Hz. ISA (a.s)

Eyvàh!

Well-known member
Kur'an-i Kerîm'de adi geçen ve Israilogullarina gönderilen peygamberlerden. Hz. isa (a.s) batili tarihçilere göre miladi yildan dört veya bes sene kadar önce dogmustur.
Yine batili tarihçilere göre Hz. isa (a.s) Romalilarin elinde bulunan Yahudiye'de Romalilardan Tiberius iktidari döneminde otuz yaslarina dogru peygamberligini Insanlara bildirdi. Önce Celile'de sonra Kudüs'te Insanlari hak dine davet etti. Yahudilerin dinini ikmal onlarin dine kattiklarini düzeltmek için gönderilen Hz. isa (a.s) kendisine indirilen incil adli kutsal kitapta bunu söyle anlatir: "Ben yok etmege degil, tamamlamaya geldim." Hz. isa (a.s), yahudilerin tahrif ettigi Eski Ahid'i onlarin anlayisindan kurtarmaya, Hz. Musa (a.s)'in getirdigi akideyi yerlestirmeye ve yahudilere daha önce bildirilen zahmetli bazi ilahi kanunlari hafifletmeye çalisti.

Memleketi Celile'de Genaseret gölü kiyisinda ilk vaaz ve tebliglerini bildiren Hz. isa daha sonra Kudüs'e gitti. Yahudiler Hz. isa'yi, dönemin Romali Kudüs valisi Pontus Pilatus'a sikayet ettiler. Havarilerin içinde Yahuda isimli birisi Hz. isa'ya ihanet etti ve Hristiyanlarin inancina göre Hz. isa çarmiha gerilerek öldürüldü. Kur'an-i Kerîm'de ise hadise söyle anlatilmaktadir: "Halbuki onlar isa'yi öldürmediler ve asmadilar. Fakat kendilerine bir benzetme yapildi" (en-Nisa, 4/156). Rivayete göre Hz. isa'ya ihanet eden Yahuda, Romalilar tarafindan isa (a.s.) zannedilerek asilmistir.

isa (a.s); orta boylu, kirmiziya çalar beyaz benizli, daginik, düz saçli idi. Saçini uzatir, omuzlari arasina salardi. Genis gögüslü, küçük yüzlü çok benli idi: Sirtina yün elbise, ayagina agaç kabugundan yapilmis sandal giyer, çogu zaman da yalinayak yürürdü.

Kendisinin geceleri varip barinacagi bir evi, ev esyasi ve zevcesi yoktu. Hiç bir seyi yarin için biriktirip saklamazdi. isa (a.s) dünyadan yüz çevirir, ahireti özler, Allah'a ibadete koyulurdu. Yeryüzünde nerede günes batarsa orada konaklar iki ayaginin üzerinde namaza durur; gece namaz gündüz de oruç ile günlerini geçirirdi (M. Asim Köksal, Peygamberler Tarihi, II. 334, 335). isa (a.s) göge kaldirildigi zaman, yün bir kaftan, bit çift mesti, bir de deri dagarciktan baska bir sey birakmamisti (Abdurrezzak, Musannef, XI, 309).

Kur'an-i Kerîm'e göre Hz. isa (a.s)'in annesi Hz. Meryem'dir. Meryem (a.s), yine Kur'an'da ismi geçen dört seçkin aileden biri olan imrân ailesinden idi. Hz. Meryem, Zekeriya (a.s)'in korumasi ve gözetim altindaydi. Meryem, Beytü'l-Makdis'te, dogu tarafta özel bir bölmeye yerlestirilmisti. Zekeriya (a.s), Meryem'in yanina geldikçe orada, rizkini ve yiyecegini hazir görürdü. Hz. Meryem, Beytü'l Makdis'te zikirle, ibadetle hayatini geçiriyordu. iste bu sirada Allah, ona bir beser sûretiyle Cebrail'i gönderdi. bu durum, Kur'an-i Kerim'de su sekilde anlatilir: "Meryem dedi ki; ben senden Rahman'a siginirim. Eger O'ndan korkuyorsan bana dokunma! O da, ben, temiz bir oglan bagislamak için Rabbinin sana gönderdigi elçiden baskasi degilim, dedi. Meryem; bana bir Insan temas etmemisken, ben kötü kadin olmadigim halde nasil oglum olabilir? dedi. Cebrail, bu böyledir; çünkü Rabbin, "bu bana kolaydir, onu Insanlar için bir mucize ve katimizdan da bir rahmet kilacagiz," diyor, dedi. is olup bitti. Böylece Meryem, isa'ya gebe kalarak bir köseye çekildi. Dogum sancilari basladi ve basina gelen bu hadiseden dolayi çok üzülerek, keske bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim, dedi" (Meryem, 19/1 8-23).

