Sadeleştirmenin Karnesi - Birinci Söz Özeti

Huseyni

Müdavim
Birinci Söze giriş kısmı: 7 cümle...

1. cümle: (Ey kardeş!) Aynen muhafaza edilmiş.
2. cümle: (Benden birkaç...) Aynen muhafaza edilmiş.
3. cümle: (
Sen bir asker olduğun...) Cümlede anlaşılmayan hiçbir kelime olmadığı halde, lüzumsuz değişiklikler yapılmış. Kısmen mana bozulmuş.
4. cümle: (
Çünkü ben nefsimi...) Cümlede anlaşılmayan tek bir kelime olmadığı halde, lüzumsuz değişiklikler yapılmış, cümle tersine çevrilmekle birlikte kısmen mana bozulmuş.
5. cümle: (
Vaktiyle sekiz âyetten...) Cümlede anlaşılmayan tek bir kelime olmadığı halde, lüzumsuz yere tersine çevrilmiş. Letafeti kaybolmuş.
6. cümle: (
Şimdi kısaca ve...) Cümlede anlaşılmayan bir tek kelime olmakla birlikte, kelimenin manası verilmeye çalışılırken, mana tamamen bozulmuş.
7. cümle: (
Kim isterse...) Aynen muhafaza edilmiş.

Evet sadece giriş kısmı 7 cümlede 3 cümle olduğu gibi muhafaza edilmiş,
3 cümle anlaşılmasına rağmen lüzumsuz değiştirilmiş, ve ikisinde kısmen mana bozulmuş,
1 cümle tamamen manasıyla birlikte bozulmuş.
Yani 7 cümlelik bir kısmın yarısından fazlası tahrif edilmiş ve başarısızlıkla sonuçlanmış..


Şimdi bu kısımda değiştirilen toplam kelime sayılarına ve bunlardan yanlış mana verilenlere bakalım.


"hikâyeciklerle" "hikâyeciği"
"ziyade" "daha"
"istifade ettiğim" "istifade ederek"
"nefsime diyeceğim." "anlatacağım."

"temsilâtıyla" "temsilleriyle"

"demiştim." "söylemiştim."

"avam lisanıyla" "herkesin anlayacağı bir dille"



Görüldüğü üzere değiştirilen 7 kısım var.
Bunlardan sırasıyla ilk 4 tanesi, orjinali ile hiç ilgisi olmayan değişiklikler.
1 tanesi az bir düşünmeyle bilinebilecek bir değişiklik.
1 tanesi aynı manaya gelse de, tamamen gereksiz bir değişiklik.
1 tanesi de isabet edilen tek değişiklik.

Yani 7 de sadece 1 değişiklikte isabet var. Geriye kalanların çoğu yanlış ve lüzumsuz değişiklikler..



Daha Birinci Söze girmedik. Bu girmeden önceki kısmı..
 

Huseyni

Müdavim
Birinci Söze giriş kısmı: 7 cümle...

1. cümle: (Ey kardeş!) Aynen muhafaza edilmiş.
2. cümle: (Benden birkaç...) Aynen muhafaza edilmiş.
3. cümle: (
Sen bir asker olduğun...) Cümlede anlaşılmayan hiçbir kelime olmadığı halde, lüzumsuz değişiklikler yapılmış. Kısmen mana bozulmuş.
4. cümle: (
Çünkü ben nefsimi...) Cümlede anlaşılmayan tek bir kelime olmadığı halde, lüzumsuz değişiklikler yapılmış, cümle tersine çevrilmekle birlikte kısmen mana bozulmuş.
5. cümle: (
Vaktiyle sekiz âyetten...) Cümlede anlaşılmayan tek bir kelime olmadığı halde, lüzumsuz yere tersine çevrilmiş. Letafeti kaybolmuş.
6. cümle: (
Şimdi kısaca ve...) Cümlede anlaşılmayan bir tek kelime olmakla birlikte, kelimenin manası verilmeye çalışılırken, mana tamamen bozulmuş.
7. cümle: (
Kim isterse...) Aynen muhafaza edilmiş.

Evet sadece giriş kısmı 7 cümlede 3 cümle olduğu gibi muhafaza edilmiş,
3 cümle anlaşılmasına rağmen lüzumsuz değiştirilmiş, ve ikisinde kısmen mana bozulmuş,
1 cümle tamamen manasıyla birlikte bozulmuş.
Yani 7 cümlelik bir kısmın yarısından fazlası tahrif edilmiş ve başarısızlıkla sonuçlanmış..


