Cemaat ve tarikat niçin gereklidir ???

^ HERSEYİMİZ;RABBİMİZ,KURANIMIZ,PEYGAMBERİMİZ,DAVAMIZ,DİNİMİZ

BİRKEN NEDEN CEMAAT VE TARİKATLAR MECUTTUR ? ^



diyen birine ne cevap verirsiniz????
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
^ HERSEYİMİZ;RABBİMİZ,KURANIMIZ,PEYGAMBERİMİZ,DAVAMIZ,DİNİMİZ

BİRKEN NEDEN CEMAAT VE TARİKATLAR MECUTTUR ? ^



diyen birine ne cevap verirsiniz????


Nebat, ağaç ve otların ipek gibi yumuşak kök, damarları nasıl "Bismillâh" tesiriyle, yer altında sert taşı toprağı delip geçiyorsa aynen onun gibi, "Bismillâh" ile mevki-i intişara vaz' olunan Sözler de, hârika bir tarzda arza yayılıyor. Ve en münevver ve mükemmel meyve olan beşerin mü'minlerinin kalblerine nüfuz ediyorlar. Bu bid'atların kesreti ve muharriblerin bolluğu devrinde "Bismillâh" ile gars olunan Nur fidanının yaprakları olan diğer Sözler ve Mektublarla, bu kudsî fidanın dal ve budakları olan Hizb-ül Kur’ân ve bu hizbin esası ve seyyidi olan muhterem Üstad da bir hıfz-ı gaybîye mazhar bulunuyorlar.” (Hulusi Ağabey)

Evet şayet öyle değilmidir. Bir ağaç elma verebildiği gibi armuta verebiliyor narda veriyor ve hakeza.. Ama kökü birdir hepsi ağacın ürünü . İşde ölede Tarikat ve cemaatler meyve gibidir. Kökü bir olan yerin ürünüdür. Ve herbirinin ayrı bir lezzeti vardır. Herbirinden Allaha gidilebilen yollar vardır.. Elmaya sorsan sen kimin ürünüsün desen ineğin demez dimi ağacın der yine armuta sorsan öle der. Demekki onlar köklerini inkar etmiyorlar.

Peki yine o meyvelere sorsan sen neye hizmet ediyorsun desen .Sana derki bu kainatın meyvesi olan insana hizmet etmek .

Meyveye desen senin gayen nedir ? Lisanı haliyle halıkımı tanıttırmak ve ona şükretmek der. Bir elmaya bakınız rengi ile şekliyle tadıyla duruşuyla herşeyi ile bir intizamı var..Her biride aynı cevap verecekdir.

İşde ölede tarikat ve cemaatler. İnsana hizmet ediyorlar ve onlara halıkını tanıttırıyorlar.

Hulasa ehli sünnet vel cemaat tarikat ve cemaatlerin varlığı ayrılık değil kuvvettir zenginlikdir..
 

elfaz

Well-known member
Cemaatte şahsı manevi, tarikatta da seyru sulük olması hasebiyle..der ve açılımı gereğince yapılır belli başlı malumatlarla..
 

hulusi

Well-known member
Değerli Kardeşimiz;

Dünyadaki birlik ve beraberlikleri bir gözden geçirelim. İnsanın her tarafı göz olsa faydasız olur. Farklı farklı uzuvlar bir araya gelmiş ve hayat denen mu'cize ortaya çıkmıştır. Şimdi göz dese: "Gelin hep benim gibi olun." Bu söz hem zarardır, hem de imkansızdır. O halde bütün organların “hedefimiz bir olsun. Herkes kendi gücü nisbetinde vücuduna ve hayatının devamına hizmet edelim,” demesi en uygunudur.

Ayrıca toplumdaki farklı meslekler; ordudaki hava, kara, deniz gibi farklılıklarla aynı şekilde değerlendirilebilir.

Cemaat, tarikat, mezhep farklılıkları da bunun gibi düşünülebilir. Hepsi vücudun farklı azaları gibidir. Ama tek amaçları olmalı: "Allah rızası için şu insanlığa hizmet etmek." Hedef bir olunca isimlerin farklı olması önemli değildir.

Diğer önemli bir hususta bir birimizi tenkit etmek meselesi. Hani sorsanız birisine: Dünyanın en iyi annesi kimdir? Şüphesiz benim annem, diyecektir. Kendine göre bu cevapta haklıdır. Ama bu cevap dünyada başka annelerin güzel olmadığı manasına gelmez.

Bize de en güzel meslek, meşrep ve mezhep hangisidir diye sorulsa en güzel benimkidir diye biliriz. Diğerleri de böyle düşüne bilir. O zaman aradaki ayrılıklar düşmanlıklar kalkar.

Cemaatler toplumun manevi hayatını devam ettirmeye çalışan uzuvlar gibidir. Hedefleri bir olduğu müddetçe bu vazife taksiminden inşallah Allah’ın rızası çıkacaktır.

Bizim hayatımız Allah’tan olduğu gibi hayatımızın istikameti de yine Allah tarafından belirlenir. Yani insanın insan olması için ne gerekli ise yine Allah tarafından ortaya konulur. Bunun için ayrı bir otoriteye ihtiyaç yoktur. Bu nedenle Allah’ımızın koyduğu kaideleri sistemleştiren ve mücessemleştiren Peygamberlik müessesesi de elbette Allah tarafından kurulmakta ve idare edilmektedir.

Demek ki, başta kur’an sonra sünnet-i Peygamberi bizim önderimizdir. Bu iki menbadan istifade eden hak mezheplerimizde yine bizi Allah’a yaklaştıran dini müesseselerdir. Bunların ortaya koyduğu esas ve prensipler, tamamıyla kur’an ve hadis kaynaklıdır. Bundan dolayı bunlarda dinin ve islamın vazgeçilemez unsurlarıdır. Çünkü bir müçtehid bir söz söylediği vakit kendi namına değil, tamamıyla “ben kur’andan şunu böyle anladım” dengesi üzerinde kurduğundan Allah namına konuşur ve fetva verir.

Cemaatlere gelince, bunlarda tamamıyla İhlası ve rıza-i ilahiyi esas tutmak şartıyla yine dinden kabul edilmektedir. Zira bunların başında bulunan alim büyüklerimiz hayatlarının her safhasında “ben Allah’ın rızasını nasıl kazanırım? Bu insanları nasıl Allah ile barıştırabilirim?” muhasebesi hakimdir. Bu yüzden bu gibi insanların verecekleri her talimatta, Allah’ın koyduğu prensipler doğrultusunda Allah rızası olduğundan bunları da yine dinden kabul etmek gerekir.

Çünkü anlattıkları şeyler, genellikle Kur’an ve hadis kaynaklıdır. Madem bu gibi insanlar ve cemaatler kendilerinden değil dinden konuşuyorlar. Elbette şefkat tokatları gibi mü’minleri lakaytlıktan kurtaran ve ciddiyete sevk eden bazı ilahi kanunlardan bahs edecekler. Ve insanların başına gelen musibet ve sıkıntıların bazılarının, din hizmetinde ki tembellikten kaynaklandığını ifade edecekler.

Zaten Kur’an ve şeriatın bir kısmı mükafatı anlatırken bir kısmı da yapılan günahlara karşı mücazatı yani cezayı anlatmaktadır. Bunu bir İslam alimi anlatsa ve dindarların tembelliklerinden dolayı, musibetlere giriftar olacağını belirtse ve haber verse, bu tamamıyla şeriatın tarzı olur.
Selam ve dua ile...

sorularlaislamiyet.com
 
Üst