Normunu yitirmeden yasamak

mihrimah

Well-known member
Allah’in Adem (AS)'e isimleri ögretmesiyle, çevresini tanimlayabilen, düsünebilen, yorumlayabilen yegane varlik, insan olmustur. Bu tanimlamalar (isimler), Adem (a)'e, dünyanin kapilarini açabilmesi için verilmis birer anahtardir. Allah'in halifesi olarak yeryüzünde bulunan insan, halifeligi birakip kendi gölgesinin pesine düstügü günden bu yana kendi varligina yabancilasmis, Kitab’a, Nebi’ye ve Yaradani’na olan uzakligi, hayatinin anlam taslarini da degistirmistir.
Insanin dünyaya bakisaçisi, birkaç degere bagli olmaktan ziyade, çok degiskenli bir denklem gibidir.
Hayatini bir standart üzere yasamak, degisen sartlarla insanlari çogu zaman bir çözülmeye ve degismeye zorlamakta. Fakat insanoglunun bunun bir anlam kaymasi oldugunu anlamasi, hiç de kolay olmamakta. Hele de referans olarak basvuracaklari hiçbir sabit ilkesi olmayan insanlarin, bu degisimin farkina varmalari da beklenemez zaten. Günümüz sartlari öyle bir durumda ki, normal olanin anormal sayildigi; normsuz olanin ise hosgörülü ya da kusatici kabul edildigi bir paranoya yasiyoruz toplumca. dEmokrasinin de çikmazlarindan birisi olan çogunlugun anormal olmasi hali; azinlikta, ama ilkeli insanlarin, zor zamanda normlarina sahip çikmalarini gerekli kilmakta. Anlamayi, düsünmeyi, davranmayi, konusmayi zorlastiran bir yük gibi sunulan kendi normunu koruma bilinci müslümanlar için bir sorumluluktur. Norm nedir, sistem yaklasimi ne demektir. Insanin bu ilahi sistemdeki konumu nedir? Bu sorulari cevaplama yoluna gitmekten ziyade, çözüm mantigini yakalayabilecegimiz ir sistem düüncesi içersinde yaklasimlar ortaya koymak, daha tutarli olacaktir.
Norm Nedir?
Insanoglunun tarih boyunca yasadigi anlam arayisi, her defasinda bedel ödenmesini gerekli kilmistir. Çünkü çogu anlam arayisi, bir çok anlamsizligin elinden kurtarilmistir.
Olmasi gerekenlerin ifade edildigi ilkeler olarak tanimlayabilecegimiz normlar, insanlarin degerlerini yargilamak ve deger biçmek için kullanilan tek geçerli kuraldir.
K
isaca uygun davranis ölçüsü diyebilecegimiz normu kimin belirleyecegi ise, süphesiz en büyük sorundur. uYgun olmayan davranisi, yani anormal olan durumu kendi mantigi içersinde normal kabul edenlerin olmasi, her zaman normlar çatismasinin yasanmasini saglamistir. Hiçbir akl-i selim sahibi insan kendi sisteminde kendisine açikliyamadigi (yani kendisine göre anormal) bir davranista bulunmaz. Buna ragmen insan, anormal olana meylediyorsa, o zaman bu düsünce, sistemin bir çeliskisi degil, insanin kendisine yine baska bir sekilde açiklayabildigi bir çeliskidir.
Normalin Çerçevesi Nasil Çizilir?
Öncelikle sunu söylememiz gerekir ki, insanin normunun olusabilmesi için, bir sistem içersinde yer almasi gerekir. Çünkü söz konusu her deger ya da davranis, normun referans kabul ettigi yapiyla ele alinacak ve söz konusu sisteme uygun (normal) ya da sistemden sapmis, düzeltilmesi gerekli olan (anormal) olarak nitelendirilecektir. Sistem; en kisa tanimi ile ortak amaç birligi içersindeki elemanlar toplulugudur. Dolayisiyla insan, normunu olustururken hangi amaç ugruna hangi varliklarla fonksiyonel iliski içersinde oldugunu bilmelidir.