Şimdi bu kısımda değiştirilen toplam kelime sayılarına ve bunlardan yanlış mana verilenlere bakalım.


"hikâyeciklerle" "hikâyeciği"
"ziyade" "daha"
"istifade ettiğim" "istifade ederek"
"nefsime diyeceğim." "anlatacağım.""temsilâtıyla" "temsilleriyle"

"demiştim." "söylemiştim."

"avam lisanıyla" "herkesin anlayacağı bir dille"
Görüldüğü üzere değiştirilen 7 kısım var.
Bunlardan sırasıyla ilk 4 tanesi, orjinali ile hiç ilgisi olmayan değişiklikler.
1 tanesi az bir düşünmeyle bilinebilecek bir değişiklik.
1 tanesi aynı manaya gelse de, tamamen gereksiz bir değişiklik.
1 tanesi de isabet edilen tek değişiklik.

Yani 7 de sadece 1 değişiklikte isabet var. Geriye kalanların çoğu yanlış ve lüzumsuz değişiklikler..



Daha Birinci Söze girmedik. Bu girmeden önceki kısmı..



ASHAB-I BEDR tarafından yazıldı:

Çok Değerli Ağabeyim..Allah (c.c) sizi çok sevsin.

Karne bile hazırlamışsınız
 

Huseyni

Müdavim
Sergerdan tarafından yazıldı:

Şeâir-i İslâmiyeyi tağyire teşebbüs edenlerin senetleri ve hüccetleri, yine her fena şeylerde olduğu gibi, ecnebîleri körü körüne taklitçilik yüzünden geliyor. Diyorlar ki: "Londra'da ihtidâ edenler ve ecnebîlerden imana gelenler, memleketlerinde ezan ve kamet gibi çok şeyleri kendi lisanlarına tercüme ediyorlar, yapıyorlar. Âlem-i İslâm onlara karşı sükût ediyor, itiraz etmiyor. Demek bir cevaz-ı şer'î var ki sükût ediliyor."

Elcevap: Bu kıyasın o kadar zâhir bir farkı var ki, hiçbir cihette onlara kıyas etmek ve onları taklit etmek zîşuurun kârı değildir. Çünkü, ecnebî diyarına, lisan-ı şeriatta "dâr-ı harp" denilir. Dâr-ı harpte çok şeylere cevaz olabilir ki, diyar-ı İslâmda mesağ olamaz.

Hem frengistan diyarı, Hıristiyan şevketi dairesidir. Istılahât-ı şer'iyenin maânîsini ve kelimât-ı mukaddesenin mefâhimini lisan-ı hâl ile telkin edecek ve ihsas edecek bir muhit olmadığından, bilmecburiye, kudsî maânî, mukaddes elfâza tercih edilmiş; maânî için elfaz terk edilmiş, ehvenüşşer ihtiyar edilmiş.

Diyar-ı İslâmda ise, muhit, o kelimât-ı mukaddesenin meâl-i icmâlîsini ehl-i İslâma lisan-ı hâl ile ders veriyor. anane-i İslâmiye ve İslâmî tarih ve umum şeâir-i İslâmiye ve umum erkân-ı İslâmiyete ait muhaverât-ı ehl-i İslâm, o kelimât-ı mukaddesenin mücmel meallerini, mütemadiyen ehl-i imana telkin ediyorlar. Hattâ, şu memleketin maâbid ve medâris-i diniyesinden başka, makberistanın mezar taşları dahi birer telkin edici, birer muallim hükmündedir ki, o maânî-i mukaddeseyi ehl-i imana ihtar ediyorlar. Acaba kendine Müslüman diyen bir adam, dünyanın bir menfaati için bir günde elli kelime frengî lügatından taallüm ettiği hâlde, elli senede ve hergünde elli defa tekrar ettiği Sübhanallah, Elhamdü lillâh ve Lâ ilâhe illâllah ve Allahu ekber gibi mukaddes kelimeleri öğrenmezse, elli defa hayvandan daha aşağı düşmez mi? Böyle hayvanlar için bu kelimât-ı mukaddese tercüme ve tahrif edilmez ve tehcir edilmezler. Onları tehcir ve tağyir etmek, bütün mezar taşlarını hâkketmektir; bu tahkire karşı titreyen mezaristandaki ehl-i kuburu aleyhlerine döndürmektir.
 

