Vaktâ ki, Mûsa bizim tayin ettiğimiz vakte geldi ve O'na Rabbi tekellümde bulundu. Dedi ki: «Ya Rab! Bana zâtını göster, Sana bakayım. (Cenâb-ı Hak da) Buyurdu ki: «Sen Beni katiyyen göremezsin. Fakat dağa bir nazar et, eğer yerinde durabilirse sen de Beni görebilirsin.» Hemen Rabbi dağa tecelli edince onu parça parça etti. Mûsa da baygın bir halde düşüp kaldı. Vaktâ ki ayıldı, dedi ki: «Seni tenzih ederim, Sana tövbe ettim ve ben imân edenlerin ilkiyim.» (A'raf,143)
Âdem, Rabb-i Azîm'i tarafından bir kısım kelimeler telakkî etti. Onun üzerine tevbe eyledi. Tevbeleri ziyâdesiyle kabul eden, pek ziyâde merhamet sahibi olan ise ancak o Rabb-i Kerîm'dir. (Bakara,37)
Ve Rabbin bal arısına da ilham etmiştir ki, «Dağlardan ve ağaçlardan ve çardaklardan evler ittihaz edin.» Nahl,68
Cenabı Hakkın sayısız isim ve sıfatları vardır. Bu isim ve sıfatlarının da külli ve cüzi tecelliyatları vardır. Her bir ismin azamlık mertebesi olduğu gibi, o ismin cüzi tecellisi de vardır. Azamlık mertebesi bütün mahlukattaki tecelliyatı içine alır. Cüz-i tecelli ise sadece kendine bakar. Bu durum her isim ve sıfat için geçerlidir.
Mesela; Rahmet ve rızık manasına bakalım. Küçük bir hanede o rahmet ve rızık küçük bir sofra şeklinde tecelli etmektedir. Bu bir hanedeki tezahürüdür. Bir mahalleye ise mahallede ki tecelliyi; Şehir için şehirdeki tecelliyi; ülkeye, ülkede ki tecelliyi; bütün dünyadaki insanlara, insanlardan sair canlı mahlukata doğru gittiğimizde, şefkat ve rızık tecellisinin azamlık mertebesine doğru intikal etmiş oluruz.
O hane ile en geniş daire arasında mana birliği olmakla beraber azamet ve Kibriya farkı olduğunu görürüz. Bu mana Allah’ın kelam sıfatı içinde geçerlidir Allahın en basit ve cüzi mahluku olan arı ile de bir konuşması vardır. Bütün mahlukatın Rabbi ve Halıkı ünvanı ile de bir konuşması vardır. Elbette arada bir azamlık ve azametlik farkı olmak gerekli.