acz ve fakr

Sergerdan

Well-known member

mihrimah

Well-known member
.......
"Der tarik-i aczmendî lâzım âmed çâr çiz / Fakr-ı mutlak, acz-i mutlak, şükr-ü mutlak, şevk-i mutlak ey aziz."


Sonra, senin yazdığın, "Bak kitab-ı kâinatın safha-i renginine, ilh." olan rengin ve zengin şiir hatırıma geldi. O şiirle semânın yüzündeki yıldızlara baktım. "Keşke şair olsaydım, bunu tekmil etseydim" dedim. Halbuki şiir ve nazma istidadım yokken yine başladım. Fakat nazım ve şiir yapamadım. Nasıl hutur ettiyse öyle yazdım. Benim vârisim olan sen, istersen nazma çevir, tanzim et. İşte, birden hatıra gelen şu:


Dinle de yıldızları, şu hutbe-i şirinine,
Nâme-i nurunu hikmet bak ne takrir eylemiş.
Hep beraber nutka gelmiş, hak lisanıyla derler:
Bir Kadîr-i Zülcelâlin haşmet-i sultanına,
Birer bürhan-ı nurefşânız biz vücud-u Sânia,
Hem vahdete, hem kudrete şahitleriz biz.
Şu zeminin yüzünü yaldızlayan,
Nazenin mu'cizâtı çün melek seyranına,
Şu semânın arza bakan, Cennete dikkat eden
Binler müdakkik gözleriz biz.
Tûbâ-yı hilkatten semâvat şıkkına,
Hep kehkeşan ağsânına,
Bir Cemîl-i Zülcelâlin dest-i hikmetiyle takılmış,
Pek güzel meyveleriz biz.
Şu semâvat ehline birer mescid-i seyyar,
Birer hane-i devvar, birer ulvî âşiyâne,
Birer misbah-ı nevvar, birer gemi-i cebbar,
Birer tayyareleriz biz.
Bir Kadîr-i Zülkemâlin, bir Hakîm-i Zülcelâlin,
Birer mucize-i kudret, birer harika-i san'at-ı Hâlıkane,
Birer nadire-i hikmet, birer dâhiye-i hilkat,
Birer nur âlemiyiz biz.
Böyle yüz bin dille yüz bin bürhan gösteririz,
İşittiririz insan olan insana.
Kör olası dinsiz gözü, görmez oldu yüzümüzü,
Hem işitmez sözümüzü. Hak söyleyen âyetleriz biz.
Sikkemiz bir, turramız bir, Rabbimize müsebbihiz, zikrederiz âbidâne
Kehkeşanın halka-i kübrâsına mensup birer meczuplarız biz.
b126.gif

Said Nursî
 

Sergerdan

Well-known member
"Der tarik-i aczmendî lâzım âmed çâr çiz / Fakr-ı mutlak, acz-i mutlak, şükr-ü mutlak, şevk-i mutlak ey aziz."

İnsandaki kusur sonsuz olduğu gibi, acz, fakr ve ihtiyacına da nihayet yoktur. İnsana tevdi edilen açlıkla nimetlerin lezzetleri tebarüz ettiği gibi; insandaki kusur, kemalat-ı Sübhaniye derecelerine bir mirsaddır. İnsandaki fakr, gına-i rahmetin derecelerine bir mikyastır. İnsandaki acz, kudret ve kibriyasına bir mizandır. İnsandaki tenevvü-ü hacat, enva-ı niam ve ihsanatına bir merdivendir.

Eyleyse fıtratından gaye ubudiyettir. Ubudiyet ise, dergah-ı izzetine kusurlarını Estağfirullah ve Sübhanallah ile ilan etmektir.
 

Sergerdan

Well-known member
Cenab-ı Hakkı gaye edinen tarikler,yollar pek çoktur.Risale-i nurun Kuran dan çıkardıgı;daha kolay,daha selametli ve umumi oldugunu düşündügü yol acz,fakr,şefkat ve tefekkür yolu olmuş.Niçin bu yol öne çıkarılmış,acaba isabet etmiş mi diye düşünsek kardeşler neler söylemek ister?Derse katılmak isteyen yok mu:003:Ben birşeyler söyleyecegim ama ya yanlış olursa:007:
 

mihrimah

Well-known member
Cenab-ı Hakkı gaye edinen tarikler,yollar pek çoktur.Risale-i nurun Kuran dan çıkardıgı;daha kolay,daha selametli ve umumi oldugunu düşündügü yol acz,fakr,şefkat ve tefekkür yolu olmuş.Niçin bu yol öne çıkarılmış,acaba isabet etmiş mi diye düşünsek kardeşler neler söylemek ister?Derse katılmak isteyen yok mu:003:Ben birşeyler söyleyecegim ama ya yanlış olursa:007:
Çünkü Esma külliyatta aktiftir...
Detay istiyorsanız geniş zamanda nacizane inş.:009:
yoksa siz buyrun...
 

