Lahika Analizi 64: Kastamonu Lahikası 38. Mektubun Başı

kenz-i mahfi

Sorumlu
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ حُرُوفَاتِ الرَّسَاۤئِلِ الَّتِى كَتَبْتُمْ وَتَكْتُبُونَ


Aziz, sıddık kardeşlerim,

Onuncu Şuâ namında yazdığınız Fihristenin ikinci kısmı bana şöyle kuvvetli bir ümit verdi ki: Risale-i Nur, benim gibi âciz ve ihtiyar ve zaif bir biçareye bedel, genç, kuvvetli çok Said’leri içinizde bulmuş ve bulacak. Onun için bundan sonra Risale-i Nur’un tekmil-i izahı ve haşiyelerle beyanı ve ispatı size tevdi edilmiş, tahmin ediyorum. Bir emaresi de şudur ki:

Bu sene çok defa ihtar edilen hakikatleri kaydetmek için teşebbüs ettimse de çalıştırılamadım.

Evet, Risale-i Nur size mükemmel bir mehaz olabilir. Ve ondan erkân-ı imaniyenin her birisine, mesela Kur’ân kelâmullah olduğuna ve i’câzî nüktelerine dair müteferrik risalelerdeki parçalar toplansa veya haşre dair ayrı ayrı burhanlar cem edilse ve hâkezâ, mükemmel bir izah ve bir hâşiye ve bir şerh olabilir. Zannederim ki, hakaik-i âliye-i imaniyeyi tamamıyla Risale-i Nur ihata etmiş; başka yerlerde aramaya lüzum yok. Yalnız bazan izah ve tafsile muhtaç kalmış. Onun için vazifem bitmiş gibi bana geliyor. Sizin vazifeniz devam ediyor. Ve inşaallah vazifeniz şerh ve izahla ve tekmil ve tahşiye ile ve neşir ve tâlimle, belki Yirmi Beşinci ve Otuz İkinci Mektupları telif ile ve Dokuzuncu Şuânın Dokuz Makamını tekmille ve Risale-i Nur’u tanzim ve tertip ve tefsir ve tashihle devam edecek.

Risale-i Nur’un samimî, hâlis şakirtlerinin heyet-i mecmuasının kuvvet-i ihlâsından ve tesanüdünden süzülen ve tezahür eden bir şahs-ı mânevî, size bâki ve muktedir bir kuvvet-i zahrdır, bir rehberdir.

Buradan oraya gelen mektupları, mübareklerin heyeti bir risale şeklinde toplanmasını ve Hüsrev de cüz’î ve hususî bazı cümlelerini ve lüzumsuz bazı fıkralarını tayyetmeyi, Hâfız Ali ve Sabri’ye havale etmiş olduğunu yazıyorsunuz. O, Risaletü’n-Nur hakkında kerametli ve dikkatli ve isabetli ve keskin Hüsrev’in nazarı doğrudur. Bâki bir eserde muvakkat ve cüz’î ve hususî kelimeler tayyedilse daha iyidir.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Kastamonu Lahikası’ndaki bu mektubda Fihrist Risalesi’nden bahsedilmiştir. Fihrist Risalesi Risale-i Nur Külliyatı’ndan Sözler, Mektubat ve Lem’alar’ın her bir bölümü için yazılan izahlı fihristtir. Esasında Fihrist Risalesi 2 müstakil risaledir. Sözler, Mektubat ve 14.Lem’aya kadar olan eserlerin fihristini müellif Bediüzzaman Said Nursi hazırlayarak müstakil bir eser olan 15. Lem’a namıyla neşretmiştir. 16.Lem’adan itibaren kalan kısmı ise talebelerine yazdırmıştır. Talebelerine yazdırdığı bu kısım ise 10. Şua namını almıştır. Aslında 10. Şua Risalesi, Fihrist Risalesi’nin 2. Bölümüdür. Yalnız bu Fihrist Risaleleri kendi müstakil yerlerinde dercedilmeyip kendilerine ait eserlerin sonuna konulmuştur. Lem’aların Fihristinde 15.Lem’adan bahsedilirken; “Risale-i Nur külliyatının Sözler, Mektubat ve On Dördüncü Lem’aya kadar olan kısmının fihristesidir. Her kısmın fihristesi, yani: Sözler kısmının fihristesi Sözler Mecmuası’nda bulunduğundan, Mektubat ve Lem’aların da kendilerine ait fihristeleri o mecmuaların ahirlerine ilhak edildiğinden burada yazılmadı.” denilmiştir.

