Yirmi Yedinci Sözün Zeyli Sahâbeler hakkındadır

yunus44

Active member
Mevlânâ Câmî'nin dediği gibi derim:
Yâ Resulallah, nasıl olur ki Ashab-ı Kehfin köpeği
Senin Ashabınla beraber Cennete girsin?
O Cennette, ben Cehennemde-revâ mıdır bu?
O Kehf Ashabının köpeği, ben senin Ashabının..._________________________________________________Evet burda ashabın köpeği olmak isteniyor.
yani onların izinden giden, onlara sadık,
köpek gibi izlerini süren, onları takip eden...
;)
ve sırası geldiğinde onları savunmak adına hırlayıp dişlerini gösteren biri olmak isteniyor.
Burda çok hakikatler ifade ediliyor.
Yoksa şiir olsun diye ve sadece tevazu için yazılmamıştır.
NOT:Üstad alıntı yapmaz.Bazılarından alması bir hikmeti vardır. diye düşünüyorum
 

yunus44

Active member
Yirmi Yedinci Sözün Zeyli-Sahâbeler hakkındadır

Sual ediyor sunuz: Bazı rivaye tlerde vardır ki, "Bid'aların revacı hengâmında ehl-i iman ve takvâdan bir kısım suleha, Sahâbe derece sinde veya daha ziyade efdal olabil ir" diye rivaye tler vardır.

Elcevap:.................o rivayetlerin sahih kısmı fazilet-i cüz'iye hakkındadır.Çünkü cüz'î fazilette ve hususî bir kemalde, mercuh, râcihe terecc uh edebilir.
_________________________________________________Cevap taki bu iki cümleyi risale-i nurun başka bir yerinden alıntı ile izah edecez.
........
Bu hakikati bir misalle izah edelim:
Meselâ, gayet zengin bir zâtın irsiyetinden, evlâtlarının birine yirmi batman gümüş ile dört batman altın veriliyor.
Diğerine beş batman gümüş ile beş batman altın veriliyor.
Öbürüne de üç batman gümüş ile beş batman altın verilse, elbette âhirdeki ikisi çendan kemiyeten az alıyorlar, fakat keyfiyeten ziyade alıyorlar.
İşte, bu misal gibi,
Şeyheynin veraset-i nübüvvet ve tesis-i ahkâm-ı risaletinde tecellî eden hakikat-i akrebiyet-i İlâhiye altınından hisselerinin az bir fazlalığı,

kemâlât-ı şahsiye ve velâyet cevherinden neş'et eden kurbiyet-i İlâhiyenin ve kemâlât-ı velâyetin ve kurbiyetin çoğuna galip gelir.
Muvazenede bu noktaları nazara almak gerektir (4.lema)
..........
Bu izahıda izah edecek olursak:son ikisi sayısal olarak adetleri az olabilir.ama kıymeti fazladır.
Aynen öylede bizim ibadetimiz fazla olabilir.Ama onlar islamın temelini attıklarından bizim o temel üstüne kurulmuş, binanın duvarlarını isterseniz altınla süsleyin fark etmez.
Temeldeki bir taş kadar önemli olamaz.Temeldeki bir taşı çeksen bina yıkılır. Ama duvarlarındaki altınların o binanın ayakta kalması için onlara nisbeten bir kıymeti olmayacaktır.
_________________________________________________Tevrat taki bahis ise şöyledir.
Hem Sûre-i Feth'in âhirinde 18 Onların Tevrat'taki vasıfları budur." Fetih Sûresi, 48:29.
hükmünü tasdiken,
Tevrat'ta Fâran Dağlarından zuhur eden Peygamberin Sahabeleri hakkında şu âyet var:

"Kudsîlerin bayrakları beraberindedir. Ve onun sağındadır."19Halebî, es-Sîretü'l-Halebiye, 1:348; Nebhânî, Hüccetüllah ale'l-Âlemîn, 113.

"Kudsîler" namıyla tavsif eder. Yani, "Onun Sahabeleri kudsî, salih evliyalardır."
 
