Vecize Analizi 23: Mana-yı Harfi... Mana-yı İsmî

HAYAL ET

Well-known member
"Dünyayı ve ondaki mahlukatı mana-i harfiyle sev, mana-i ismiyle sevme; "ne kadar güzel yapılmış" de, "ne kadar güzeldir" deme. (Sözler, 32. Söz)

Esselamunaleykum;

Değerli kardeşim bende bu konuya çalışıyordum :)

"Dünyayı ve ondaki mahlûkatı mânâ-yı harfiyle sev; mânâ-yı ismiyle sevme. 'Ne kadar güzel yapılmış.' de. 'Ne kadar güzeldir.' deme. Ve kalbin bâtınına, başka muhabbetlerin girmesine meydan verme. Çünkü, bâtın-ı kalb âyine-i Sameddir ve Ona mahsustur."

Allah (cc) senden razı olsun.

Üstad Hazretleri burada bizlerin nasıl bir muhabbet ve aşk içinde olmamız gerektiğini gösteriyor. Allah (cc) için olmayan muhabbet ve aşkların yanlış ve boş olduğuna hatta yanlış düşünenlerin kendine azap ve acı vermekten başka hiçbir faydası olmadığına işaret ediyor.
 

HAYAL ET

Well-known member
Yaratılanı seviyorlarsa yaradan içindir. Zira her neyi Allah için seviyorsak ibadettir. Ancak hepimiz imtihan ediliyoruz. Bütün duygularımızı olması gerektiği şekilde kullanmayabiliriz. Bu hususi bir durumdur, şahsı ilgilendirir. Eksere teşmil edilemez.

Allah insana kalp ve muhabbet hissini, kendi isim ve sıfatlarını sevdirmek için vermiştir.
 

teblið

Vefasýz
Peki,bir sorum olacak sizlere;

Yaratdılanı severiz Yaradandan ötürü ,diyoruz değil mi?

Bazen hayat içersinde tasvip etmediğimiz insanlarla tanışıp ve hatalarına şahidlik ediyoruz..Ve biz bu insanı hatalarıyla birlikte mi seveceğiz?..Allah 'ın kuludur Diye sevmeye devam mmı edelim ?.Yoksa gönül defterimize kayıt dahi etmeyecek miyiz?

Sözün özü ve sorumun ana damarı;

SEVGİLERİMİZİN AŞKLARIMIZIN MUHABBETLERİMİZİN ÖLÇÜSÜ NEDİR ?_
 

HAYAL ET

Well-known member
Zerreden küreye bütün âlemlere aynı anlayışla yaklaşmalı; onlara değer vermiş,eşit mesafede görmüş ve o âlemleri bir bütün olarak kucaklayıp sevmelidir.

Bütün bir varlık âleminin ise Allah’ın yaratma kuvvet ve kudretinin oluşturduğunu bilmeli; gökte, dağda, otta, çiçekte, böcekte velhasıl canlı cansız cümle yaratılmışta Allah’ın hikmetinin, O’nun kuvvet ve kudretinin oluşturduklarını, gözlemlemeliyiz..
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Maya-yı harfi ve mana-yı ismi terimlerini şimdiye kadar kullanan olmamıştır diyebiliriz. Bu ifadeler Risale-i Nur ile hayatımıza girmiştir. Üstadın, 30 senelik tahsil hayatımda öğrendim dediği 4 kelimeden 2'si bunlardır.