10. Şua namındaki Fihristenin 2. kısmını has talebelerini yazdırmıştır. 16 ve 24. Lem’ayı Rüştü Efendiye, 17.Lem’ayı Hafız Ali Efendi’ye, 19-20 ve 21.Lem’ayı Hüsrev Altınbaşak’a, 22. Lem’ayı Kuleönlü Küçük Ali Efendi’ye, 23. Lem’ayı Hüseyin Efendi’ye, 25. ve 26. Lem’anın 13. Ricasına kadar olan kısmı Hafız Mustafa Efendi’ye, 14. Rica’dan Münacat Risalesi’ne kadar olan kısmı Hüsrev Altınbaşak Efendi’ye, Münacat Risalesi’ni ise M. Sabri Efendi’ye yazdırmıştır.

Talebelerine yazdırdığı bu kısımlar hakkında Kastamonu Lahikası’nda “Aziz kardeşlerim! Fihrist bakiyesinin telifi size havale edilmişti. Taksim-ül âmâl tarzında yapsanız iyi olur” denilmektedir.

Fihriste Risalesi müstakil 2 risaledir. Sadece Fihrist olarak değil, ayrı risaleler olarak okunması icap etmektedir. Çünkü onlarda hem meselenin çok güzel bir hülasası yazılmış hem de yer yer bazı değerlendirmeler yapılmıştır ki onlar nüshaların asıllarında mevcut değildir. Bu noktadan harika eserlerdir diyebiliriz.

Bilhassa Hüsrev Altınbaşak’ın fihristini yaptığı 20. Lem’ada düştüğü notlar gerçekten harika teşhislerdir.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Eserin müellifi Bediüzzaman Said Nursi "...bundan sonra Risale-i Nur'un tekmil ve izahı ve haşiyelerle beyanı ve isbatı size tevdi' edilmiş tahmin ediyorum" demiştir. Risale-i Nur'un izahı ve haşiyelerle beyanı ve mektubun devamında denilen yaklaşık 10 maddelik hususiyeti has talebeleri için söylemiştir. Yani önüne gelen kişiler bu işi yapmaya ehil değillerdir. Bu mektuptaki yeri geldiğinde analizimizde bu hususa değinilecektir.

Risalelerin "izah ve haşiye ve şerhinin" nasıl olacağı bu mektupta açıkça beyan edilmiştir. Maktubtaki ifade aynen böyle:"Evet, Risale-i Nur size mükemmel bir me'haz olabilir. Ve ondan erkan-ı imaniyenin her birisine, mesela: Kur'an Kelâmullah olduğuna ve i'cazî nüktelerine dair müteferrik Risalelerdeki parçalar toplansa ve Haşre dair ayrı ayrı bürhanlar cem'edilse ve hakezâ... mükemmel bir izah ve bir haşiye ve bir şerh olabilir." denilerek sadakat dairesindeki izah ve şerh ve haşiyenin aslında risalelerdeki müteferrik bahislerin bir araya getirilmesi olduğu anlaşılmaktadır. Nurun sadık talebeleri de zaten böyle anlamışlar ki bu yazılan hususun haricinde bir eser yazmamıştır. Fihrist risalesinin 2. Bölümünü yazan talebelerinden hiç birisi Risaleleri şerh ve izah ve tahşiye namına herhangi bir eser neşretmemiştir. Acaba onlar mı yanlış anlıyorlar yoksa bizin karihamız mı dar? Elbette onların anladığı hususiyet doğrudur. Risalelere kalem karıştırmak diye bir vazife tevdi' edilmemiş olduğuna bu gün hayatta olan talebeleri şahit olduğu gibi bu uğurda hırz-ı can ile hizmet eden sadık talebeleri de şahittir. Sadakat dairesindeki şerh ve izah ve tahşiyeye misal olarak "Tılsımlar Mecmuası, İman ve Küfür Muvazeneleri Hidayet ve Dalalet Mukayeseleri" misal verilebilir. İşte şerh ve izah ve tahşiye sadakat dairesinde bunlardan ibarettir. Fakat bu hususiyeti su-i istimal edip kendi heveslerine göre anlayanlar ise onlar zaten sadakat dairesinden ayrılmışlardır. Onun için Zübeyr Gündüzalp, Risalelerin asliyetini ve aidiyetini kim olursa olsun bozarsa sadakatsizlik etmiş ve su-i niyet sahibi kişiler olduğunu beyan etmiştir.

Bu mektuba dikkat buyuralım. Fihrist Risalesi'ndeki kısımları yazan sadık talebeleri niçin hiç birisi risaleleri izah ve şerh eden eserler yazmamıştır. Halbuki vazifeyi müellif onlara tevdi' etmiştir. Demek ki bu zatların anladığı bir hakikat var. Bu hakikatin cevabı ise yine bu mektubun içinde saklı.
 
Üst