Sistem Referansinin Belirlenmesi
‘Varligin geçici bir degisiklige ugratilmasindan baska bir sey olmayan eylem, kendi ilkesini ve yeterli nedenini kendi içinde tasiyamaz: eger eylem, kendisini kusatan çevreden/sistemden bir ilkeye dayanmiyorsa o zaman bütünüyle bir yanilsamadan ibarettir. Diyor, Guenon. Ayni sekilde, kelimenin en genis anlamiyla degismenin de bir ilkeden kaynaklanmasi gerekir. Yoksa anlamsiz, çeliskili olur. Bu ilke kendi türettigi seye bagli olamaz, çünkü onun ilkesidir. Bu yüzden söz konusu ilkenin degismez olmasi zorunludur. Bir müslümanin düsünce sistemi içersindeki, elbette ki degismez ilkeleri Allahü Teala Kur’an-i Kerim’de belirtmistir. Sistemin referans kaynaginin yazili olmasi, bu sistem içersindeki her bireyin somut olarak anlayabilecegi hükümlerle, (farkli versiyonlari olmaksizin) muhatab olabilmesini saglar. Sistem içersindeki diger varliklar ise; uygun davranis ölçüsünün (normun) belirleyicisinin istegi dogrultusunda, fonksiyonlarini tabiatlari geregi yerine getirirler.
Insan Haricindeki Tüm Varliklarin Müslüman Olmasi ve Normlarinin Geregini Yerine Getirmeleri
Allah bir seyi yaratacagi zaman o seyin kaabiliyetlerini ve davranis kurallarini, mahiyeti (nature-tabiati ya da karakteri) içersine yerlestirilir. Böylece o sey, bir düzen içersine girmisolur ve alemde bir etken durumuna geçer. Evrendeki hersey, mahiyeti içersine yerlestirilmis kanunlar çerçevesi içersinde hareket ettigi, yani Allah'in emrine dogrudan dogruya uydugu için, tüm evren müslümandir. Yani Allah'in iradesine teslim olmustur. Bu evrensel kanunun tek istisnasi insandir. Çünkü Allah'in emrine uyup uymamakta kendisine seçim yapabilme kaabiliyeti verilen tek varlik odur.
”Insanin sahsiyetine ve onu sekillendirene and olsun, Sonradan ona kötülügü ve korunmayi ilham edene ki, nefsini temizleyen kurtulusa ermistir; onu kötülüge gömen de mahvolmustur." (Sems, 7-10)
Kainattaki tüm varliklar, sünnetullah çerçevesinde Allah'a teslim olmus ve normlarini koruyorken, insanoglu bugün normunu anlamakta bile zorluk çekmektedir. Kuran-i Kerim’in bir çok yerinde, "Allah onlara zulmetmedi, onlar kendi kendilerine zulmediyorlardi." Seklinde kullanilannefsine zulmetmek deyimi, Arap dilinde ‘bir seyi uygun olmadigi yere koymak anlamindadir. Dolayisiyla insan, tüm varliklar Allah'in kanunlarina teslim oluyorken kendisini bundan müstagni görüyorsa, aslinda kendisini sistem içersinde uygun olmadigi bir noktaya sürüklüyor demektir. Sahsiyetini bozan, normundan sapan insan için bunun anlami mahvolmaya denk düsmektedir.
Insanin Sistemini Tanimlamasi
Sistem içersinde insanin yapacagi ilk sey, bulundugu ortami ve kendisini tanimasidir. Bunun en iyi yolu, insanin sistem içersindeki durusunun fotografini çekmesidir. Yani, insanin sabit bir anda, evresindeki tüm etmenleri tanimlayabilecek gözlemleri yapmasidir. Gerçeklikler döngüseldir. Fakat insan bu döngülere disardan bakamadigi için, olaylari düz çizgiler olarak görür. Sistem mantigini kavrayabilmek için, bu düz çizgileri birlestirerek bir üst seviyeden, gerçeklikleri analiz edebilmek gerekir. Yani sabit anlardaki fotograflar ardarda klenerek, sabit olandan dinamige bir geçis yapilmalidir.
