namaza başlarken birde böyle düşünün

SaYa

Well-known member


Namaza başlarken abdest alırsın

abdest alırken düşün ki ölmüşsün ve seni yıkıyorlar

yani guslunu aldırıyorlar

ölmüşsün sen

sonra abdest alıp namaza duruyorsun namaza gidiyorsun

bunu şöyle düşün

düşün ki öldün sana guslunu aldırdılar ve gömdüler

sonra melekler geldi

ve seni aldılar kabirden

ALLAH ın huzuruna çıkarmak için

iki melek yanında

ve mahkeme-i kubraya getiriyorlar

oraya girince huzura durunca

ALLAH ın azameti karşısında tekbir getiriyorsun

ALLAH en büyüktür diyorsun

namaza başlama tekbiri yani

onun azameti karşısında bu agzından dökülüyor

sonra ona hürmet olarak ellerini önünde bağlıyor

el pence duruyorsun

başın önünde

bakamıyorsun ona

bu arada

tüm herkes orda

dünyaya gelip gitmiş herkes

bütün insanlar

annen baban, ailen

akrabaların

komşuların

dostalrın

arkadaşların

seni tanıyan tanımayan herkes orda

huzurda

melekler orda

ALLAH orda

bütün insanlık orda

tüm insanlar

ve sen huzurdasın

iki melek ALLAH ın emri ile senin defterini çıkarıp okumaya başlıyor

dünyada yaptıklarını yapmadıklarını

gizlediklerini

günahlarını

ayıplarını

suçlarını

her şeyi okumaya başlıyro

bütün insanlar bunu duyuyor

annen baban akrabaların, komşuların, arkadaşların hhepsi sana bakıyor

sen kahroluyorsun

utanıyorsun

çünkü herşey ortaya döküloyr

her şey açıklanıyor

her şeyini öğreniyor insanlar

gizlediklerini

günahlarını

yaptıklarını

ölüyorsun

kahroluyorsun

ağlamaya başlıyorsun

ve dayanamıyorsun artık

yüzünü gizlemek için eğiliyorsun

rükuya gidiyorsun yani

yüzünü gizliyorsun kimse görmesin seni diye

melekler kalk diyor ve dinle

bunlar senin yaptıkların diyor

sen ister istemez kalkıyorsun

ve tekrar okunmaya başlanıyor yaptıkların

artık ayakta kalacak mecalin kalmıyor

tanıdıklarının yüzüne bakamıyorsun

en önemlisi de ALLAH ın karşısında dayanamıyorsun

ve kendini yere atıyorsun

secdeye

yüzünü gizliyorsun

ellerinin arasına alıyorsun

ve ağlıyorsun

kimsenin görmesini istemiyorsun seni

yüzünü yere atıyrosun

melekler yine dürtüyorlar seni

kalk diyrolar doğrul

yüzünü kaldırıyorsun ama doğrulamıyorsun

o mecali bulamıyorsun kendinde

yine okunmaya başlayınca yine atıyorsun kendini secdeye

yüzünü yine gizliyorsun

kahrolup duruyorsun

melekler bu kez seni zorla ayağa kaldırıyorlar

ve dinle diyorlar

her rekatta böyle düşünün arkadaşlar.."
ALINTI




 

Katregül

Member
nuruvuslat ' Alıntı:
Farklı bi yaklaşım, Allah razı olsun..


BU YAKLAŞIM NASIL NURUVUSLAT ABİ

Allahu Ekber” diyerek ellerini omuz veya kulak hizasına getiren Mü’min, bütün dünyayı ellerinin tersiyle itmiş, geride bırakmış ve önüne kendisini Allah’ın huzuruna taşıyacak yüksek ufukları almıştır.

İftitah tekbiriyle Allah’ın dergâhına kabul edilmiştir. İftitah tekbiriyle dünya ve dünyadaki bütün sevdiklerini bir tarafa bırakmış, bütün sevdiklerini kendisine ikram eden İlâhî kapıya yönelmiştir.


Sonra ellerini hemen bağlayışı, Allah’ın huzuruna kabul edilişinin işaretidir. Bir büyüğün huzurunda ayakta iseniz, elleriniz başka nasıl tevazu rengine bürünürdü ki?

Mü’min kıyamdadır. Elleri, O’nun Ulûhiyeti önünde kenetlenmiştir. O’na hamd ve şükür ifadelerinin en muteberi ve en makbule geçeniyle hamd ü senada bulunduktan sonra, artık dünya-âhiret kendisine lâzım olacak can damarı dileğini zikredecektir ama, önce bir beyan ve taahhütte bulunur: “Allah’ım! Yalnız Sana ibadet ederiz ve yalnız Senden yardım dileriz!”


