Evlilik Dikensiz GüL Bahçesi Değilki...

mihrimah

Well-known member
Evlilik Dikensiz GüL Bahçesi Değilki...

***

Yeni evlenenlerin en büyük yanılgısı, “dikensiz bir gül bahçesi” düşleyerek hayal kırıklığına uğramaları, yıllardır evli olanların en büyük hatası ise, “böyle gelmiş böyle gider” havasına girip daha iyiyi bulmak için hiçbir girişimde bulunmamalarıdır.


Henüz üniversitede iken tanışıp nişanlanan bir tanıdığım vardı. Evleninceye kadar defalarca kendisiyle ve ailesiyle görüştü. Tanımak için yeterli zaman ve imkâna sahipti. Evlendiklerinin daha ilk günlerinde sorunlar patlak verdi. Delikanlı, “Galiba yanıldım ve yanlış bir kişiyle evlendim” dedi. Hayal kırıklığına uğradı. İlk tanıştığı günlerde kırmamak için olağanüstü nazik bir dil kullandığı eşine bağırıyor, tartışıyor, kırıyordu. Sorun zaman zaman olağanüstü boyutlara varıyor, sık sık uçurumun kenarından dönüyorlardı. Oysa problemler kolayca çözülebilecek cinstendi. Ancak taraflar tartışmaya sebep olan basit konularda ille de kendilerinin dediğinin doğru olduğuna inanıyorlardı.


Gençler, hatta yaşlılar! Dikkat edin. Evlilik öncesi edindiğiniz izlenimler sizi yanıltabilir. Birbirinizi yeterince tanıdığınızı sanırsınız. Ara sıra fark ettiğiniz hata ve kusurlar için hoşgörülü davranır, zamanla geçer diye düşünürsünüz. Evlenince her şey geçecek, pırıl pırıl bir mutluluk ortamında yaşayacaksınızdır. Önce bu yanlışınızı düzeltin. Yeni evlenenlerin en büyük yanılgısı, “dikensiz bir gül bahçesi” düşleyerek hayal kırıklığına uğramaları, yıllardır evli olanların en büyük hatası ise, “böyle gelmiş böyle gider” havasına girip daha iyiyi bulmak için hiçbir girişimde bulunmamalarıdır. Dalgasız deniz ve dikensiz gül bahçesi olmayacağını, zaten hiç olmadığını düşünün. Rahat edersiniz. İnsanın olduğu yerde mutlaka sorun olur. Asıl sorun, sorun olmayacağını hayal edip hazırlıksız olmaktır. Yoksa problemin muhtemel olduğunu düşünüp çözüm için hazırlıklı olmakta hiçbir sakınca yok.


Mutlu olmayı başarabilirsiniz


Siz dünyanın en mühim bir işini başarıyorsunuz. Aile, Rabbimizin en muhteşem sanat eseri olan “insan"ın üretildiği ve eğitildiği bir kurumdur. Yaptığınız iş büyük olduğu kadar zordur da. “Bir aileyi yönetmenin bir devleti yönetmekten farkı yoktur” sözü boşuna mı söylenmiş?Aralarında huy, mizaç, alışkanlık, yaş, eğitim, kültür, gelenek ve beklenti farklılığı olan iki insan bir araya gelip yuva kuruyor. Dünyada ölünceye kadar birlikte olmaya ve inşaallah ahirette de ebedî beraber olmak için gayret ediyor. Kolay ve küçümsenecek iş mi?


Başarırsanız büyük bir iş başarmış olursunuz şüphesiz. Yürekli olun, başarırsınız.


En büyük hata, bizim kendimizi sevmemizdedir. Elbette kendimizi sevelim. Ruhen ve kalben rahat ve huzurlu olmak için bu gereklidir. Ancak başkasını da sevelim. Biz insanlar, başkasını sevdiğimizde aslında kendimizi seviyoruzdur. Kimi insanlardan hoşlanır, kimilerinden nefret ederiz. Niçin? Çünkü, kendimizde olan bazı huy ve davranışları üzerinde gördüğümüz bir başkasını sevmişizdir. Kurulan arkadaşlıklara bakın. Genelde herkes kendisi gibi bir arkadaş ister. Belki normal olan budur. Bunu kabul ederim. Ama bir arkadaşınızın size benzemesini istemenizi doğru bulmam. “Zevkler ve renkler tartışılmaz” sözü boşuna mı söylenmiş? Eğer kendinize benzetmek istediğiniz kişi eşiniz ise, en büyük yanlışı yapıyorsunuz demektir. Eşinizi olduğu gibi kabul edin. Aranızdaki farklılıklar vazgeçilmez temel meseleler değilse anlayışlı davranın ve dayatmaya girişmeyin.

