RASULULLAHIN HANIMLARI-HZ. HATİCE (r.anha)

Yeltegiyan

Elfidam
HZ. HATİCE (r.anha)

Hz. Hatice, Hz. Muhammed (s.a.s)'in temiz, iffetli ve yüce ahlâk sahibi olan hanımlarının ilki.
O, Arapların en asil kavmi olan Kureyş kavminden ve Kureyş kavminin de, en asil, pak ailelerinden idi. Babası Huveylid, annesi Fâtıma'dır (İbn İshak, es-Sîre, Nesr. Muhammed Hamidullah, s. 60).
Hz. Hatice'nin baba tarafından soyu Kusay'da Peygamberimizin baba tarafından soyu ile birleştiği gibi, annesi tarafından da soyu yine Peygamberimizin baba tarafından dedesi olan Lüey'de bileşmektedir (M. Asım Köksal, İslâm Tarihi, Mekke Devri, 96).
Hz. Hatice, ticaretle uğraşan zengin, haysiyetli, şerefli bir kadındı. Ücretle tuttuğu adamlarla Şam'a ticaret kervanları düzenlerdi. Hz. Muhammed (s.a.s.)'in doğru sözlü, güzel ahlâklı ve son derece kendisine güvenilen bir insan olduğunu öğrenince, O'na ticaret ortaklığı önerdi. Hz. Muhammed (s.a.s) Hz. Hatice'nin bu teklifini kabul etti. Hz. Hatice O'nun başkanlığında bir ticaret kervanını Şam'a gönderdi. Aynı zamanda kölesi Meysere'yi de O'nunla beraber gönderdi. Meysere, yolculuk sırasında Hz. Muhammed (s.a.s.)'de harikulade hallere şâhid oldu. Gittikleri yerde, Peygamberimiz (s.a.s.) satacaklarını sattı ve alacaklarını da aldı. Ondan sonra geri döndüler. Hz. Hatice bu ticaret kervanından çok memnun oldu. Daha önce gönderdiği ticaret kervanlarına nazaran, bu sefer daha fazla kâr elde etti. Hz. Peygamber (s.a.s.) hakkında Meysere'yi de dinleyince, O'na olan itimadı ve sevgisi daha da arttı. O'na anlaştıkları ücretten fazlasını verdi ve Hz. Muhammed (s.a.s)'e evlenme teklifinde bulundu (İbn Ishak, a.g.e., 59).
Hz. Peygamber (s.a.s.) durumu amcası Ebu Talib'e anlattı. Ebu Talib Hz. Hatice'yi Hz. Muhammed (s.a.s.) için istedi. İki aile anlaştı. Düğünleri o zamanın örf ve adetlerine göre, Hz. Hatice'nin evinde yapıldı. Düğünde Ebû Talib ve Hz. Hatice'nin amcası Amr b. Esed birer konuşma yaptılar. İkisi de konuşmalarında hikmetli ifadelerde bulundular ve evlenecekler hakkında güzel şeyler söylediler. Ondan sonra misafirlere ikram yapıldı, yemekler yenildi. Ebû Talib nikâhlarını kıydı. Mehir olarak 500 dirhem altın tesbit edildi (İbn, Sa'd Tabakat, VIII, 9).
O zaman, rivâyetlerin ekseriyetine göre, Hz. Muhammed (s.a.s.) 25 ve Hz. Hatice 40 yaşında idiler. Aralarında 15 yaş fark vardı (İbn Hacer, el-İsâbe, 539). Bazı rivâyetlerde bu yaş farkının daha az olduğu kayıtlıdır.
Rasûlullah (s.a.s.)'ın evlendiği ilk kadın, Huveylid'in kızı Hatice'dir. Hz. Hatice ilk olarak Atik b. Aziz'le evlendi, ondan bir kızı oldu. Onun ölümünden sonra, Temimoğullarından Ebû Hale ile evlendi. Ondan da bir oğlu ve bir kızı oldu. Onun da ölümünde sonra, Rasûlullah (s.a.s.) ile evlendi (İbn İshak, a.g.e., 229).
