Herbir asrı,herbir seneyi,herbir günü bir model yapmak

Sergerdan

Well-known member
Şu an ben Sözleri okuyorum,sadece bu kitapta bile 10 a yakın karşılaştım bu misalle.Hoş,ikna edici bir misal oldugundan paylaşmak istedim.
Farklı örneklerle siz de birşeyler katın isterseniz. ^o)

flowersspringroadse6.jpg


Sayfayı kopyalamadan ne anladıgımı yazayım,kontrol edip not verirsiniz artık :angel: Ben şöyle düşünüyorum insanlar varlıkların peşi sıra ve aynen,sürekli yaratılmasına gafletle bakıyor olabilirler.Yani hayatı daimi bilmek,ve varlıkları toprak,su,hava,ışık gibi unsurlardan- dil ile söylemeselerde yaşayış itibariyle-bilebilirler.Mülk aleminde sebebler- imtihan sırrı nedeniyle ve belkide başka türlüsü hikmetli olmayacagından-Allah ın kudret ile yaratmasına perde olmuşlardır.

Ama bu perdeye dikkatle ve manayı harfiyle yani Allah nazarıyla bakılsa yine Kadir-i Mutlak ın işi oldugu hissedilebilir.En azından hayatın koşuşturmasıyla dahi olsa varlıklara insanlar bu gözle bakmıyorlar.Bu sene 10 ton zeytin verdim,şu kadar bugday aldım,100 baş hayvanım...derken nereden geldikleri üzerinde durulmuyor,şükrü eda edilmiyor belkide.

Terzi misaliyle konu daha da netleşiyor.Nasıl çok maharetli bir terzi olsa o bir kaç model geliştirse daha sonraki elbiseleri yapması suhulet,kolaylık kazanır.Aynen öyle de birçok sınırlardan,kısıtlılıktan uzak olan Allah c.c nuraniyet,şeffafiyet,intizam sırrı gibi sırlarla varlıkları yaratmada hem kolaylık,hem zenginlik ve cömertlik içindedir.Terziye agır gelmeyen Allah ın isimlerini,sıfatlarını anlamaya çalıştıgımızda hayli hayli hafif gelir.

İşte bu yüzden her mevsimin tazelenmesi,tekrar misliyle iade edilmesi aslında Yeniden İhya,yaratmadır sanki ilk defa olan nazarıla bakılmalıdır.Yani insanların belki zannedebilecegi gibi bir durgunluk veya sebeblerin haşa mahlukatı yaratması diye birşey yoktur.Her an bir yaratma,tazelik vardır belki insan tersini farzetmek ister.

Yine insan için bu misalle kesret,çokluk içinde kaybolmak bogulmak yoktur o zaman.Çünkü bu kolaylıgı düşündügünde kesrette vahdeti görmüş olur.

Sonuç olarak herbir asır,herbir sene,herbir günde alemler ve içindeki mevcudat,mahlukat yenileniyor.Allah c.c kudretinin mucizelerini sergiliyor,mevsim be mevsim rahmet hediyelerini agaçlara,çiçeklere takıyor,varlıklara yeni elbiseler-çarşaflar giydiriyor.

Hem o Kadîr-i Mutlak, herbir asrı, herbir seneyi, herbir günü bir model yaptığı gibi, rûy-i zemini, herbir dağ ve sahrayı, bağ ve bostanı, herbir ağacı birer model yapmıştır. Vakit-bevakit, taze taze birer kâinatı zeminde kuruyor, birer yeni dünyayı îcad ediyor. Birer âlemi alıp da diğer muntâzam bir âlemi getiriyor. Mevsim be-mevsim her bağ ve bostanda taze taze mu'cizât-ı kudretini ve hedâya-yı rahmetini gösterir. Yeni birer kitab-ı hikmet-nümâ yazıyor. Taze taze birer matbaha-i rahmetini kuruyor. Mücedded bir hulle-i san'at-nümâ giydiriyor. Her baharda, herbir ağaca sündüs-misâl taze bir çarşaf giydiriyor. Lü'lü-misâl yeni bir murassaatla süslendiriyor. Yıldız-misâl rahmet hediyeleriyle ellerini dolduruyor.

Terzi misali:

Meselâ, nasıl ki, terzi gibi bir san'atçı, birçok külfetler, maharetlerle, musannâ bireyi icad eder ve onu bir model yapar. Sonra onun emsâlini külfetsiz, çabuk yapabilir. Hattâ bâzan öyle bir derece suhulet peydâ eder ki, güyâ, emreder yapılır; ve öyle kuvvetli bir intizam kesb eder-saat gibi-güyâ bir emrin dokunmasıyla işlenir ve işler.

Öyle de, Sâni-i Hakîm ve Nakkaş-ı Alîm, şu âlem sarayını müştemilâtıyla beraber bedî bir sûrette yaptıktan sonra, cüz'î ve küllî, cüz ve küll her şeye bir model hükmünde, bir nizâm-ı kaderî ile, bir miktar-ı muayyen vermiştir.