Vazgeçilmezlerimiz nedir?


Erkek için evin geçimini sağlayacak bir işte çalışması, evi ve ailesini koruması, dertleriyle ilgilenmesi, kötü alışkanlıklardan uzak durması ve kendi iffetini koruması vazgeçilmezdir.
Kadının da, gücü yettiğince ev işlerini görmesi, kendi iffetini koruması, çocukların bakımı ve terbiyesiyle ilgilenmesi şarttır.
Bunlar gibi temel hususların dışında kalan ayrıntılarda kendi tercihlerimizi kocamıza veya hanımımıza dayatmakla ne kazanırız?

Ortada buluşun


Eşler arasında çok farklı tercihler olabilir. Yemeğin tuzundan baharatın çeşidine, giyim zevkinden uyku saatine, ilgi alanlarından sohbet konularına kadar apayrı dünyaların insanı olabilirsiniz. Burada yapılacak olan, her iki tarafın da “Benim olduğum noktada buluşalım” anlayışından vazgeçmesidir. Ortada buluşmaya ne dersiniz?


Eşlerden birisi daha eğitimli ve kültürlü olabilir. Sakın diğerini küçümsemesin. Bir gün ona öyle bir muhtaç olur ki, ondaki o meziyet hiç kimsede bulunmaz. En acılı ve amansız problemlere düştüğünüzde başınızdan bir an bile ayrılmayacak olan eşinizdir. Onun yerini hiçbir varlık tutamaz. Sadece zor günler için değil eşinize duyduğunuz ihtiyaç. Hemen her gün birbirinize nasıl muhtaç olduğunuzu düşünün. Kısa süreli zorunlu yokluklarda nasıl sıkıntı yaşadığınızı hatırlayın. Siz birbirinize lâzım-sınız.


Eşinizin daha kültürlü ve eğitimli olmasını mı istiyorsunuz? Bunu zaman içinde kazanmasını sağlayacak formüllere başvurun. Kitap okumasını mı istiyorsunuz? Dayatmayla değil, teşvikle yola çıkın. Her insanın bir zaafı ve hoşlandığı alan vardır. İsteklerinizi onunla birleştirin. Bugün kültür dünyamıza kazandırılan sayısız eser var. Üstelik okumanın dışında seminer, konferans, film, kaset, video, CD gibi dünya kadar araç bulunuyor. Bunları değerlendirdiğimizde dilediğimiz noktaya ulaşırız.


Hem zamana bırakalım. Bir çekirdek bir anda ağaç olup meyve verir mi? Zamanla küçümsediğiniz eşiniz öyle bir noktaya gelir ki, şaşırırsınız. Allah nelere kadirdir. Siz sabır ve kanaatla, “Allah'ım, Senin rızan için geçim yolunda her şeye katlanıyorum. Sen de benim eşimden beklentilerimi ihsan et” diye yürekten dua ederseniz, elinizin boş döneceğini mi sanırsınız?