Hz. Hatice'nin Rasûlullah (s.a.s.)'den Fâtıma, Ümmü Gülsüm, Zeyneb ve Rûkiyye adında dört kızı, Kâsım ve Abdullah adında da iki oğlu dünyaya geldi. Kelbî'nin rivâyet ettiğine göre, önce Zeynep, sonra Kâsım, sonra Ümmü Gülsüm, daha sonra Fâtıma, ondan sonra Rûkiyye ve en sonunda Abdullah dünyaya geldi. Ali b. Aziz el-Cürcânî de, Kâsım'ın Zeynep'ten daha önce doğduğunu nakletmiştir (İbn el-Esir, Usdü'l-Gâbe, I, 434).
Hz. Hatice(r.anha), Rasûlullah (s.a.s.)'e, Peygamberliğinden evvel son derece saygı gösterip onu mutlu ettiği gibi, Peygamberliği döneminde de, ona ilk inanan, onunla beraber namaz kılıp ona ilk cemaat olan kişi vasfını kazandı. Daima Hz. Muhammed (s.a.s.)'e destek oldu, ona moral verdi, son derece güzel davranış ve sözleri ile, onun başarılarına katkıda bulunmaya çalıştı.
Hz. Hatice, Rasûlullah (s.a.s.)'e (Allah kendisini Peygamberlikle şereflendirdiği zaman) teskin etmek için; "ey amca oğlu, beni melek geldiği zaman haberdar edebilir misin?" diye sordu. Resûlullah (s.a.s.); "evet" cevabını verdi. Bir gün Hatice'nin yanında iken, ona Cibril geldi ve; "Ey Hatice! İşte bu Cibril'dir, bana geldi" dedi. Hatice "Şu anda onu görüyor musun?" diye sordu. "Evet" karşılığını verdi. Hatice bu kez sağ tarafına oturmasını söyledi. Rasûlullah (s.a.s.) Hatice'nin sağ tarafına oturdu. Hz. Hatice; "Şimdi görüyor musun" sorusunu tekrarladı. Rasûlullah (s.a.s.) yine olumlu cevap verince, Hz. Hatice örtüsünü çıkarıp attı. O sırada Rasûlullah (s.a.s.)in hâlâ kucağında oturuyordu. "Onu, şimdi görüyor musun?" diye tekrar sordu. Rasûlullah (s.a.s.) bu kez "hayır" cevabını verince, Hz. Hatice; "Bu şeytan değil; bu kesinlikle melek, ey amca oğlu! Sebat et, seni müjdelerim" dedi (İbn İshâk, a.g.e., 114).
Hz. Hatice(r.anha), Allah'ın selâmına ve Rasûlullah (s.a.s.)'in övgüsüne nâil olacak derecede faziletli ve şerefli bir kadındı. O, imanda, sabırda, iffette, güzel ahlâkta, kısacası her yönü ile örnek olan bir anneydi. Rasûlullah (s.a.s.); "hristiyan kadınlarının en hayırlısı İmrân'ın kızı Meryem, müslüman kadınlarının en hayırlısı ise, Hüveylid'in kızı Hatice'dir" buyurdu. Bu konudaki diğer bir hadisinin meali şöyledir: " Dünya ve âhirette değerli dört kadın vardır. İmran'ın kızı Meryem; Firavun'un karısı Asiye, Hüveylid'in kızı Hatice ve Muhammed (s.a.s.)'in kızı Fâtıma" (İbn İshak, a.g.e. s. 228).
Bir gün Cebrâil (a.s.) Rasûlullah (s.a.s.)'e gelerek şöyle buyurdu: "Hatice'ye Allah'ın selâmlarını söyle." Rasûlullah (s.a.s.): "Ya Hatice, bu Cebrâil'dir, sana Allah'tan selam getirdi" deyince, Hz. Hatice, Allah'ın selamını büyük bir memnuniyetle kabul etti ve Cebrâil'e de iadei selâmda bulundu (İbn Hişâm, es-Sîre,, I, 257).
Allah'ın rızasını, yuvasının mutluluğunu, dünya ve âhiretin huzur ve saadetini düşünen bütün anneler için en güzel örneği teşkil eden Hz. Hatice (r.a.), nübüvvetin onuncu yılında, Ramazan ayında vefât etti ve Mekke'deki Hacun kabristanına defnedildi (M. Asım Köksal, a.g.e. s. 302).
 