Huseyni

Müdavim
Sergerdan tarafından yazıldı:

Öncelikle selamlar Huseyni abi. Konu ile birebir örtüşmese de sadeleştirme başlığını görünce aklıma bu metin geldi. Nurlara muhabbet duyan, kendine rehber eden kişiler nazarında sadeleştirmenin ne denli yanlış olabileceğinin nedenlerinden biri de bizlerin -umumun - malı olarak görebileceğimiz, bir nevi şeairimiz olan risale-i nurların; mukaddes olarak gördüğümüz mana ve mevhumlarının korunması , mezar taşlarının bile hal lisanı ile mukaddes manaları ihtar ettikleri bu memlekette; risale-i nurların asıl hali ile hakikat-ı imaniyeyi ihtar etmeye devam etmesini canı yürekten dilemek olsa gerek. Allah a emanet olun ...
 

Huseyni

Müdavim
Çok Değerli Ağabeyim..Allah (c.c) sizi çok sevsin.

Karne bile hazırlamışsınız


Allah razı olsun kardeşim, Duanıza can-ı gönülden amin..Allah sizi de dahil etsin, amin.

O kadar geniş izahattan sonra karneye mecbur kaldık, ki hatalar bariz bir şekilde görülsün. Sadeleştirme fiilen yanlış olduğu sabit olmakla birlikte, yanlış içinde ne kadar doğru, ne kadar yanlış yapıldığını matematiksel olarakta görelim. Piyasaya yeni sürülen bir araba, onlarca teste tabi tutulur, hangi özellikleri üstün, hangi yönü kusurlu gibi..Yeni otomobil almak isteyenler önce bu testleri araştırırlar. Eğer arabada eksi özellikler fazla ise, başkasına yönelirler. İşte sadeleştirme de bunun gibi. Biz testlerini yapıyoruz ve şu ana kadar yaptığımız testler en az %70 menfi netice veriyor. Karar okuyacak kişilerin, ister alırlar, ister beğenmez vazgeçerler..

Öncelikle selamlar Huseyni abi. Konu ile birebir örtüşmese de sadeleştirme başlığını görünce aklıma bu metin geldi. Nurlara muhabbet duyan, kendine rehber eden kişiler nazarında sadeleştirmenin ne denli yanlış olabileceğinin nedenlerinden biri de bizlerin -umumun - malı olarak görebileceğimiz, bir nevi şeairimiz olan risale-i nurların; mukaddes olarak gördüğümüz mana ve mevhumlarının korunması , mezar taşlarının bile hal lisanı ile mukaddes manaları ihtar ettikleri bu memlekette; risale-i nurların asıl hali ile hakikat-ı imaniyeyi ihtar etmeye devam etmesini canı yürekten dilemek olsa gerek. Allah a emanet olun ...

Ve aleyküm selam Sergerdan kardeşim. Allah razı olsun, aldığınız kısım gayette net örtüşüyor. Hatta ben neden bu kısmı farketmemişim diye düşündüm.. Sizi daha sık aramızda görmek istiyoruz..
 

Huseyni

Müdavim
Birinci söz 53 cümledir.

Şimdi bu cümlelerden hiç dokunulmayanlar, değiştirilip manası muhafaza edilenler, değiştirilip tamamen manası bozulanlar şeklinde ele alıp özet bir değerlendirme yapacağız. Sonrasında aynı şeyi değiştirilen bütün kelimelerde yapacağız inşaallah..


1. cümle: (BİSMİLLAH...) Cümle aynen muhafaza edilmiş. Sadece büyük-küçük harf ve noktalama işaretlerinde gereksiz değişiklikler yapılmış.

2. cümle: (
Biz dahi...) Manası tamamen bozularak değiştirilmiş.

3. cümle: (Bil, ey nefsim...) Tek cümle, iki cümleyle değiştirilmiş ve mana kısmen bozulmuş.

4. cümle: (Bismillâh ne büyük...) Mana genel olarak muhafaza edilmekle birlikte, cümlede anlaşılmayan tek bir kelime olmamasına rağmen değiştirilmiş.

5. cümle: (Şöyle ki: Bedevî Arap çöllerinde...) Zamanla hiçbir ilgisi olmayan cümle, geçmiş zamanda olmuş bir hikaye ve masal gibi anlatılıp, mana tamamen bozulmuş.