Sirac

Well-known member
Risâle-i Nur, insan olan bir insana, acz ve fakrını derk ettirir.

Bediüzzaman der ki: "İnsan, acz ve fakrını anlamakla, tam Müslüman ve abd olur."


Sözler | Konferans | 718
 

Huseyni

Müdavim
Cenab-ı Hakkı gaye edinen tarikler,yollar pek çoktur.Risale-i nurun Kuran dan çıkardıgı;daha kolay,daha selametli ve umumi oldugunu düşündügü yol acz,fakr,şefkat ve tefekkür yolu olmuş.Niçin bu yol öne çıkarılmış,acaba isabet etmiş mi diye düşünsek kardeşler neler söylemek ister?Derse katılmak isteyen yok mu:003:Ben birşeyler söyleyecegim ama ya yanlış olursa:007:

isabet ettiği muhakkak, benim anladığım insan acz fakirliği nisbetinde Allah'ın büyüklüğünü anlıyabilir. şefkat yine Rahman ve Rahim ismine mazhar olmamıza vesile olur, tefekkür ise Allah'ın kainattaki isimlerinin tecelilerini anlamanın en kolay yoludur. yinede ayrıntılı bilgi verirseniz memnun oluruz,istifade ederiz inşallah.:017:
 

mihrimah

Well-known member
isabet ettiği muhakkak, benim anladığım insan acz fakirliği nisbetinde Allah'ın büyüklüğünü anlıyabilir. şefkat yine Rahman ve Rahim ismine mazhar olmamıza vesile olur, tefekkür ise Allah'ın kainattaki isimlerinin tecelilerini anlamanın en kolay yoludur. yinede ayrıntılı bilgi verirseniz memnun oluruz,istifade ederiz inşallah.:017:

maşl abi çok güzel beyan etmişsiniz :045:.:045::045:.İmza karaelmas dahasını da beklerdim:)


acz,fakr,şevkat,tefekkür...Esma külliyatta aktifdir .....
Efendimiz (sav) mirac'ın kapısını, hz Adem as ise Esma'nın kapısını açık bırakmıştır. Kaldı ki bunlar bir yana Efendimize kadar bütün peyganberler insanlığı kemalata erdirmiştir.
Bir saatlik tefekkür bin yıllık ibadetten daha efdaldir inş. (sav) bu kısacık bir yol, esma ise Allah cc 99 tane kapı açmıştır. Bu kapıların hepsinde acz, fakr,şevkat ve tefekkür vardır. Bunları aşmadan bu yollardan geçilmez.. sadece bir örnek ele alırsak;
Üstad hz. buyuyorki bir cümlesinde;) ben kendime malik değilim fakat kendime malik gözüyle bakıyorum ki hakiki maliki mabudumu bileyim.
Evet biz kendimize sahip değiliz eğer öyle olsaydı elimiz, kaşımız, gözümüz bizim istediğimiz gibi olurdu, oysa onlar bize külli iradeyle verilmiş, hatta hediye edilmiş tabi kıymet,değer bilene...ama diyor kendime sahip gözüyle bakıyorum ki hakiki malikimi mabudumu bileyim! Eğer bunlar bana emanet edildiyse,bana verildiyse ben sahipleniyorsam, bu demek oluyor ki benimde bir sahibim var. Ben sahibimi bilmiyor da sadece sahip olduklarımı biliyorsam farkında olmadan şirke giriyorum.Yani kişiye verilen enaniyet kendini bildirmekle birlikte sahibinide bildiriyor. Ne kadar ince bir çizgi bazen insanlar risalelerde anladıklarını anlatamazlar yada ben bazen cümlelerde boğulurum, bu cümlede onlardan biri. Bana sahip olduklarım veriliyor ama bunlar beni tefekkür boyutuyla yaradan çıkarmıyorsa ayağımı kaydırıyor.
Eğer ki tefekkürle sahibimi bulduruyorsa o zaman ben ne kadar acizim, bana verilenlerin hiçbirini yapacak kabiliyete sahip değilim (teşbihte hata olmaz inş.) ne büyük bir şevkat bahşedilmiş emek vermediğim halde, görevimi yerine getirmediğim halde istemeden, farkında bile olmadan, neye yaracağını bile bilmeden, bana sunulmuş. Bu şevkat kimde, nerde var. Ve bununla birlikte anlıyorum ki ben hiçbirşeye sahip değilim çok fakirim, bana sunulan herşey emanet.....Demek ki benim bir görevim var, bu görev ise KULLUK.
Yukarıda belirtildiği kişi bunlarla kul old. biliyor...
Bununla kalmayıp acz, fakr, şevkat ve tefekkür bir nevi ihlasla da doğru orantılıdır.
İhlas kelime mana itibari ile samimiyet, dini boyutta çevirirsek Allah'ın rızası diyebilirz değilmi?
Acizim rıza-i ilahi karşısında ...
Fakirim, rıza-i ilahi karşısında...
Şevkat, rıza-i ilahide var,
Tefekkür yine aynı bunlarda örnek ve açıklamalarla çoğaltılabilir, uzun olmaması açısından burada noktalıyorum.
İşte bu yüzden esma külliyatta aktifdir...
Risale çok farklı gerçekten anlatmak bitmez, herzaman yazmışımdır tekrar yazmaktan çekinmiyorum çünkü bildiklerimizi okumadıkça, dinlemedikçe bilmediklerimize gidemeyiz.
Üstad. hz. diyorya benim görüşmek istiyorsanız risale okuyunuz. Çünkü risale Kur'an'la teknik olarak bizleri buluşturur. Evet tefsirdir aynı zamanda da iksirdir. İnsanı rab kul ekseninde oturtacak bir düşünce eğilimi vardır.Bir nevi kendini formatlamadır.Yangına karşı dirençtir risale...Yada bana öyle öyle geliyor.
Eğer inci bulmak istiyorsan önce istiridye bulacaksın, onun için de denizin içine girmen lazım.....
Selam ve dua ile...
 