Eyvàh!

Well-known member
Cevap: Geleneğe Baş Kaldıran Bir Hanım

Geleneğe Baş Kaldıran Bir Hanım: Hz. Hatice o kadar kendine güvenen ve ne yaptığını, ne istediğini bilen bir hanımdı ki; Peygamber Efendimiz’i ilk gördüğü an, O’nun doğru kişi olduğunu anlamış, kalbinde O’nu eş olarak kendine seçmişti. Oysa o güne kadar gelen tüm evlenme tekliflerini reddediyordu, iki eşi olmuştu ve yaşı 40 civarındaydı. Buna rağmen güzellik ve zarafetiyle aranılan bir eş adayı idi. Fakat O, buna rağmen tüm tekliflere sebepsiz bir şekilde ret cevabı veriyordu. Oysa Resul’ü gördüğü ilk anda İlahi bir hisle “işte O” dedi. Kendinden 10-15 yaş küçüktü, bekârdı; ama bunlar Hatice için önemli değildi. Çünkü O, kararını vermiş, kalbinde sevgi pınarları coşmuş ve aradığını bulmuştu artık. Hemen hizmetçilerinden birini yollayıp evlenme teklifini iletmek istediğinde karşısında kınayan ve ayıplayan bir grup buldu. Bu nasıl olurdu?!.. Bir kadın bir erkeğe, üstelik kendinden oldukça küçük yaşta bir erkeğe nasıl bunu teklif ederdi?!. Tüm Arabistan, bu dedikodu ile çalkalanır ve rezil olurlardı. O’nun toplum içinde bir saygınlığı vardı, böyle bir teklif her şeyi alt üst edebilirdi. Bu yüzden O’nu kararından vazgeçirmeye çalıştılar, ama dudaklarından hepimize örnek olacak şu cümleden başkası çıkmadı: “KİM NE DERSE DESİN. BEN KARARIMI VERDİM, KINAYICILARIN KINAMALARINDAN KORKMUYORUM”.
İşte bugün dahil, hepimizin kendimize mihenk taşı yapmamız gereken tek bir cümle “kim ne derse desin” inandığımız davalar uğruna, sevdiğimiz ve Allah rızası için olan her şey uğruna eğer bizde bir gün “kim ne derse desin” diyebiliyor ve her şeyi ardımızda bırakmayı başarabiliyorsak, hem kişilik manasında, hem de iman bağlamında olgunluğa ermişiz demektir. Özellikle bu dini yeni yaşamaya başlayan, yeni örtünen, namaz kılan kardeşlerimizde var olan “el alem ne der?” korkusu ve düşüncesi Hatice annemizin o muhteşem sözü ile anlamsızlaşıyor.
 

Eyvàh!

Well-known member
Cevap: Kocasıyla Aynîleşen Bir Zevce

Kocasıyla Aynîleşen Bir Zevce: O, Resulullah’ ı gördüğü anda sevgisinin hakkını vermeye başlamıştı bile. Kervanlarına ya da başka bir deyişle nakliye şirketine müdür olarak tayin ettiği Resul, iş için yola çıktığında, damda, bahçede O’nun gelmesini bekler ve “Eğer o şu anda sıcakta bunalıyorsa, ben serin evlerde oturamam, soğuk sular içemem” derdi. Bunu anlayabilmek için onun içinde yaşadığı şartları iyi bilmesi gerekirdi. Hatice annemiz sevgisinin tesiri ile sıcaklığın 50 dereceleri geçtiği günlerde, gönlünü verdiği o insanın çilesini daha iyi anlayabilmek için damın başında beklerdi.
O’nun bu anlayış mücadelesi daha sonra evliliklerinin diğer merhalelerinde farklı şekillerde kendini gösterecek, Hz. Hatice eşinin arkadaşı, sırdaşı, yoldaşı, annesi, öğrencisi olacaktır bu sayede...
 

Eyvàh!

