ABDULLAH4
Forum Yöneticisi
.
Bismillahirrahmanirrahim.
Esselamün aleyküm ve rahmetullahi ve berakatühü ebeden daimen.
Bu haftaki Lahika Analizi dersimize Asâ-yı Mûsâ’ Dördüncü Mesele,den devam ediyoruz insallah. Anladiklarinizi paylasarak katilimlarinizi bekliyoruz kardesler.
Dördüncü Mes'ele
[NOT]Dördüncü MeseleYine Gençlik Rehberinde izahı var Bir zaman bana hizmet eden kardeşlerim tarafından sual edildi ki:
“Küre-i arzı herc ü merce getiren ve İslâm mukadderatıyla alâkadar olan bu dehşetli Harb-i Umumîden elli gündür (şimdi yedi seneden geçti aynı hâl) [SUP]1[/SUP] hiç sormuyorsun ve merak etmiyorsun. Halbuki bir kısım mütedeyyin ve âlim insanlar, cemaati ve camii bırakıp radyo dinlemeye koşuyorlar. Acaba bundan daha büyük bir hâdise mi var? Veya onunla meşgul olmanın zararı mı var?” dediler.
Cevaben dedim ki:
Ömür sermayesi pek azdır; lüzumlu işler pek çoktur. Birbiri içinde mütedâhil dâireler gibi, her insanın kalb ve mide dairesinden ve ceset ve hane dairesinden, mahalle ve şehir dairesinden ve vatan ve memleket dairesinden ve küre-i arz ve nev-i beşer dairesinden tut, tâ zîhayat ve dünya dairesine kadar, birbiri içinde daireler var. Herbir dairede, herbir insanın bir nevi vazifesi bulunabilir. Fakat en küçük dairede en büyük ve ehemmiyetli ve daimi vazife var. Ve en büyük dâirede en küçük ve muvakkat arasıra vazife bulunabilir. Bu kıyasla, küçüklük ve büyüklük makûsen mütenasip vazifeler bulunabilir.
Fakat büyük dairenin câzibedarlığı cihetiyle küçük dairedeki lüzumlu ve ehemmiyetli hizmeti bıraktırıp lüzumsuz, mâlâyani ve âfâkî işlerle meşgul eder. Sermaye-i hayatını boş yerde imha eder. O kıymettar ömrünü kıymetsiz şeylerde öldürür. Ve bazen bu harp boğuşmalarını merakla takip eden, bir tarafa kalben taraftar olur. Onun zulümlerini hoş görür, zulmüne şerik olur.
Birinci noktaya cevap ise: Evet, bu Cihan Harbinden daha büyük bir hâdise ve bu zemin yüzündeki hâkimiyet-i âmme dâvâsından daha ehemmiyetli bir dâvâ, herkesin ve bilhassa Müslümanların başına öyle bir hâdise ve öyle bir dâvâ açılmış ki, her adam, eğer Alman ve İngiliz kadar kuvveti ve serveti olsa ve aklı da varsa, o tek dâvâyı kazanmak için bilâtereddüt sarf edecek.
İşte, o dâvâ ise, yüz bin meşâhir-i insaniyenin ve hadsiz nev-i beşerin yıldızları ve mürşidlerinin müttefikan, Kâinat Sahibinin ve Mutasarrıfının binler vaad ve ahdlerine istinaden haber verdikleri ve bir kısmı gözleriyle gördükleri şu ki: [/NOT]
Bu risaleyle ilgili sorular
Dördüncü Mes'ele
[BILGI]Bismillahirrahmanirrahim.
Esselamün aleyküm ve rahmetullahi ve berakatühü ebeden daimen.
Bu haftaki Lahika Analizi dersimize Asâ-yı Mûsâ’ Dördüncü Mesele,den devam ediyoruz insallah. Anladiklarinizi paylasarak katilimlarinizi bekliyoruz kardesler.
Dördüncü Mes'ele
[NOT]Dördüncü MeseleYine Gençlik Rehberinde izahı var Bir zaman bana hizmet eden kardeşlerim tarafından sual edildi ki:
“Küre-i arzı herc ü merce getiren ve İslâm mukadderatıyla alâkadar olan bu dehşetli Harb-i Umumîden elli gündür (şimdi yedi seneden geçti aynı hâl) [SUP]1[/SUP] hiç sormuyorsun ve merak etmiyorsun. Halbuki bir kısım mütedeyyin ve âlim insanlar, cemaati ve camii bırakıp radyo dinlemeye koşuyorlar. Acaba bundan daha büyük bir hâdise mi var? Veya onunla meşgul olmanın zararı mı var?” dediler.
Cevaben dedim ki:
Ömür sermayesi pek azdır; lüzumlu işler pek çoktur. Birbiri içinde mütedâhil dâireler gibi, her insanın kalb ve mide dairesinden ve ceset ve hane dairesinden, mahalle ve şehir dairesinden ve vatan ve memleket dairesinden ve küre-i arz ve nev-i beşer dairesinden tut, tâ zîhayat ve dünya dairesine kadar, birbiri içinde daireler var. Herbir dairede, herbir insanın bir nevi vazifesi bulunabilir. Fakat en küçük dairede en büyük ve ehemmiyetli ve daimi vazife var. Ve en büyük dâirede en küçük ve muvakkat arasıra vazife bulunabilir. Bu kıyasla, küçüklük ve büyüklük makûsen mütenasip vazifeler bulunabilir.
