Hangi Gıybet Cinayettir ve Hangi Namazda Hac Sevabı Vardır?

Huseyni

Müdavim
Soru
Demek o mükemmel hârika ferd, mutlak, mübhem bulunup, her yerde bulunması mümkün. Şu ibhâm itibâriyle, mantıkça kazıye-i mümkine sûretinde külliyetine hükmedilebilir. Demek şu nev'deki rivâyetler, vukuu bilfiil dâimî ve küllî değil. Zîrâ, kabulün mâdem şartları vardır; külliyet ve dâimîlikten çıkar. Belki, ya bilfiil muvakkattır, mutlaktır; veyahut mümkinedir, külliyedir. Bu iki parağraf arasındaki münasebeti ve ne demek istediğini açıklar mısınız?


Cevabımız

Değerli Kardeşimiz;


Ayet ve hadislerde insanları hayra yönlendirmek ve kötü işlerden sakındırmak için bazı metotlar vardır. Bu metotlardan bir tanesi hayrın içinde mükemmel ve harika bir fert tasavvurunu yerleştirip, onu bulmak için insanlar teşvik ediliyor. Ya da şerrin ve kötü işlerin içinde feci ve kötü bir fert saklanıyor. Ta ki ona bulaşmamak ve isabet etmemek için herkes sakındırılsın. Böylece insanlar kötülük ve şerlerden kendini muhafaza etsin.

Mesela Namazlar içinde iki rekatlık bir namaz vardır ki, bu namazı bulan, hac kadar sevap kazanır.Yalnız bu namaz müphemdir. Yani vakti ve keyfiyeti belirgin değildir. Bu yüzden bütün namazların bu iki rekat olma ihtimali vardır. Öyle ise bu iki rekatı arayan adam, bütün namazları aramak ve taramak zorundadır ki, o mükemmel iki rekatı bulabilsin. Şayet o mükemmel ve sevaplı iki rekatlık namaz, müphem değil de açık ve net olsa idi, o zaman insanlar o belirgin iki rekatı kılar, sair nafile olan namazlara iltifat etmezdi ibadet açısından bir durağanlık olurdu ve böylece hayırlı işlere set çekilmiş olurdu.

Yine gıybet günahı içinde öyle bir gıybet vardır ki, insan öldürmek kadar günahlıdır. Tabi yine bu feci gıybetin hal ve keyfiyeti müphemdir. Yani belirsizdir. O zaman bütün gıybetlerin bu feci gıybet olma ihtimal ve imkanı olabilir. Öyle ise gıybetin hepsinden uzak durmak en garantili yoldur. Böyle olunca, şahıs kendi aleminde der; “madem şu feci gıybetin belirsiz olma hali bütün gıybetleri potansiyel olarak cinayet kadar günahlı ve tehlikeli yapıyor, öyle ise gıybetten uzak durmak en sağlam yoldur," der gıybete girmekten sakınır.

Bu metot; ayet ve hadislerin sıkça kullandığı bir metottur. Amaç insanları hayra teşvik, şerden sakındırmaktır. Ama hakikat-ı halde o iyi ve kötü fert manalar gerçektir. Yani insanları sadece teşvik ve sakındırmak için konulmuş boş bir vaatten ibaret değildir. Hakikaten kim o iki rekat namaza isabet ederse hac sevabı alır; hakikaten kim o feci gıybete tesadüf ederse, cinayet günahına düşer.

Avam insanların yanıldığı bir nokta, her iki rekatın hac kadar sevaplı, her gıybetin cinayet kadar günahlı olduğunu tevehhüm etmeleridir. Bu tam bir safsatadır, hem de ayet ve hadislerin kıymetli ve mizanlı üslubuna zıt bir anlayıştır. Hac ve cinayet gibi azim umurun kıymetini hafife almaktır ki, ayet ve hadisler bundan münezzehtir.

Cümle açılımlarını tek tek verelim. Demek o mükemmel hârika ferd, mutlak, mübhem bulunup, her yerde bulunması mümkün. Şu ibhâm itibâriyle, mantıkça kazıye-i m ümkine sûretinde külliyetine hükmedilebilir.

İzahı:Özel bir fert, belirsiz bırakılırsa, bütün fertlerin o özel fert olma ihtimalini getirir. Mesele yüz koyun içinde özel bir koyun vardır, dersek ve bunu açık olarak işaret edip göstersek, diğer koyunlar özel koyun olma imkanından çıkar, sıradan koyunlar olur. Ama o özel koyunu belirsiz bırakıp, işaret etmesek, diğer koyunlar da değer kazanıp özel koyun kapsamına girerler.

Demek şu nev'deki rivâyetler, vukuu bilfiil dâimî ve küllî değil. Zîrâ, kabulün mâdem şartları vardır; külliyet ve dâimîlikten çıkar. Belki, ya bilfiil muvakkattır, mutlaktır; veyahut mümkinedir, külliyedir.

Ama hakikati halde ise özel koyun tektir, diğerleri ise sıradandır. Zira özel koyun olma şartları özeldir, nadirdir, külli değildir. O zaman diğer koyunlar hakikatte özel değil, sadece potansiyel olarak, yani imkan olarak özeldirler. Bu ikinci cümle avamın her koyunu özel görme eğilimini bertaraf için kullanılmıştır. Birinci cümle ise her koyuna rağbeti artırmak içindir.


Selam ve dua ile...
Sorularla Risale-i Nur Editör
 

Huseyni

Müdavim
Gıybetin Caiz Olduğu Durumlar.


Gıybet Amelleri Bitirir.

Gıybet, mahsus birkaç maddede caiz olabilir:

Birisi: Şekvâ suretinde bir vazifedar adama der, tâ yardım edip o münkeri, o kabahati ondan izale etsin ve hakkını ondan alsın.

Birisi de: Bir adam onunla teşrik-i mesai etmek ister, seninle meşveret eder. Sen de, sırf maslahat için, garazsız olarak, meşveretin hakkını edâ etmek için desen: "Onunla teşrik-i mesai etme. Çünkü zarar göreceksin."

Birisi de: Maksadı tahkir ve teşhir değil, belki maksadı tarif ve tanıttırmak için dese: "O topal ve serseri adam filân yere gitti."

[SIZE=+0]Birisi de: O gıybet edilen adam fâsık-ı mütecahirdir. Yani fenalıktan sıkılmıyor, belki işlediği seyyiatla iftihar ediyor, zulmüyle telezzüz ediyor, sıkılmayarak âşikâre bir surette işliyor. [/SIZE]

İşte bu mahsus maddelerde, garazsız ve sırf hak ve maslahat için gıybet caiz olabilir. Yoksa, gıybet, nasıl ateş odunu yer, bitirir; gıybet dahi a'mâl-i salihayı yer, bitirir.

Eğer gıybet etti veyahut isteyerek dinledi; o vakit
b626.gif
[Allahım, bizi ve gıybetini ettiğimiz zâtı mağfiret et.] demeli, sonra gıybet edilen adama ne vakit rast gelse, "Beni helâl et" demeli.


b126.gif
[Baki olan yalnız Allah'tır.]


Said Nursî

22. Mektup s.267-268


 
Üst