Lahika Analizi 48:Asâ-yı Mûsâ’dan Birinci Kısım

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
.
Bismillahirrahmanirrahim.

Esselamün aleyküm ve rahmetullahi ve berakatühü ebeden daimen.


Bu haftaki Lahika Analizi dersimize Asâ-yı Mûsâ’dan Birinci Kısımdan devam ediyoruz insallah. Anladiklarinizi paylasarak katilimlarinizi bekliyoruz kardesler.



[BILGI]Asâ-yı Mûsâ’dan Birinci Kısım


Denizli Hapsinin Bir Meyvesi
Zındıka ve küfr-ü mutlaka karşı Risale-i Nur’un bir müdafaanâmesidir. Ve bu hapsimizde hakikî müdafaanamemiz dahi budur. Çünkü yalnız buna çalışıyoruz. Bu risale, Denizli Hapishanesinin bir meyvesi ve bir hatırası ve iki Cuma gününün mahsulüdür.
Said Nursî

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
فَلَبِثَ فِى السِّجْنِ بِضْعَ سِنِينَ [SUP]1[/SUP]
ayetinin ihbarı ve sırrıyla, Yusuf Aleyhisselâm mahpusların pîridir; ve hapishane bir nevi medrese-i Yusufiye olur. Madem Risale-i Nur şakirtleri iki defadır çoklukla bu medreseye giriyorlar; elbette Risale-i Nur’un hapse temas ve ispat ettiği bir kısım meselelerinin kısacık hülâsalarını, bu terbiye için açılan dershanede okumak ve okutmakla tam terbiye almak lâzım geliyor. İşte o hülâsalardan, beş altı tanesini beyan ediyoruz.
[/BILGI]



Bu risaleyle ilgili sorular

[DIKKAT]

1- Medrese-i Yusufiyye Nedir?

2-
Denizli Hapishanesinin bir meyvesi ve bir hatırası ve iki cuma gününün mahsulü olan Meyve Risalesine; Altıncı Mesele'de, Kastamonu'daki lise talebelerine verilen cevabın eklenmesinin hikmeti ne olabilir?

[/DIKKAT]


[NOT]Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler :

[SUP]1[/SUP] : “Yusuf (a.s.) daha yıllarca zindanda kaldı.” Yûsuf Sûresi, 12:42.[/NOT]
 

pendüender

Well-known member
Cevap: Lahika Analizi 48:Asâ-yı Mûsâ’dan Birinci Kısım


1- Medrese-i Yusufiyye Nedir?

Ehil olmayan insanı koyduğunuzda adı zindan olan, medresedir.
Ehil ve akil kişiyi koyarsanız -
Medrese-i Yusufiye-'dir adı.

-Kuran'da bildirildiği üzere- Allah'a imanı ve güzel ahlakı ile tanınan Hz. Yusuf'un suçsuz yere hapis yatmıştır. Hz. Yusuf, kendisinin suçsuz olduğuna dair deliller apaçık ortada olmasına rağmen, Allah'ın dinini anlatan bir insan olduğu için iftiraya uğramış, ardından hapse atılmış ve yıllar yılı hapiste kalmıştır. Bu olaylar esnasında, başına her gelenin Allah'tan bir hayır olduğunu bilmiş, hapiste dahi tebliğ vazifesine devam ederek diğer mahkumlara Allah'ın varlığını ve güzel ahlakı anlatmış, hapis hayatı boyunca asla bir şikayette bulunmamıştır. İşte onun bu tavrı, kendisinden sonra gelen tüm müminlere de güzel bir örnek teşkil etmiştir.

İnsanları yalnızca Allah'a kulluk etmeye ve güzel ahlaklı olmaya çağıran samimi Müslümanlar için, hiçbir suçları bulunmadığı halde zaman zaman yaşamak zorunda bırakıldıkları hapishaneler, manevi açıdan çok güzel birer eğitim ve nefsi terbiye yeridirler. Diğer bir deyişle, müminler için hapishaneler birer medrese hükmündedirler.

