İnsan kainat Kur'anının ayet-i kübrasıdır nedemek_

mihrimah

Well-known member
İnsan
kâinat Kur'ân'ının âyet-i kübrası,
Yukarıdaki kısmı açabilirmisiniz?
b735.gif


Allah, herşeyden önce ve herşeyden sonra ve görünen görünmeyen her şeyde kendini hikmetleri ile aklı gözünde olmayana açıkca gösterir...

Ve kâinat Kur'ân'ının âyet-i kübrası,

Hikmetleri anlatışı ile 10. sözdeki benzetmeler gibi. yani Kur'an anlatımının her zerrede görülmesi...

Ve İsm-i Âzamı taşıyan âyetü'l-kürsîsi

ve kainat Allah ı bize anlayabileceğimiz kadarı ile anlatan ve gösteren hikmetlerce donatılmış mekan...


büyük ve güzel bir tasvir...ben böyle anlıyorum...(ismail Fakirullah)


İkinci burhan: Kitab-ı kebîr ve insan-ı ekber olan kâinattır.
İKİNCİ BURHAN: Kâinat kitabıdır. Evet, şu kitabın bütün hurufu ve bütün noktaları, efrâden ve terekküben Zât-ı Zülcelâlin vücud ve vahdetini, elsine-i mahsusaları kıraatla

"Hiçbir şey yoktur ki Onu övüp Onu tesbih etmesin." (İsrâ Sûresi, 17:44.)"yi tilâvet ediyorlar.

Cemî zerrat-ı kâinat, birer birer, zat ve sıfât ve saire vücuh ile hadsiz imkânat mabeyninde mütereddit iken, birden bire bir ciheti takip, muayyen bir sıfatla ittisaf, mahsus bir keyfiyetle tekeyyüf ederek hayret-bahşâ hikemi intaç ettiğinden, Sâniin vücub-u vücuduna şehadetle, avâlim-i gaybiyenin enmuzeci olan lâtife-i Rabbâniye içinde ilân-ı Sâni eden misbah-ı imanı ışıklandırıyorlar.

Evet, bir nefer, nefsinde ve takımda ve bölükte, taburda ve orduda gibi; herbir zerre de, kendi başıyla zat, sıfât, keyfiyetindeki imkânat cihetiyle Sânii ilân ettiği gibi, tesâvir-i mütedahileye benzeyen mürekkebat-ı müteşâbike-i mütesâide-i kâinatın herbir makamında ve herbir nisbetinde ve herbir dairesinde, herbir zerre, muvâzene-i cereyan-ı umumîyi muhafaza; ve her nisbetinde ve her takımında ayrı ayrı vazifeyi ifa ve hikmeti intaç ettiklerinden, Sâniin kast ve hikmetini izhar ve vücut ve vahdetinin âyâtını kıraat ettikleri için, Sâni-i Zülcelâlin berâhini, zerrattan kat kat ziyade olur.

Demek "Allah'a giden yollar, mahlukâtın nefesleri sayısıncadır."hakikattir, mübalâğa değil; belki nâkıstır.(Mesnevî-i-Nuriye/Nokta - s: 1368-1370) (Abdulbaki)
Kâinat cisimleşmiş Kur'andır ve Kur'anın yaratılış ayetleri ve fıtrat kanunlarıdır.

Veya şöylede düşünebiliriz.

Efendimiz(asm) yaşanan Kur'an ve burhan-ı natıktır.Bütün hayatı boyunca hüve hüvesine Efendimiz(asm) Kur'anı yaşamış ve O (asm) heves ve nefsinden hiç bir şey söylememiş ve yaşamamıştır.Hüve hüvesine Kur'anı hayatına aksettirmiştir.Böylece yaşayan ve yaşanan en mükemmel Kur'an iksir-i nuranisidir.Ve Kur'an Efendimiz(asm)'in en büyük mucizesidir.

Aynen öylede kainatta cisimleşmiş Kur'anıdır ve Kur'anın kainattaki bütün eşyada esma tecellisi olarak yansıması nedeniyle de Kainat Kur'anın büyük bir ayetitir.Sünettullahtır.

Madem hakiki hakaik esmadır ve o esmanın azam derecesi de ism-i azamdır.Öyleyse kainat ism-i azamı taşıyan büyük bir ayettir.Çünkü kainattaki bütün mevcudat esmanın yansıması ve tecellisene mazhardır ve her bir eşya mirat-ı esma ve mirat-ı marifettir.O halde esmanın tecellisinin merkezinde de ism-i azam vardır. (Abdulbaki)
Ve kâinat Kur'ân'ının âyet-i kübrası, (kainatın büyük ayeti insandır,ayeti mucize manasında alınca kainatın büyük mucizesi insandır.kainatta insandan daha büyük mucize varmı)Ve İsm-i Âzamı taşıyan âyetü'l-kürsîsi (nasılki kuranda ayetül kürsi ismi azamı içinde barındırıyorsa...işte insanda kainatta ismi azamı barındırıyor.taşıyor.yani ismi azam insanda tecelli ediyor..(yunus yavuz)
Alıntı...
 
Üst