6. cümle: (Yoksa, tek başıyla...) Cümlede anlaşılmayan tek bir kelime olmamasına rağmen, tamamen gereksiz yere, hem masal gibi anlatarak, hem de yanlış değişikliklerle, mana tamamen bozulmuş.

7. cümle: (İşte, böyle bir seyahat...) Yine masal tarzında anlatılarak mana tamamen bozulmuş..

8. cümle: (Onlardan birisi mütevazi...) Masal tarzında anlatım devam ettirilerek, temsilin tamamını gözönünde bulundurarak değerlendirildiğinde, mana tamamen bozulmuş.

9. cümle: (Mütevazii, bir reisin...) Masal tarzında anlatım devam ettirilerek ve anlaşılmayan hiçbir kelime olmamasına rağmen gereksiz yere değiştirilerek, mana bozulmuş..

10. cümle: (Alanı her yerde...) Masal tarzında anlatım devam ettirilerek mana bozulmuş ve ayrıca anlaşılmayan tek bir kelime olmamasına rağmen değiştirilmiş.

 

Huseyni

Müdavim
11. cümle: (Bir kàtıu’t-tarîke...) Devamındaki
12. cümle: (Şakî def olur...) ile birleştirilerek tek cümle şeklinde değiştirilmiş. Yine masal tarzı anlatımla mana bozulmuş..

13. cümle: (Bir çadıra girse o nam...) Hem masal tarzı anlatımla mana bozulmuş, hem de bütün kelimeler kolay bilinen kelimeler olmasına rağmen gereksiz yere değiştirilmiş..

14. cümle: (Öteki mağrur, bütün...) Hem masal tarzı anlatımla mana bozulmuş, hem de bütün kelimeler kolay bilinen kelimeler olmasına rağmen cümle gereksiz yere değiştirilmiş..

15. cümle: (Daima titrer, daima...) devamındaki
16. cümle: (Hem zelil, hem...) ile birleştirilerek ve masal gibi anlatılarak ve anlaşılmayan kelime olmamasına rağmen değiştirilerek hem cümle, hem mana bozulmuş..
 

Huseyni

Müdavim
17. cümle: (İşte, ey mağrur...) cümlesi, 2 ayrı cümle halinde değiştirilmiş. Yani bir cümle 2 cümle yapılmış. Cümle yapısı lüzumsuz yere bozulup, mana muhafaza edilmiş..

18. cümle: (Şu dünya...) Olduğu gibi muhafaza edilmiş..

19. cümle: (Aczin, fakrın...) Mana bozulmamakla birlikte, tamamen lüzumsuz yere hem kelime manaları verilmiş, hem cümlenin yapısıyla oynanmış..

20. cümle: (Düşmanın, hâcâtın...) Mana kısmen bozulmuş..Gereksiz ilaveler yapılmış..

21. cümle: (Madem öyledir; şu...) cümlesi devamındaki
22. cümle: (Ta bütün kâinatın...) ile birleştirilerek, 2 cümle 1 cümle yapılmış. Mana kısmen bozulmuş. Gereksiz eksiltmeler ve ilaveler yapılmış..

 

Huseyni

Müdavim
23. cümle: (Evet, bu kelime öyle...) Mana muhafaza edilmekle birlikte, cümlenin yapısı tamamen gereksüz yere oynanmış, değiştirilmiş.

24. cümle: (Evet, bu kelime ile...) Tamamen gereksiz yere değişiklikler yapılmakla birlikte mana muhafaza edilememiş ve bozulmuş..

25. cümle: (Kanun namına, devlet...) Mana ve cümle muhafaza edilmiş. Noktalama işaretlerinde gereksiz değişiklikler yapılmış..

26. cümle: (Başta demiştik: Bütün...) Mana muhafaza edilmekle birlikte, lüzumsuz ilave yapılmış..

27. cümle: (Öyle mi?) Aynen muhafaza edilmiş..

28. cümle: (Evet.) devamındaki
29. cümle: (Nasıl ki, görsen...) ve
30. cümle: (Yakînen bilirsin...) ile birleştirilip, 3 cümle 1 cümle ile anlatılmaya çalışılmış. Cümlede hem anlatım bozukluğundan, hem de hatalı çevirilerden dolayı mana kısmen bozulmuş..
 

Huseyni

Müdavim
31. cümle: (Belki o bir askerdir...) Anlaşılmayan tek bir kelime dahi olmamasına rağmen, hem değiştirilmiş, hem de mana bozulmuş.