Hz. Yusuf'tan başka İmam-ı A'zam, İmam-ı Ahmed İbn-i Hanbel ve Bediüzzaman Said Nursi, Süleyman Hilmi Tunahan ve Gönenli Mehmet Efendi gibi Kuran ahlakını anlatmak için yaptıkları mücadele ile bilinen samimi Müslümanlar, Allah'ı ve dini inkar eden, müminlerin samimiyetlerini takdir edemeyen kişiler tarafından haksız yere suçlanmışlardır.Bu değerli kişiler türlü iftiralara uğramış, sahte delillerle aleyhlerinde tuzaklar kurulmuş ve bu iftiralardan dolayı da hapisle cezalandırılmışlardır. Bu değerli İslam büyükleri de aynı Hz. Yusuf gibi başlarına gelen zorluk ve sıkıntıyı kendileri için bir nimet bilmişler, ahiretteki karşılığını düşünerek sevinmişlerdir. Hapis hayatındaki zorlukların kendileri için manevi bir eğitim, bir nevi inzivaya çekilme olduğunu düşünerek, hapiste değil de Medrese-i Yusufiye'de olduklarını kabul etmişlerdir.

"Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz (Bakara Suresi, 216)

İşte tam bu noktada zindan; Medresi- i Yusuf olmuştur
samimi Müslümanlar Üstad ve şakirtleri için.
 
Son düzenleme:

pendüender

Well-known member
Cevap: Lahika Analizi 48:Asâ-yı Mûsâ’dan Birinci Kısım

Ömrünün büyük bir bölümünü Medrese-i Yusufiye'de geçirmiş olması nedeniyle,Bediüzzaman Said Nursi, Denizli hapishanesinde yazdığı Meyve Risalesi'nde hapishaneyi bir medrese olarak gördüğünü şöyle ifade eder:

"… Eskiden beri az bir ihaneti ve tahakkümü kaldıramadığım halde; sizi yeminle temin ederim ki ahirete imanın nuru ve kuvveti bana öyle bir sabır ve tahammül ve teselli ve metanet, belki mücahidane, karlı bir imtihan dersinde daha büyük bir mükafatı kazanmak için bir şevk verdi ki, ben bu risalenin başında dediğim gibi, kendimi Medrese-i Yusufiye ünvanına layık bir güzel ve hayırlı medresede biliyorum."

Salih müminler, Kuran ahlakını yaşamak ve insanlar arasında da yaymak istedikleri için dini inkar edenleri daima karşılarına almışlardır. Bu kişilerin tarih boyunca iman eden insanları yıldırmak için uyguladıkları yöntemlerden biri, onları iftiralarla, haksız suçlamalarla, sahte delil ve yalancı şahitlerle, tuzaklarla halkın ve hukukun önünde suçlu duruma düşürmek ve bunların sonucunda ise hapse atılmalarını sağlamaktır.

İnkar edenlerin bu yöndeki kışkırtmaları ve yarattıkları infial sonucunda hapisle cezalandırılan müminler, olayları yüzeysel değerlendiren bir kişi için bir cezaevindedirler. Ancak özünde, tıpkı inzivaya çekilmiş bir münzevi, yıllar yılı mağaraya sığınarak yaşayan Ashab-ı Kehf veya suçsuz olduğu halde yıllar yılı hapiste kalan Hz. Yusuf gibi kendilerini manevi yönden geliştirdikleri, Allah'a daha çok yakınlaşarak ilimde derinleştikleri ve pek çok yönden güçlendikleri bir "terbiyehane"dedirler. Bu açıdan bakıldığında, müminlere zulmetmek, imani hizmetlerine engel olmak isteyenler, onları hapse atarak gerçekte büyük bir hayra vesile olmaktadırlar.
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Medrese-i Yusufiyye Nedir?

"... Yusuf daha nice yıllar zindanda kaldı" (Yusuf Suresi, 42) ayetinin ihbarı ve sırrıyla Yusuf Aleyhisselam mahpusların piridir. Ve hapishane bir nevi Medrese-i Yusufiye olur."