Mana-yı Harfî: Mahlukata ve bütün kainata Allah'a bakan yönüyle ve Allah'ın sanatı ve eseri gözüyle bakabilmektir. Bir mahlukun Allah'ın eseri olduğunu ancak mana-yı harfi ile baktığımızda anlayabiliyoruz. Mana-yı harfi misali olarak risalelerde şöyle bir misal verilmektedir.
Mesela: Bir "A" harfi kendini sadece bir şekilde gösterir. Yani "A" harfi sadece alfabedeki bir harftir. Kendi başına başka bir değeri yoktur. Fakat eğer o "A" harfini yazan yönüyle baktığımızda mesele değişir. "A" harfi şöyle diyor: "Beni yazan katibimin hattı çok güzel, kalemi kırmızıdır, eğik yazar..."
Mesela: Bir elma kendi vücudunu sadece birkaç şekilde gösterir. Filan yerin elması, filan büyüklükte olur, filan renklidir... gibi. Fakat yaratıcısına bakıldığında o elma üzerinde öncelikle "Hayy" isminin tecellisi görünür, elmaya hayat vermiştir. Sonra "Rezzak" isminin tecellisi görünür, elmayı rızık olarak yaratmıştır. Sonra "Latif" isminin tecellisi görünür, elmayı en latif ve hoş bir surette yaratmıştır. Sonra "Kerim" isminin tecellisi görünür, elmayı mahlukatına ikram etmiştir. Sonra "Mün'im" isminin tecellisi görünür, elmayı nimet olarak yaratmıştır. Sonra "Hakîm" isminin tecellisi görünür, elmayı sayısız hikmetlerle yaratmıştır. Mana-yı harfi yönüyle bakıldığı zaman her şey değer kazanıyor. Yoksa elmanın değeri sadece verdiği lezzet ölçüsünde kalırdı. Aynen öyle de insan ve bütün mahlukat ve kainat ancak mana-yı harfi ile değer kazanır. Yoksa insan, kısacık bir ömürde, hayvanatın en acizi ve zaifi ve hüzünlüsü ve gamlısı ve kederlisi olarak perişan bir hayat geçiriyor. Fakat mana-yı harfi ile bakıldığı zaman Allah (CC)'ın bütün isim ve sıfatlarıın tecellisine mazhar, kainat denilen sarayında en şerefli mahluku, en izzetli mahluku, saadet-i ebediyeye mazhar en sevgili habibi... ve sayamayacağımız nice güzel ve hoş manalar içinde bir hayat geçirir. Her mahlukut Mucidine ve Sanatkarına bakan yüzlerce yönü vardır. Bir eşyanın sanatkara ve mucidine bakan yönüne mana-yı harfi diyoruz.

Mana-yı İsmi: Mahlukata ve kainata Allah namına ve Allah'ın sanat eseri olarak bakmamak manasına geliyor. Yani mahlukata kendileri hesabına bakmaktır.
Mesela bir kitaba bakıldığında katibini kabul etmemektir. Kitabı yazanı inkar etmektir. Bir elmaya bakıldığında yaratıcısını kabul etmemektir. Sanatkarla olan irtibatını koparmaktır. Rüzgara baktığımızda onu estireni kabul etmemektir. Kendi kendine estiğini farzetmektir. Yağmurun kendi kendine yağdığını kabul etmektir. Güneş kendi kendine doğuyor demektir. Dünya öylesine dönüyor demektir. Halbuki gayet iyi biliyoruz ki, sanatlı bir eser sanatkarı icap eder, fiil bir faili gerektirir. Kafirlerin ve ehl-i dalaletin kainata bakmaları hep mana-yı ismi yönüyledir. Onlar her zaman "ne kadar güzel" derler. Elbette ki güzellik varsa, bir güzelden geldiğini anlayamazlar. Nimetlendirmek varsa, bir Mün'imden geldiğini bilemezler. Hayatı varsa, Hayy olan birisinden geldiğini anlayamazlar. Gaflet yönüyle müslümanlar da bazen bu hataya düşüyorlar. Bunun sebebi ise tefekkür sistemimizin zayıf olmasındandır. Risale-i Nur'un bize kazandırdığı en büyük meziyetlerden birisi de fevkalade bir tefekkür melekesine sahip kılmasıdır. Bunun şükrünü asla ifade edemeyiz.
 
Üst