Fakat büyük dairenin câzibedarlığı cihetiyle küçük dairedeki lüzumlu ve ehemmiyetli hizmeti bıraktırıp lüzumsuz, mâlâyani ve âfâkî işlerle meşgul eder. Sermaye-i hayatını boş yerde imha eder. O kıymettar ömrünü kıymetsiz şeylerde öldürür. Ve bazen bu harp boğuşmalarını merakla takip eden, bir tarafa kalben taraftar olur. Onun zulümlerini hoş görür, zulmüne şerik olur.
Birinci noktaya cevap ise: Evet, bu Cihan Harbinden daha büyük bir hâdise ve bu zemin yüzündeki hâkimiyet-i âmme dâvâsından daha ehemmiyetli bir dâvâ, herkesin ve bilhassa Müslümanların başına öyle bir hâdise ve öyle bir dâvâ açılmış ki, her adam, eğer Alman ve İngiliz kadar kuvveti ve serveti olsa ve aklı da varsa, o tek dâvâyı kazanmak için bilâtereddüt sarf edecek.
İşte, o dâvâ ise, yüz bin meşâhir-i insaniyenin ve hadsiz nev-i beşerin yıldızları ve mürşidlerinin müttefikan, Kâinat Sahibinin ve Mutasarrıfının binler vaad ve ahdlerine istinaden haber verdikleri ve bir kısmı gözleriyle gördükleri şu ki: [/NOT]
Bu risaleyle ilgili sorular
Dördüncü Mes'ele
Herbir dairede, herbir insanın bir nevi vazifesi bulunabilir. Fakat en küçük dairede en büyük ve ehemmiyetli ve daimi vazife var. Ve en büyük dâirede en küçük ve muvakkat arasıra vazife bulunabilir. İzah eder misiniz?
Üstadımız; "Kırk vefiyattan birkaç tanesinin kazandığı, diğerlerinin kaybettiğini" söylüyor, burayı nasıl anlamalıyız?
Kırk Vefiyattan Birkaçı Kurtulmuş, İfadesini Nasıl Anlamalıyız?
Kırk Vefiyattan Bir İkisinin Kurtulması Ne Demektir?
"Kalbinde zerre miktar imanı bulunan cennete girecektir." mealindeki hadis ile "kırk vefiyattan birkaç kişinin kurtulmasını" -hem de cami cemaatı olmasına rağmen- nasıl tevfik edebiliriz?
"Hattâ bir ehl-i keşif ve tahkik, bir yerde kırk vefiyattan yalnız birkaç tanesi kazandığını sekeratta müşahede etmiş; ötekiler kaybetmişler." cümlesini nasıl anlamalıyız, bunlar cami cemaati miydi?
"Küre-i arzı herc ü merce getiren ve İslâm mukadderatıyla alâkadar olan bu dehşetli Harb-i Umumîden hiç sormuyorsun ve merak etmiyorsun... Ömür sermayesi pek azdır; lüzumlu işler pek çoktur..." On Birinci Şua Dördüncü Mesele'yi izah eder misiniz?
İkinci dünya savaşı sırasında müminlerin radyodan savaşı takib etmesi Üstad neden gereksiz görmüştür? Bunun gibi şimdi de dünyadaki hadiselerle ilgilenmek yanlış mı?
"İşte o dâvâyı kazandıracak olan hizmetleri ve yüzde doksanına o dâvâyı kaybettirmeyen harika bir dâvâ vekilini o işte çalıştıran vazifeleri bırakıp,.." Burada verilen yüzde, Nur talebeleri içinden mi, yoksa Müslümanlar arasından mı?
Dindar insanlar, bilhassa Nur Talebeleri siyasete girip hizmet etmemeli mi?
On Birinci Şua'nın (Meyve Risalesi) Dördüncü Mesele'sini anlayacağımız bir şekilde izah eder misiniz?
Risalelerde siyasi ve sosyal meselelerden uzak durmamız tavsiye ediliyor. Bu geçmişe ait bir durum mudur, her zaman mı geçerlidir? Arkadaşlarla siyasi meseleleri sık sık konuşuyoruz, gündemi takip ediyorum, ama epey de kafam karıştı, ne dersiniz?..
"Ve bu asırda, maddiyyunluk tâunuyla çoklar o dâvâsını kaybediyor. Hattâ bir ehl-i keşif ve tahkik, bir yerde kırk vefiyattan yalnız birkaç tanesi kazandığını sekeratta müşahede etmiş; ötekiler kaybetmişler." kaynaklarla açıklar mısınız?
Kırk kişiden bir kişinin imanlı gitmesi şu zamanda da geçerli midir? Hâlâ namaz kılan dindar insan dediğimiz insanlarda öyle davranış ve konuşmalar duyuyoruz, görüyoruz ki, dehşette kalıyoruz...
"İslâm mukadderatıyla alâkadar olan bu dehşetli harb-i umumîden,.." ifadesini nasıl anlayacağız; neden İkinci Dünya Savaşı İslam mukadderatıyla alakadardır?
Kırk kişiden bir kaç kişinin kurtulduğu yazılıyor Risalelerde. Ancak başka bir yerde de "Bu zamanda büyük günahları terk eden ve farzları yapan kurtulur." deniyor; tezat yok mu?
[/BILGI]
Son düzenleme: