Hayat, ruhun ziyâsıdır; şuur, hayatın nurudur.

Sergerdan

Well-known member
Ekli dosyayı görüntüle 178

Bak, hayatsız bir cisim, büyük bir dağ dahi olsa, yetimdir, gariptir, yalnızdır. Münâsebeti yalnız oturduğu mekân ile ve ona karışan şeyler ile vardır; başka, kâinatta ne varsa, o dağa nispeten mâdumdur.

Çünkü, ne hayatı var ki, hayat ile alâkadar olsun; ne şuuru var ki, taallûk etsin.

Şimdi, bak küçücük bir cisme, meselâ balarısına. Hayat, ona girdiği anda, bütün kâinatla öyle münâsebet tesis eder ki, bütün kâinatla, hususan zeminin çiçekleriyle ve nebâtâtları ile öyle bir ticaret akd eder ki; diyebilir, "Şu arz benim bahçemdir, ticârethânemdir."

İşte, zîhayattaki meşhur havâss-ı zâhire ve bâtına duygularından başka, gayr-i meş'ur sâika ve şâika hisleriyle beraber, o arı, dünyanın ekser envaıyla ihtisas ve ünsiyet ve mübâdele ve tasarrufa sahip olur.
 

Sergerdan

Well-known member
FesübhanAllah..Bu hislerle Alâkası ne ki?

Hayat, bu kâinattan süzülmüş bir hülâsadır. ve şuur ve his dahi hayattan süzülmüş, hayatın bir hülâsasıdır.. akıl dahi şuurdan ve histen süzülmüş, şuurun bir hülâsasıdır. ve ruh dahi, hayatın hâlis ve safi bir cevheri ve sabit ve müstakil zâtıdır

Nur İklimi » Hayat, bu kâinattan süzülmüş bir hülâsadır. ve şuur ve his dahi hayattan süzülmüş, hayatın bir hülâsasıdır.. akıl dahi şuurdan ve histen süzülmüş, şuurun bir hülâsasıdır. ve ruh dahi, hayatın hâlis ve safi bir cevheri ve sabit ve müstaki
 

Sergerdan

Well-known member
Üstadımız 24. sözde “ Hayvânat dahi, iştiha sahibi bir nefis ve bir cüz-ü ihtiyarîleri olduğundan, amelleri hâlisen livechillâh olmuyor. Bir derece nefislerine de bir hisse çıkarıyorlar.” buyurmaktadır. Buna göre onların da bir çeşit iradeleri olduğu anlaşılıyor.


Hayvanatta akıl yok. Fakat;

1- His,

2- Sevk ve şevk duyguları,

3- Cüz-i bir cüz-i irade olduğundan akıl noktasındaki muamelattan hariçtirler ve sorumlu değillerdir. Fakat fıtratın kanunlarından mesul ve sorumludurlar.

Mesela, bir hayvan aklı olmadığı halde mezkur his ve duygularıyla ateşe yaklaşmaz, düşmanından kendini korur, yüksekliğin hesabını yapar, hayatına lüzumlu levazımatı edinir, yavrularını terbiye eder, meskenini yapar ve özellikle de şefkat ve himaye noktasında çok hassastırlar, dikkatle davranırlar. Bu şefkat, himayet, hayat ve terbiye gibi fıtratın kanunları herkes için eşittir. Her mahluk için lüzumludur. Ve tamamının bunlardan hakkı ve hukuku vardır. Ateşe düşen hayvanın yandığı gibi şefkat, himaye, hayat vs.. gibi kanunları ve ortak hakları inciten hayvan kim olursa olsun hatta hayvan bile dahi olsa çarpılır, ceza görür, muhasebesi tutulur. Bu gün bilim; nebatatta bile bazı hislerin bulunduğunu tespit etmiştir. Hayvanlarda ise ruh olduğundan onlara ait hisler ve zevklerle beraber, kendi çaplarında cüz-i bir cüz-i iradeleri olduğundan kendilerine de bir pay çıkarttıkları için hayatları meşakkatli oluyor. Ve amelleri halisen livechillah olmuyor. Yani nebat gibi değiller.
 

elfaz

Well-known member
Bu husus şuna benziyor..Aslında yaratılan her metada- canlı-cansız Hay isminin bir tecellisi var, atom ve çekirdeklerinin münasebetiyle..Dollayısıyla yarattığı her varlığın fıtratına farklı farklı kendi alanına göre bir kısım istidatlar koymuş Allah, inkişaf ettirilsin diye..Burda mahiyetin çözülmesi giriyor devreye ki kulluğun start aldığı noktadır zişuur için..


Şuur nimetiylede, esfeli safilin ile alayı illiyin arasında gidip gelen bir memlük oluyor insan..Bir nimet şuurlu olmak, nıkmete dönüştürmekte insanın cüzi iradesine kalıyor galiba..
 

Sergerdan

Well-known member
Hayat, Zât-ı Zülcelâlin en parlak bir bürhan-ı vahdeti ve en büyük bir mâden-i nimeti ve en latîf bir tecellî-i merhameti ve en hafî ve bilinmez bir nakş-ı nezîh-i sanatıdır.

Evet, hafî ve dakîktir. Çünkü, enva-ı hayatın en ednâsı olan hayat-ı nebat ve o hayat-ı nebâtın en birinci derecesi olan çekirdekteki ukde-i hayatiyenin tenebbühü, yani uyanıp açılarak neşv ü nemâ bulması, o derece zâhir ve kesrette ve mebzûliyette, ülfet içinde, zaman-ı Âdem'den beri hikmet-i beşeriyenin nazarında gizli kalmıştır; hakikati, hakiki olarak beşerin aklı ile keşfedilmemiş.

Hem hayat o kadar nezîh ve temizdir ki, iki vechi, yani mülk ve melekûtiyet vecihleri temizdir, pâktır, şeffaftır. Dest-i kudret, esbâbın perdesini vaz' etmeyerek, doğrudan doğruya mübâşeret ediyor. Fakat, sâir şeylerdeki umûr-u hasîseye ve kudretin izzetine uygun gelmeyen nâpâk keyfiyât-ı zâhiriyeye menşe' olmak için, esbâb-ı zâhiriyeyi perde etmiştir.
 
Üst