Bediüzzaman Hazretleri'ni Anlamanın Düğüm Noktası

istiðna

Active member
Said Nursi Hazretleri hakkında yazılan yazılarda ve tanıtımlarda pek nazara verilmeyen devre, 1922 yılı sonunda Ankara’ya gitmesi ve orada karşılaştığı manzaradır.Üstad Hazretlerinin hizmet hayatının düğümünü teşkil eden ve Hadislerde haber verilen müsbet ve menfi şahısların mücadelelerini ortaya koyan bu devre iyi bilinmelidir ki, hatlar iyice ayrılsın ve hak ve batıl tefrik edilebilsin. Yine Tarihçe’den bu devreyi anlatan bahis herşeyi apaçık ortaya koyuyor:

«Bediüzzaman İlâhî kudretin tecellisiyle ve ihsa­nıyla, böyle en elzem bir vakitte, dine revaç verebilecek bir te­şekkülün zuhuru dolayısıyla ve kendisi de beraber çalış­mak ümidiyle Ankara’ya gelmişti. Avn-i İlâhî ve mucize-i Peygamberî ile düşman taarruz­larını def’eden ve milletin idaresinin başına geçen yeni Hükûmet-i Cumhuriyede, doğrudan doğruya Kur’an’a is­ti­nad eden ve Âlem-i İslâm’ın vahdetini nokta-i istinad yapacak ve İslâmiyet’in hakikatında mevcud kuvve-i ulviye ile maddî ve manevî medeniyeti mey­dana getirecek bir niyet ve gayeyi bulun­durmak ve aşı­lamak üzere mecliste çalışıyordu.

Fakat pek kuvvetli mâniler karşısına çıktı. Âlem-i İslâm’ı alâkadar eden ve bin üçyüz yıllık ümmetin, deh­şetli tehlikesinden istiaze ettiği (Allah’a sığındığı) bir za­manı ve fitneyi ateşlendire­ceklerin kimler olduğunu an­lamış bulunuyordu.

Bir gün riyaset odasında, M. Kemal Paşa ile iki saat kadar konuştular. İslâm ve Türk düşman­larının arasında nam kazanmak eme­liyle, Şeair-i İslâmiyeyi tahrib etmenin, bu millet ve va­tan ve Âlem-i İslâm hakkında büyük zarar tevlid edece­ğini eğer bir in­kılâb yapmak icab ediyorsa, doğ­rudan doğruya İslâmiyet’e mü­teveccihen Kur’an’ın kudsî kanun-u esas­îsi noktasından yapmak lâzım geldiği mealinde ihtar­larda bu­lunur.» (Tarihçe-i Hayat sh: 145)

«M. Kemal Paşa itiraz ile, içindeki niyet ve hâlet-i ruhiyesini ifade ile, Bediüzzaman’ı kendine çekmek ve nü­fuzundan istifade etmek ister. Ve Bediüzzaman’a meb’us­luk, hem Darülhikmet’teki eski vazife­sini, hem Şark’ta Şeyh Sünusî’nin yerine vaiz-i umumî, hem bir köşk tah­sisi gibi teklifler ya­par.

Bediüzzaman, rivayetlerde gelen eşhas-ı âhirza­mana ait haberlerin mühim bir kısmını ve hürriyetten evvel İstanbul’da te’vilini söyle­diği Hadîslerin ihbar et­tiği âhirzamanın deh­şetli şahıslarının Âlem-i İslâm ve in­saniyette zuhur ettiğini görür. Ve yine gelen rivayet­lerden, on­lara karşı çıkacak ve mukabele edecek olan Hizb-ül-Kur’an hak­kında,

“O zamana yetiştiğiniz zaman, Siyaset cânibiyle on­lara galebe edilmez ancak manevî kılınç hükmünde i’­caz-ı Kur’an’ın nur­larıyla mukabele edilebilir.” (Müslim 2937. hadis ve ibn-i Mace 4077. hadîste (hacîc) ifadesi, “hasmını hücccetle yenen” mânâsında tefsir edilir.)

tavsi­yesine müra­atla, Ankara’da teşrik-i mesai edemiyeceği için, kendi­sine tevdi edilmek istenen mebusluk, Dar-ül Hikmet-il İslâmiye gibi Diyanet’teki azalığı, hem Vilayat-ı Şarkiye vaiz-i umumîliği tekliflerini kabul etmez. Kendisini fik­rinden vazgeçirmek için çalı­şan ve Ankara’dan ayrıl­mamasını rica için istasyona kadar gelen bir kısım me­busların da arzularına uyamıyacağını bildirerek Ankara’dan ayrılır, Van’a gider.» (Tarihçe-i Hayat sh: 147)
 
Üst