Zaman durmuştur bu dakikada. Mü’min, Rabbi ile baş başadır. Rabbi ona; “Ey kulum! Dile benden ne dilersen!” demiş gibidir. Kul, Rabbine biraz daha yaklaşır. Sesine biraz daha ıztırap yükler; gözlerini secde mahalline diker, mahzunlaştırır; tazarrû ile niyazına başlar: “Bize Sırat-ı Müstakîm üzere hidayet ver Rabbim! Bizi, Sana ulaştıran doğru yola ilet!

Mü’minin, vahiyle kendisine tebliğ edilmiş kıyamdaki bu beyan, tezekkür, taahhüt ve duâsı onu tek başına Mi’raca yükselt
ecek kadar nezihtir, yücedir, makbûle şâyandır. Ama Mü’min buradan rükûa gider; Rabbinin huzurunda iki büklüm eğilir. Kıyamdaki istekleri, onun, Rabbinin önünde rükû ve secdeye gitmesini gerektirmiştir çünkü. Bu, ulvî beyanlar ve davranışlarla doğrulanmalıdır. Secdeye bu düşüncelerle gider. Ellerini, yüzünü, ayaklarını yer hizasında, aynı hedefte birleştirir. Rabbi önünde mahviyet ve tevazuu, onu toprak gibi arındırır, yüceltir; secdeye alnını koydukça kalbi günahlardan arınır.
 

GuLSerbeti

Well-known member
Allah razi olsun, Namazi hakkiyla kilanlardan eylesin ins..
Gunahlarin aciklanacagi o gunde Rabbimiz El-Settar ismiyle ayiplarimizi ortsun, El-Rahim ismiyle merhamet etsin, El-Gafur ismiyle Bagislasin insaAllah...amin.
 

SaYa

Well-known member
GuLSerbeti ' Alıntı:
Allah razi olsun, Namazi hakkiyla kilanlardan eylesin ins..
Gunahlarin aciklanacagi o gunde Rabbimiz El-Settar ismiyle ayiplarimizi ortsun, El-Rahim ismiyle merhamet etsin, El-Gafur ismiyle Bagislasin insaAllah...amin.

aminnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnnn
 

Huseyni

Müdavim
Katregül ' Alıntı:
BU YAKLAŞIM NASIL NURUVUSLAT ABİ

Allahu Ekber” diyerek ellerini omuz veya kulak hizasına getiren Mü’min, bütün dünyayı ellerinin tersiyle itmiş, geride bırakmış ve önüne kendisini Allah’ın huzuruna taşıyacak yüksek ufukları almıştır.

İftitah tekbiriyle Allah’ın dergâhına kabul edilmiştir. İftitah tekbiriyle dünya ve dünyadaki bütün sevdiklerini bir tarafa bırakmış, bütün sevdiklerini kendisine ikram eden İlâhî kapıya yönelmiştir.


Sonra ellerini hemen bağlayışı, Allah’ın huzuruna kabul edilişinin işaretidir. Bir büyüğün huzurunda ayakta iseniz, elleriniz başka nasıl tevazu rengine bürünürdü ki?

Mü’min kıyamdadır. Elleri, O’nun Ulûhiyeti önünde kenetlenmiştir. O’na hamd ve şükür ifadelerinin en muteberi ve en makbule geçeniyle hamd ü senada bulunduktan sonra, artık dünya-âhiret kendisine lâzım olacak can damarı dileğini zikredecektir ama, önce bir beyan ve taahhütte bulunur: “Allah’ım! Yalnız Sana ibadet ederiz ve yalnız Senden yardım dileriz!”


Zaman durmuştur bu dakikada. Mü’min, Rabbi ile baş başadır. Rabbi ona; “Ey kulum! Dile benden ne dilersen!” demiş gibidir. Kul, Rabbine biraz daha yaklaşır. Sesine biraz daha ıztırap yükler; gözlerini secde mahalline diker, mahzunlaştırır; tazarrû ile niyazına başlar: “Bize Sırat-ı Müstakîm üzere hidayet ver Rabbim! Bizi, Sana ulaştıran doğru yola ilet!

Mü’minin, vahiyle kendisine tebliğ edilmiş kıyamdaki bu beyan, tezekkür, taahhüt ve duâsı onu tek başına Mi’raca yükselt
ecek kadar nezihtir, yücedir, makbûle şâyandır. Ama Mü’min buradan rükûa gider; Rabbinin huzurunda iki büklüm eğilir. Kıyamdaki istekleri, onun, Rabbinin önünde rükû ve secdeye gitmesini gerektirmiştir çünkü. Bu, ulvî beyanlar ve davranışlarla doğrulanmalıdır. Secdeye bu düşüncelerle gider. Ellerini, yüzünü, ayaklarını yer hizasında, aynı hedefte birleştirir. Rabbi önünde mahviyet ve tevazuu, onu toprak gibi arındırır, yüceltir; secdeye alnını koydukça kalbi günahlardan arınır.

Söliyecek söz bulamıyorum, bu da harika. Allah cc. vaktini zayi etmeyenlerden ebeden razı olsun.
 
Üst