Erkekler de Yuvalarına Dönmeli!

hasret

Well-known member
Dindar bir hanım yazar, birkaç zaman önce, erkeklerin, özellikle de dindar erkeklerin, hayatın kenarında kaldığını yazmıştı. Yeteneklerini geliştirmek için çeşitli kurslara giden, dil öğrenmeye çalışan, kitap okuyan, dinî konulara daha çok hassasiyet gösteren, kısacası gelişme yolunda çaba sarfeden genelde kadınlardı. Yani, erkekler değildi. Haksız bir genelleme mi olur, bilinmez; ama bu tahlile göre erkekler hayatı ıskalıyordu.

Bugün, erkek dediğimizde gözümüzün önüne gelen aşağı yukarı şöyle bir şey değil mi: Hafta içi sabahtan akşama kadar çalışan, akşam yorgun geldiği evinde bedensel ve zihinsel yorgunluğunu televizyonun karşısında atmaya çalışan, haber saatinde evde konuşulmasını dahi çok gören, dünyanın büyük meselelerine gösterdiği duyarlılığın küçük bir kısmını dahi eşi ve çocuklarının meselelerine karşı gösteremeyen, hafta sonları yine bir ekran karşısında kendisini futbolun kucağına atan, eve ait neredeyse bütün sorumluluklarını eşinin omuzlarına yükleyen, eve “ekmek parası” getirmenin kendisini başka her türlü sorumluluktan kurtardığına inanan, işi dışında pek uğraşı olmayan, kitap okumayan, düşünemeyen, her sorunun parayla çözülebileceğini zanneden, duygusal konularda paranın beş para etmediğini fark edemeyen garip bir varlık türü!

Dindar erkekler? Kendilerini bir “kutsal dâvâ”ya adamış erkeklerin, evlerini, eşlerini, çocuklarını ihmal etmediği söylenebilir mi? En yakınlarında hakikat dersi almaya muhtaç çocuklarını bırakıp, uzaklardakilere “hakikat” götürmeye çalışan dindar erkeklerin sayısı az mı dersiniz?

İmam Gazalî, Kalblerin Keşfi isimli eserinde, kadın ve erkeğin birbirleri üzerindeki haklarını sayarken, “Erkeğin kadın üzerindeki heybet ve otoritesini kaybetmemesi”ni de bir hak olarak zikreder. Ama bu tesbiti ilginç kılan, bunun kadının erkek üzerindeki haklar başlığı altında sayılmasıdır. Yani, erkeğin heybet ve otoritesini kaybetmemesi kadının erkek üzerindeki haklarından birisidir.

Gazalî, erkeğin heybet ve otoritesini kaybetmemesinin kadının erkek üzerindeki hakkı olduğunu, erkeğin kadına karşı yumuşak ve adaletli davranması gerektiğinin ardından söylüyor. Evde biriken sorunlarla baş başa bıraktığı eşinin sızlanmaları ve şikâyetlerine karşı tipik erkeğin yumuşak ve adaletli karşılık verebileceği çok meçhul. Evden kaçarak sorunlardan uzaklaşma refleksi, karmaşık konulara faydasız basit çözümler üretme eğilimi, eşinin baskılarının karşısında yeni bir heybet ve otorite arayışını getirebiliyor: şiddet!

Din, erkeği ailede bir çeşit halife konumuna oturtur. Yetkileri kadar sorumlulukları olan; kendi keyfince değil, ilâhî hikmetle çizilen sınırlar içinde hareket eden; emanetçi bir görevlidir erkek. Çocuğun eğitimi erkeğin görevidir. Erkek, kendisine emanet edilen ailesinin sorunlarıyla yakından ilgilenmek durumundadır.

Hilâfetin saltanata dönüşümü, Müslümanlar için sadece siyasal iktidarı ilgilendiren bir konu değil. İrili-ufaklı iktidar ve yetki odağının birer emanet değil, şahsî mülk olarak görüldüğünde, her türlü güç ve kudretin Allah’a ait olduğu ve onun izniyle, emriyle, adıyla kullanılabileceği anlayışı terk edildiğinde, geriye kalan şey bellidir: İktidar savaşları.

Yakın zamana kadar, erkeğin gözündeki formül belliydi: Para=İktidar. Heybet ve otoriteyi ise şiddet ve sertlik yoluyla kurma peşindeydi. İlâhî hikmet ve rahmet tarafından omuzlarına yüklenen halifelik makamına sırt dönüp saltanat peşinde koşan erkek, ilâhî adalet tarafından cezalandırıldı. Kadınlar, para üzerine kurulu iktidar alanına ortak olmaya başladı ve seküler hukuk ailenin reisliğini erkeğin elinden aldı.

Şu anda, erkeğin kendisini tanımlayabileceği bir esastan mahrum olduğunu söylemek abartı olmaz. Eskiden parayla hükmettiği ve kendisine muhtaç eylediği kadın, elde ettiği “ekonomik özgürlük”le erkeğe meydan okuyor ve “eyvallah” etmiyor. Dindarlar dahil, boşanma oranlarının giderek yükselmesi bunun delili ve boşanmayı genelde kadınlar istiyor. Erkek aile hayatına bağlandığı tek ip olan “paranın iktidarı”nı kaybetmeye başladıktan sonra, hayatın kenarında kalır oldu. Ama hem hayat, hem de aile hayatı erkeği bekliyor. Kaybettiğini kaybettiği yerde aramasını bilen, ayağa kalkacağı yerin düştüğü yer olacağını fark edebilen bilinçli erkekleri...
 
Üst