Tevrat;

Eyvàh!

Well-known member
Tevrat;
Tanrı adına köleliğin yürütülüşü ve haklı çıkarılışı (ve alternatif olarak haksızlığı) egemen ideolojik faaliyetlerin ve bahanelerin en başında gelir.Bizim ötemizde bir güce,yaptığımız haksızlığı haklı çıkarmak için dayanmak kadar etkili (ve aynı zamanda ahlaksızca) bir girişim yoktur.

Kutsal kitaplar ile örgütlü dinlerin pratiklerini sadece kölelik incelenirken değil,aynı zamanda din incelenirken de birbirinden ayırarak ve her birinin özelliklerine bakıp aralarındaki (kutsal kitapla örgütlü dinlerin pratikleri) uyuşmaya,ilişki biçimine bakarak değerlendirme yapmak zorunludur.

Bu zorunluluğun en önde gelen nedeni nasıl ki demokrasi,özgürlük,insanlık,eşitlik,vatan ve millet adına demokrasiye,özgürlüğe,insanlığa,eşitliğe,vatana ve millete karşı örgütlü egemen güçler tarafından cinayetler işlenmiş ve işleniyorsa,aynı şekilde kutsal kitaplar adına bu kutsal kitapları temsil ettiklerini söyleyen güçler ve ortakları tarafından Tanrıya ve tanrının kullarına karşı cinayetler işlenmiştir ve işlenmektedir.

Dini ve örgütlü dini anlamak için önce dinin kitabını sonra dini temsil ettiklerini söyleyen dini ve siyasal örgütlerin yaptıklarına bakarak değerlendirme yapmak gerekir.Çok nadiren kutsal kitaplardaki kölelikle ilgili kurallarla uygulamadaki kurallar arasında bir uygarlık vardır:

Mater- yal ilişkilerindeki ve güç ve ün,hürmet ve boyunsundurma arayışındaki dereceye göre bu uygunluk değişir.Bu değişme paralel olarak köleleştirilen insanların çektikleri (gerçekte çekmek zorunda bırakıldıkları) cefa ve acılar da farklılaşır.Elbette materyal ve materyal olmayan doyumlu,tatminler, sömürüler de...

Örgütlü dinin insanlık tarihinde kölelik durumuna katkısı köleliğin desteklenmesi yönünde olmuştur.Dinin insan kitleleri üzerindeki egemen etkisi nedeniyle,egemen din örgütlerinin köleliği desteklemesi köleliğin kalıcılığında büyük rol oynamıştır ve günümüzün ücretli\maaşlı köleliğinin baş rolleri paylaşmaktadır.

Egemen dini örgütler kavramını kullanıyorum çünkü dini örgütlerin içinde köleliğe karşı mücadele verenler daima olmuştur.Örgütlü din tarihi de örgüt için başkaldırmalar,baskı ve aforozlarla doludur.Bu başkaldırmalar örgütlü dinin cani rejimleri desteklediği Latin Amerika ülkelerinde çok daha sık görülmektedir.

Bu nedenle, tanrının canilerin değil sömürülen insanların,köleliğin değil eşitliğin yanında yer aldığını bu nedenle kilisenin de bu yolu seçmesini savunan kilise mensupları kendilerini kilisenin kapısının dışında bulmakta (çoğu kez bunu kendileri seçmekte) ve Amerika’da eğitilen vatanperverler veya onların yetiştirdikleri tarafından katledilmektedirler.

Dolayısıyla,ben örgütlü dini insanlık tarihinde insanlık dışılığın yaratıcısı veya destekleyicisi olarak tanımladığımda,insanların dini inançlarını ve yukarda belirttiğim kilise mensuplarını bu örgütlü sömürücü ve katliam örgütünün karşıtı olarak alıyorum.İnsanla inandığı tanrı arasına girerek siyasal ve ekonomik ticaret yapan bir güç Tanrıyı asla temsil edemez.

Tanrı ne silah tüccarı,ne komünist düşmanı,ne vatan haini peşinde kılıç sallar.Ne kendi yarattıklarının kiliseye giderek ona tapınmasına ihtiyacı vardır,ne kendini reddeden veya kendine isyan eden veya kendini yok sayanları ortadan kaldırarak kendi varlığını ispat etme peşindedir.

Ne de kapitalistin iletişim teknolojisini kullanarak kendi ekonomik çıkarları için din-satışıyla birbiriyle rekabet eden hacı,hoca,müezzin,fetvacı,göbeğe muska yazıcı vb gibilere ihtiyacı vardır.
 
Üst