İstanbul'un manevi Sahibi Şerifi EBU EYYÜB HALiD BiN ZEYD EL-ENSARÎ

inþirah

Well-known member
İstanbul'un manevi Sahibi Şerifi EBU EYYÜB HALiD BiN ZEYD EL-ENSARÎ



Halkımız, onu kısaca Eyüb Sultan diye anar.İstanbul”un en güzel ilçelerinden biri onun adını taşır.Özellikle de mübarek gün ve gecelerde türbesi ve camii mü”minlerle dolar taşar.



Rahmetli Hacı Cemal Öğüt Hocaefendi,bir vaazında der ki:



“-Tanıdığım bir Müslüman var.Eyyub Sultan”a hiç sırtını dönmez.Uzak yakın ne tarafından geçse,mutlaka ona yüzünü döner,Fatiha sını böyle okur;saygısını tam yapmaya çalışır...



Siz de o zat gibi yapın.Bu büyük ve çok değerli sahabenin kıymetini bilin.”



Onu dinleyenlerden biri , bu fevkalade saygılı kişiyi merak etmiş ve onun kim olduğunu sormuş.Hocaefendi ise, “Kim olduğu mühim değil.Siz yaptığını yapın,sahabeye gösterdiği saygıyı gösterin yeter”demiş ama,adamcağızın merakını giderememiş...



“-Hocam” demiş, “lütfen tanıtın bu nezaket ve vefa timsali adamı bize...”



Hocaefendi,ne dediyse durduramamış adamı...Sonunda , “Evladım,tanıyıp da ne yapacaksın ki?” diye sormuş.Adamcağız da, “Peygamberimizin Sahabesine bu hürmeti yapan adamın, tutup ellerinden öpeceğim” demiş.



Bu cevap üzerine Cemal öğüt Hoca,“-Peki,öp öyleyse” diyerek uzatıvermiş elini...



Bu hatırayı anlattığımda,toplantımızda bulunanlar, “Hoam,bir de sizden dinleyelim o büyük Sahabe yi” dediler.



Ben de,o güzel gönüllü insanları kırmadım tabii ki...Onlara anlattığımı sizlerle de paylaşmak isterim:







Sahabenin büyüklerindendir.



Yani Efendimiz”den ders alma şerefine ermiş bahtiyarlardandır.İslam”a ilk giren Medineli”lerden biridir.Peygamberimiz daha Mekke”de iken,Medine’den gelerek O”na bağlılıklarını bildiren 70 kişiden biriydi.



Güzeller Güzeli Medine”ye hicret edince,bütün Müslümanlar O”nu misafir etme şerefine ermek için yarıştı.Peygamberimiz hiç birini kırmamak için,devesini serbest bıraktı.Deve,kimin evinin önünde durursa,Efendimiz onun misafiri olacaktı.



Herkes büyük bir heyecan içinde devenin peşine düştü.Nihayet,en çok sevinen Ebu Eyyub (r.a.) oldu.Çünkü,Efendimizin devesi onun evinin önüne çökmüştü.



Peygamberimiz”in mescidi ve evi yapılıncaya kadar,altı ay Ebu Eyyub”un evinde misafir oldu.Misafirliği süresince,Efendimiz”i rahat ettirmek için büyük çaba gösterdi.



Kendisi ve eşi,evin üst katında,Efendimiz ise alt kattaydı.Yukarıdan toz,ya da su dökülür korkusuyla endişe ediyorlar ve uyuyamıyorlardı.



Nitekim bir gece,testileri kırıldı ve su döküldü.Aşağıya sızmasın diye suyun üzerine yorganlarını bastırdılar.



Bir gece Ebu Eyyub hazretlerinin uykusu kaçtı ve kendi kendine şöyle dedi:



“-Biz Resulullah”ın üzerinde geziniyoruz ha!”



O gece üst katta uyuyamadılar.Sabahleyin durumu Efendimiz”e anlattılar.