Cebrail, Meryem (a.s)'e, babasiz doguracagi çocugun özelliklerini ve mücadelesini haber vermis, Meryem'i teselli etmis ve ayrilip gitmisti. Hz. Meryem'in kendisini Allah'a ibadete verdigini ve onun tertemiz bir kadin oldugunu bilenler de bilmeyenler de bu duruma hayret etmis ve dogumun bu sekilde nasil olabilecegi tartismasina girmislerdi. Hz. Meryem ise olayi, çocuga sormalarini isaret etmisti. Fakat "Onlar, biz besikteki çocukla nasil konusabiliriz? dediler. Çocuk, ben süphesiz Allah'in kuluyum. Bana kitap verdi ve beni peygamber yapti. Nerede olursam olayim, beni mübarek kildi. Yasadigim sürece namaz kilmami ve zekât vermemi, anneme iyi davranmami emretti. Beni bedbaht bir zorba kilmadi. Dogdugum gün de, ölecegim gün de, dirilecegim gün de, bana selâm olsun, dedi" (Meryem, 19/23-33).

isa (a.s)'in babasiz olarak mucizevî bir sekilde dogusu, Allah'in dilemesinden ibaretti. Hatta Allah katinda, olus itibariyle Adem (a.s) ile isa (a.s) arasinda fark yoktu. Nitekim ayet-i kerimede, durum su sekilde izah edilir: "Gerçekten isa'nin babasiz dünyaya gelis hâli de Allah katinda Adem'in hâli gibidir. Allah, Âdem'i topraktan yaratti, sonra da ona ol dedi; o da hemen (Insan) oluverdi" (Âlu imrân, 3/59).

isa (a.s) otuz yasinda iken peygamberlik görevi aldiginda, hemen israilogullarina durumu bildirdi. isa (a.s)'nin çagrisina kulak tikayan ve ellerindeki Tevrat'i tahrif edip pek çok degisiklikler yapan israilogullari, Hz. isa (a.s)'a inanmadilar. Ayrica Allah, Hz. isa'nin risâletini destekleyen mucizelerde gösteriyordu. Kur'an-i Kerim'de zikri geçen mucizeleri sunlardir: isa (a.s) nin, çamurdan kus biçiminde bir heykel yapmasi ve onu üfleyince kus olup uçmasi, ölüleri diriltmesi; anadan dogma körleri ve alaca hastaligina tutulmus olanlari tedavi etmesi; gökten sofra indirmesi (el-Mâide, 5/110-115); Havarîlerin ve diger arkadaslarinin evlerinde ne yediklerini ve neler sakladiklarini söyleyerek gaybdan haber vermesi (Âlu imrân, 3/49).

israilogullari, isa (a.s.)'i ve ona tâbi olanlari durdurmak için pek çok yol denediler; sonunda Hz. isa'yi öldürmege karar verdiler. Ancak Allah, onlarin planlarini etkisiz hâle getirdi. Yahudiler, isa (a.s.)'a benzeyen birini yakalayip astilar ve "Meryem oglu isa Mesih'i öldürdük" dediler (en-Nisâ, 4/157). Öte yandan Kur'an-i Kerîm, asil durumu su sekilde açiklar: "Halbuki onlar isa'yi öldürmediler ve asmadilar. Fakat kendilerine bir benzetme yapildi. Ayriliga düstükleri seyde, dogrusu süphededirler. Onlarin bu öldürme olayina ait bir bilgileri yoktur. Ancak kuru bir zan pesindedirler. Kesin olarak onu öldürmediler, bilakis Allah, onu kendi katina yükseltti. Allah güçlüdür, hâkimdir" (en-Nisâ, 4/157-158).

isa (a.s) ayette de belirtildigi gibi, öldürülmeden göge yükseltilmistir. Mezari dünyada degildir. Ayrica Mi'rac'da, peygamberimiz kendisini görmüstür. Hz. isa, göge yükselmeden önce, havârîlerine ve tüm Insanliga su müjdeyi vermisti: "Ey israilogullari! Dogrusu ben, benden önce gelmis olan, Tevrat'i dogrulayan ve benden sonra gelecek ve adi Ahmed olacak bir peygamberi müjdeleyen Allah'in size gönderilmis bir peygamberiyim" (es-Saf, 61/6).