Well-known member
Cevap: En Mutlu Gelin

En Mutlu Gelin: Eğer bir şeyin doğru olduğuna inanıyorsanız ve o şeyi canı gönülden istiyorsanız o size mutlaka nasip olur. Çünkü Allah vermeyeceği şeyi istetmez. Hz. Hatice Muhammed’i sevmişti ve istiyordu. Bu sevgi yalnızca bir hanımın bir erkeğe duyduğu hislerden başka anlamlar içeriyordu. Kalbi onunla doluydu, gerekeni de yaptı tüm adet ve gelenekleri bir yana atıp ona talip oldu. Ve bu teklif kabul edildi. İşte dünyanın en mutlu gelini olmuştu. Onca İlahi terbiye ile yetişmiş bu hanımefendi, şimdi layık olduğu mevkii bulmuş ve Âlemlerin Efendisine eş olmuştu...Ve şimdi sıra bunun, bu sevginin hakkını vermeye gelmişti.
 

Eyvàh!

Well-known member
Cevap:Teslimiyet Anıtı Bir Eş:

Teslimiyet Anıtı Bir Eş: Aslında planlı programlı hiçbir şey yoktu. Her şey, büyük bir tablodaki nakışlar gibi en iyi şekilde işleniyordu, ama tablonun genel resminden kimsenin haberi yoktu. O tabloyu Yaratan, orada kimin ne renk vereceğini, kimin hangi desende olacağını zaten belirlemişti. Hz. Hatice annemiz ise o tablonun en müstesna renklerindendi. Yaklaşık on iki yıl süren evlilikleri boyunca bir kez bile sesini yükseltmemiş, bir kez bile muhalif fikirlerde bulunarak eşine eziyet etmemişti. Katılmadığı düşünceleri olduğunda, bunu en uygun dille mantıklı bir şekilde eleştirmiş, fikirlerini açık bir şekilde ama kırmadan öne sürmüştü. Daha sonraki dönemlerde Peygamberimizin diğer evliliklerinde, eşleri arasında belki onların yaşlarından ve hayat tecrübesizliklerinden kaynaklanan cedelleşmelerinin, Hz Ömer’in bile kızı Hafsa’ yı uyardığı türde diklenmelerin hiçbiri Hz. Hatice ile olan evliliğinde gerçekleşmemişti. Ne bir maddi istek, ne diklenme, ne de sert tavırlar, serzenişler. Hiçbiri olmamıştı.
 

Eyvàh!

Well-known member
Cevap: Aşkıyla Yücelen Bir İnsan

Aşkıyla Yücelen Bir İnsan:Birini severken yaptığımız bir yanlış vardır hep; O kişiyi severiz, o kadar çok severiz ki kendimizi yok eder değersiz hale getiririz. Bir zaman gelir ki, adeta o kişinin kölesi haline geliriz. Bu da karşıdaki insanın bizi kişiliksiz ve değersiz görmesine, bu sevginin bir şekilde istismar edilmesine dahi sebep olur. Hani Freud ‘un meşhur “insan insanın kurdudur” sözü gibi yiyip bitiren bir hayat törpüsü haline gelir. Oysa kişi sevdiğini severken, kendini unutmamalı o sevgi ile yeni anlamalar katmalıdır kendine. Tıpkı Hz Hatice gibi. O sevgisinin altında hiç ezilemedi, ezmedi de, ne törpüledi karşısındakini ne de yapışıp karşıdakinin hayat damarlarını kuruttu. Freud un tersine “insan insanın kurdudur”, ”İnsan insanın cennetidir””mesajını verdi bize, onararak eşinin yaralarını.
 

Eyvàh!

Well-known member
Cevap:Hıra’daki Gizli Bekçi

Hıra’daki Gizli Bekçi: Eşi kırk yaşına gelip de, Mehmet Doğramacı kardeşimizin tabiriyle; “insan perhizine”, uzlete çekilmeye başlayınca O’na yemek taşımaya başladı. O sıralarda ortalama elli- elli beş yaşlarındaydı ve Mekke’ye gidenler bilir, çıkılması yarım saat süren Hıra Dağı’na yemek götürmek maksadıyla çıkar, mağaranın önüne yemek kaplarını koyar daha sonra gidiyor gibi yapar ve koşup bir taşın ardına gizlenir, bazen iki bazen üç gün, aç susuz bir halde mağaranın ağzına doğru ona bir zarar gelmesin diye beklerdi. Onu himaye etmeyi kendine görev edinmişti. Bir gün Cebrail gelip “EY MUHAMMED HATİCE BURADA” dedi. Peygamberimiz “EVET BİLİYORUM” deyince Cebrail (a.s) “HAYIR O HEP BURADA HİÇ GİTMİYOR Kİ” şeklinde cevap verdi. Belki eşinin yolunu beklerken dam üzerinde ya da bahçede O’na yaktığı türküleri ve şiirleri Peygamberimiz hiç duymadı, ama bu bekleyişi Allah O’na duyurdu.
 