Güzeller Güzeli, “Alt kat benim için daha uygun” buyurdu.



Ebu Eyyub ısrar etti ve dedi ki:



“-Hayır! Sizin alt katta olduğunuz bir evde ben uyuyamam...”



Bunun üzerine Peygamberimiz üst kata taşınmaya razı oldu.



.....................................................



Ebu Eyyub “r.a.” , Efendimiz”in döneminde Bedir dahil bütün savaşlara katıldı.Efendimiz”den sonra da,ömrü cihad meydanlarında geçen bir kahramandı.



Ancak asıl kahramanlığı, Efendimiz”e gösterdiği misafirperlikte ve cömertlikte idi.



Bir gün,Hz.Ebu Bekir, çok sıcak bir öğle vakti Efendimiz”in mescidine geldi.Hz.Ömer de oradaydı.



“-Ey Ebu Bekir,niçin bu saatte buradasın?” diye sordu.



“-Açlıktan” dedi. “Artık dayanamayacağım kadar acıktım.”



Hz.Ömer, “Yemin ederim ki,ben de aynı sebebten buradayım” dedi.



Tam o sırada,bir de baktılar ki,Efendimiz de “s.a.” orada...



O vakitte niçin dışarıda olduklarını sorunca da,günlerdir hiç bir şey yemediklerini söylediler.Güzeller Güzeli,kendisinin de aynı durumda olduğunu söyledi ve “Haydi kalkın,gidelim” buyurdu.



Ebu Eyyub”un kapısına kadar yürüdüler.Orada evin hanımefendisi vardı.



Misafirlerini görünce çok sevindi.Onları, “Allah”ın Peygamberi ve beraberindekiler hoş gelmiş” diyerek karşıladı.



Efendimiz,o eve hep belli bir vakitte gelir ve Ebu Eyyub”un kendisi için hazırladığı yemeği yerdi.O gün Peygamberimiz aynı vakitte gelmeyince,Ebu Eyyub hazırladığı yemeği çocuklarına yedirmiş ve çalışmak için evinin arkasındaki hurmalığına gitmişti.



Güzeller Güzeli, “Ebu Eyyub nerede?” diye sordu.



Bu en güzel ses, sorulana kadar ulaştı.Ebu Eyyub,koşarak geldi,misafirlerini selamladı.Sonra da, “Ey Allah”ın Elçisi,her günkü vakitte gelmediniz?” dedi.



“-Evet,öyle oldu,doğrusun” buyurdu Efendimiz...



Bu cevap üzerine, Ebu Eyyub koşarak gitti ve hem kuru,hem yaş,hem de olgun hurmalar bulunan bir salkımı koparıp getirdi.



Peygamberimiz bu salkımı fazla buldu ve “Ben bu kadarını istememiştim;bize biraz kuru hurma toplayıver,yeter” buyurdu.



Ebu Eyyub ise, “Ey Allahın Elçisi!Hurmanın bütün çeşitlerinden yemenizi istemiştim.Ayrıca sizin için bir de keçi keseceğim” dedi.



Efendimiz onu uyardı ve “Sakın,süt veren hayvanını kesme” buyurdu.



Ebu Eyyub keçiyi keserken,hanımına da şöyle seslendi:



“-Sen ekmek yapmakta ustasın.Bize biraz hamur yoğurup ekmek pişirir misin?”



Kendisi de,etin yarısını haşladı,yarısını da kızarttı.Yemek hazırlanıp misafirlerin önüne konulmuştu ki,Efendimiz, etten bir parça koparıp bir ekmeğin üzerine koydu ve şöyle buyurdu:



“-Ey Ebu Eyyub! Bunu kızım Fatıma”ya gönder.Zira,böyle bir yemeği günlerdir yememiştir.”



Yemekten sonra,Güzeller Güzeli, “Ekmek,et,kuru hurma,olgunlaşmamış hurma,olgun hurma...” dedi ve ağlayarak şöyle devam etti:



“-Canımı elinde tutan Allah”a andolsun ki,kıyamet günü bu nimetlerden hesaba çekileceksiniz.”