32. cümle: (Öyle de, herşey...) Anlaşılmayan tek bir kelime dahi olmamasına rağmen, gereksiz ilaveler ve eksiltmeler yapılarak ve 1 cümle 2 cümle ile ifade edilmeye çalışılarak mana kısmen bozulmuş.

33. cümle: (Demek herbir ağaç...) Yine anlaşılmayan tek bir kelime dahi olmamasına rağmen, gereksiz ilave ve eksiltmelerle ve şimdiki zamanla anlatılan cümleyi geniş zamanla ifade ederek, mana kısmen bozulmuş..

34. cümle: (Herbir bostan “Bismillâh...) Cümle ters çevrilerek kısmen mana bozulmuş..

35. cümle: (Herbir inek, deve...) Anlaşılmayan tek bir kelime olmamasına rağmen, cümlenin yapısıyla oynanmış; eksiltmelerle ve hatalı değişikliklerle mana kısmen bozulmuş..


36. cümle: (Bizlere Rezzak namına...) Cümle tamamen gereksiz yere ters çevrilmiş..Manayı çok fazla etkilemeyen hatalı değişiklikler yapılmış..

37. cümle: (Herbir nebat ve ağaç...) Mana muhafaza edilmekle birlikte lüzumsuz değişiklikler yapılmış..
 

Huseyni

Müdavim
38. cümle: (Allah namına, Rahmân...) Hatalı değişikliklerle kısmen mana bozulmuş..

39. cümle: (Evet, havada dalların...) Bu 1 cümle 2 cümle yapılmış. Hatalı değişikliklerle mana tamamen bozulmuş..


40. cümle: (Ve o sigara kâğıdı gibi...) Hatalı değişikliklerle mana kısmen bozulmuş..

41. cümle: (Madem her şey...) Anlaşılmayan tek bir kelime dahi olmamasına rağmen cümlede gereksiz değişimlere gidilmiş ve mana kısmen bozulmuş..


42. cümle: (Biz dahi “Bismillâh” demeliyiz.) Anlaşılmayan tek bir kelime olmamasına rağmen buradaki "dahi" "de" ile değiştirilerek tamamen lüzumsuz bir değişiklik yapılmış. Mana muhafaza edilmiş..

43. cümle: (Allah namına...) Mana muhafaza edilmiş. Anlaşılmayan tek bir kelime dahi olmadığı olmadığı halde, tamamen lüzumsuz değişikliklere gidilmiş..
 

Huseyni

Müdavim
44. cümke: (Öyle ise, Allah...) Anlaşılmayan tek bir kelime olmamasına rağmen, tamamen lüzumsuz eksiltmeler ve ilavelerle mana kısmen bozulmuş..

45. cümle: (SUAL: Tablacı hükmünde...) Mana muhafaza edilmekle birlikte, anlaşılmayan tek bir kelime olmadığı halde, tamamen gereksiz değişiklikler yapılmış..

46. cümle: (Acaba asıl mal...) Mana muhafaza edilmekle birlikte, anlaşılmayan tek bir kelime olmadığı halde, tamamen gereksiz değişiklikler ve ilaveler yapılmış..

47. cümle: (ELCEVAP: Evet, o...) Hatalı çevirilerle ve tamamen lüzumsuz eksiltmelerle mana kısmen bozulmuş..

48. cümle: (Başta “Bismillâh”...) İlave edilmesinde hiç bir anlam olmayan ve fayda sağlamayan virgül dışında, orjinalliği aynen muhafaza edilmiş..

49. cümle: (Âhirde “Elhamdülillâh”...) Bir önceki cümledeki gereksiz ilave burada da yapılmış. Ve hem bir önceki, hem de bir sonraki cümle okunduğunda, çok rahat anlaşılabilecek cümlede, lüzumsuz çeviri yapılmış. Mana muhafaza edilmiş..

50. cümle: (Ortada, bu kıymettar...) Anlaşılmayan kelimelerin çoğunun aynen bırakılmasına rağmen, cümlenin yapısı ve letafeti ve kısmen manası bozulmuş..

51. cümle: (Bir padişahın kıymettar...) Hatalı çevirilerle mana tamamen bozulmuş..

52. cümle: (Ey nefis!) Cümle olduğu gibi muhafaza edilmiş..