Nerede ve ne durumda oldugunu bilmeyen insanin, nereye gidecegini bilmesi, fazla anlam ifade etmeyecegi için, bu asamada referans degerlerini iyi tanimlayamayan ve fonksiyonunun bilincine varamamis bir insanin, normu yakalayamayacagi bir gerçektir. Nitekim Hz. Ali; "Allah'in rahmeti, nereden geldigini, nereye gidecegini ve nerede bulundugunu bilen kisiye olsun."buyurmustur.
Anlam Mücadelesi ya da Normlarin Çatismasi
Nerede oldugunu bilen insan için ikinci adim, hedefe dogru yola çiokmaktir. Yola çikmak, kendinin farkina varmaktir. Kendini bilme çabasinin ilk somut adimidir. Bu adim insana, kendini tanimlama sürecinin statik degil, dinamik bir süreç oldugunu ögretir ki, "Kendini bilen Allah’i bilir." Prensibi de bu sürecin sürekli oldugunun en önemli kanitidir. Kendisiyle yüzlesen insanin en büyük kaygisi, anlamsizlik kaygisidir. Insan her zaman, bütün anlamlari anlamlandiran bir anlam istemistir. Fakat bu anlam arayisinin getirecegi bedelleri ödemektençekinen insan, düsünce sistemindeki bosluktan, yokluktan kaçmak için anlami inkar etme yoluna gitmektedir. Bu korkuyu yasayan insanlar, kendi varlik anlamlarindan ziyade, kollektif bilinçsizliklere yönelirler. Futbol sahalarina ya da eglence merkezlerine hayatin anlamini hapsederler. Halbuki insanin, varligin anlamini sorgulama mücadelesinden vazgeçmesi, normun sahibinin de inkarini ya da yoklugunu göstermez.
Kollektif bilinçsizlikler ya da toplumsal nevrozlar, bugünkü yasadigimiz medeniyetin degerlerinin bir hediyesidir. Ferd, içinde bulundugu hayati, futbol sahasina, okuluna ya da isine hapsederek diger olgulari görmezlikten gelmektedir. Kafasini topragin içine gömmekte ve çevresindeki tüm anlam ve degerleri yok farzetmektedir. Günümüz medeniytleri de, kendi sistemlerine çomak sokulmadigi müddetçe herseyin ve her yolun mübah oldugu fikrine sahiptir. Medeniyetin normlariyla oynamadigin sürece hiçbir kural ve kanun yoktur. Diledigince konusabilir, diledigince yapabilirsin. Ama Islam dininin yapisinda buyoktur. Islam dininin normatif niteligi, bütün toplum hayatina yansimaktadir. Islam topulumunda sosyal normlar, cezalar, suçlar, haram ve günah gibi kavramlar, birbiriyle örtüsür. Kisi ile Tanri arasindaki dini ibadetler bile cezai bir suçun konusu olabilir. Safii mezhebinde namaz kilmayana dayak cezasi verilmesi gibi.
Çagdas Düzenlerin Insanlari Sahsiyetsizlestirmesi
‘Düsünmeye meydan vermeyen, durup dinlenmeden kendi kisir dünyalarinda çalistirilan insanlar, durup düsünürlerse, yeni anlam arayislarina yönelebilirler’ diye medya tarafindan hergün yeni gündemler belirlenirken, egemen güçler tarafindan yeni normlar ve degerler enjekte edilmeye çalisilir. Insanlarin kendi normlarindan ziyade, kendilerine sunulan yeni degerleri sahiplenmesini amaçlayan bu hareketler, kimi zaman bilimsel yöntemlerle, kimi zaman reklamlarla, toplumun normunu erozyona tabi tutmaktadir. Böylelikle özü itibariyle anormal olan degerler, bir sonraki topluma norm olarak aktarilirlar. Ve toplumun normu kisinin degeri haline gelir.