Bu sözünün oradakilere ağır geldiğini gören Efendimiz,şu açıklamasıyla onları rahatlattı:



“-Böyle nimetlere ulaştığınızda BİSMİLLAH deyiniz.Doyduğunuzda ise, bize nimetlerini fazlasiyle veren Allah”a hamdolsun deyiniz.EL HAMDÜ LİLLAH...Böyle yapmanız bu nimetlerin karşılığıdır.”



..................................................



Ebu Eyyub r.a.) Emeviler zamanında,İstanbul”u fethe çıkan ordu içinde de yer almıştı.İstanbul o zaman, Kostantiniyye adiyle Bizans İmparatorluğu”nun başkenti idi.



Yaşı sekseni çoktan geçmişti ama,ruhu, fethi müjdeleyen hadis-i şerifle gepgençti.



Şehrin kuşatılması sırasında bir Mücahid,büyük bir cesaretle Bizans askerlerinin içine kadar girmişti.Dönüp geldiğinde bazı arkadaşları, “Niçin canını tehlikeye attın? Dediler.



Ebu Eyyub onlara döndü ve dedi ki:



“-Ey insanlar! Kendinizi tehlikeye atmayınız ayetini,böyle yanlış yorumluyorsunuz.Bu ayet,biz Ensarhakkında gelmişti.



İslamiyet güçlenip yardımcıları çoğalınca,bizler Resulullah”tan gizli olarak,aramızda şöyle konuştuk:



“-Epeydir mallarımıza bakamayıp ziyan ettik.Artık onların başında dursak da yeniden daha verimli hale getirsek...”



Bu konuşmamız üzerine,Yüce Allah Bakara Suresi nin şu ayetini indirdi:



“-Allah yolunda mallarınızı harcayın, cimrilik yaparak) kendinizi tehlikeye atmayın!”







Anladık ki tehlike,cihadı bırakıp mallarımızla meşgul olmakta idi.”



İşte bu inancın sevdalısı olan Ebu Eyyub”un bütün ömrü ,Allah yolunda cihad ile geçmiştir.O adeta Allah için cihada doyamayan bir gönlün sahibiydi.Bu sebebledir ki,İstanbul kuşatması sırasında hastalığı ağırlaşınca,şöyle demişti:



“-Eğer ölürsem,beni de yanınızda götürünüz. Düşmana karşı saf tuttuğunuz yerde ayaklarınızın altına gömünüz.”



Ebu Eyyub un bu dileği yerine getirildi ve o Kostantiniye yi kuşatan surlara en yakın bir yere defnedildi.Orada Peygamber müjdesinin şanlı bir bayrağı olarak hala dalgalanmaktadır.



O tarihten sekiz asır sonra,1453 yılında,Kostantiniyye son defa kuşatıldı.21 yaşındaki delikanlı kumandan, bir gün hocası Akşemseddin e başvurup bu kutlu işaretin bulunmasını istedi.



Zira askerin,coşkun bir fetih hamlesi için böyle bir manevi güce ve moral kaynağına ihtiyacı vardı.Ak Şeyh,kalp gözüyle baktı,yalvarıp yakardı,ağladı,sızladı ve sonunda sekiz asır sonra Ebu Eyyub un mezarını buldu.



Bu haber,askeri heyecana getirdi.Ebu Eyyub sanki yeniden dirilip askerin başına geçmiş ve Efendimiz in fetih müjdesini ilk ağızdan bir daha ilan etmişti.



Kostantiniyye Istanbul olunca,mezarı yeniden düzenlenmiş ve padişahlar orada kılıç kuşandıktan sonra tahta çıkmışlardır.



Günümüzde de, Eyyub Sultan ziyaretçisi en çok olan mekandır.