Ömrünüzü tüketmeyin


Bazı erkek ve hanımları, çok basit konularda aşırı titiz görüyorum. Söz gelişi, bazı hanımlar eşyaya çok önem veriyor. Eşyanın yeri ve konumunu sadece kendisi belirliyor ve bunun değişmesini hiç istemiyor. Bu yüzden kavgalar çıkıyor.Hanımlar! Beyiniz o evde misafir mi? Onun tercihlerini de dikkate alsanız kıyamet mi kopar? Hem ev dekoresi göreceli bir tercihtir; eşinizi kırmaya değer mi?Beyler! Eğer eşiniz dekorasyona böylesine önem veriyorsa fazla üzmeyin kendinizi. Evde daha çok kendisi kaldığı için orayı özel bir dünyası olarak görüyor. Sizin başka işleriniz ve idealleriniz var. Bununla zaman kaybetmeyin. Bu yüzden tartışıp huzurunuz bozulacaksa bırakın o eşya öylece kalsın. Görüyorsunuz. Her iki tarafın da anlayışlı olmasını öneriyorum. Eğer iki taraf da buna özen gösterirse o evde huzur hakim olur. Eğer bir taraf anlayışlı olursa, hiç değilse kavga olmaz. Bana kalırsa yine huzur ve mutluluk hakim olur. Ben öyle davranıyorum ve olumlu sonuçlar alıyorum. Çünkü yapacak çok mühim işlerimiz var. Neden ömrümüzü basit sorunlarla tüketelim?

Önce hatayı kendinizde arayın!

Ailenizin huzur ve mutluluğu için her şeye katlanmalısınız. Onu halletmeden ciddi bir iş yapabileceğinizi sanıyorsanız, yanılırsınız. Mutlu olmadan, işinizde başarılı olamazsınız. İşiniz için gereken fedakârlıklara katlanamazsınız. Belki bazen erken gidip geç gelmeniz gerekebilir. Ancak işinizle ilgili her atılım, arkanızda eşinizin desteğini gerektirir. O yoksa zaten sağlıklı düşünmeniz ve başarılı olmanız zordur.


Ev içindeki sorunları çözmeden ibadetlerinizde huzur ve sükûnu bulamazsınız. Eşinizle birlikte mutlu ve huzurlu bir dünya kurmadan akrabalık, arkadaşlık, misafirlik, davet ve komşuluk ilişkilerini güzel ve sağlıklı bir seviyeye getiremezsiniz.


Evlenmek gibi büyük ve kutsal bir işe girişmişseniz, bunu mutlaka başarmalısınız ve kesinlikle başarırsınız. Evlendikten sonra ayrılığı unutun. Boşanmayı lügatınızdan çıkarın. Boşanmayı, gerektiğinde başvurulacak bir kurtuluş kapısı olarak görenler, geçinmekte zorlanırlar. Siz kendinizi boşanmayacak kabul edin, geçinmeye mahkûm bilin.


Boşanmak sağlığı bozar. İnsanların duygu dünyalarında büyük sarsıntılara yol açar. Tekrar evlenip mutlu bile olsanız, ilk eşinizle yaşadığınız hatıralar, paslı bir hançer gibi kalbinize saplanır. Acı çekersiniz. Hele çocuklarınızı nasıl unutursunuz? Hepsi sizin bir parçanızdır.


Eşinizin ne kadar eksiği ve kusuru varsa da, boşanmayı değil, sorunları aşmayı düşünün. İlk tanıştığınız günleri hatırlayın. Cenab-ı Hakkın sizi bir araya getirdiğini, Onun tercih ettiği her şeyde bir hayır bulunduğunu, kim bilir bu birliktelikte de sizin bilmediğiniz nice hayırlar olabileceğini düşünün. Rahatlarsınız. Güç kazanırsınız.


Eşiniz sizden korkmasın, sizi sevsin


Derdini anlatan bir genç, bir gün eşinin boynuna bıçak dayadığını söyledi. Korkup boyun eğmesini istemiş, kötü bir niyeti yokmuş.Olmadı. İşin içine olumsuzluk girdi mi, hiçbir şey beklemeyin. Hem niye eşiniz sizden korksun? Siz eşinizi sevin ve kendinizi ona sevdirin. Her şeyin ilâcı, baş tacı sevgidir. Kâinat sevgi hamuruyla yoğrulmuş. Konuştuğu zaman hep karşı tarafı suçlayan nice evli görüyorum. Oysa biraz konuşunca ve benim peşpeşe sorularım gelince, kendisinin de hatalı olduğu ortaya çıkıyor. Baştan buna hiç inanmıyor. Bu şekilde mutluluğu bulamazsınız.