Hz. isa (a.s) göge çekildigi siralarda kendisine inananlarin sayisi çok azdi. Daha sonra bir ara Hz. isa'nin getirdigi inanci kabul edenler çogaldi ise de, sonunda Hristiyanlar da israilogullari gibi yoldan çikti ve pek çok yanlisliklara saptilar. Bugün, Hiristiyanlarin sahip olduklari teslis inanci, isa (a.s)'nin göge yükseltilmesinden hemen sonra ortaya çikmistir.

isa (a.s)'in annesi Hz. Meryem Hz. isa'nin göge çekilmesinden sonra alti sene kadar daha yasamis ve ölmüstür (Hakim, Müstedrek, II, 596).

Hz. isa (a.s)'a dört büyük ilâhi kitaptan biri olan incil verilmistir. Kur'an-i Kerîm'de incil'in Hz. isa'ya verilisi ile ilgili su bilgiler vardi: "Arkalarindan da izlerince Meryem oglu isa'yi Tevrat'in bir tasdikçisi olarak gönderdik; ona da bir hidâyet, bir nur bulunan incil'i, ondan evvelki Tevrat'in bir tasdikçisi ve sakinanlara bir hidâyet ve ögüt olmak üzere verdik" (el-Mâide, 5/11). Ancak bu incil de Tevrat gibi tahrifata ugramis: tir. Bununla birlikte Allah Teâlâ tarafindan son peygamber Hz. Muhammed (s.a.s)'e indirilen Kur'an-i Kerîm, Zebur, Tevrat ve incil'in hükümlerini ve geçerliliklerini ortadan kaldirmistir. Hz. isâ Islâm âlimlerinin çogunluguna göre cisim ve ruhuyla göge yükseltilmistir. Kiyamet vaktine yakin yeryüzüne inecek, haçi kiracak, domuzu öldürecek ve Islâm seriatiyla hükmedecektir (bk. Buhârî, Buyu', 102).

Hz. isa bedeniyle göge yükseltildiginden, Kur'an-i Kerim'de bildirilen "ölümden evvel" (en-Nisa, 4/159) ve "ölecegim güne ve diri olarak ba's edilecegim güne" (et-Tevbe, 9/34) mealindeki ayetler Hz. isa'nin nüzûlünden sonraki ölümünü anlatir. Hz. isa gökten Arz-i Mukaddes'e inecek, elinde bir kargi olacak; Afik denilen bir yerde ortaya çikacak ve Kargi ile Deccâl'i öldürecek ve sabah namazinda Kudüs'e gelecektir. imam kendi yerini ona vermek isteyecek fakat o imâm'in gerisinde Hz. Peygamber (s.a.s)'in seriatina uygun olarak namazini kilacaktir. Sonra domuzu öldürecek ve haçi kiracak, sinagoglar ve kiliseleri yikacak ve kendisine iman etmeyen bütün hristiyanlarla savasacaktir.

Hz. isa nüzûlünden sonra kirk sene daha yasayacak, öldügünde müslümanlar namazini kilacak ve Islâm dinine uygun olarak gömülecektir.

Mefail HIZLI
 

genc_kalem

Okumak,Yaþamaktýr
Cevap: Hz. ISA (a.s) ne Zaman Doğdu?

Hz. iSA

aleyhisselam
NE ZAMAN DOĞDU?




Hıristiyan dünyası Hazret-i İsa'nın doğumunun ikibininci yıldönümünü kutlamak için hazırlıklara başladılar. Onların inancına göre Hazreti İsa tam 2.000 yıl önce dünyaya gelmiş. Bu sebeple takvimi onun doğumuyla başlatırlar. Dolayısıyla "0" takvim başlangıcıdır. Peki bu tarih doğru mu? Bunun cevabını verebilmek için hıristiyanlığın temel kaynaklarına bakmak gerekmektedir. Ancak bunun için muazzam bir sabra sahip olunması gerekir. Zira hiç birinden detaylı bir bilgi elde etmenin imkanı yoktur.​



Piyasada bulunan incillerden birine göre Hazret-i İsa, MS. 6 tarihinde yapılan bir nüfus sayımında doğmuştur. Ancak aynı incile göre Hazret-i İsa, MÖ. 4'te ölen Herod'un iktidar yıllarında dünyaya gelmiştir, yani bu tarihten önceki yıllarda...