Toplumsal
degismenin imkani üzerine bu hareketler ve kullandiklari argümanlar, halihazirdaki normlari degistirmeye yönelik oldugundan, islami normlarin da olumsuzlanmasi yoluna gidilmektedir. Bu hareketlerin Islami bilince sahip insanlari etkilememesi gerekri. Kaldi ki kullanilan bu deliller, yöntemler Islami normlarin yanlisligini vurgulamaktan uzaktir. Bu konuda Imam Gazali’nin su tespiti oldukça enteresandir: Bir kere 10’un 3’ten büyük oldugunu bilmisim, biri tutup bana hayir 3, 10’dan daha büyüktür, delilim de ki, ben bu asayi yilan haline çeviriyorum, deyip te çevirseydi ve bende bunu gözlemleseydim, yine de bilgimden süphe etmezdim ve benim gösterdigim tepki onun bu isi nasil yapabildigine sasirmaktan ibaret olurdu. Birakin bildigim seyden süphe etmeyi...
Sapmayi Durdurmak:
Oto-kontrol ve Geribesleme
Sistemin disindan gelen bozucu etkilere karsi, hedeften sapmalari geri besleme yoluyla kontrol etmek gerekir. Bu, sistemin kendisini bir otokontrol mekanizmasi altina almasi gibidir. Islam dini çerçevesinde buna denk düsen anlam, sistemin referanslarinin tekrar güncellestirilmesi ve degerlerin tekrar ifadesidir. Yani Kur’an-i Kerim okumalar ve ibaretler. Sistemin manifestosu olan Kur’an ve ibadetler, insanlarin zaman zaman kendi yapilarinin sosyal anayasasini hatirlamalarini mümkün kilan bir toplum degerleri dogrulamasidir. Örnegin gece namazlari; gündüzleri, bozucu etmenlerle ve çalismayla mesgul olan insanin, gecenin sessizligi ile birlikte kendisini ve Kur’an’i bir tertil üzere okumasi, bozulan dengenin sapmasinin sifir olmasi için bir firsat olmaktadir. Insan bu sayede bozucu etkileri, yokedebilmekte ve hedefe dogru ilerlerken normunu kaybetmemektedir.
Sonuç: Degerlere Sadakat
Globallesen dünyada insanlar artik degisimi sorgulamayan ve degisim ne sekliyle olursa olsun onu kabullenebilen kimliksizlige ve sorumsuzluga dogru kaymaktadir. Yeni sunulan normlara uymak, ahlaki bir davranis olarak görülmekte, sorgulanmamakta ve Islami degerler hizla harcanmaktadir. Ibn-i Sina bu konuda sunu zikreder: "Kendisine söylenen her sözü, kanitigi olmadigi halde kabullenmeye alismis odlan birisi, insan özelliklerinden ve fitratindan uzaklasmistir. Ona insan demek mümkün degildir."
D
egerlere olan sadakatini yitirenlerin, hesap sormaya haklari yoktur. Zira bu insanlar hukuksuzlugu seçmislerdir. Her an her olay ve her kisiye göre degisebilen kaypak zeminleri, bu insanlarin muhatap bile alinmasi noktasinda soru isaretleri barindirmaktadir. Sadakatin yalnizca sözcüklerde kalmasi ise, yaanilan süreçte hiçbir gerçeklik arzetmez. Pratikte somut seylere takbül etmeyen, ama bizi daha iyi, daha öfkeli, daha inanmis gösteren sözcükler, aslinda normsuzlugun, kisiliksizligin bir sonucudur.
... Ve Normun Korunmasi
Varliklarimizin ve bizi biz yapan degerlerimizin tehdit altinda oldugu dönemlerden geçiyoruz. Bu tehdit, dünyayi anlamlandirma biçimimizi dejenerasyona sürüklemek ya da yikmak istiyor. Böyle bir zamanda kendinin farkinda olan, normundan uzaklasmamis olanlara ihtiyaç var. Kendinin farkinda olmak ve normunu yitirmemis olmak, ferdin ya da toplumun kendi kendisiyle yüzlesmesini saglar. Bu yüzlesme, normdan uzakligin mesafesi kadar sancili bir istikrar demektir ki, eksiklerle yüzlesmenin sIkIntIsI mutlaka hos olmayacaktir. Ama referans ve standartin farkina varildikça, eksiklikler ve kuvvetleri tanidikça o bosluk onarilacaktir. "milletçe varolabilme cesaretini gösterebilmemiz gerekiyor. Korkak davranmaya hakkimiz yok!"
Kaynak: Evrensel Mesaj Dergisi​
 
Üst