Peygamberimiz (a.s.m.) insanlarda bir hata gördü mü, “Bana ne oluyor ki, sizi şöyle görüyorum” derdi. Önce kendinizi sorgulayın. “Ben ne yaptım ki, eşim böyle davranıyor?” deyin.
Önce kendinizi hatalardan arındırın. Elbette tümünü yok edemezsiniz. Hiç değilse en büyüklerini yok edin. Hiç değilse hatalı olduğunuzu kabul edip, gerektiğinde özür dileyin. Bakın nasıl hava değişiyor.


Bazen eşlerde hata olmadığı halde, karşı taraf olağanüstü duyarlılığından hata zanneder. Mümkünse onu da halledin. Geçici bir süre de olsa, ortada bir hata yoksa bile onu memnun etmeye çalışın. Belki onuru incinmiştir, belki sizin kendisine önem vermediğine inanıyordur.

Birbirinizin gönlünü fethedin


İster kadın olsun, ister erkek, eşlerin yapacağı başka mühim bir husus, kesinlikle işe kendisinden başlamasıdır. Önce siz kendinizde olan hatayı yok edin. İnsan hep başkasını hatalı görür. Oysa en doğrusu, önce kendimizi hatalardan ayıklamaktır.


Önemli olan, sizin ne olduğunuzdan ziyade onun sizi nasıl algıladığıdır. Belki sizin sevgi ve bağlılığınız hiçbir kimseyle kıyaslanmayacak kadar çok. Ama o bunun farkında olmayabilir. O halde duygularınızı hissettirmelisiniz. Her insanın hoşlandığı şeyler farklıdır. Hayat arkadaşınız nelerden hoşlanıyor? Hediye, gezme, sohbet, ilgi, iltifat veya başka unsurlardan hoşlanabilir. Bunları yeterince kullandığınızdan emin misiniz?


Bunlar her iki taraf için de geçerlidir. Söz gelişi, erkeklerin de farklı ilgi alanları vardır. Hep beyinizi suçlamak yerine, onun gönlünü fethedin. Tertip ve düzenden mi hoşlanıyor? İyi ve sürpriz yemeklerden mi? Kitap okumanızdan mı? İlgi ve sevginizden mi? Mutlaka sevdiği bir alan vardır. Onu mutlu etmekten hoşlanmaz mısınız?


Eşler için etkili ve süper bir kural söyleyeyim: Eşinizin size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de ona öyle davranın. Peygamber Efendimiz (a.s.m.), “Sizden biriniz kendisi için istediğini kardeşi için istemedikçe tam iman etmiş olamaz", “Kendinize yapılmasını istemediğiniz bir şeyi mü'min kardeşinize de yapmayın” buyurmuyor mu? Eşimiz bizim din kardeşimiz değil mi aynı zamanda?

Siz ısrarla gül atmayı sürdürün


Onun bize yapmasını istemediğimiz davranışları biz de ona yapmayalım. Tabiî ondan istediğimiz davranışları da önce biz sergileyelim. Tüm insanlar eşinin tatlı dilli olmasını ister. O halde tatlı dilli ve güleryüzlü olun. Eşinizin kırıcı olmamasını mı istiyorsunuz? Önce siz kırıcı her söz ve davranıştan kaçının. Eşinizin, anne ve babanıza, hatta diğer akrabalarınıza saygı duymasını mı istiyorsunuz? Önce siz onun anne babasına ve akrabalarına saygılı olun. Zaten mi saygılısınız? Daha fazla sevgi, saygı, ilgi gösterin, işlerine yardımcı olun. Üstelik bunu o da size aynısını yapsın diye değil, gerçekten böyle gerektiği için yapın. Eşinizin annesi sizin de annenizdir, babası sizin de babanızdır. Bakın bin bir güçlükle eşinizi yetiştirmiş, size vermiş. Hem mü'min kardeşinizdir, büyüğünüzdür. Hatta yanlış yapıyorlarsa bile, siz iyi davranın. Zamanla iyi davranmaya başlarlar.