53. cümle: (Böyle ebleh olmamak...) Genel olarak, hem cümle, hem de mana muhafaza edilmiş.
 

Huseyni

Müdavim
Şimdi de cümlelerle ilgili özetin özetini yapalım.

1. cümle: (BİSMİLLAH...)
18. cümle: (Şu dünya...)
25. cümle: (Kanun namına, devlet...)
27. cümle: (Öyle mi?)

48. cümle: (Başta “Bismillâh”...)
52. cümle: (Ey nefis!)

ile başlayan 6 adet cümle, bazılarındaki noktalamalarda yapılan değişiklikleri saymaz isek, olduğu gibi muhafaza edilmiş. Cümle sayısına göre bu 53 te 6 ya yani yaklaşık % de 10 a tekabül ediyor. Birinci Söz'ün büyük bir kısmının anlaşılır olduğu nazara alındığında bu rakam çok düşük..
 

Huseyni

Müdavim
2. cümle: (Biz dahi...)

5. cümle: (Şöyle ki: Bedevî Arap çöllerinde...)

6. cümle: (Yoksa, tek başıyla...)

7. cümle: (İşte, böyle bir seyahat...)

8. cümle: (Onlardan birisi mütevazi...)

9. cümle: (Mütevazii, bir reisin...)

10. cümle: (Alanı her yerde...)

11. cümle: (Bir kàtıu’t-tarîke...)
12. cümle: (Şakî def olur...)

13. cümle: (Bir çadıra girse o nam...)

14. cümle: (Öteki mağrur, bütün...)

15. cümle: (Daima titrer, daima...)

16. cümle: (Hem zelil, hem...)


24. cümle: (Evet, bu kelime ile...)

31. cümle: (Belki o bir askerdir...)

39. cümle: (Evet, havada dalların...)

51. cümle: (Bir padişahın kıymettar...)



Bu 17 cümlenin manası tamamen bozulmuştur. 53 cümlede 17 cümlenin manasının tamamen bozulması, Birinci Sözün 3 te 1 inin başka manaya çevrildiği anlamına gelir.

Bu cümlelerden tam 11 tanesi yani 2, 6, 8, 9, 10, 13, 14, 15, 16, 24, 31. cümleler okyucunun anlamasında hiç bir zorluk olmamasına rağmen keyfi değişikliklerle manaları bozulmuştur. Bu Birinci Sözün 5 te 1 ine tekabül eder. Yani Birinci Sözün 5 te 1 i keyfi ve lüzumsuz yere değişik manada verilmiştir.


 

Huseyni

Müdavim
3. cümle: (Bil, ey nefsim...)

20. cümle: (Düşmanın, hâcâtın...)

21. cümle: (Madem öyledir; şu...)
22. cümle: (Ta bütün kâinatın...)

28. cümle: (Evet.) devamındaki
29. cümle: (Nasıl ki, görsen...)
30. cümle: (Yakînen bilirsin...)

32. cümle: (Öyle de, herşey...)

33. cümle: (Demek herbir ağaç...)

34. cümle: (Herbir bostan “Bismillâh...)

35. cümle: (Herbir inek, deve...)

40. cümle: (Ve o sigara kâğıdı gibi...)

41. cümle: (Madem her şey...)

44. cümke: (Öyle ise, Allah...)

47. cümle: (ELCEVAP: Evet, o...)

50. cümle: (Ortada, bu kıymettar...)



Bu 16 cümlede mana kısmen bozulmuş. Bunlardan 20, 22, 32, 33, 35, 40, 41, 44, 47. olmak üzere 9 tanesi tamamen lüzumsuz yere değiştirilip, kısmen manası bozulmuştur. 16 cümleden her birinin yarısının manasının bozulduğunu farzetsek, 8 cümleye tekabül eder. Bu da, 53 cümleye göre değerlendirdiğimizde, Birinci Söz'ün %10-12 lik bir kısmına tekabül eder.
 

Huseyni

Müdavim
4. cümle: (Bismillâh ne büyük...)

17. cümle: (İşte, ey mağrur...)

19. cümle: (Aczin, fakrın...)


23. cümle: (Evet, bu kelime öyle...)

26. cümle: (Başta demiştik: Bütün...)


36. cümle: (Bizlere Rezzak namına...)

37. cümle: (Herbir nebat ve ağaç...)

42. cümle: (Biz dahi “Bismillâh” demeliyiz.)

43. cümle: (Allah namına...)