Bu sözler, hayatı boyunca Kuran ahlakını insanlara anlatan ve sadece bu nedenle bazı çevrelerin düşmanlığını kazanarak suçsuz yere 30 yılını sürgünlerde ve hapishanelerde geçirmiş olan, 20. yüzyılın en büyük İslam alimlerinden Bediüzzaman Said Nursi'ye aittir.

Bediüzzaman'ın bu sözünde hapishane için “Yusuf Medresesi” tanımını kullanmasının "Yusuf Medresesi" olmasının nedeni ise şöyledir: İnsanları yalnızca Allah'a kulluk etmeye ve güzel ahlaklı olmaya çağıran samimi Müslümanlar için, hiçbir suçları bulunmadığı halde zaman zaman yaşamak zorunda bırakıldıkları hapishaneler, manevi açıdan çok güzel birer eğitim ve nefsi terbiye yeridirler. Diğer bir deyişle, müminler için hapishaneler birer medrese hükmündedirler.

Bu medreselerin Yusuf ismiyle anılmalarının nedeni ise, -Kuran'da bildirildiği üzere- Allah'a imanı ve güzel ahlakı ile tanınan Hz. Yusuf'un suçsuz yere hapis yatmış olmasıdır. Hz. Yusuf, kendisinin suçsuz olduğuna dair deliller apaçık ortada olmasına rağmen, Allah'ın dinini anlatan bir insan olduğu için iftiraya uğramış, ardından hapse atılmış ve yıllar yılı hapiste kalmıştır.

Bu olaylar esnasında, başına her gelenin Allah'tan bir hayır olduğunu bilmiş, hapiste dahi tebliğ vazifesine devam ederek diğer mahkumlara Allah'ın varlığını ve güzel ahlakı anlatmış, hapis hayatı boyunca asla bir şikayette bulunmamıştır. İşte onun bu tavrı, kendisinden sonra gelen tüm müminlere de güzel bir örnek teşkil etmiştir.

Hz. Yusuf'tan başka İmam-ı A'zam, İmam-ı Ahmed İbn-i Hanbel ve yakın tarihimizde Bediüzzaman Said Nursi hazretleri de Allah'ı ve dini inkar eden, müminlerin samimiyetlerini takdir edemeyen kişiler tarafından haksız yere hapse atılmışlardır.

Bu değerli İslam büyükleri de aynı Hz. Yusuf gibi başlarına gelen zorluk ve sıkıntıyı kendileri için bir nimet bilmişler, ahiretteki karşılığını düşünerek sevinmişlerdir. Hapis hayatındaki zorlukların kendileri için manevi bir eğitim, bir nevi inzivaya çekilme olduğunu düşünerek, hapiste değil de Medrese-i Yusufiye'de olduklarını kabul etmişlerdir.

Ömrünün büyük bir bölümünü Medrese-i Yusufiye'de geçirmiş olması nedeniyle, Bediüzzaman Said Nursi, Denizli hapishanesinde yazdığı Meyve Risalesi'nde hapishaneyi bir medrese olarak gördüğünü şöyle ifade eder:
"… Eskiden beri az bir ihaneti ve tahakkümü kaldıramadığım halde; sizi yeminle temin ederim ki ahirete imanın nuru ve kuvveti bana öyle bir sabır ve tahammül ve teselli ve metanet, belki mücahidane, karlı bir imtihan dersinde daha büyük bir mükafatı kazanmak için bir şevk verdi ki, ben bu risalenin başında dediğim gibi, kendimi Medrese-i Yusufiye ünvanına layık bir güzel ve hayırlı medresede biliyorum."



Sorularla Risale 14-11-2006



 

pendüender

Well-known member
Cevap: Lahika Analizi 48:Asâ-yı Mûsâ’dan Birinci Kısım

Salih bir mümin daima sabırlı ve tevekküllüdür. Sabrının ve tevekkülünün sırrı ise, ”hiç şüphesiz, biz herşeyi kader ile yarattık.” (kamer suresi, 49) ayetinde de bildirildiği gibi, her olayı Allah CC’ nun bir kaderle yarattığını bilmesidir.
Gerçek sabır ve tevekkül, iman etmeyen insanların kesinlikle sahip olamayacakları çok önemli özelliklerdir. herhangi bir nedenle hapse giren insanlar başlarına bu tür olayların gelmesinden, hapishane koşullarından, özgür olamamaktan, ailelerini görememekten ve daha birçok sebepten dolayı şikayet edip ümitsizliğe kapılabilirler.