Tüm iyiliklerinize ve iyi duygularınıza rağmen yine mi kötü muamele görüyorsunuz? Siz yine iyi davranın. Herkes yanındakinden harcar. Siz iyiyseniz, zaten kötü davranamazsınız. Sizin bitip tükenmeyen bir sabırla gösterdiğiniz iyi davranışlar mutlaka bir gün karşılık görecektir. Varlıkların en duyarlısı insandır. Siz sürekli gül atarsanız, karşı taraf taş atmayı sürdüremez. Bir gün evinize geldiğinizde her tarafın güllerle, rengârenk çiçeklerle süslü olduğunu göreceksiniz. Şaşırmayın! Bu, sizin ısrarla attığınız güllerin meyvesidir. Artık zaferinizi kutlayabilirsiniz. Belki çok acı çektiniz, belki çok zaman geçti. Olsun. Sonunda başardınız ya. Uğrunda acı çekilen mutluluk çok daha değerli ve lezzetlidir.

Seviyeli tartışın!


Eğer evliliğinizin mutlu ve huzurlu geçmesini istiyorsanız, tartışmaktan korkmayın. Hatta fırsat buldukça tartışın, tartışmaya zaman ayırın. Ancak sorun çözücü ve sonuç alıcı bir tartışmanın kurallarına uyun.


Tartışma tavsiyemizi yanlış anlamayın. Münakaşayı kast etmiyoruz. Münakaşada, karşılıklı atışma, üstün gelmeye çalışma, belki birbirini kırma pahasına bildiğinden şaşmama vardır. Ben müzakere anlamındaki “tartışma”dan bahsediyorum. Bunda karşılıklı görüş ve düşünce alış verişi, kendi kusurunu düzeltme, karşısındakini anlama, doğruyu bulma azmi vardır.Ne yapayım, dilimizdeki “tartışma” iki anlama da gelebiliyor.


İşte böyle bir tartışmadan hiç korkmayın, çekinmeyin. Eğer evliliğinizin mutlu ve huzurlu geçmesini istiyorsanız, tartışmaktan korkmayın. Hatta fırsat buldukça tartışın, tartışmaya zaman ayırın. Ancak sorun çözücü ve sonuç alıcı bir tartışmanın kurallarına uyun.


Asıl tartışmamaktan ya da tartışamamaktan korkun.


Eğer eşiniz sessiz ve suskunsa, problem işaretidir. Çünkü, bilgilerini, duygularını, görüp işittiklerini eşiyle paylaşmayan kişinin sorunu var demektir. Eşler mutlaka birbiriyle konuşmalıdır. Peki bütün eşlerin her konuştuğu, her düşündüğü aynı mıdır? Hayır! Mutlaka farklılık vardır. Belki de güzellik bu farklılıklarda gizlidir. Farklı tercihler, farklı zevkler, farklı alışkanlıklar gibi bir dizi farklılıklar, mutlaka tartışma doğurur. “Tartışma”dan kavgayı, kırgınlığı, inadı anlamadığınıza göre, tereddütsüz tartışın.


Eğer evliliğinizin mutlu ve huzurlu geçmesini istiyorsanız, tartışmaktan korkmayın. Hatta fırsat buldukça tartışın, tartışmaya zaman ayırın. Ancak sorun çözücü ve sonuç alıcı bir tartışmanın kurallarına uyun.


Asıl tartışmamaktan ya da tartışamamaktan korkun. Kurallarına uyularak yapılan seviyeli bir tartışma, aile içi geçimsizliklerin en güzel çözümü, mutluluğun zirvesine ulaşmanın da en güzel anahtarıdır.


Tartışma eşlerin birbirini tanımasına, birbirini keşfetmesine sebep olur. Yıllardır evli olduğu halde eşini yeterli tanımayan kimseler vardır. “İnsanlar konuşa konuşa anlaştığına” göre, konuşup tartışmadan birbirinizi tanıyamazsınız.


Tartışmayan eşler, asıl kişiliklerini gizlerler. “Aman kırıcı, üzücü olmayayım” diyen eşler, istek, tercih ve beklentilerini olduğu gibi anlatamazlar. Oysa konuşmanıza olumsuz duygularınızı karıştırmaz, duygusallığınızın dozunu iyi ayarlarsanız, eşinize karşı kendinizi en iyi ifade etmiş olursunuz.

Tartışmanın kurallarına uyun


Sanır mısınız, “mutlu aile”, her şeyi tatlı ve kuzu kuzu halleden, hiç tartışmayan eşlerden meydana gelir?