Bu, aklımıza şu meşhur fıkrayı getirdi. Hıristiyanlar Hazret-i İsa'yı tanrı(!) olarak görürler. Onlara göre baba, oğul (İsa) ve Kutsal ruh üçlemesi bir olan tanrıyı simgeler. Bir gün bir manastırda kilise babası 10 yaşındaki papaz adayına ders vermektedir; "Bak yavrum" der, "Tanrı birdir. Ancak üç parçadan oluşur; Baba, oğul ve kutsal ruh... Bunların üçü de tanrıdır. Ancak tanrı birdir anladın mı yavrum?" Çocuk bilgiç bir şekilde kafasını sallayarak; "Anladım aziz peder" diye cevap verir. Kilise babası bu cevaba çok sinirlenir ve basar tokadı; "Gidinin oğlu" der, "ben 40 senedir bu kapının ekmeğini yediğim halde anlamadım da sen beş dakikada nasıl anlarsın?!.." İşte Hıristiyan kaynakları Hazret-i İsa ile ilgili hep böyle müphem ifadelerle doludur. Onun hangi tarihte doğduğu, nerelerde yaşadığı, neyi nasıl tebliğ ettiği hep karmaşık ve birbirini tutmayan ifadelerle anlatılır. Bu durum batı dünyasında pek çok araştırmacıyı Hazret-i İsa'nın varlığını inkar etmeye götürmüştür. Bunda bugünkü hıristiyanların bir suçu yoktur, İsa aleyhisselamın kutlu yolunda giden ilk kuşağın da bir hatası yoktur elbette.

Ancak arada gelen birileri Hazret-i İsa'dan geriye kalanları öylesine tahrif etmişlerdir ki ilahi din adeta pagan/put dini haline gelmiştir. Bu arada Hazret-i İsa'nın yaşadığı tarihlerin de üzeri örtülmüştür. Hal böyle olunca Kiliseler de Hazret-i İsa'nın doğum tarihinde uyuşamamışlardır. Kimi 19 Nisan, kimi 20 Mayıs olarak kabul etmişlerdir. Genellikle doğu kiliseleri 6 Ocak, batı kiliseleri ise 25 Aralık olarak inanmışlardır.

HAZRET-İ İSA'nın DOĞUMU

Markos ve Yuhanna incillerinde Hazreti İsa'nın doğumuyla ilgili hiç bir bilgi yoktur. Matta İncili'nde ise tesadüfi bir bilgi vardır ki işimize yaramaz. En geniş bilgiye ise Luka incilinde raslıyoruz. Buna göre Hazret-i İsa MS. 6 yılında yapılmış bir nüfus sayımında doğmuştur. Yine Luka'ya göre doğum, MÖ. 4 yılında ölen Herod döneminde olmuştur. Matta ve Luka incilinde Hazret-i İsa'nın Bethlehem'de doğduğu yazılıdır. Markos'ta ise Nasıralı olduğu yazılıdır. Nüfus sayımı sırasında annesi Hazret-i Meryem Galile'deki Nasıra şehrindedir ve 9 aylık hamiledir. Nedense sayım için o zamanki ulaşım şartlarında 120 km.den fazla yol giderek Bethlehem şehrine gitmiştir. Oysa Nasıra zaten baba ocağıdır. Luka'ya göre Adem ve İsa arasında 26 kuşak geçmiştir. Yine Luka bir başka liste verir. Bu listede ise 42 kuşak geçmiştir.

