sorum var...(risaleden)

hasret

Well-known member
Ve bundan anla ki, bu hayatın gayesini "rahatça yaşamak ve gafletli lezzetlenmek ve heveskârâne nimetlenmektir" diyenler, gayet çirkin bir cehaletle, münkirâne, belki de kâfirâne, bu pek çok kıymettar olan hayat nimetini ve şuur hediyesini ve akıl ihsanını istihfaf ve tahkir edip dehşetli bir küfran-ı nimet ederler...

hay isminin birinci remzinde,şu ifade geçiyor merak ettiğim şu;
neden münkirane vede kafirane ifadesini kullanmış üstad,zira bu şekilde düşünen ve yaşayan bir cok müslüman var...
yani ehli gafletide ekliyebilirdi,,
risale-i nura vâkıf olanlar cevaplarsa sevinirim
 

Sergerdan

Well-known member
Hasret kardeş devamlı forumda degiliz onun için yeni gördüm sorunuzu,onun için öyle başkasından hayır yok demeyin darılırız sonra :angel:

Öncelikle ehl-i vukuf degilim onu sölim,severek okumaya,ögrenmeye çalışıyoruz sizin gibi.Ama bence sorunuz olmazsa olmaz bir soru,yani anlamı çok şey katacak bir soru gibi gelmedi(tabi herkesin derecesi farklı,önemli olup ben farketmemiş olabilirim).Birinci remizi tekrar okumadan baktıgım ve anladıgım kadarıyla:

Yani ordan nefsime çıkaracagım şey şu olur oradaki hataya degişik derecelerde olsa düşmemek.Yani hayattan beklenen ve hayatın bize verdigi çok latif vazifeler var.Tek tek sayılmış bu ulvi gayeleri huy edinmek,ahlakımıza yerleştirmek gerekir.Peki bunun tersine davranışları kim,nasıl gösteriyor?

Bu kişiler gayet çirkin bir cehalet gösterip,münkirane belki de kafirane(kafire yakışır şekilde) o hayatın ulvi gayelerini gafletle lezzetlenmek,rahatla yaşamak,heveskerane nimetlenmek yani devamlı faydalanmak olarak zıddına dönüştürenler.

Emin degilim ama anladıgım halini söyliyim bu zıddı gayelerini yapabilmek için o kişilerin derece derece alemdeki hikmetleri,esas okunması gereken şeyleri inkar etmeleri gerekir yahut inkar ediyor duruma düşmeleri gerekir lisanı halleriyle, onun için derece derece dedim.Yani bütün herşeyi abes kılmaları gerekmez herhangi bir emrin ademi ile münkirane yaşar duruma ulaşabilirler.Hem müminde kafir,kafirde mümin sıfatı olabilir.On yüz bin emirlerin yoklugu ile gaflet kalınlaşırsa o durum da kafirane duruma gelmiş olmayı anlatıyor olabilir.Yani her günahta küfre giden bir yol vardır.O kişiler münkirane davranışlarıyla,yaşantılarında o gayelerin yokluguyla kafirane bir dereceye de gelebilirler.


Dolayısıyla münkirane ve kafirane kelimelerini eger ilk herkesin düşündügü anlamda yani inkar eden,dinsiz olan almazsak müslümanların adem-i kabulünden gelen rehavetlerini gafletlerini bizde de kafir sıfatı olabileceginden içine alır.Yani kafir dememiş,münkir dememiş onlara benzer,onların sıfatlarıyla beslenen bir ruh yapar anlamında anladım ben.


Not:size bir de özel mesaj attım,ehl-i vukuf istediniz ya adres verecem inş.
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
hasret ' Alıntı:
Ve bundan anla ki, bu hayatın gayesini "rahatça yaşamak ve gafletli lezzetlenmek ve heveskârâne nimetlenmektir" diyenler, gayet çirkin bir cehaletle, münkirâne, belki de kâfirâne, bu pek çok kıymettar olan hayat nimetini ve şuur hediyesini ve akıl ihsanını istihfaf ve tahkir edip dehşetli bir küfran-ı nimet ederler...

hay isminin birinci remzinde,şu ifade geçiyor merak ettiğim şu;
neden münkirane vede kafirane ifadesini kullanmış üstad,zira bu şekilde düşünen ve yaşayan bir cok müslüman var...
yani ehli gafletide ekliyebilirdi,,
risale-i nura vâkıf olanlar cevaplarsa sevinirim
_________________________________________________yaw şu forumda risaleye vakıf olan hiç kimse yokmu:)
cok okumamız lazım,cooooook:)

Anldığım kadarıyla Ustadımızın bu cümlede gaflette olan muslumanları neden katmadığını soruyorsunuz. Acizane olarak benim ise o cümleden anlaığım : Ustad Bediüzzaman hayatın gayesinin :

"Hem anla ki, bu hayat madem kâinatın en büyük neticesi ve en azametli gayesi ve en kıymettar meyvesidir; elbette bu hayatın dahi kâinat kadar büyük bir gayesi, azametli bir neticesi bulunmak gerektir. Çünkü ağacın neticesi meyve olduğu gibi, meyvenin de çekirdeği vasıtasıyla neticesi, gelecek bir ağaçtır. Evet, bu hayatın gayesi ve neticesi hayat-ı ebediye olduğu gibi, bir meyvesi de, hayatı veren Zât-ı Hayy ve Muhyîye karşı şükür ve ibadet ve hamd ve muhabbettir ki, bu şükür ve muhabbet ve hamd ve ibadet ise, hayatın meyvesi olduğu gibi, kâinatın gayesidir."(Lemalar)

Demekki hayatın gayesin de kişi gaflete düşemez yani gaflete ve dalalete düşülecek bir durum yok ve gayeyi dua ve ibadetten ziyade nefsin heva ve arzuları olarak düşünmek tamamıyla bir küfürdür. Böle düşünmek ise inanan olsun inanmayan olsun münkirane yani inkar eder derecesinde , kafirane yani kafire yakısır bir düşünceye sahip olduğunu sölemekde. Yani buradaki o iki terim böle düşünen herkes için gecerlidir denilebilir. Sizin sölediğiniz manada bir kelime kullanılsa idi ; mesela dalalet ve gaflet; kişi Allaha inanır ve dinini bilir ama o dinin inceliklerini her an yasamaz bazen unutur ise o zaman gaflete ve dalalete düşmüş olabilir. Ancak O yukarıdaki düşünce bir anlık gafletten veya dalaletten gelmiyor belki kafirler gibi düşündüğü için öle deniliyor...
 

hasret

Well-known member
işte demek istediğim nokta,kafama takılan nokta bu idi,allah razı olsun bütün cevap verenlerden,size de ayrıca teşekkür ederim abi,mükemmel bir cevaptı..._________________________________________________bu arada sergerdan abi senin yorumunda cok güzeldi,adresi aldım allah razı olsun,bu noktada artık sizleri rahatsız etmiycem...
 
Üst