen bir özelliği daha var: Paksu iki yıl ünlü yazar Cemil Meriç’e Risale okumuş. Cemil Meriç ile her cuma beraber olan Paksu, o günleri şöyle anlatıyor: “1977’de Köprü Dergisi’nde yazı yazan Cemil Meriç’e Muhsin Demirel isimli arkadaşımız kendisinden gelen talep üzerine Risale-i Nur okumaya gidiyordu. Bu, iki yıl sürdü. Demirel’in 1980’de DPT’ye tayini çıkınca Risaleleri okuma işi bana havale oldu.”

Demirel, Meriç’e Risale okuma işini kendisine açtığında bu durum Paksu’yu çok heyecanlandırmış. Çünkü aynı yıllar Meriç bir efsane ve yazıları, okuduğu İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi koridorlarında elden ele dolaşıyor. Meriç’in Göztepe’deki evine ilk kez Demirel ile birlikte gitmiş. Meriç’in Göztepe Parkı’na bakan evini, “Üç katlı eski bir evdi ve hoca birinci katın bahçeli tarafında oturuyordu. Eve girer girmez koridordan hemen büyükçe bir salona girdik. Salonun bütün duvarları tabandan tavana kadar kitaplarla doluydu.” şeklinde tarif ediyor.

Kütüphanede Fransızca kaynakların bolluğu dikkatini çekmiş. Meriç’in ayrıca Arapça ve Osmanlıca’ya hakimiyetine de vurgu yapıyor. Cuma günleri çalışma odasında Meriç’e Risale okuyan Paksu, kitap okuması ile geçen yedi saatin ardından Meriç’te yorgunluktan eser olmadığını ve dil sürçmesinden kaynaklanan hataları bile anında düzelttiğini söylüyor. Meriç’in çalışma tarzı ise gayet yorucu. Kitabı iki defa baştan sona okutturuyormuş ve ikincisinde de kısa kısa notlar alıyormuş: “Aydınlar Konuşuyor diye Necmeddin Şahiner’in bir kitabı vardı. Onu okuyorduk... Kitabı önce baştan sona okuduk, sonraki okuyuşta notlar çıkardı. En son da bu notlardan bir yazı ya da makale meydana getirirdi. Yine mesela Mustafa Sungur’un ‘Söz Bediüzzaman’ın- anarşi, sebep ve çareleri’ isimli kitabını okuyorduk. 450 sayfalık bir kitaptan yarım sayfalık bir yazı çıkardı. Özetin özeti idi bu, kitabın tam damıtılmış bir haliydi.”

Paksu, Risalelerin yanı sıra Meriç’e Münazarat, İşarat’ül-İcaz, Divan-ı Harb-i Örfi, Hutbe-i Şamiye gibi Said Nursi’nin Risaleleri yazmadan önce kaleme aldığı eserleri de okuduğunu ve Meriç’in her fırsatta kitaplardaki fikir, dil ve üsluba hayranlığını dile getirdiğini şu sözlerle aktarıyor:

“33. Söz’ü okumuştum, burada Said Nursi felsefe ile nübüvveti karşılaştırıyor. Meriç’i bu Risale çok heyecanlandırmıştı. Ayrıca Kader Risalesi’ni okurken coşardı. Öyle ki iki elini birbirine vurarak nutuk atmaya başlardı.” Meriç, Said Nursi’den bahis açıldığında ona ‘üstad’ diye hitap edermiş. Kader Risalesi’ne hayranlığını da şu sözlerle dile getirmiş: “Kaderi hürriyet ile hem bağdaştırıp hem yorumlayan tek üstad olmuştur. Kaderi insanın hürriyeti olarak ele alıyor. Bediüzzaman bu konuda son sözü söylemiştir.”
Meriç’in özellikle okunmasını istediği iki yer daha var: 12. Söz ve 17. Lem’a. Paksu, bu iki Risale’de Said Nursi’nin Batı medeniyeti ile Kur’an-ı Kerim’i karşılaştırdığını vurguluyor. “Said Nursi’nin Batı felsefesine olan hakimiyeti karşısında Meriç şaşkınlığını gizleyemezdi.” diyor.

Paksu’nun geriye dönüp ‘ah ettiği’ bir konu da Meriç ile beraber kararlaştırmalarına rağmen Said Nursi’nin biyografisini yazma düşüncesinin akim kalması. Meriç, Said Nursi’nin dünya düşünce tarihindeki yerinin tam anlaşılması için dönemin tarihçilerinin, düşünce adamlarının, ulemalarının ve yaşadığı dönemin iyi anlaşılması gerektiğini savunurmuş. Aksi takdirde Meriç, Bediüzzaman’ın gerçek yerinin tespit edilemeyeceğini söylermiş. Ayrıca Meriç’in Said Nursi ile ilgili tespitlerini yaptığı dönemde henüz Risale-i Nur Külliyatı toplumun dikkatini çekmiyordu. Paksu’ya göre yurtdışında Said Nursi ile ilgili araştırmaların birinci başvuru kaynağı olan ‘Bediüzzaman Said Nursi Olayı’ adlı kitabın yazarı Şerif Mardin’i bu konuda yazmaya teşvik eden Cemil Meriç olmuş.

Zaman
 
Üst