İşte bak, o Nakkaş-ı Ezelî, herbir asrı bir model yaparak, mu'cizât-ı kudreti ile murassâ, taze bir âlemi ona giydiriyor; herbir seneyi bir mikyas ederek, havârik-ı rahmetiyle musannâ, taze bir kâinatı o kamete göre dikiyor; herbir günü bir satır yaparak, dekâik-ı hikmetiyle müzeyyen mücedded mevcudâtı onda yazıyor.

Bu mevzunun bir faydası da yine ahirete bakar,haşr,tekrar diriltilmeyle ilgilidir.Çünkü yaratmak irade ettiklerini kayıtlardan,sınırlılıktan uzak,beri bir şekilde kolaylıkla ve bollukla ve karıştırmadan yaratana insanları nasıl tekrar dirilteceksin diye itham etmek haşa abes olur.Haşrin bir numunesini bu suretle gösterdiginden bizim tekrar yaratılmamız bir ferdimizin yaratılması,ihyası kadar kolay olacaktır.

Bütün çiçekleri halkeden bir çiçegi halketmiştir veya bir çiçegi halkedemeyen baharı halkedemez onun için denir.Onun kudreti için bir ve bin aynıdır.Çünkü zatına baglı olan kudretine acz giremez,kudretinde mertebe yoktur,kayıtlardan-sınırlılıktan uzaktır.


İşte şu işleri nihayet hüsn-ü san'at ve kemâl-i intizam ile yapan ve şu birbiri arkasında gelen ve zaman ipine takılan seyyar âlemleri nihayet hikmet ve inâyet ve kemâl-i kudret ve san'at ile değiştiren Zât, elbette gayet Kadîr ve Hakîmdir, nihayet derecede Basîr ve Alîmdir. Tesadüf onun işine karışamaz. İşte, o Zât-ı Zülcelâldir ki, şöyle ferman ediyor:

Bir şeyin olmasını murad ettiği zaman, Onun işi sadece "Ol" demektir; o da oluverir. (Yâsin Sûresi: 82.) Kıyâmetin gerçekleşmesi ise göz açıp kapayıncaya kadar, yahut ondan da yakındır. (Nahl Sûresi: 77.)

deyip hem kemâl-i kudretini ilân, hem kudretine nisbeten haşir ve Kıyâmet gayet sehl ve külfetsiz olduğunu beyân ediyor. Emr-i tekvinîsi, kudret ve irâdeyi tazammun ettiğini ve bütün eşya evâmirine gayet musahhar ve münkad olduklarını ve mübâşeretsiz, muâlecesiz halk ettiği için icadındaki suhulet-i mutlakayı ifade için, sırf bir emirle işler yaptığını, Kur'ân-ı Mu'cizü'l-Beyân ile ferman ediyor.
 

Katregül

Member
Allahım! Konuş Benimle!

Bir gün, bir adam ellerini açıp yalvardı:
"Allahım! Konuş benimle!"

Tam o sırada bir çayırkuşu adamın bahçesinde
en son şarkısını söylüyordu. Ama adam çayırkuşuna
hiç kulak vermedi ve yakarmaya devam etti:
"Allahım! Benimle konuş!"

Az sonra hava aniden kapandı, gökgürültüsü
ve şimşekle birlikte kuvvetli bir yağmur başladı.
Fakat adam bunlara hiç aldırış etmedi,
yakarmaya devam etti:
"Allahım! Seni görmeme izin ver!"

O böyle yalvarırken, sağanak yağmur
sona ermiş ve güneş bütün ihtişamıyla ışıklarını
adamın evine kadar taşımaya başlamıştı.
Fakat adam bu manzaraya aldırış bile etmedi.
Her gün gördüğü birşey değilmiydi bu?
Yalvarmaya devam etti adam:
"Bana bir mucize göster Allahım!"

Böyle yalvarırken, yakınlardaki
evlerden birinden yeni doğmuş
bir bebeğin ağlayışları geliyordu kulağına
ama o bunu da farketmedi.
Üzüntüsünden ağladı, ağladı...
" Cevap ver bana Allahım!
Burada olduğunu bilmemi sağla!"

Tam o an, bir kelebek gelip
adamın koluna konmuştu.
Ama görmemekte, duymamakta
ve bilmemekte ısrar eden adam öbür eliyle
kelebeği iteleyip kovdu. Sonra da:
"Allahım!" Neden, neden bana
bir cevap vermiyorsun?"
diye ağlayıp, yakınmaya devam etti.
 

Yaakarii

Member
Allahım! Konuş Benimle!

Okumuştum bunu,sagol paylaştıgın için.

Aslında kainat konuşuyor,insan gafleti ile adetten sayıyor.Güneşin doguşunu batışını,her mevsim tarlalardan alınan mahsulatı,sürekli aynıyla iade edilen mahlukatı ;buradaki devamlılıgı kendi dünyasının bekasına,ve nefsinin bekasına veriyor.Halbuki sahip oldugu şey her vakit kırılabilecek bir ayna.
 