Yirmi Yedinci Sözün Zeyli-Sahâbeler hakkındadır

(YUNUS 44) ASHABIN KÖPEĞİ HAKKINDAKİ YORUMA CEVAP:

Değerli kardeşim Yunus,

Yaptığınız yorum islam kültürüne paralel değildir.Çünkü velayet kudsidir.Bahsi geçen mısralar velayet
sahibi kişiye aittir ve Üstadımız tarafından risalelere konulmuştur.Burada edebi bir sanat vardır.Bir köpeğin makamı ve kıymeti insanın makamından ne kadar düşükse benim makamımda kıymetimde ashabından yanında o kadar düşüktür deniyor.Yani -yüzbin defa haşa- köpekle hayvanla bir tutulmak yoktur.Yazdığınız gibi "Evet burda ashabın köpeği olmak isteni yor.
yani onların izinde n giden, onlara sadık,
köpek gibi izleri ni süren, onları takip eden.. .

ve sırası geldiğinde onları savunm ak adına hırlayıp dişlerini gösteren biri olmak isteni yor.
Burda çok hakika tler ifade ediliy or.
" bir mesele çok yüzeysel kalmaktadır.
 

yunus44

Active member
Yirmi Yedinci Sözün Zeyli-Sahâbeler hakkındadır

Evet yüzeysel kalmayalım beraber derinliklerine inelim inşallah.
Burada edebi bir sanat vardır.Yoksa haşa biz o zat için bir sözümüz olmadı olamaz.Konumuzla ilgili yorumlarınızı bekliyorum zafer kardeş.
..............
Onunla beraber olanlar da kâfirlere karşı şiddetli, kendi aralarında ise pek merhametlidirler. Sen onların rükû ve secde ettiklerini görürsün. Onlar Allah'ın lûtfunu ve rızasını ararlar. Yüzlerinde ise secde izi vardır. Onların Tevrat'taki vasıfları budur.

İncil'deki vasıfları ise şöyledir: Onlar filizini çıkarmış, sonra git gide kuvvet bulmuş, kalınlaşmış ve gövdesi üzerinde yükselmiş bir ekine benzer ki, ekincilerin pek hoşuna gider. Allah'ın onları böylece çoğaltıp kuvvetlendirmesi, kâfirleri öfkeye boğmak içindir. Onlardan iman eden ve güzel işler yapanlara Allah mağfiret ve büyük bir mükâfat vaad etmiştir." Fetih Sûresi, 48:27-29.
_________________________________________________Evet, İncil'de, âhirzamanda gelecek Peygamberin (a.s.m.) vasfında
Onun demirden bir asâsı, yani kılıcı olacak ve onunla savaşacak. Ümmeti de onun gibi olacak." Nebhânî, Hüccetüllah ale'l-Âlemîn, 99, 114. gibi âyetler var.
Yani, Hazret-i İsâ (a.s.) gibi kılıçsız değil, belki sahibüsseyf bir Peygamber gelecek, cihada memur olacak ve onun Sahabeleri dahi kılıçlı ve cihada memur olacaklardır. O kadîb-i hadid sahibi, Reis-i Âlem olacak.
Çünkü, İncil'in bir yerinde der: "Ben gidiyorum, tâ Âlemin Reisi (a.s.m.) gelsin." Yani, Âlemin Reisi geliyor.
7.lema(sure-i fetih'in tefsiri)
 
Yirmi Yedinci Sözün Zeyli-Sahâbeler hakkındadır

SAHABE
Dr. Mehmet Efendioğlu


Sahâbî Kimdir?


