Sadeleştirmeyi savunanlar: "Anlamıyorum ki, neden okuyayım ?"

faris

Well-known member
Hiç okumadan nasıl anlayacaksın ki?

Eğitim ve öğretimde öğretilen fen ilimlerine baktığımızda belirli bir basamağa göre değişmekte. En alt basamaktan başlanarak en üst basamağa çıkmaktadır. En üst basamağa çıkmak için öncelikle alt basamakları tırmanmak gerekir. Ama yok ben alt basamaklar ile vakit kaybetmeyeyim yukarıdaki basamaktaki ilimlerden istifade edeyim dersek elbette o ilimlerden hiçbirşey anlamadığımız ve anlamayacağımız gibi vaktimizi de zayi edeceğiz.

İşte böylede Risale-i Nur eserlerindeki meseleler ve basamakla fen ilimlerinde olduğu veya tasavvuf da olduğu gibi belirli bir sıra ile değil ihtiyaca göre neşredilmiştir. Bu haseble bazı meseleler bazı meselelerin anlaşılmasından sonra ancak anlaşılabilinir. Mesela Otuzuncu Sözde Mirac hadisesinden bahsedilmekte ve dipnot olarak Allah'ı ve Peygamberi bilmeyene bu hadiseye inanmasını beklememek gerekir. İşte böylede böyle bir kişi direk bu meseleye bakar ise inanmaması veya anlamaması gayet normaldir. Onun için samimi olarak bu eserlerin tamamının okunması akabinde ancak anlayamadım ve anlamıyorum demek mümkün. Yoksa çok yüksek mertebedeki bir dersi okuyarak anlamayı beklemek amelsiz cennete girmeyi beklemek gibidir. Önce o mertebeye çıkmak o zaman o derse bakmak gerekir.

Hem Risale-i Nur eserleri sadece aklı tatmin etmek için neşredilmemiştir. O eserlerde manevi cihazatların tatmini de söz konusudur. Aklın almadığı meselelerde kalbin rahatlığı vardır. Nitekim ibadete girer ibadette kalbin ve ruhun rahatlığı ferahlığı söz konusudur. Her meseleyi akıl ile ele alırsak insanı akıldan oluşan bir varlık olarak görürüz. Ancak insan sadece akıldan oluşan bir varlık değil insan bir çok cihazat ve teçhizat ile donatılmıştır.

Şimdi anlamıyorum demek başkadır. Okumuyorum demek başkadır. Okumuyorum demeyi nefsine kibirine yediremeyenlerin en önce sığındıkları kapının anlamıyorum olduğu katidir ve mutlakdır. Çünkü niyet anlamak ise elbette ve mutlaka anlaması mümkündür. Çünkü anlamak için çaba sarf edecek mücadele edecek yoksa armut piş ağzıma düş meselesine girer..
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
"Anlaşılmıyor" tezini savunanların, Risalelerin sadece aklın dersi olmadığını anlamamış oldukları kat'idir. Onda öyle bir cazibe vardır ki muhtaç olanları ona serfüru ettiriyor. Anlamıyorum filan onlar hikaye......
 

Huseyni

Müdavim
Sa’b "ANLAŞILMASI ZOR" olan bir kelâmın, ığlak ve işkâli "ANLAŞILMASININ ZOR OLMASI YADA ANLAŞILMAZ OLMASI", ya lâfız ve uslûbun perişanlığından neş’et eder—bu kısım Kur’ân-ı Vâzıhü’l-Beyâna yanaşmamıştır. Veyahut mânânın dakik, derin veyahut kıymettar veyahut gayr-ı me’lûf "ALIŞILMIŞIN DIŞINDA", gayr-ı mebzul "AZ VE NADİR BULUNAN" olduğundan ""AZ VE NADİR BULUNDUĞUNDAN", güya fehme karşı nazlanmak ve şevki arttırmak için kendini göstermemek ve kıymet ve ehemmiyet vermek ister. Müşkilât-ı Kur’âniyye bu kısımdandır.


Muhakemat


Risale-i Nur'lardaki müşkilatta bu nevidendir. Maksat zorlaştırmak değil, bir derece uğraşı gayreti hakettiğinden. Demek oluyor ki; Okuyan kişi bu eserlerdeki manaya talip mi değil mi ? Eğer ki talipse biraz zahmete katlanacak ki rahmete kavuşsun. Bir de diyor ki kelamın ağırlığı şevki arttırmak içindir. Risale-i Nur'u bugüne denk birkaç defa okumuşsam en birinci sebeblerinden birisi budur. Hem dili en ağır görünen, İşaratül İcaz, Muhakemat, Mesnevi-i Nuriye gibi kitaplardaki hitabet hiç akla ihtiyaç bırakmıyor. Kullanılan üslup insanı etkisi altına alıyor bi kere. Sadeleştirilmiş daha doğrusu tahrif edilmiş eserlerin neresinde üslup var yahu ? Neresinde insanı titreten bir ifade var ? Neresinde, anlamasanızda tabir-i caizse insanı uçuran hitabet var, ifade var, cazibe var ? Ben bulamadım, bulabilen kardeşler varsa bi zahmet o satırlardan şuraya bir iki tane koysunlar, hep beraber uçalım..Hatta bütün tahrifçiler ve savunucuları, birlik olsunlar, tahrif edilen cümlelerden uçuracak, cezbedecek, hissiyata dokunacak, öyle bir misal göstersinler.
 
Son düzenleme:
Üst