Hayatın Neticesi Nedir?

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
ÜÇÜNCÜ REMİZ

Yirmi dokuzuncu hassasında denilmiştir ki: Kâinatın neticesi hayat olduğu gibi, hayatın neticesi olan şükür ve ibadet dahi, kâinatın sebeb-i hilkati ve ille-i gayesi ve maksud neticesidir.

Evet, bu kâinatın Sâni-i Hayy-ı Kayyûmu, bu kadar hadsiz envâ-ı nimetiyle kendini zîhayatlara bildirip sevdirdiğine mukabil, elbette zîhayatlardan o nimetlere karşı teşekkür; ve sevdirmesine mukabil sevmelerini; ve kıymettar san’atlarına mukabil medh ü senâ etmelerini; ve evâmir-i Rabbânîsine karşı itaat ve ubudiyetle mukabele etmelerini ister.

İşte bu sırr-ı rububiyete göre teşekkür ve ubudiyet, bütün envâ-ı hayatın ve dolayısıyla bütün kâinatın en ehemmiyetli gayesi olduğundandır ki, Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan pek çok hararetle ve şiddetle ve halâvetle şükür ve ibadete sevk ediyor. Ve “İbadet Cenâb-ı Hakka mahsus ve şükür Ona lâyık ve hamd Ona hastır” diye çok tekrarla beyan ediyor. Demek bu şükür ve ibadet doğrudan doğruya Mâlik-i Hakikîsine gitmek lâzım olduğunu ifade için, hayatı bütün şuûnâtıyla perdesiz kabza-i tasarrufunda tutmasına delâlet eden

وَهُوَ الَّذِى يُحْيِـى وَيُمِيتُ وَلَهُ اخْتِلاَفُ الَّيْلِ وَالنَّهَارِ
rakam_1.gif


وَهُوَ الَّذِى يُحْيِـى وَيُمِيتُ فَاِذَا قَضٰىۤ اَمْرًا فَاِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
rakam_2.gif


فَيُحْيِـى بِهِ اْلاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا
rakam_3.gif


gibi âyetler, pek sarih bir surette vasıtaları nefyedip, doğrudan doğruya hayatı Hayy-ı Kayyûmun dest-i kudretine münhasıran veriyor.

Evet, minnettarlık ve teşekkürü davet eden ve muhabbet ve senâ hissini tahrik eden, hayattan sonra rızık ve şifa ve yağmur gibi vesile-i şükran şeyler dahi doğrudan doğruya Zât-ı Rezzâk-ı Şâfîye ait olduğunu, esbab ve vesait bir perde olduğunu,

rakam_5.gif
وَاِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْفِينِ
rakam_4.gif
هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَتِين
وَهُوَ الَّذِى يُنَزِّلُ الْغَيْثَ مِنْ بَعْدِ مَا قَنَطُوا
rakam_1.gif


gibi âyetlerle, rızık, şifa ve yağmur münhasıran Zât-ı Hayy-ı Kayyûmun kudretine hastır. Perdesiz, Ondan geldiğini ifade için, kaide-i nahviyece alâmeti hasr ve tahsis olan هُوَ الَّذِى , هُوَ الرَّزَّاقُ ifade etmiştir. İlâçlara hâsiyetleri veren ve tesiri halk eden, ancak o Şâfî-i Hakikîdir.


rakam_1.gif
: “Dirilten de, öldüren de Odur. Geceyle gündüzü değiştirmek de Onun eseridir.” Mü’minûn Sûresi,
rakam_2.gif
: “Dirilten de Odur, öldüren de. O birşeyin olmasını dilediği zaman Onun işi sadece ‘Ol’ demektir; o da oluverir.” Mü’min Sûresi, 40:68.
rakam_3.gif
: “Yeryüzünü ölümünün ardından diriltir.” Rum Sûresi, 30:24.
rakam_4.gif
: “Rızık veren, mutlak kudret ve kuvvet sahibi olan Odur.” Zâriyat Sûresi, 51:58.
rakam_5.gif
: “Hastalandığımda bana şifa veren Odur.” Şuarâ Sûresi, 26:80.
rakam_1.gif
: “İnsanlar ümitsizliğe düştüklerinde yağmuru indiren Odur.” Şûrâ Sûresi, 42:28.

Otuzuncu Lema
 

Gül-i İkra

Well-known member
Üstadımızında Tespitlerinden bir bölümü şudur;

“Vücudun kemâli hayat iledir. Hayat vücudun nurudur; şuur hayatın ziyasıdır.. hayat her şeyin başıdır ve esasıdır. Nasıl ki ziya ecsâmın görünmesine sebeptir ve bir kavle göre renklerin sebeb-i vücududur. Öyle de, hayat dahi mevcudatın keşşafıdır ve onun keyfiyatının tahakkukuna bir sebeptir. Hayat kesret tabakasında bir çeşit tecelli-i vahdettir.. ve kesrette ehadiyetin bir ayinesidir. Bak, hayatsız bir cisim büyük bir dağ da olsa yetimdir, gariptir, yalnızdır. Münasebeti yalnız oturduğu mekan ve ona karışan şeyler iledir. Kâinatta başka ne varsa, o dağa nisbetle madumdur. Şimdi gel, küçük bir cisim olan bal arısına bak; o hayata mazhar olduğu için kâinatla öyle bir münasebete geçer ve hususiyle zeminin çiçekleri ve nebatlarıyla öyle bir ticaret eder ki, diyebilir: Şu arz benim bahçem ve ticarethanemdir.” gibi ifadeleriyle farklı yerlerde farklı üslûplarla hep hayatın ehemmiyetini hatırlatır.
 
Üst