Arapça bir kelime olan sahâbî, lügat anlamı itibarıyla dost ve arkadaş demektir. Terim olarak ise “Hz. Peygamber’i gören, ona iman edip kendisiyle birlikte hareket eden ve bu inancını koruyarak vefat eden kimse” manasında kullanılır. Çoğulu “sahâbe” ve “ashâb” şeklinde gelmektedir.
Buna göre, Hz. Peygamber’e ilk vahyin geliş tarihi olan milâdî 6 Ağustos 610 tarihi ile vefat yılı olan hicrî 12 Rebîu’l-evvel 11 (milâdî 7 Haziran 632) tarihleri arasında geçen yaklaşık 23 senelik peygamberlik süresi içerisinde hayatta bulunmuş, onu görmüş, kendisine inanmış ve müslüman olarak vefat etmiş olan kimse sahâbîdir.
Bu tarihler arasında hayatta bulunmamış, hayatta bulunsa bile Hz. Peygamber’e gelip görüşmek suretiyle iman etmemiş veya iman ettiği halde sonradan dinden çıkmış kimseler sahâbî değildirler. Hz. Peygamber’i rüyada görmekle de sahâbî olunmaz.

Sahâbenin Değeri

Sahâbîler yüksek bir makama ve eşsiz bir şerefe sahiptirler. Ancak hemen belirtelim ki, onların sahip olduğu bu makam ve şeref kendilerine bir lütuf olarak verilmiş değildir. Ashâb, İslâm’ı din olarak seçtikleri ilk andan itibaren Hz. Peygamber’e sonsuz bir inançla bağlanmışlar, kabul ettikleri yeni dinin gereklerini tam bir teslimiyetle yerine getirmişlerdir. Farklı zamanlarda iman etmiş olsalar dahi onlar hayatlarının büyük bir kısmını Allah Resûlü’nün yanında geçirmişler, aldığı kararlarda onunla birlikte hareket etmişler, İslâm’ın yücelmesi ve bütün insanlara ulaşması uğruna büyük fedakârlıklarda bulunmuşlardır. Onları bu yeni dine girmeye zorlayan ve onu yaşamaya sevk eden her hangi bir korku, bir tehdit veya bir baskı da yoktu. Aksine görevlerini seve seve ifa ederlerken İslâm’ın karşısında yer alan çevreler tarafından tehdit edilenler, işkenceye maruz kalanlar, ölümle karşılaşanlar, evlerini, mallarını ve yurtlarını terk edip başka yerlere göç etmek zorunda kalanlar, bundan da ötesi şehid edilenler olmuş, ancak inancından ve Allah ile Resûlüne olan bağlıl‎ığından vaz geçen olmamıştır. Bütün bunlar gösterir ki ashâb, sahip oldukları üstün meziyeti ve ayrıcalığı, gösterdikleri teslimiyet, yaptıkları fedakârlıklar ve sergiledikleri örnek davranışları sayesinde elde etmişlerdir.
Bu fedakârlıkları ve örnek davranışları sebebiyle Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerîm’in bir çok âyetinde sahâbeden övgü ile bahsetmektedir. Özetle söylemek gerekirse, Kur’an ashâbın her konuda örnek bir topluluk olduklarını haber vermiş, Allah ve Resûlüne iman edip tam teslimiyet gösterdiklerini ve büyük ecir kazandıklarını bildirmiş, Allah’ın kendilerinden, kendilerinin de Allah’tan razı olduklarını ve kendileri için ebedî olarak kalacakları cennetler hazırlandığını söylemiştir. Kendilerine af, mağfiret ve büyük mükâfât va’d edilen bu seçkin neslin Allah ve Resûlüne yardım eden sadık mü’minler olduklarını, ihtiyaç içinde bulunmalarına rağmen müslüman kardeşlerini kendilerine tercih ettiklerini ve kurtuluşu hak ettiklerini, afvedildiklerini, ayrıca gerçek mü’minler olmaları sebebiyle bağışlanacaklarını haber vermekte, böylece sahip oldukları üstün değere işaret etmektedir.
Hz. Peygamber de ömrünü birlikte geçirdiği bu fedakâr insanlardan bahsederken kendilerini insanlık tarihinin en hayırlı nesli, ümmetin en iyileri, cehennem ateşinin yakmayacağı kimseler ve cennetlikler olarak tanıtmış, ayrıca müslümanların onlara güzel muamelede bulunmalarını, iyi davranmalarını, haklarında ileri geri konuşmamalarını ve kendilerine karşı saygısızca davranışlarda bulunmaktan uzak durmalarını istemiştir.
 
Üst