Sözün kısası inciller okunduğunda şu anlaşılır; Hazret-i İsa sanki hiç yaşamamıştır. Doğduğu yer, çocukluğu, gençliği, büyüdüğü çevre, görüştüğü insanlar, annesi, akrabaları ve arkadaşları hakkında hiç bir bilgi yoktur. İfadelerin tümü havadadır. Kırıntı kabilinden bulunan bilgilerde ise sapla saman birbirine karışmıştır. İncilerde doğumdan hemen sonra peygamberliğinden bahsedilir. Aradaki yıllar ile ilgili bir satır bile yoktur. Yalnız Luka incilinde 12 yaşında olduğu bir devresinden kısaca bahsedilir. Oysa incillerin kaleme alındığı tarih ile Milad/0 yılı arası pek fazla değildir. En eski İncil MS. 60 senesine aittir. Yani bir kuşaklık ara vardır. Ortadoğu gibi o zamanki dünyada iletişimin ve kültürün en ileri olduğu bir coğrafyada bu bilgi kopukluğu neden olmuştur? Çok önemli ve kitleleri çalkalayan bir insanla ilgili hatıralar nasıl unutulmuştur? İşte bu bilgi kopukluğu bizi miladdan çok öncelere götüren ilk noktadır.

SARI ÇİZMELİ AUGUSTUS ile HİRODES

İncillerde Hazret-i İsa'nın İmparator Augustus ve onun valisi Hirodes zamanında doğduğundan bahsedilir ancak bunlar hangi Augustus ve Hirodes'tir? Augustus, o dönemlerde imparator anlamında kullanılmaktadır. Tıpkı padişah. kral, çar vb. gibi. İmparator Augustus'un emriyle Hirodes devrinde yapılan nüfus sayımı yapıldığı yazılıdır. Ancak 30 sene sonra bir başka Hirodes'e rastlayabiliyoruz. Bu tarihlerin önceki ve sonraki tarihlerinde ise onlarca Hirodes'in gelip geçtiğini görürüz. Augustus'tan vazgeçtik, bu Hirodes kimdir, nerelidir, hangi aileye veya kabileye mensuptur bilinmez. Oysa dönemin en güçlü kişisiydi.

700 FARKLI İNCİL

Miladdan hemen sonrası sayılabilecek 325 tarihinde ellerde dolaşan 700'den fazla incil vardı. Daha 3. asırda birbirinden farklı bunca incilin yazılmış olması mümkün müdür? Oysa o dönemde bir eseri çoğaltmak kolay bir iş değildi. 300 senelik bir sürede bu rakama ulaşılması mümkün değildir. Bu da bize, İsa aleyhisselamın miladdan çok önceki yıllarda doğduğu fikrine götürmektedir.

YAŞANAN OLAYLAR

Hazret-i İsa dönemi, çok büyük sosyal çalkantıların yaşandığı dönemdir. Hazret-i İsa mucizevi olarak dünyaya gelmiştir. Hazret-i Meryem bakire olduğu halde doğum yapmıştır. Hazret-i Zekeriyya ve Hazret-i Yahya gibi iki büyük peygamber şehid edilmişlerdir. İnciller ve Miladın başında kaleme alınan tarih kitapları neden suskundur? Yaşanılan büyük olayların kayda geçirilmemesi imkansızdır. Olayların yaşandığı coğrafya onlarca milletin bir o kadar farklı dille konuştuğu ve yazdığı bir bölgedir. Eğer bir bilgi yoksa bu, milad da doğmadığını gösterir.

MUCİZELERİ

Her peygamber, dönemin revaçta olan mesleği ile ilgili mucizelerle gelir. Hazret-i İsa'nın mucizelerinde hekimlikle ilgili olanlar çoğunluktadır. Anadan doğma körlerin ve deri hastalıklarının tedavisi, ölülerin diriltilmesi gibi mucizeler göstermiştir. Bunun sebebi, o dönemde hekimliğin moda meslek olmasıdır. Milad başlarında hekimlik moda meslek değildi. Hekimliğin revaçta olduğu dönem ise; MÖ. 400-200 seneleri arasıdır. Mucizeler, Hazret-i İsa'nın milad başlangıcından çok önce yaşadığını göstermektedir.

O DÖNEMDE YAŞANAN OLAYLAR

Hazret-i İsa dönemi, çok büyük sosyal çalkantıların yaşandığı dönemdir. Hazret-i İsa gibi doğum öncesi ve sonrası muhteşem olaylar yaşayan bir insanın hayatından kesitler olmaması imkansızdır. Yaşanılan olayların kayda geçirilmemesi imkansızdır. Olayların yaşandığı coğrafya onlarca milletin bir o kadar farklı dille konuştuğu ve yazdığı bir bölgedir. Eğer bir bilgi yoksa bu, milad da doğmadığını gösterir. Ancak arkeolojik araştırmalar süprizlerle doludur.