45. cümle: (SUAL: Tablacı hükmünde...)

46. cümle: (Acaba asıl mal...)

49. cümle: (Âhirde “Elhamdülillâh”...)

Bu 12 cümle, manası büyük ölçüde muhafaza edilen cümleler. Bunlardan 8 tanesi (
4, 17, 19, 36, 42, 43, 45 ve 46. cümleler) içinde anlaşılmayan kelime olmadığı veyahut okunduğunda cümlenin anlaşılmasına bir mani olmadığı halde değiştirilmiş. Cümlelerin gereksiz yere yapıları ve letafeti bozulmuş.


 

Huseyni

Müdavim
Buraya kadar yaptığımız değerlendirmelerde Birinci Söz'ün yaklaşık %45 lik bir kısmının, aslının manasından tamamen uzak olduğunu söyleyebiliriz. Bu sadece manasıyla ilgili olan kısmıdır. Cümlelerin letafetinin, hoşluğunun da analizini yapmaya kalksak her halde bu rakam %90 lara kadar çıkacaktır. Buna rağmen bu eseri okumak isteyenler varsa buyursunlar, okusunlar.

Yaptığımız değerlendirme hakkında geniş izahat isteyenler http://www.risaleforum.net/risale-a...rilmis-sozler-hatalarla-dolu-birinci-soz.html bu konudan istifade edebilirler..
 

Huseyni

Müdavim
[BILGI]"Biz dahi"" "Biz de"

"başta"
"önce"

"İslâm nişanı" "İslam'ın nişanı"

"Mütevazii"
"Mütevazı olan"


"Alanı" "Reisin ismini alan"
"bütün seyahatinde" "seyahati boyunca"

"
edilmez" "edilemez"

"
nihayetsizdir" "sonsuzdur"

"Mâlik-i Ebedî(
sinin)" "
Ebedî Mâlik'inin"

"Hâkim-i Ezelîsinin" "Ezelî Hâkim'inin"

"nihayetsiz" "sınırsız "

"nihayetsiz" "
sonsuz"

"aczi, fakrı" "aczi ve fakrı"

"kalmaz""olma-yan-z"

"
bizlere" "bize"

"rahmet feyzinden" " rahmetin feyzinden"

"Bizlere" "Bize"

"havada dalların" "dalların havada"

"topraktaki köklerin" "toprağın altındaki köklerin"

"şiddet-i hararete karşı" "
sıcaklığın şiddetine karşı"

"şiddetle tokat vuruyor" "
şiddetli bir tokat vuruyor"

"
dahi" "bile"

"gibi" "misali"

"(a.s.)" "(aleyhisselam)""birer âzâ-yı İbrahim (a.s.) gibi" "Hazreti İbrahim'in (aleyhisselam) azaları gibi"

"hararete karşı" "sıcaklığa karşı"

"Allah namına" "
O'nun namına"

"Biz dahi" "
Biz de"

"namına" "adına"

"SUAL" "Soru"

"Tablacı hükmünde olan" "
Tablacı hükmündeki"


"ne fiyat istiyor?" "bizden karşılık olarak ne istiyor?"


"ELCEVAP" "Cevap"

"bedel"
"karşılık"


"kıymettar" "kıymetli"

"
harika-i san’at" "sanat harikası"

"
olan nimetler" "nimetlerin"

"
Ehad, Samed’in" "Ehad ve Samed bir Zât'ın"

"
mucize-i kudreti" "kudretinin mucizesi"

"hediye-i rahmeti" "rahmetinin hediyesi"

"kıymettar" "kıymetli"

"
bir miskin adamın" "miskin bir adamın"

"hediye sahibini"
"hediyenin sahibini"

"ne derece" "ne kadar"

"Bismillâh ne büyük" " "Bismillah"ın ne büyük"

"çadıra girse" "çadıra girdiğinde"

"o nam ile" "
o reisin namıyla"

"Ta bütün kâinatın dilenciliğinden" "bütün kâinata dilencilik etmekten"

"askere kaydolur" "askere kaydolup"

"“Bismillâh” der;" ""Bismillah" diyerek"

"hazine-i rahmet" "rahmet hazinesinin"

"
meyvelerinden" "meyveleriyle" "

“Bismillâh” der" "
"Bismillah" diyerek"


"“Bismillâh” der" "
"Bismillah" diyerek"

"âyetini okuyorlar" "ayetini okuyor."