Bir tarafın diğerinin her dediğine “Evet” demesi, kişiliği özgürce ortaya koyuşun önünde en büyük engeldir. Eşinizin her dediğine “Evet” demeyin. Her şeye lâf olsun diye karşı çıkın demiyorum. Kendinizi serbestçe ifade edin. Kişiliğinizi ortaya koyun. Hoşlandığınız ve hoşlanmadığınız şeyleri açıkça belirtin.Böyle bir davranış, birbirinizi daha iyi tanımanıza sebep olur. İleride daha büyük problemlerin çıkmasını engeller.


Ancak tartışmanın kurallarını iyi belirlemek gerekir.


Tartışma bilhassa geçimsizlik problemini acı bir şekilde yaşayan aileler için gerekli ve önemlidir.Öncelikle tartışmanın zamanını ve mekânını iyi ayarlayın. Seviyeli bir tartışma için dışarıda başbaşa bir şeyler yeyin. Bu bir lokanta veya park olabileceği gibi, bir piknik alanı da olabilir. Kuşkusuz evinizde de yapabilirsiniz. Ancak yer değişikliği olaya daha bir cazibe ve ciddiyet kazandırır. Daha sonra aranızda belirlediğiniz bir süre boyunca tartışmaya başlayın.


Tartışma konularını bir kâğıda veya deftere yazarak daha plânlı ve düzenli olmasını sağlayın. Sonuçları da biriniz özetleyerek deftere kaydetsin. Çünkü bir dahaki tartışma programında anlaştığınız noktaların değerlendirmesini yapacaksınız.


Tartışma esnasında birbirinizi, anlamaya çalışarak sabırla dinleyin. Açıklama amacının dışında sözünü kesip durmayın. Eşiniz konuşurken sadece onu dinleyin. Onu anlamaya çalışın. Yoksa vereceğiniz cevabı düşünmeyin. Çünkü burada kimin galip geleceğini öğrenmek için bir münakaşa yapmıyorsunuz. Söz konusu olan ikinizin de mutluluğu.


Siz birbirinizin can dostusunuz


Tüm zamanlarda yalandan ve farklı aksettirmekten kaçının. Hele böyle bir tartışmada şiddetle kaçının. Her şeyi olduğu gibi ve doğru bir biçimde söyleyin.
Tartışırken korkusuz olun. Eşinize de içinden gelerek konuşması için cesaret verin. Eşiniz sizden korkmasın, sizi sevsin. İkiniz de ortaya attığınız iddiaları delillendirin. Zan, tahmin, varsayımlarla birbinizi üzmeyin.


Tavırlarınız doğru bilgilere dayansın. Eğer dedikodu, yalan, iftira, eksik duyuma dayanarak tartışıyorsanız mahcup olursunuz.Bu tartışmayı küçük bir mahkeme havasında geçirin. Gerekli notları alın. Anlaştığınız konulara uymaya çalışın. Bir dahaki tartışma programında sonuçları gözden geçirin. Ancak bunu kesinlikle çocuklarınızın yanında yapmayın.İlk günlerde çok uzun süren tartışmalar, giderek kısalacak, iyice ortadan kalkmasa da, büyük ölçüde azalacaktır.


Zamanla seviyeli bir tartışmadan en yüksek verimi almayı öğreneceksiniz. Mutluluğunuzu gölgeleyen sorunlar çözülecek, zaten mutluysanız, mutluluğunuzu zirveye taşıyacaksınız.
Unutmamanız gereken tek nokta şu: Siz birbirine iki rakip, iki hasım, iki düşman değil; ortak bir dünyayı paylaşan ve birbirinin mutluğuna çalışan iki can dostusunuz.

Alıntı..
 

nuriye

Well-known member
allah razi olsun kardesim cok güzel bir paylasim emegine saglik büyük bir zevkle okudum evlilik cok önemli bir karar kimse tam anlamiyla karsisindakini asla taniyamaz 19 yillik evliyim esimi yeni yeni taniyorum desem yalan olmaz ama bu önemli degil karsilikli saygi ve sevgi birde anlayis oldumu bence her sey yoluna girecektir...
 
Üst