Istanbul da Efendimiz”in temsilcisi,fethin manevi mimarı ve şehrin hamisi, sahibi ve duacısıdır.Bu gerçeği, Padişah Sultan Mahmud”un kızı Adile Sultan şöyle ifade etmiştir:



Yetmez mi bu şehrin halkına bu nimet-i Bari



Resul-ü Ekrem”in Yarı Eba Eyyubel Ensari.



..........................................................



Ebu Eyyub cihad kadar,ilme de aşıktı.



Özellikle de,Efendimiz”den duyduğu bir hadisi doğru nakletmek uğruna nasıl bir zahmete katlandığını bilmek,insanı hayrete ve hayranlığa düşürürüyor.



Bir defasında,Medine”den kalkıp



Mısır”da oturan Ukbe bin Amir”in yanına gitmiş ve ona sormuştu:



“-Bir mü”minin ayıbını örtmekle ilgili Resulullah”tan duyduğun hadis nasıldı?”



Ukbe bin Amir de,hadisi söyledi:



“-Kim dünyada bir mü”minin gizli kalmış bir suçunu örterse,Allah da kıyamet günü onun suçunu örter.”



Ebu Eyyub bu hadisi öğrenir öğrenmez ,bineğine atladığı gibi Medine”nin yolunu tuttu ve öğrendiğini oradakilere de öğretti.



...........................................................



Ebu Eyyub (r.a.) Peygamberimizin sağlığındaki Medineli beş hafızdan biriydi.



Efendimiz”den de bir çok hadis nakletmiştir.Bunlardn bazıları şöyledir:



“-Resulullah s.a. Mirac gecesi göğe yükselip dolaşırken,Hz.İbrahim”in katına varmıştı.



Hz.İbrahim dedi ki:



“-Ey Muhammed! Ümmetine emret de,çokca Cennet fidanı diksinler.Çünkü oranın toprağı güzel,yeri geniştir.”



Resulullah s.a. “Cennet fidanı nedir?” diye sordu.



Hz.İbrahim de , “La havle vela kuvvete illa billah sözüdür” dedi.



.............................................................



“-Bir adam, El hamdü lillahi hamden kesiren tayyiben mübareken fihi-İçinde bereket bulunan iyi bir hamd ile Allah”a çok çok hamd olsun” dedi.



Resulullah,bu sözü kimin söylediğini sordu.Sözü söyleyen kişi,yanlış konuştuğunu sanarak korkup sustu.



Efendimiz s.a. “O kimdi;doğruyu söylemişti” buyurdu.



Bunun üzerine,sözün sahibi, “Bendim ey Allah”ın Elçisi!Hayırlı olacağını düşünerek söylemiştim”dedi.



Peygamberimiz de,şu cevabiyle o kişiyi sevindirdi:



“-Ruhumu kudret elinde tutan Allah”a and olsun ki,on üç melek gördüm.Hepsi de senin bu sözlerine doğru koşuyorlardı.O sözleri,hangisi Allah katına yükseltecek diye yarışıyorlardı.”



.................................................................



Ebu Eyyub hazretleri der ki; “Ne zaman Efendimiz”in arkasında namaz kıldımsa,onun namazdan sonra şu duayı yaptığını işittim:



“-Allah”ım! Bütün hata ve günahlarımı affet.



Allah”ım,beni yükselt,eksiklerimi gider,beni güzel amellere ve güzel ahlaka eriştir.



Onların güzel olanlarına rehberlik edip,kötü olanlarından koruyacak olan ancak Sen”sin”



..................................................................



NAMAZI



Ebu Eyyub hazretleri,evinde namaz kilarken,aile fertlerinin sessiz olmalarini istemezdi.Derdi ki,”Ben zaten namazda iken,sizin soylediklerinizi işitmiyorum.”



Hatta bir defasinda,o namaz kilarken mescidin duvari yıkılmıştı da,mubarek Zat’in bundan haberi bile olmamıştı.
 
Üst