Eyvàh!

Well-known member
Cevap: Allah’ın Selam Yolladığı Kadın:

Allah’ın Selam Yolladığı Kadın: Bu harika içtenliğin karşılığı olarak O’na selam yolladı. Peygamberimiz gelip, “Cebrail (a.s)’ın ve Allah’ın sana selamı var” dediğinde bu muhteşem sevgi öğretmeni aynı zamanda zekâsının ve konuşma kabiliyetinin doruğunda bir cevap verdi: “Cebrail’in selamını alıyorum, ama Rabb’im zaten Selam’dır, tüm selamlar zaten O’dur.” diyordu.
 

Eyvàh!

Well-known member
Cevap:Kıskanılan Ölü

Kıskanılan Ölü:Hz. Hatice annemizi bazen Resulullah’ ı dizlerinde teskin ederken, bazen gözyaşları içinde İslam davası için mücadele ederken bazen bir anne bazen bir sırdaş olarak görüyoruz ve anlıyoruz ki, bir kadın ya da erkek birbirlerine eş olmanın yanı sıra, aynı zamanda arkadaş, sırdaş, öğretici, yoldaş olduklarında o birliktelik anlam kazanır ve o birliktelik o zaman vazgeçilmez olur. İşte Hatice annemiz bunu yaptığı için onun öldüğü yıla Peygamberimiz HÜZÜN YILI demiştir. Aralarındaki bu sevgi o kadar büyüktür ki, eşi öldükten sonra dahi onun uzak akrabalarına bile hürmet ve ikram etmiş ve yeri geldiğinde hırkasını çıkarıp altlarına sermiştir. Daha sonraki dönemlerde evlendiği Hz. Aişe annemiz Hz. Hatice’den ve Resul ile onların aşklarından bahsederken şöyle der: “Bir gün Hatice’nin bir akrabası geldi, içeri girmek için izin istediğinde onun sesini duyan Peygamber’in rengi birden değişti gözleri ışıldadı ve şöyle dedi ‘Sesin Hatice’ye o kadar çok benziyor ki’ ve bunu söylerken onu bir daha görememenin verdiği hüzünle öyle mahzunlaştı ki... Hz Hatice’ye olan sevgisini çok defa kıskandım. Ben bir ölüyü kıskandım” demiştir. Oysa sonraki eşleri daha güzel, daha genç olmasına rağmen, Hatice annemizi bu kadar özel yapan şey, gönle inen yolun bazı fiziksel özelliklerde değil, yürekte ve kişilikte olduğunu da bizlere öğretmiştir.
 

Eyvàh!