"vermeliyiz" "vermeli"

"mal sahibi olan Allah" "
"mal sahibi Cenâb-ı Hak"

"bir padişah" "ve bir padişahın"[/BILGI]


toplam 56 olmak üzere, tamamen lüzumsuz yere değiştirilmiş. Yani bu Birinci Söz'de anlaşılmasında hiç sorun olmayan 56 kelime, fiil, isim vs. yi okuyan kişileri; onları anlamaktan aciz ve mahrum olmakla, o kadar zekaya sahip olmamakla itham etmek anlamına gelir. 56 defa bu itham yapılmış.
 

Huseyni

Müdavim
[BILGI]"ona başlarız" "onunla" başlarız."

"vird-i zebânıdır." "daimî virdidir."

"seyahat eden adama gerektir ki" "
bir adamın rahatça seyahat edebilmesi için"

"bir kabile reisinin ismini alsın" "bir kabile reisinin ismini alması gerekirmiş"

"
ve himayesine girsin" "ve onun himayesine girmesi gerekirmiş."


"hadsiz düşman ve ihtiyacatına karşı" "sayısız düşman karşısında ihtiyaçlarıyla"

"perişan olacaktır." "perişan olurmuş.
"

"iki adam sahrâya"
"
iki adam çölde"

"
çıkıp gidiyorlar." "yola çıkmışlar."

"Onlardan birisi mütevazi idi" "
"Onlardan biri mütevazı-ymış"

"diğeri mağrur." "diğeri gururluymuş."

"bir reisin ismini aldı" "bir reisin ismini almış"

"mağrur almadı." "öteki almamış."


"her yerde selâmetle gezdi."
"her yerde selametle gezmiş."

"Bir kàtıu’t-tarîke rast gelse" "Ne zaman biri yolunu kesse"

“ismiyle gezerim.” " ismiyle geziyorum."

"Şakî def olur gider, ilişemez." "
eşkıya da ona ilişemezmiş."

"görür." "görürmüş."

"
çeker ki" " çekmiş ki"

"titrer" "
titremiş"

"ederdi" "etmiş"

"oldu" "olmuş"


"Düşmanın" "Düşmanların"

"her hâdisâtın karşısında" "her hadise karşısında"

"o adama benzer ki" "adama benzer"

"devlet namına hareket eder" "devlet adına iş gören"

"hiçbir" "hiç"

"ve cebren işlerde çalıştırdı" "ve çalıştır-an-dı"

"Belki o bir askerdir" "
bir asker-dir"

"hareket eder ki" "hareket eder"

"zerrecikler
gibi" "Zerre kadar"

"taşıyor" "
taşır"


"yükleri kaldırıyorlar" "yükleri kaldırır"


"dolduruyor" "doldurur"

"ediyor" "eder"

"
bir kazan olur ki" "bir kazan haline gelir"

"muhtelif leziz taamlar" "
leziz yiyece-ğin-kler"

"en latîf" "hoş"

"en nazif" "
temiz"

"takdim ediyorlar" "takdim eder"

"
ve otların" "otun"

"intişarı" "büyümesi"

"
kemâl-i suhuletle" "kolayca"

"
tabiiyyunun" "her şeyi tabiata bağlayanların"

"kör olası gözüne" "Kör olası gözlerine"

"emir tahtında" "bir emirle"

"hareket ediyorlar ki" "hareket ediyor ve"

"birer Asâ-yı
Mûsâ " ""Hazreti Musa'nın asâsı"

"şak eder" "
yarıyor"

"bizlere veriyorlar" "bize verir"

"emrine imtisal ederek" "emrine uyarak"

"o Mün’im-i Hakikî" "nimetlerin asıl sahibi Allah"

"mün’imleri" "nimetlerin sahiplerini"

"
medih" ""yücelt-ip-mek"

"Mün’im-i Hakikîyi unutmak" "
ve asıl sahibi olan Allah'ı unutmak"

"belâhettir" "büyük bir ahmaklıktır"

"Bedevî Arap çöllerinde" "Eskiden bedevî Arap çöllerinde"

"Bir padişahın" "Bir padişahtan"

"bizden o kıymettar nimetlere" "o kıymetli nimetlere"

"bir hediyesini sana getiren" "bir hediye getiren"[/BILGI]

toplam 60 olmak üzere, tamamen manasından farklı şekilde çevrilmiştir.

 
Üst