HANGİ YILDIZ?

Matta incilinde kral Hirodes'in günlerinde Hazret-i isa doğduğunda doğudan Kudüs'e bir grup müneccim gelerek krala yeni doğan oloğanüstü bir çocuğu görmek istediklerini söylerler. Müneccimler bu çocuğun yıldızının doğuda gözüktüğünü görmüşlerdir. Bu yıldız bir kuyruklu yıldızdır. Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde bu yıldızın görüldüğü zamanlarda Hazret-i Nuh döneminde tufan, Hazret-i Musa döneminde ise denizin yarılması olaylarının yaşandığını buyurmuşlardır. Bunun hangi kuyruklu yıldız olduğu astronomlarca tespit edilebilir. Söz konusu yıldız eğer 76 yılda bir dünyamızı ziyaret eden Halley ise; MS. 10 ve MÖ. 66 senelerinde görülmüştü.

HAZRET-İ İSA'yı TANIMIYORLAR

Bütün kaynaklar Hazret-i İsa'nın 30 yaşında peygamber olduğunu ve 3 sene gibi çok az tebliğde bulunduğunu nakletmektedir. Göğe çekildiğinde ise 33 yaşındadır. Yeryüzünde yapılmış bütün İsa heykelleri ve ikonolarında daima 50-60 yaşları arasında olarak resmedilmiştir. Bu da teslisçi kilise babalarının ilimden bi haber olduklarını gösterir. Bırakın başka kaynakları, kendi kitaplarını bile okumadıkları ortadadır.

TARİHTEKİ KAYIP KUŞAK

Gelelim bizi bu kanaate sahip kılan asıl belgeye ki bu, Kitab-ı Mukaddes'e göre yapılan kronolojilerdir. Tevrat ve İncillere göre yapılan bütün tarihlemelerde MÖ. 400-0 tarihleri arası hep atlanmaktadır. Bu dönemde sanki önemli hiçbir şey olmamış gibi davranılır. Oysa tam 4 asır süren bu dönemde büyük olaylar yaşanmıştı. Bu tarihlemelerde Hazreti Adem'den itibaren bütün olaylar en ince ayrıntısına kadar verilmiş, adeta tarihler gergef gergef işlenmişken MÖ. 400 senesine gelindiğinde pat diye 0 senesine Yani Hazret-i İsa'nın doğduğu seneye atlanır. Aradaki bu 400 senede neler yaşandı da şahıslar, mekanlar ve olaylar gizlenmek istendi?
Gizlenmek istenen 4 asırlık süre de neler olup bittiğini tarih bir gün bize gösterecek ve bütün dünya Hazret-i İsa'nın gerçek kimliğini ve Efendimizi nasıl müjdelediğini öğrenecektir.

İNKAR ET KURTUL(!)

Hıristiyan kaynaklarındaki tutarsızlıklar sebebiyle batıda, Hazret-i İsa'nın gerçekten yaşayıp yaşamadığı tartışmaları yaşanmıştır. İncilleri okuyan yığınlar arasında yazılanları kıyaslayan ve tutarsızlıkların sebebini araştıran insanlar gerçeği görmüşler ancak bilgi kıtlığının verdiği çaresizlik sebebiyle Hazret-i İsa'nın varlığını inkar etmekten başka bir yol bulamamışlardır. 1808'de Napoleon Bonaparte ünlü Alman yazar Wielan'la karşılaştığında sohbetleri siyaset veya askeri konularda değil Hazret-i İsa'nın tarihi varlığı üzerine olmuştur. 19. yüzyılda Almanya'da David Strauss ve Fransa'da Ernest Renan inkarcıların önde gideni olmuşlardır.

Batı dünyasındaki bu atmosfer hala devam etmektedir. Hazret-i İsa'nın gerçek kimliği ve müjdeleri hala bilinmezliğini korumaktadır. Hazret-i İsa'nın tam olarak nasıl yaşadığı ve diğer insanlarla olan günlük ilişkilerinin gerçekte nasıl olduğu hiç bilinmemektedir. Oysa bahsedilen şahıs alelade bir insan değildir. Peygamberlerin en büyüklerindendir.

