Musa Aleyhisselamın İmtihanı

pendüender

Well-known member
Hak Teâlâ, Mûsâ -aleyhisselâm-’a iki tâlimatta bulundu:
“1. Bir ümit ve emel ile sana geleni nasipsiz bırakma!

2. Senden kendisini korumanı isteyeni muhâfaza et!”

Hazret-i Mûsâ, bir seyahate çıkmıştı ki, yolda bir şahinin bir güvercini kovaladığını gördü. Güvercin, Mûsâ -aleyhisselâm-’ı görünce ona sığınmak üzere omzuna kondu. Şahin de geldi, diğer omzuna kondu. Şahin üzerine atlamaya niyetlenince, güvercin Hazret-i Mûsâ’nın yeleğinden içeri girdi.

“–Beni koru yâ Mûsâ! Yoksa şahin beni helâk edecek!” dedi.
Buna mukâbil şahin de, açık bir lisanla Mûsâ -aleyhisselâm-’a:
“–Ey İmranoğlu! Ben de senin yardımına muhtaç olarak geldim. Ümidimi boşa çıkarma! Benimle rızkımın arasına girme!” diye nidâ etti.
Güvercin ise:

“–Ey İmranoğlu Mûsâ! Beni korumanı diliyorum, sana sığınıyorum, beni koru, bana eman ver!” dedi.
Mûsâ -aleyhisselâm- kendi kendine:

“–Aman yâ Rabbî! Bu hususta ne çabuk ve ağır bir imtihana tâbî tutuldum!” dedi. İmranoğlu Mûsâ, çâresizlik içinde kaldı.
Sonra güvercini korumak, şahinin de talebini yerine getirebilmek ve böylece Allâh’ın emrine sâdık kalabilmek için son çâre olarak baldırından bir parça et koparıp şâhine vermeyi düşündü.

Güvercinle şahin, Hazret-i Mûsâ’nın bu candan fedâkârlık niyetini sezdikleri anda:

“–Ey İmranoğlu! Acele etme! Biz iki elçiyiz. Maksadımız senin Allâh’a olan ahdinin sıhhatini imtihan etmekti.” dediler.
Evet, bu kıssa pek ibretlidir. İlk olarak Allah Teâlâ, Hazret-i Mûsâ’ya emir ve yasakları ile ilâhî bir hudut çizmiştir. Sonra da peygamberini, îman, bağlılık ve itaatini yoklamak üzere ağır bir fedâkârlık imtihanına mübtelâ kılmıştır.​
 
Üst