Hapiste bulunan bir müminin bakış açısı ise tamamen farklıdır. herşeyden önce, hiçbir suçu olmadığı halde, haksız yere hapiste bulunmuş olsa da, diğer insanlar gibi durumundan şikayetçi olmaz. ”de ki: Allah’ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O, bizim Mevlamızdır. ve müminler yalnızca Allah’a tevekkül etmelidirler.” (tevbe suresi, 51) ayeti gereği, başına gelen her türlü zorluğun Allah’ın takdiri olduğunu bilir ve bunu büyük bir teslimiyetle karşılar.

Hapishanede karşılaştığı her zorluğun, ahiretteki sevabının katlanarak artmasına vesile olmasını umduğundan bu duruma, ”şu halde, güzel bir sabır (göstererek) sabret.” (mearic suresi, 5) ayetinin gereği olarak sabreder.

Bu arada hapishaneden çıkmasını engelleyen veya geciktiren olaylar da gerçekleşebilir. Bunlar iman etmeyen bir insanın bakış açısına göre birer aksiliktir. oysa iman eden bir insan tüm bunların Allah’ın yarattığı kader dahilinde gerçekleştiğini bilir ve sonucunda mutlaka büyük hayırlar olduğuna inanır.

Örneğin Hz. Yusuf, kendisinden önce hapisten çıkan kişiye, kendisini efendisine hatırlatmasını söylemiştir. ancak bu kişi efendisine Hz. Yusuf’tan söz etmeyi unutmuş ve hz. yusuf daha yıllarca zindanda kalmıştır:

ikisinden kurtulacağını sandığı kişiye dedi ki: efendinin katında beni hatırla. fakat şeytan, efendisine hatırlatmayı ona unutturdu, böylece daha nice yıllar (Yusuf) zindanda kaldı. (yusuf suresi, 42)

Tevekkül edip Allah’ın yarattığı kadere teslim olmayan insan, böyle bir olayı aksilik olarak görebilir. buna üzülüp, umutsuzluğa kapılabilir. ancak Hz. Yusuf gibi herşeyin bir kader üzere yaratıldığını bilen, sabır ehli ve tevekküllü bir insan, mutlaka bunda bir hayır olduğunu ve en önemlisi yüce Allah dilemedikçe, kendisini hapisten çıkaracak hiç kimse olmadığını, arkadaşının efendisinin de buna güç yetiremeyeceğini bilir. herşeyde olduğu gibi bu konuda da Allah’a yönelerek, dua eder. Yüce Allah’ın imtihan olarak verdiği zorluklar karşılığında cenneti umut ederek daima sabreder.

 

pendüender

Well-known member
Cevap: Lahika Analizi 48:Asâ-yı Mûsâ’dan Birinci Kısım

Üstad Hazretleri, tüm yaşamı boyunca müslümanlara örnek olmuş mübarek bir insandı. Onun i için, medrese-i yusufiye adını verdiği hapishaneler, manevi açıdan çok güzel birer eğitim ve nefsi terbiye yerleriydi.

Bu yüzden Bediüzzaman hapishaneye her girişinde orada bulunuşunun hayır ve hikmetlerini düşünmüş, bunları da tüm inananlarla paylaşmıştır. oradan yazdığı mektuplarla öğrencilerine çok değerli tavsiyelerde bulunmuş, bu dönem boyunca kaleme almayı sürdürdüğü eserleriyle de insanlara Kuran ayetleri ışığında yaptığı çok kıymetli tefekkürlerini aktarmıştır. Her fırsatta talebelerine, karşı karşıya kaldıkları bu zorlukların kendileri için çok hayırlı olduğunu, birçok güzelliği beraberinde getirdiğini ve gelişen her olaya hayır gözüyle bakılması gerektiğini hatırlatmıştır.