Doğumu, peygamberlik görevini ifa edişi ve göğe alınışı harikalarla doludur. Yaşadığı günlerde müthiş sosyal çalkantılara sebep olmuştur. Böyle bir insanın iz bırakmaması imkansızdır. Hakkında hiçbir bilgi ve belge bulunmuyorsa, birileri tarafından tarihten silinmek istendiğini göstermektedir. Kim tarafından hasıraltı edilmek istenmiş olabilir? Bunun cevabını Hazret-i İsa'nın misyonunda bulabiliriz.

İŞTE GERÇEK TARİH

Kur'an-ı Kerim ve onu insanlara tebliğ eden Efendimizin hadis-i şerifleri Hazret-i İsa'nın kimliğini her yönüyle berrak bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu iki kutlu kaynağı bizlere açıklayan İslam alimleri de hedefi 12'den vuran mahir avcılar gibi isabetli teşhisler yapmışlardır. Çünkü gerçek İslam alimi bir tespitin doğru olduğunu kesin bilirse kitaplarına alırdı. Onların kitaplarında kilise kitaplarındaki gibi tutarsızlıklar, yalan ve yanlış bilgiler bulunmaz. Tereddüt ettikleri yerlerde de açıkça belli ederler ve o bilgilere sahiplenmezler.
İmam-ı Rabbani hazretleri bir mektubunda meşhur Eflatun'un Hazret-i İsa aleyhisselamın tebliğini duyduğundan bahseder. Hazret-i İsa'nın insanları arındırdığı kendisine söylendiğinde; "Biz temiz, olgun ve ilerici insanlarız. Bizim temizlenmeye ihtiyacımız yok!.." diye tavır koymuştur. Tarihçiler Eflatun'un MÖ. 429-347 yılları arasında yaşadığını söylerler. Bu Eflatun'un talebesi Aristo, meşhur İskender'in hocasıdır.
İmam-ı Rabbani hazretleri açıkça Hazret-i İsa ile Eflatun'un aynı çağda yaşadığını yazmaktadır. Eğer Eflatun'un dönemi gerçekten iddia edildiği gibiyse Hazret-i İsa'nın da MÖ. 300'lerde yaşamış olması gerekir. Buna göre Hazret-i İsa; Roma İmparatoru Augustus ve valisi Hirodes zamanında değil. Eflatun ve Büyük İskender'in babası Filip zamanında yaşamıştır. Öyleyse gerçek Milad 0 değil, MÖ. 384 senesidir. MÖ. 73-4 yılları arasında yaşayan Augustus ve Hirodes değil, MÖ. 400-300 yılları arasında yaşamış bir başka Augustus ve Hirodes olmalıdır.

KUTLU MÜJDE

Kısacık süren tebliğ hayatında Allahü teala'nın emirlerini tebliğ etmekle kalmamış, Saf suresinde belirtildiği üzere çok belirgin bir şekilde kendisinden sonra gelecek ve ismi AHMED olacak son peygamberi, Muhammed aleyhisselamı müjdelemişti. Hazret-i İsa'nın bu tebliği bir kısım yahudiyi çileden çıkarmış ve getirdiği şeriati bozmak için tarihte görülmemiş bir bozgunculuğa girmelerine sebep olmuştu. Aslında Hazret-i İsa yeni bir şeriat getirmemişti. Hazret-i Musa'nın artık kaybolmuş şeriatini dönemin şartlarına göre yeniden günyüzüne çıkarmıştı. Bozguncuları kahreden konu, son peygamberin kendi aralarından çıkmayacağının açık seçik bildirilmeseydi. Öyle ki Hazret-i İsa, insanlara Efendimizi müjdelerken hem ismini, hem fiziki özelliklerini, hem arkadaşlarını ve hem de doğup hicret edeceği şehirlerin isimlerini açıkça vermişti. Bu müjdeyi duyan fesat komitesi adeta Allahü tealaya savaş açmışlardı. Bu savaş, Hazret-i İsa'nın göğe alınmasıyla bitmemiş, inananların arasına sızan bozguncular, dini tahrif etmek için çalışmışlardı. Bu durum, Efendimizin dünyayı şereflendirmesiyle birlikte yeniden başlatılmıştır ki halen sürmektedir.
 
Üst