Well-known member
Cevap: Servetini Davasına Adayan Bir Eş

Servetini Davasına Adayan Bir Eş: Altmış üç yaşında olmasına rağmen Hatice annemiz Peygamberimize yedi –sekiz evlat vermiştir. Bu da sevginin başka bir tezahürüdür. Bahçede güneşin altında İslam’ın güncelleşmeye başladığı ilk günlerde eşi dışarıda iken oturan ve O’nu anlamaya çalışan, bugünkü değeriyle 450-500 milyarlık bir nakliye şirketinin sahibi iken, tüm servetini henüz yüz elli kişi bile olmayan Müslümanlara su ve yiyecek almak için gözünü kırpmadan harcayan, ne olacağı bilinmeyen bir mücadelenin içinde inancını ve azmini hiç yitirmeden eşine destek veren bir hanımefendi. O mücadele elini kolunu bağlayıp durmayan, tüm ters giden olaylara rağmen umudunu hiç kaybetmeyen adeta bir şarj makinesi gibi Peygamberimizin o çileli günlerinde, hüzünlendiği her anda yanında olup onu adeta şarj eden bu mükemmel hanımefendiyi Resulullah daha sonraki zamanlarda tanımlarken şöyle diyordu: “HATİCE TÜM DERDİMİ VE HÜZNÜMÜ BİR ANDA ALAN BİR VAKUM GİBİYDİ’’ diye özetliyordu bu derin sevdayı. Bu mükemmel sevgi öğretmeni bir gün şirketinin anahtarlarını alıp eşinin önüne koyar ve şöyle der: “Artık bunlar senin” Peygamberimizin cevabı ise şöyle olur: “Hayır ben senin şirketinde sadece bir müdürüm, beni sıkıntı altında bırakma ne olur anahtarları geri al”. Bize burada evli bile olsa eşinin ticaretine, onun parasına müdahale etmeyen özerk bir birliktelikte yatmaktadır. Bunun üzerine Hz. Hatice’nin cevabı şöyle olur: “Ben seni tanımadan önce belki bunca malın bir anlamı vardı, ama seni ve İslam’ı tanıdıktan sonra dünya sadece hizmet için vardır, şimdi bu parayı ve anahtarları al ve Müslümanlar için bu dava için harca” Her şeyin anahtarını söküp Allah ve Resulü’nün önüne koymak, bu cesareti göstermek kimin harcı olabilir ki!..
İçine takılıp kaldığımız menfaatlerimizi, arzularımızı, emeğimizi hepsini toplayıp önüne koymak ve “İşte anahtarlar, artık bunlar sadece Allah ve Resulü’nün emrindedir!” demek, hangi babayiğidin harcı ki?.. Bunu yapabilmek, inancına aşkla bağlanmakla kabil olur. O da bize bunu öğretti zaten.
 

Eyvàh!

Well-known member
Cevap: Dünyevi Değerlere Prim Vermeyen Bir Hanım

Dünyevi Değerlere Prim Vermeyen Bir Hanım:İçinde bulunduğu statüsü, o zamanın en önemli mevkisi olan ve evlendikten sonrada Peygamber eşi olarak İslam toplumunda saygın ve sevilen bir yere oturan bu hanımefendi, hiçbir zaman dünyevi makam ve hırsların esiri olmamıştır. Tevazu ve cömertliğini her mekânda göstermiştir. Peygamberimizi ziyarete gelen Ebu Süfyan’ ın hizmetçisine baldan şerbet yapan ve eliyle ikram eden, içeriye girmeye utanan hizmetçi ve cariyelere “Madem siz bahçede bekleyeceksiniz Resulullah’ ı, o halde ben de bahçede sizlerle birlikte otururum” diyerek hiçbir sınıf ayrımcılığına gitmeyen kaç insan tanıyorsunuz? Günümüzde evinde temizliğe gelen gündelikçiye Ramazan ayında ya da lokantada bize hizmet eden garsona “Hadi önce sen aç orucunu, sonra ben açarım” diyen onu oturtup hizmet eden bir kardeş var mıdır acaba?... “Müslümanım” desek bile aşamadığımız onca etiketin ve sosyal sınıfın altında bunu yapacak kişi sayısı üç beştir belki de...
 

Eyvàh!

Well-known member
Fatıma’nın Annesi)

Fatıma’nın Annesi: Zengin ve rahat bir hayatın ardından öldüğü zaman dört yaşındaki minicik kızına ufak bir çeyiz bile bırakamayacak kadar sıfıra inen bir maddi imkânsızlığa “önemi yok, ben onu Allah’a emanet ediyorum” diyecek kadar tevekkül sahibi bir hanımefendi. Acaba kızlarına çeyiz düzme derdine düşerek sandıklara milyarlarca liralık bez parçalarını dolduran, bunun yanında İslam’ı, Allah’ın yasak ve emirlerini öğretmekten bîhaber şimdiki hanımlarımıza iyi bir ders vermiyor mu?
 

Eyvàh!

Well-known member
Cevap: Çağdaş Haticeler Var mı?

Çağdaş Haticeler Var mı? Bir eşi, bir Peygamberi, bir evladı, bir davayı nasıl seveceğimizi en güzel şekilde öğreten en güzel öğretmenlerden birini tanıdık bu hafta şimdi var mı içinizden ‘’kim ne derse desin uğruna inandığım bu Allah ve Resulü’nün aşkı için tüm anahtarlarımı ,tüm çıkarlarımı alıp senin ve Resulü’nün önüne koyuyorum Ya rabbi!” diyecek, “Kim ne derse desin ben bu örtümü, namazımı, inancımı hepsine ve her şeye rağmen yaşayacağım” diyecek ve yola çıkacak sevdalı Haticeler?!.”
 

