Bir Baba Olarak MEVLANA

molla_zehra

Well-known member
Oğlu Bahâeddin Sultan Veled’le arasında çok özel bir ilişki bulunan Mevlana, oğluna olan aşkını, “Benim dünyaya gelişim, senin dünyaya gelmen içindi” sözleriyle özetler. Sultan Veled ve Mevlana birbirlerine o kadar bağlıydı ki, görenler onları kardeş zannederdi.
Nefislerini eksik sıfatlardan temizlemiş, ruhlarını ulvî nurlarla doldurmuş, tezkiye ve tahliye yoluyla beşeriyetin nakıslıklarından kurtulup melekleşmiş pâk insanların, insân-ı kâmillerin hususiyetlerinden birisi de, aileleriyle olan münasebetlerindeki istikamettir. Her hususta olduğu gibi bu konuda da en büyük insân-ı kâmil olan Resulullah’ı (s.a.v.) örnek alan Mevlânâ Hazretleri de ailesini asla ihmal etmemiş, sıkıntılarına ortak olmuş, onlarla şakalaşmış, ihtiyaçlarını karşılamak için ne gerekiyorsa yapmıştır.
Mevlânâ’nın, oğlu Sultan Veled’le olan ilişkisi de çok özel bir anlam taşır. Çünkü Sultan Veled babasının yalnız biyolojik değil, manevi oğludur aynı zamanda. Yani Sultan Veled babasından yalnızca genetik özelliklerini değil, İlâhî sırları, marifetullahı ve Resulullah’tan beri ulvî bir emanet olarak intikal edegelen feyzi de tevarüs etmiştir. Sultan Veled, Mevlânâ’dan sonra uzun yıllar boyunca yaşamış, yazdığı eserlerle onun yolunu açıklamış, Mevlevîlik esaslarını tespit etmiş, Mevlânâ’nın emanetini liyakatle kendisinden sonrakilere intikal ettirmiştir.
Baba oğul kardeş gibiydi
Mevlânâ on sekiz yaşında Şerefeddin Lala isimli şerefli, temiz ve asil bir adamın kızı olan Gevher Hatun’la evlendi, kısa süre sonra da oğlu Bahâeddin Sultan Veled doğdu. Sultan Veled babasından hiç ayrılmazdı. Aralarındaki yaş farkı çok az olduğu için, insanlar ikisini bir arada gördüklerinde kardeş zannederlerdi.
Mevlânâ Sultan Veled’e çok düşkündü. Henüz meme emen bir bebekken hep Mevlânâ’nın yanında yatar, onun kollarında uyurdu. Mevlânâ teheccüd vakti girip de gece namazı kılmak istediğinde, Sultan Veled ağlar, süt emmek ister, Mevlânâ ona memesini vererek avuturdu. On yaşlarındayken bütün toplantılarda babasının yanına otururdu. Mevlânâ ona daima: “Sen yaratılış ve ahlak bakımından herkesten çok bana benzersin” der, yüzünü ve saçlarını öperdi.
Bir gün oğluna şöyle iltifatta bulundu Hz. Pir: “Ey Bahaeddin! Benim dünyaya gelişim, senin dünyaya gelmen içindi. Çünkü benim söylediğim bütün bu sözler, benim sözümdür; sen ise benim eserimsin.”
Kurt postuyla şakalaştı
Aralarındaki, sıradan baba-oğul ilişkisini çok aşan münasebete dair çok hoş bir hatıra anlatıyor Sultan Bahâeddin Veled:
“Bir gün bende büyük bir ruh bezginliği, iç sıkıntısı vardı. Babam hazretlerinin medresenin kapısından içeri girdiğini gördüm. Beni bezgin ve sıkıntılı görünce: ‘Birinden mi incindin de böyle sıkıntılısın?’ dedi. Ben: ‘Bilmiyorum, bu ne haldir?’ dedim.
Babam kalkıp eve girdi, bir süre sonra bir kurt postunu çevirip başına ve yüzüne geçirmiş halde, çocukları korkutur gibi ‘Bu! Bu! Bu!’ yaparak dışarı çıkıp yanıma geldi. Babamın bu hoş hareketinden bana bir gülme geldi, anlatılmayacak kadar güldüm. Babamın ayaklarını öptüm.
“Hep O’dur, hep O’ndandır”
Babam: ‘Bahâeddin! Eğer bir latif sevgili sana sıkı sıkıya bağlansa, hep seninle şakalaşsa, birdenbire yüzünün şeklini değiştirip gelse ve sana: ‘Bu! Bu! Bu!’ dese ondan hiç korkar mısın?’ buyurdu. Ben de: ‘Hayır, korkmam.’ dedim. Buyurdu ki: ‘Seni sevindiren, seni sevinç ve neşe içinde tutan sevgili, seni üzen ve kendisinden sıkıntı duyduğun aynı sevgilidir. Hep O’dur, hep O’ndandır ve hep O’ndan feyizlenirsin.’”
Sultan Veled şöyle devam ediyor sözlerine: “Babamın bu hareketi ve sözleri üzerine derhal hâlim değişti, taze gül gibi açıp ferahladım. Ömrüm oldukça da başka gam yüzü görmedim ve üzülmedim, dünyanın gamı kederi yanıma yaklaşmadı.”
Sultan Veled, Mevlânâ ocağında yetişti ve o ocağın günümüze kadar hiç sönmeden yanmasına vesile oldu.

moral dergisi'nden-
 
Üst