elfaz

Well-known member
Acz ile insan, ulaşamadığı yerler olduğunu idrak eder ve bir malikinin olduğuna aklen, kalben, vicdanen hüküm getirir..

Fakr ile insan, bişeyleri tedarik etmedeki noksanlığını bilir ve ikram-i ilahi olmazsa ihtiyaçlarını karşılayacak hiç bir kuvvenin olmayacağını bilir..

Abdın kulluğunu tezahür ettirdiği nispette duyulur bu kuvveler..Dolayıısyla acz-i mutlak ve fakr-ı mutlak ubudiyet ile doğru orantılı...Mutlak manada kulluğun karşısında, mutlak manada aczlik ve fakirlik gelir..

Acz, fakr, şefkat ve tefekkür ile insan, esmayı ilahiyeye ayinedarlık eder ve ona vakıf olur..Niçin bu 4 tarik der isek;

Nasıl ki, bir yerden bir yere giden yolların ve bir noktadan uzak bir noktaya çekilen hatların en kısası, en doğrusu ve müstakîmidir..


Cenâb-ı Hakk’a vasıl olacak tarikler pek çoktur. Bütün hak tarikler Kur’ân’dan alınmıştır. Fakat bu yolların bazısı bazısından daha kısa, daha selâmetli, daha umumiyetli oluyor. O yollar içinde, kasır fehmimle Kur’ân’dan istifade ettiğim acz ve fakr ve şefkat ve tefekkür yoludur. Evet, bu yol daha kısa olup dört aşamadan ibarettir.

Üstadın bu beyanları yeterli açılımı yapar mı bizde bilemiyorum ama kapı aralar kanısındayım..
 

Huseyni

Müdavim
İhlas kelime mana itibari ile samimiyet, dini boyutta çevirirsek Allah'ın rızası diyebilirz değilmi?
Acizim rıza-i ilahi karşısında ...
Fakirim, rıza-i ilahi karşısında...
Şevkat, rıza-i ilahide var,
Tefekkür yine aynı bunlarda örnek ve açıklamalarla çoğaltılabilir, uzun olmaması açısından burada noktalıyorum.
İşte bu yüzden esma külliyatta aktifdir...
Risale çok farklı gerçekten anlatmak bitmez, herzaman yazmışımdır tekrar yazmaktan çekinmiyorum çünkü bildiklerimizi okumadıkça, dinlemedikçe bilmediklerimize gidemeyiz.

Allah razı olsun...
 
Üst