Sungurlu

Member
Güzel tarla resmin şunu hatıra getirdi.
Rahmetli Ceylan Çalışkan Abi'den (rh) bir gün araba ile giderken
Biz çok acıkmıştık. Tam o esnada bir buğday tarlasından geçiyorduk. Biz bunlar ekmek olacak ve yiyeceğiz diye düşürken Üstad tebessüm etti ve
Yemesi sizden tefekkürü benden dedi.
Evet onların yemeden aldıkları lezzet Üstadın tefekküründen aldığı lezzetten fazla değildir.
Ülfet nazarı ibretle bakmaya mani tek perde değildir. İhtiyaç perdesi de kuvvetli bir perdedir.
 

Yaakarii

Member
Ülfet nazarı ibretle bakmaya mani tek perde değildir. İhtiyaç perdesi de kuvvetli bir perdedir.

Abi burayı açabilir misiniz?Misallendirseniz de tam anlıyım inş.
 

Sungurlu

Member
Bismillah.

bir iki misal söyleyip sizin ferasetinize havale edeceğiz inş.

Bir bebeğin yüzüne bakıp Cenabı Hakk'ın müstesna mahlukunu tefekkür edebilirsiniz. Ama o bebeğin annesi aynı şekilde tefekkürde zorlanır. Zira başka hisler karışır.
Yine siz bir nisa'nın yüzüne bakıp tefekkür edemessiniz. Sair galip hisler araya girer. Sukuta götürür. Ama bir melek aynı nisayı tefekkür edip Mektubatı Samedani olarak okuyabilir.
Bir melek evladını kaybetmiş bir annenin ağlamasını anlamaz. Hatta ilanı isyan zanneder. Zira o şefkatle teçhiz edilmemiştir. Ama o acıyı bir de annesine sormak gerektir.
Bir ekmeğe bakıp tefekkür etmek bir meyveye bakıp tefekkür etmekten daha zordur. Hele aç olunduğunda. Zaruriyat insana perde olur. Oysa bir melek o taamı tefekkür eder . Eder de yinede insandaki ihtiyaç ve o taama aşk derecesinde muhabbet-ihtiyaç olmadığından ağzının suyu akmaz ve nakıs kalır.
 

Sungurlu

Member
Üstad Hazretleri, Bayram Ağabeye soruyor: "Anladın mı?" Bayram Ağabey, "Anlamadım!" diyor. Üstad Hazretleri, tekrar anlatmaya başlıyor. Bayram Ağabey diyor: "O zaman bendeki kafa gitti ve her söyleneni anlayan bir kafa geldi. "Ben artık oldum!" diye kapıdan çıkınca kafamda bir şey kalmadı. Sonra yine "Anladın mı?" diye soruyor. Bu def'a "Anlamadım!" deyince Üstad Hazretleri bir tokat vuruyor ve diyor: "Mükemmel anladın! Eğer tam anlasa idin istihdam olunmayacaktın, "Ben oldum" deyip, gidecektin!" dedi.

yorumsuz
 

hasret

Well-known member
Sungurlu ' Alıntı:
Bismillah.

bir iki misal söyleyip sizin ferasetinize havale edeceğiz inş.

Bir bebeğin yüzüne bakıp Cenabı Hakk'ın müstesna mahlukunu tefekkür edebilirsiniz. Ama o bebeğin annesi aynı şekilde tefekkürde zorlanır. Zira başka hisler karışır.
Yine siz bir nisa'nın yüzüne bakıp tefekkür edemessiniz. Sair galip hisler araya girer. Sukuta götürür. Ama bir melek aynı nisayı tefekkür edip Mektubatı Samedani olarak okuyabilir.
Bir melek evladını kaybetmiş bir annenin ağlamasını anlamaz. Hatta ilanı isyan zanneder. Zira o şefkatle teçhiz edilmemiştir. Ama o acıyı bir de annesine sormak gerektir.
Bir ekmeğe bakıp tefekkür etmek bir meyveye bakıp tefekkür etmekten daha zordur. Hele aç olunduğunda. Zaruriyat insana perde olur. Oysa bir melek o taamı tefekkür eder . Eder de yinede insandaki ihtiyaç ve o taama aşk derecesinde muhabbet-ihtiyaç olmadığından ağzının suyu akmaz ve nakıs kalır.

Abi vallahi mükemmeldi,Maşallah Barekallah...
övgülerim şahsınıza değil yanlış anlamayın. sizi bu kadar yetiştiren risale-i nuradır..
 

Sungurlu

Member
Ferşten Arşa, serâdan Süreyya'ya, zerrattan seyyârâta, ezelden ebede kadar herbir mevcut, semâvat ve arz, dünya ve âhiret, herşey Onun mülküdür. Mâlikiyet mertebe-i uzmâsı, tevhid-i âzam suretinde Onundur.

Yani, bütün mevcudatta sebeb-i medih ve senâ olan kemâlât Onundur. Öyleyse, hamd dahi Ona aittir. Ezelden ebede kadar her kimden her kime karşı gelen ve gelecek medh ü senâ Ona aittir. Çünkü sebeb-i medih olan nimet ve ihsan ve kemal ve cemal ve medar-ı hamd olan herşey Onundur, Ona aittir.

Amenna
 
Üst