Eyvàh!

Well-known member
Cevap: Saygın Bir Karakter

Saygın Bir Karakter: Hanifti Hatice, hiç puta tapmadı. Cömertti Hatice, çünkü kendi ayakları üzerinde durabilen nadir kadınlardandı. Kadının ikinci sınıf sayıldığı, sözüne fazla da itibar edilmeyen bir toplumda, kendine saygı duyuracak ve sözünü dinletecek kadar da kişilik ve vakar sahibiydi. Hatice; bize bir müminin nasıl olması gerektiğini daha Müslüman olmadan önceki dönemlerinde anlatıyordu ve biz görüyorduk ki böylesi şekillenen her kişilik, bir gün Allah tarafından seçilir ve İslam ile şereflenir. İslam bize müdanasız olmayı öğretir; birilerine yaslanmamayı, kendine yeter olmayı, şahsiyet sahibi olmayı, paylaşmayı bilmeyi, entelektüel olmayı ve yaşamın sunduğu acı tatlı her olaydan dersler çıkararak olgunlaşmayı... İşte Hz. Hatice bu karakterde bir hanımdı.

 

Eyvàh!

Well-known member
Cevap: Sevgiliye Hazırlanan Rafine Bir Eş

Sevgiliye Hazırlanan Rafine Bir Eş: O Resul’den çok önce gelmişti dünyaya, bunun sebebini yalnızca Allah bilir. Naçizane fikrimiz, Allah’ın Hatice annemizi dünyaya Resul’den önce göndererek onu rafine etmesi, olgunlaştırması ve Resul’e layık bir hale getirmesi için olabilir. Zira, bu mükemmel hanımefendi eşini temsil etmeli, yeni dini en güzel şekilde algılayıp onu tebliğ etmeli ve eşinin küfür karşısında içinde kabaran tüm sıkıntıyı, zehir emen bir vakum gibi çekerek O’nu rahatlatan bir insan haline gelebilmeliydi. Bunun için de, hayatı daha önce tanıması gerekiyordu!..
 

Eyvàh!

Well-known member
Cevap: Çağdaş Haticeler Var mı?

Çağdaş Haticeler Var mı? Bir eşi, bir Peygamberi, bir evladı, bir davayı nasıl seveceğimizi en güzel şekilde öğreten en güzel öğretmenlerden birini tanıdık bu hafta şimdi var mı içinizden ‘’kim ne derse desin uğruna inandığım bu Allah ve Resulü’nün aşkı için tüm anahtarlarımı ,tüm çıkarlarımı alıp senin ve Resulü’nün önüne koyuyorum Ya rabbi!” diyecek, “Kim ne derse desin ben bu örtümü, namazımı, inancımı hepsine ve her şeye rağmen yaşayacağım” diyecek ve yola çıkacak sevdalı Haticeler?!.”

rabbbim yolundan ayirma ..ortumuzu ,namazimizi , inancimizi senden baska koruyacak yok ya rabb

hz. hatice validemizin olgunlugunu ,comertligini ,cagdasligini ,kendine yeterliligini ,sahsiyetini bizlerede nasib eyle ...amin
 

Eyvàh!

Well-known member
Cevap: Sevgilinin Sevgilisi: Hz. Hadice-i Kübra(r.a)


Sevmek; bir insanı, bir mesleği, bir ideali ya da bir fikri...
Hayatı ona adamak adarkense çürümemek,
ezilmemek o sevgi ile motive olmak ve değer bulmak. Herkesin günümüzde çok bol kullandığı, ama değerini gerçekten verebildiğini düşünmek gereken bir söz var: “Seni seviyorum”.