Özellikle de yaşının çok ilerlediği dönemlerde, tüm hastalıklarına rağmen, kışın en şiddetli günlerinde soğuk ve sobasız hücrelerde tutulan, hatta kimi zaman tecrit edilerek insanlarla görüşmesi dahi yasaklanan said nursi, en ağır koşullarda da herşeyin kaderde olduğunu ve teslimiyetle karşılanması gerektiğini düşünmüş; bunu bir mektubunda şöyle dile getirmiştir:

....Sonra bu sırada, bu soğukta, en ziyade istirahata ve üşümemeğe ve dünyayı düşünmemeğe muhtaç olduğum bir zamanda, garazı ve kasdı hisseder bir tarzda, beni tahammülün üzerinde bu sürgün ve tecrid ve tevkif ve sıkıntıya sevkedenlere, fevkalade kızmak geldi. bir yardım imdada yetişti. manen kalbe ihtar edildi ki: insanların sana ettikleri ayn-ı zulümlerinde, ayn-ı adalet olan kader-i ilahinin büyük bir hissesi var ve bu hapiste yiyecek rızkın var. o rızkın seni buraya çağırdı. ona karşı rıza ve teslim ile karşılık vermek lazım. hikmet ve rabbin rahmetinin dahi büyük bir hissesi var ki, bu hapistekileri nurlandırmak ve teselli vermek ve size sevap kazandırmaktır. bu hisseye karşı, sabır içinde binler şükretmek lazımdır.
 

pendüender

Well-known member
Üstad Hazretleri; Yusuf Medresesinin bahçesinde hem iyilerin hem de kötülerin bulunduğunu; ancak müminlerin sadece iyileri görüp kötüleri ise görmezlikten gelerek, zihinlerini bu tip konularla gereksiz yere meşgul etmemeleri gerektiğini hatırlatmıştır:

Şimdi toplum hayatı insanlığın aşamalarında, özellikle yusufiye medresesi bir bahçe hükmündedir. hem çirkin, hem güzel, hem kederli, hem ferahlı şeyler beraber bulunur. akıl odur ki; ferahlı ve güzel şeylerle meşgul olup, çirkin, sıkıntılı şeylere ehemmiyet vermez, şikayet ve merak yerine şükreder, sevinir...
 

pendüender

Well-known member
Üstad Hazretleri; kendisinin, öğrencilerinin ve risale-i nurların sık sık soruşturmaya tabi tutulmalarında çok büyük hayırlar olduğunu her fırsatta ifade etmiştir. Çünkü her defasında soruşturmalardan, hem kendileri hem de eserleri aklanmış olarak çıkmışlardır. Soruşturmalar sayesinde dürüstlükleri ve samimiyetleri her defasında bir kez daha onaylanmıştır. Üstad; konuyla ilgili olarak şunları söylemektedir:

Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz. (bakara suresi, 216) sırrını tekrar gösterdi... başta bilir kişilerinin takdirkarane raporları, hatta beş sandık Nur Risalelerinde beş on hata buldukları halde, mahkemede onların hata ve yanlış gösterdikleri noktalar gerçeğin aynı olduğunu ve onların hata ve yanlış dedikleri maddelerde kendileri hata ettiklerini ispat ettiğimiz gibi, beş yaprak raporlarında beş on hata ve yanlışlarını gösterdik Risale-i Nurun; İlahi yardım kerametiyle, onları mağlup edip kendini onlara yol gösterici olarak okutturmuş, o geniş daireleri bir nevi dershane yapmış, çok tereddütlü ve şaşkın imanlarını kurtarmış ve bizim sıkıntılarımızdan yüz derece ziyade manevi ferah ve faide verdi.
 

pendüender

Well-known member
Cevap: Lahika Analizi 48:Asâ-yı Mûsâ’dan Birinci Kısım

Allah sabredenlerle beraberdir ...

