Ruh terbiyemiz

sinang

Member
Hadisler, Hz. Peygamber (sav)'in sözleri, fiilleri ye takrirleri olduğu için Kur'ân'ın sünnete ihtiyacı çoktur. İlâhî Kelam'ın nasıl anlaşılması icab ettiği, emir ve yasakların tatbik keyfiyeti ve bağlı diğer hususların tamamı hadisler vasıtasıyla pratiğe aktarılır. Hadis veya müteradifi sünnetin -buradaki "sünnet" ifadesi fıkıhtaki sünnet değildir- devreden çıktığını bir an için düşünmek dahi İslâm'a vurulmak istenen darbenin korkunç buudunu tahayyüle yeter. Zira Kur'ân ve sünnet et ile tırnak mesâbesindedirler, birbirlerinden ayırmak mümkün değildir.

Bir mümin, için Hz. Peygamber Aleyhisselam nedir?

Kur'ân-ı Kerim'in ifâdesiyle, O, kendisine inananlar için bir prototip (örnek), archetip (asıl örnek)’tir:

"... Resûlullah en güzel örnektir." meâlindeki Ahzâb sûresinin 21. âyeti ile "şüphesiz Sen büyük bir ahlâka sahipsin" meâlindeki Kalem sûresinin 4. âyeti, bu hususu açıkça göstermektedir.
Ruh sağlığı, ruhun terbiyesi ile elde edilir. Ruhun terbiye edilmesi demek, ruhî kuvvetlerin terbiye edilmesi demektir. O zaman ruh tabiî veya normal halini elde etmiş olur. Ruhu terbiye etmek için şu üç şeyin gerçekleştirilmesi gerekir:

1- Ruhun şüphelerden ve hurâfattan (boş inanışlardan) temizlenmesi lazımdır.

Kur'ân-ı Kerim, En'am, 6/28; Yunus, 10/36 ve Necm, 53/28. âyetlerinde "zan veya sanının gerçeği yarışamayacağını, ona uyulmaması gerektiğini" ifâde eder, Peygamber Efendimiz de "haram ve helâlin belli olduğunu, şüpheli şeylerden uzaklaşmak gerektiğini" buyurur. Bir başka hadîsinde de: "Sana şüphe veren şeyi bırak da şüphe vermeyene bak" buyururlar.

2- Aklı ve zihni doğru bilgilerle donatmak, ruh sağlığı için elzemdir. Çünkü yanlış bilgiler, aslı esası olmayan şeylerle hareket etmek, aklî. ruhî ve zihnî dengeyi bozar, hastalıklara veya gayr-i tabiî davranışlara iter. Nitekim, Kur'ân-ı Kerim. İsra suresinin 36. âyetinde: ''Bilmediğin bir şeyin ardına düşme; doğrusu kulak, göz ve kalb bunların hepsi o şeyden sorumlu olur" denilerek tehlikeye işaret edilmiştir.

3- Ruhun sağlığa ve mutluluğa sahip olabilmesinin diğer bir şartı da, onun güzel ahlâkla bezenmesi ve bunlara alıştırılmasıdır. Sevgili Peygamberimizin hayatına ve şahsına bakıyoruz, yani sünnetini tetkik ediyoruz, karşılaştığımız manzara gerçekten sürur verici. Güzel ahlakı tamamlamak üzere gelmiş, bir gaye ve ufuk Peygamberin her davranış ve düşüncesi kusursuzdur. Burada sünnetinden sadece bazılarını ve bunları destekleyen Kur'ân-ı Kerim âyetlerini görelim:

İnsanların en çok rahatsız oldukları hususlardan biri haksızlıktır. Peygamber aleyhisselam Efendimiz buyuruyor: "Haksızlık etmekten sakınınız, zira haksızlık kıyamet gününde zulmettir." Bu hususu teyit eden, Hacc sûresinin 71. âyeti: "Zalimler için dost ve yardımcı yoktur?" Ruhlardaki huzurun kaynağının âdalet olduğunu çok iyi bilen iki cihanın Sevgilisi: "Ailesine ve idaresi altında bulunanlara âdaletle hükmeden âdil olan kimseler, Allah nezdinde nurdan minberler üzerinde otururlar, yüksek mevkilere çıkarlar", diyerek, "Muhakkak ki, Allah adâlet ve ihsanı emreder" meâlindeki Nahl suresinin 90. âyetine uygun tavsiyede bulunur.

Toplumlarda çok az mesul olanlar veya hiç mesut olamayanlar, ruh sağlıkları dâima tehlikede olanlar, şüphesiz, yetimler, kız çocukları, zayıflar, korunamayanlar, felâketzedeler ve benzerleridir. Onların mutluluklarını ve ruh sağlıklarını temin etmek için, Efendimiz'in, yetimlerin, kimsesiz kız çocuklarının, zayıfların, kadınların ve fakirlerin haklarının korunması ve kendilerini iyi muamele edilmesi hususundaki maalesef hepsini zikredemeyeceğimiz hadîsleri kulakları çınlatmalıdır. Bu hadisler: "Müminlere karşı kanat ger, tevazu göster, şefkatle muamele et" (Hicr,15/88); "Sakın yetime kahretme, birşey isteyeni azarlama" (Duha,93/9-10) ve bu meâldeki Kehf. 18/28 ve Maûn,107/1-3 âyetlerinin Sevgili Peygamberimiz'in söz ve davranışlarındaki tezahürleridir.

(Bakara, 2/263); "İnanan kullarıma söyle, en güzel şekilde konuşsunlar..." (İsra, 17/53); "Ona yumuşak söz söyleyin, belki öğüt dînler, veya korkar..." (Tâhâ,20/44) âyetleri muvacehesinde tecellî eden bir davranış şekli idi ki, insanları ruhen huzura kavuşturuyordu. Nitekim Kur'an-ı Kerim, Âl-i İmran, 3/109. âyette: "Eğer sen huysuz ve katı yürekli olsaydın, yanından dağılıverirlerdi", diyerek insanlara huzur ve sükun vermenin yolunu gösterir.

Sevgili Peygamberimiz her konuda kalbi selîm ve vicdanı hakimle hareket ederdi. Çünkü bu hal, Kur'ân'ın hareketlerinde yansımasıydı: "O gün ne mal, ne evlat fayda verir; ancak temiz bir kalble gelenler kurtulur" (eş-Şuârâ, 26/88-89).


Maddî ızdıraplar şuurda, manevî ızdıraplar da vicdanda ortaya çıkarlar ve idrak edilirler. Kıymet hükümlerine sahip olarak, gönlü faziletlerle beslemeli, iyilikler yaparak Peygamber sevgisine sahip olduğumuzu göstermeli, mutlu olmalıyız. Son sözümüz:

"Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl
Muhammed' siz muhabbetten ne hâsıl?"
 
Üst