MiKRO ASABiYE

Eyvàh!

Well-known member
MiKRO ASABiYE

dokunamadıklarımız....

zihinlerimizde erişilmez ilan ettiklerimiz....

insanın kendi orjinalitesinde ırkçılığa/asabiyeye temel teşkil eden 'la yüs'el' makamında, o izin vermeden kimsenin dokunamayacağı; hatta kendisinin bile zaman zaman varlığını unuttuğu bir olgu...

iç dünyasındaki, moda tabir ile, mikro ırkçı tarafı...

ırkın aslı neydi?

dna benzerliği, kromozom yüklemesi uyumluluğu...

inançta ırkçılık yanlış tabir olacak; ama aklı yaklaştırmak için söylenebilir bu.

aslı 'asabiye' batı dilinde faşizm/kafatasçılık/ırkçılık v.s

babaya toz kondurtmamak, öğretmene, kardeşe, hocaya, amire...

ama şart

aidiyet hissi ile.

sahiplenmek, hatası mı var! olabilir... gizlerim, ifşa etmem mantığı

dinin kerih gördüğü asabiyede şuydu: haksız da olsa taraf olmak...

kavmi, meşrebi, partisi hatalı olmasına rağmen sırf aidiyetten dolayı onları müdafaa etmek...

hatta aleyhisselam bu durum için:

kim asabiye iddia ederse Allah nazarında necaset yuvarlayan böcekten kıymetsizdir buyurmuştu.

insanın kendi hakszılığına taraf olması acaba nedir?

haksız... hatalı ve kendine taraf olması...

mesela kin...

husumet...

gurur...

kibir...

riya...

gıybet...

ve benzeri kalbi

namazsızlık, oruçsuzluk, zekatsızlık, hacsızlık gibi kalbi ve bedeni

içki, kumar, hırsızlık v.s gibi menfi amellere rağmen kendini temize çıkarması...

sütten çıkmış ak kaşık tariflemesi...

mikro ırkçılık!

dna'sına kişinin sakat taraftarlığı...

ve kendini temizleme adına bazen

kendi dokunulmazlığının da üstünde bir dokunulmazlıkla onu, bunu, şunu; ama sonuçta sıfatı aslında Allah kulu olan herhangibirini en zirve dokunulmazlığa taşıyıp

sözün burasında:

x, aslında y'nin bir ürünüdür derler...

aslında x, y'yi kendi meşruiyetine paravan yaptı ve fikirlerini tarzını bu mefhum maskesi altında pazarlama çalıştı.

böyle söylerler...

fıtrata eken diyor ki: terk et!

imtihan da bu olmuş oluyor:

terk etme veya etmeme hakkına sahip olmak, tercih beyanı...

mesela bir hak söz duyuldu. sözü söyleyenin adı faraza islamoğlu! ben islamoğlu'na gıcığım ya, o -haşa- nuh dese ben peygamber demem ya, sırf ona olan gıcıklığım sebebiyle reddediyorum, ondan sadır olan doğru sözü.

mikro asabiye...

geçmiş olsun...

soyadı çtn... bin kelimesi kafama yatıyor; ama bir kelimesi uymuyor kalıbıma... onu, o bir kelimede boğmaya çalışmak istiyorum. niye?

gıcığıma gidiyor da ondan!

geçmiş olsun!

hak sahibiyiz tabi ki. tercihleme hakkımız var. bununla zaten mesul oluyoruz.

rasulu muhterem aleyhisselam, tam da bu durumlar için buyuruyor: 'kalbinizden talep edin!'

o yanıltmaz... sadece araya parazit sesler girer ve aslında herkes parazit sesleri ayrıştırma kabiliyetinde yaratılmıştır.

ayrıştırmıyor mu?

geçmiş olsun!..

temel sıkıntı bu.

mertek çöp meselesi.

kayıt zabitleri tutacağı kaydı tutuyor zaten.

başkalarının tuttuğu tutacağı zabtlar benim dünyamı daha yaşanılır kılmayacak.

tanrı olmak hoşa gelir; ama azabtır insana ötede...

kul olmak zordur; ama yaşanılır kılar ebedi...
nihat gol atıyor!

zarif çalımlar, akıllıca bir kurgu ve sağlam bir teknikle biraz da tevafuk... top, köşeden kalede!

alkışlayanlar, cümbüş, tebrikler, feryadlar... of of of... yıkılıyor trübün!

golü atan nihat!

gölü yiyen kaleci!

oynayanlar 22 kişi...

izleyen milyonlar, oynayanlardan daha fazla sahip çıkıyor hadiseye...

nihat'ın hanesine bir gol yazıldı!

izleyicilerin hanesine ne düştü hisse babında acaba?

aynı nihat sıkıyorsa dört hafta üstüste kötü oynasın, gol atamasın ve üstelik atılacak gole mani olsun!

bakın bakalım, elleri patlayasıya dün alkış tutanlar, bugün ağızlarını yırtasıya bizim nihat'a ne derler?

buralar biraz böyledir...

böyledir biraz buralar...

konumuz da işte tam budur!

içinde olmadığın oyun...

saha dışı seyir...

amigoluk...

taraf adına bertaraf olmak...

harab olmak ya da...

yaşamadığın lezzetleri övmek...

görmediğin meziyetlere açlık hissetmek...

onları ona buna şuna cömertçe yakıştırmak...

başkaları kendinden daha sorunsuz sanmak...

hayatı diplemek

dibinden kum çıkarmak...

kuma tarih düşmek...

tarihte kaybolmak...

kaybolduğundan hoşnutluk...

ömrü bir nesle hibe etmek...

o neslin şaşaasına imrenmek...

ama sadece

imrenmekten kıvrıla kıvrıla ölmek...

erememek...

erdirmemek...

ermemek...

erimek erimek...

onları o etti dediğinle donanmamak...

yoksa da onlarda o, var demek...

öyle ya tarafım!

sonra

bunalmak...

bunaldıkça bunalmak

bunaldıkça höykürmek

höykürdükçe

insan olamamak...

şaşma hakkını kaybetmek...

şaşamamaktan şaşmamak...

filan için: 'o şaşamaz' demek...

şaşamaz olmayı yüceltmek...

yücelttiğin olmayı istemek

kulluğu aslında küçümsemek!

kul olamamak...

kula kul olmak...

kulun kulunun kulu olmak...

kendi farkındalığından uzaklık...

yaşayamamak dünyanı...

başkalarının dünyasına tuğla taşımak...

harcından çalmak...

kendini tüketmek...

haraç vermek gayrına...

nimetine ihanet...

O'na ihanet...

yoku çoğaltmak...

yokluğu dinleştirmek

o dinin tanrısı olmak

taassub evveli

ahiri şeytan!

kibir

enaniyet

mikro asabiye!

köküne kibrit suyu!

ismail arslan
 
Üst