Atıf Ural Agabey

Sergerdan

Well-known member
İlk abilerle ilgili yazıları okurken bu isme de denk gelmiştim.Bu abimiz Ankara da Sözler i günümüz harfleriyle basan ilklerden.Türkmenoglu abiyle ilgili yazıda daha detay anlatılmış bu basım işi.Bugün elimizin altında,bolluk içinde onların samimi gayretlerine karşılık- ki okunacak umuduyla lillah için yaptılar- okuyarak haklarını ödeyelim,silsilenin güzel birer parçası olalım.Zaman da geçenlerde onunla ilgili çıkan kısa bir hatırat yazısı:

http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/yazar.do?yazino=589038
 

Sade ve Sadece

Active member
Büyük bir şevkle okumak için acdığımda karsımda sadece bir link görmek o şevkimi kırıyor ; buraya yazmakla elinize yapışmaz ki :-[

ATIF URAL


1966 senesi okulların yeni açıldığı günlerdi. Yurt müdürümüz, bizi câmide topladı ve şimdi sayısını hatırlayamayacağım sayıda tevhid çekmemizi istedi. Onları, İhlâs ve Fatihaları da okuyup Atıf Ural Ağabey'in ruhuna bağışladık.

İşarât'ûl-İcâz gibi bazı Risalelerin başında, neşredenler kısmında "Hukuk Fakültesi talebesi Âtıf Ural" ismine de rastlamıştım...

1980 Ağustos'unda vefat eden eşi Aydoğdu Ural'ın Necmeddin Şâhiner'e verdiği bilgilere göre "Atıf Ural, 1933'te Kars'ta doğdu. Babası Ali Baha Ural, uzun seneler hâkimlik yapmış, Mekteb-i Kuzât mezunu, Rizeli bir zatmış. Annesi ise Erzincanlı. Kendisi Ankara Hukuk Fakültesi mezunudur. Talebeliği esnasında Sözler, Mektubat gibi Risalelerin yeni yazı ile ilk neşrinde çalışmıştır. 1959 senesinde, Kastamonu'da hâkim A.Cemal Tümer'in kızı olan benimle evlendi. İki kız evladı dünyaya geldi. Sason, Nusaybin ve Bozkurt savcı yardımcılığında bulundu. 1966 senesinde Bozkurt'ta vazifeli iken, siyatik tedavisi için Ankara Tıp Fakültesi'nde fizik tedâvisi görürken, âniden rahatsızlandı ve aynı hastanede tetanos teşhisi konuldu. Bir hafta sonra 18 Eylül 1966'da vefat etti." Allah rahmet eylesin...

Üstad Bediüzzaman Hazretleri'nin talebelerinden Mustafa Sungur Ağabey'in ifadesiyle Atıf Ural, Üstad'ın vasiyetnamesinde isimleri geçen 12 "vâris"ten birisidir.

Avukat Gültekin Sarıgül Ağabey onun hakkında şöyle diyor: "En nihayet, diğer köşede onlardan daha yaşlıca, hafifçe seyrek bıyıklı, bakışları derin ve mânâlı, mütebessim çehreli, olgunluğu her haliyle anlaşılabilen birisi oturuyordu. Manzara, iştiyak duyduğum ve yitirdiğim mânevî bir iklimi hatırlattı. Manevi bir inşirahın vücudumu sardığını hissettim. Mehmet, hemen köşedekine işaret ederek, 'Âtıf Ağabey' dedi. Memnun olduğumu söyledim. Akabinde beni takdim etti. Âtıf Ural, derûnî, âdeta ruhundan kopup geldiğini ihsas eden ses tonuyla 'Mâşâallah' diyerek mukabelede bulundu. Merhumla tanışmamız böyle oldu. Âtıf'ın bana en çok tesir eden tarafı, tevazuu idi. Eşsiz bir tevazu numunesi, son derece itidal sahibiydi. Ben o zamanlar iddiacı ve tahammülsüz bir mizaçtaydım. Hukuk tarihi derslerinin tesiri altında, İslam hukuku hakkındaki kanaatlerim menfî bir istikamet kesbetmişti. Gerçi, namaza müdavim idim. Bir gece Âtıf'ı ziyarete gitmiştim. Kendisi ve diğer arkadaşlarla konuşmalarımız, İslâm hukukunun, asrımızda tatbiki kabil olup olmadığı mevzuuna intikal etmişti. Biraz sonra konuşmalar münakaşaya döküldü. Benim iddiacılığım ve hararetliğim karşısında Âtıf sadece tebessüm ediyordu. Enaniyetimi hiç tahrik etmiyordu. Nihayet, 'Gültekin kardeş, bu hükümlerin Allah'ın kanunları olduğunu kabul etmiyor musun?' dedi. 'Elbette ediyorum.' dedim. 'Öyle ise Allah'ın kanunlarını değiştirelim mi?' deyince cevap veremedim. Ettiğim hatanın azametini bana hatırlatmış oldu. Gece saat ikiyi bulmuştu. Beni aldı; ısrarlarıma rağmen, iki kilometre mesafedeki fakülteye kadar uğurladı. Âtıf Ural, hidayetime o an için vesile olmuştu. Ona karşı hayrandım. Fakat, kendisine olan hayranlığımı ve muhabbetimi esas menbaa tevcih etmek hususunda hal ve hareketleriyle muvaffak olmakta gecikmedi. (...) Âtıf Ural, fevkalâde feragat sâhibiydi. Gerçi onun bu vasfı, Üstad'ının numune olan hayatından ve onun gönüllere nüfuz eden telkinlerinden geliyordu. Daha önceleri Ankara'nın Ulucanlar mevkiinde bir gecekondu kiralamış. Sözler'in neşrine başlamış. Âtıf, tanıdığı Müslümanlardan, sonradan ödenmek üzere borç para almış, kulübeciğinde riyazet erbabının ancak yapabileceği azami iktisat tahtında gece-gündüz çalışmış, eski taş basmalardan Risaleleri daktilo etmiş ve evvelâ Sözler'in neşrine muvaffak olmuştu. Arkadan Mektubat ve Lem'alar neşredilmişti. Bütün bunların neşri ve tevzii, onun beş senesine mal olmuştu." Allah ondan ve benzerlerinden ebediyyen râzı olsun ve onları Cennet-i Firdevs'iyle mükafâtlandırsın.


Abdullah Aymaz​
 

Sergerdan

Well-known member
Büyük bir şevkle okumak için acdığımda karsımda sadece bir link görmek o şevkimi kırıyor ; buraya yazmakla elinize yapışmaz ki

Neyi eksiklik olarak görüyorsunuz anlamadım :angel: .Eger kardeşler de sizin gibi şevkliyse tıklarlar ve okurlar.Hem forumun da ben teknik şeylerden sorumlu olmasam da yükleme kapasitesi var ve ben tasarruf etmenin zararı olmaz diye düşünüyorum.Yoksa abileri sayfalarca yazsak da elimize yapışmaz.Samimi,gayretli,istekli olan kardeşler okurlar.

Bu arada hoşgeldiniz :angel: :angel:
 

Sade ve Sadece

Active member
Samimi ve istekli olmak ile alakası yok mübarek ; buradaysam buradan okumak isterim yönlendirme yönlendirme üzerine nefsime ağır geliyor ...
 
Üst