Bu noktada unutulmaması gereken çok önemli bir gerçek vardır: Allah tüm zorlukları iyilerin ve kötülerin, temizlerin ve kirlilerin, samimilerin ve sahtekarların, iman edenlerin ve iman etmeyenlerin birbirlerinden ayırt edilmeleri için yaratmaktadır.

Zorluklar karşısında Allah’ın hoşnut olacağı güzel ahlakı göstererek sabredenler, yüce Allah’ın dostudurlar ve Allah dünyada ve ahirette dostlarına yardımını ve desteğini müjdelemektedir. Allah’ın bir Kuran ayetinde bildirdiği gibi, -Gerçekten zorlukla beraber kolaylık vardır. (inşirah suresi, 5)

Müminler, iman etmeyen kişilerin attıkları iftiralar sonucu yaşamlarının önemli bir bölümünü hapishanede de geçirseler, onlar için asıl önemli olan, ahiret hayatında yüce Allah’ın sevdiği kulları arasında olmaktır.

Unutulmamalıdır ki; iman etmeyenlerin kurdukları her tuzak, attıkları her iftira, söyledikleri her alaycı söz müminleri yıldırmayacak, bilakis şevk ve heyecanlarını daha da artıracaktır. çünkü müminler dünya hayatında yaşanan imtihanların, sonsuz güç sahibi Allah’ın Kuranda bildirdiği vaadinin bir gereği olduğunu bilmektedirler. bu durum bir Kuran ayetinde şu şekilde bildirilir:

-Andolsun, mallarınızla ve canlarınızla imtihan edileceksiniz ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve şirk koşmakta olanlardan elbette çok eziyet verici (sözler) işiteceksiniz. Eğer sabreder ve sakınırsanız bu emirlere olan Azimdendir. (al-i imran suresi, 186)
 

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Denizli Hapishanesinin bir meyvesi ve bir hatırası ve iki cuma gününün mahsulü olan Meyve Risalesine; Altıncı Mesele'de, Kastamonu'daki lise talebelerine verilen cevabın eklenmesinin hikmeti ne olabilir?
"Denizli Hapsinin Bir Meyvesi"
"Zındıka ve küfr-ü mutlaka karşı Risale-i Nur'un bir müdafaanâmesidir. Ve bu hapsimizde hakikî müdafaanamemiz dahi budur. Çünkü yalnız buna çalışıyoruz."
"Bu risale, Denizli Hapishanesinin bir meyvesi ve bir hatırası ve iki cuma gününün mahsulüdür."(1)
On Birinci Şua (Meyve Risalesi) Üstad Hazretlerinin de yukarıda ifade ettiği gibi, zındıka ve küfr-ü mutlaka karşı telif edilmiş muazzam bir müdafaadır. Altıncı Mesele de küfr-ü mutlaka karşı yazılmış muazzam bir risale olduğu için, bu müdafaanın içine alınmış. Ayrıca Altıncı mesele gençlere hitap eden, basit ve sade bir üslup ile yazılmış mükemmel bir tevhit risalesidir. Bu yüzden ekseri gençlere hitap eden Meyve Risalesi olan On Birinci Şua’ya girmesi münasip düşmüş diye düşünüyoruz.

 

Bahtiyar

Active member
Cevap: Lahika Analizi 48:Asâ-yı Mûsâ’dan Birinci Kısım

İslam düşmanlığına,bozmaya anarşizme,ahlaksızlığa,yalana,Allah'a düşmanlığa,Allah'ın deliillerini örtmeye,kötülüge yani zındıka ve küfrü mutlaka karşı. İslamı tanıtmayla sevdirmeyle ,düzeltmekle ,ahlakı ,sıdkı dogrulugu göstermekle,Allah' ı (c.c.)sevdirmekle , tanıttırmakla,iyiliği saadeti göstermekle tanıtmakla müdafa ediyoruz , bu hapsimizde dahi risale i nuru okumak ve okutmakla çünki risale i nur müdafa etmiş, tam terbiye almakla yalnız bu müdafamıza çalışıyoruz...
 
Son düzenleme:
Üst