Artık o kadar ayağa düştü ki bu söz, bir zamanlar söylenmesi dünyanın en kutlu eylemi sayılan ve hakkını verememekten korkulan bu değerli cümle, sahtekâr dudaklarda çürümüş bir sakıza dönüştü...
Sevgilerin en güzeli; Allah ve Resulü’nün sevgisidir. Ama, günlük hayatın keşmekeşi içinde onca sahte sevgiden sıyrılıp geçim derdini, çocukların problemlerini ve hayatın gailesini bir yana atıp Resul’ü sevmek ne kadar da zor. Belki de bir anlık hissettiğimiz o sevgiyi sürekli hale getirmek, o karmaşaya rağmen, bir yanımızda saklayabilmek nasıl mümkün olur diye düşünürken, aklımıza onları sevenlerin sevgisini incelemek geldi. Bu sayede O’na giden yolda biz de bir şeyler yapabilir, hayatımızı bu öğretmenlerden kapabileceğimiz sevgi formülleriyle daha anlamlı hale getirebilirdik.
Resul’ü sevmek; hayatın en güzel rengi. Hele de bu sevginin bizi yeşerteceğini, temizleyeceğini bilmek onu aramakta daha da hırslı hale getiriyor insanı. Allah nasip ederse bu arayış içerisinde Resul aşkıyla yanan Allah Dostlarını araştıracağız, onların nasıl sevdiklerini ve bu sevda uğruna neler yapabildiklerini görüp bazen şaşırıp, bazen ağlayacak, sevgisiz geçirdiğimiz yıllara duyduğumuz pişmanlıkla, oto kontrolümüzü yapacağız.
Allah’ın VEDUD; yani seven ve en çok sevilmeye layık olan ismini seçerek klavyenin tuşlarına dokunuyorum. Umarım Rabbim bu konuda bana lazım olan gönül açıklığını ihsan eder.
Sevgilinin Sevgilisi: Hz. Hadice-i Kübra(r.a)
Bugün eğer nasip olursa Hz. Hatice’ den bahsetmek istiyorum. Sevginin anlamını en güzel ifade eden, “hanımefendi” kelimesinin en çok yakıştığı gerçek bir sevgi öğretmenini tanıyacağız şimdi. Hüveylid kızı Hatice değil anlatacağım. O kadar basit ve sıradan değil anlatacağım insan. Hepimizin kitaplardan öğrendiği Hatice de değil. Ruhsuz ve duygusuz ders kitapları arasına onu sıkıştırmak ve beynimizde öylece şekillendirerek yıllarca tanıdığımızı sandığımız bu sevgi öğreticisini, bugün duygu ve sevgi boyutuyla tanıyacağız. Saygın Bir Karakter: Hanifti Hatice, hiç puta tapmadı. Cömertti Hatice, çünkü kendi ayakları üzerinde durabilen nadir kadınlardandı. Kadının ikinci sınıf sayıldığı, sözüne fazla da itibar edilmeyen bir toplumda, kendine saygı duyuracak ve sözünü dinletecek kadar da kişilik ve vakar sahibiydi. Hatice; bize bir müminin nasıl olması gerektiğini daha Müslüman olmadan önceki dönemlerinde anlatıyordu ve biz görüyorduk ki böylesi şekillenen her kişilik, bir gün Allah tarafından seçilir ve İslam ile şereflenir. İslam bize müdanasız olmayı öğretir; birilerine yaslanmamayı, kendine yeter olmayı, şahsiyet sahibi olmayı, paylaşmayı bilmeyi, entelektüel olmayı ve yaşamın sunduğu acı tatlı her olaydan dersler çıkararak olgunlaşmayı... İşte Hz. Hatice bu karakterde bir hanımdı.

Sevgiliye Hazırlanan Rafine Bir Eş: O Resul’den çok önce gelmişti dünyaya, bunun sebebini yalnızca Allah bilir. Naçizane fikrimiz, Allah’ın Hatice annemizi dünyaya Resul’den önce göndererek onu rafine etmesi, olgunlaştırması ve Resul’e layık bir hale getirmesi için olabilir. Zira, bu mükemmel hanımefendi eşini temsil etmeli, yeni dini en güzel şekilde algılayıp onu tebliğ etmeli ve eşinin küfür karşısında içinde kabaran tüm sıkıntıyı, zehir emen bir vakum gibi çekerek O’nu rahatlatan bir insan haline gelebilmeliydi. Bunun için de, hayatı daha önce tanıması gerekiyordu!..
 
Üst