Kemalizm ne kadar güçlü?

imported_habib

New member
Kemalizm ne kadar güçlü?



(Bu yazı, bir önceki yazıyla birlikte, bundan on yıl önce, 1997 Mart’ının ilk haftasında yazıldı ve Yeni Asya gazetesinde yayınlandı. 2007 baharında, bu iki yazıyı yeniden hatırladım ve sizlerle paylaşmak istedim.)


BİR FİKRİN gücü, iktidar sahibi olmak ile kazandığı mevzilere bakarak anlaşılmaz. Bilakis, bir fikrin ne kadar güçlü olduğunun kriteri, iktidara rağmen ayakta durabilmesi ve hatta gelişebilmesidir.

Tevhid hakikatının gücü, işte bu kriter mucibince, tarih indinde defalarca sınanmış ve onaylanmıştır. Nemrut karşısında İbrahim (a.s.), Firavun karşısında Musa (a.s.), yozlaşmış Yahudiler ve Roma karşısında İsa (a.s.) ve de Cahiliyeye karşı Asr-ı Saadet örneklerinde görüldüğü gibi, tevhid hakikati bir iktidar desteğiyle kitleler arasında yayılmamış; bilakis, bu hakikatı söndürmek için elden gelen hiçbir şeyi esirgemeyen iktidarlara rağmen neşv ü nema bulmuştur.

Buna mukabil, yine tarih indinde zaafı sınanmış ve onaylanmış bir dizi fikir de mevcuttur. İbrahim (a.s.) karşısında Nemrut, Musa (a.s.) karşısında Firavun, İsa (a.s.) karşısında Roma, Asr-ı Saadet karşısında Cahiliye, bunun en dikkate değer örnekleridir.

Tarih, bunun başkaca örneklerini de kaydetmektedir. Hind-Moğol imparatoru Ekber’in kurduğu, iktidar zoruyla dayatılmaya çalışılan, İmam-ı Rabbanî gibi bir müceddidin karşısında zindanlara düşme pahasına mücadele verdiği sözümona ‘din-i ilâhî’ bunlardan sadece biridir. Ekber’in devâsâ iktidarı, bu düzmece dinin yerleşip kökleşmesine yetmemiş; bilakis, Ekber’in kendi torunu dahi, itikadı düzgün bir mü’min hükümdar olarak tarihlere kaydedilmiştir.

Keza, Harzemşahlar devletini yıkmaktan başlayarak Afrika kısmı hariç bütün İslâm topraklarını, bu arada hilâfet merkezi Bağdat’ı ele geçiren, yakıp yıkan Moğolların varıp dayandığı nokta, Berke gibi hanların, hatta Hülagu’nun torunlarının dahi İslâm’la kucaklaşmasıdır. Zahirde ezildiği sanılan, zahirde ezmiş görüneni dahi kuşatmış ve kendine kazanmıştır.

Çağlar boyu devam eden bu fikirler mücadelesinin bir veçhesi, vâkıa, yaşadığımız ülke sınırları dahilinde vuku buluyor. Kemalizm adı verilen ve yetmiş küsur yıldır iktidar desteğini elinde tutan bir düşünce sistemi, resmî ağızlara bakılırsa, “hâlâ tehdit altında,” hâlâ “korunmaya ve kollanmaya” muhtaç görülüyor ve bu “koruma ve kollama” ihtiyacı demokrasi ve hürriyet yönünde yeni adımlar atıldığında biraz daha artış gösteriyor, dolayısıyla da demokrasi ve hürriyet noktasında şu ülkede bir adım ileri-iki adım geri modeli işleyegeliyor.

Aslında, başka herşey bir tarafa, bu vâkıanın ta kendisi, Kemalizmin bir fikir sistemi olarak taşıdığı acziyetin ve zaafın delili hükmündedir. Bir fikir muhalefete rağmen yaşayamıyor veya gücünü koruyamıyorsa, bilakis alternatif bir düşünce sistemi karşısında gerileme yaşıyor ve o yüzden gücünü ve varlığını koruması için alternatif düşünce sistemlerine bir had ve yasak koymak icab ediyorsa, vaziyet hiç de parlak değil demektir.

Dolayısıyla da, Kemalizmin bugün güç ve iktidar ile, muhalif düşüncelerin değişik biçimlerde engellenmesi ve sindirilmesi ile sağlanan hakimiyeti, surî ve aldatıcı bir hakimiyet görüntüsüdür.

Nitekim, artık her ağızda dolaşan “takiyye” muhabbetinin varlık sebebi de budur. Yani, hissedildiği üzere, Kemalistlerin sayısı, “Kemalist gözükenler”in sayısından bir hayli azdır. Çokları, gerçekte Kemalist olmadığı halde bu ortamda “Kemalist gözükme”yi tercih etmekte; bu ise, hürriyet ve demokrasinin yerleştiği bir zeminde bu insanların mevcut görüntülerini terk ile asıl düşüncelerine avdet edeceği endişesini beslemektedir.

Buna karşı devletlûların takındığı tavır ise, her nedense, Kemalizmin bir düşünce sistemi olarak taşıdığı zaafların farkına varmak değil. Bilakis, bu gerçeğe sırtını dönerek, muhalif düşünceleri olabildiğince sınırlamak ve susturmak...

Türkiye, o çok arzu edilen “çağdaş uygarlık düzeyi”ni hürriyet ve demokrasi noktasında yakalayamıyorsa, işte bundan dolayı yakalayamıyor.

Lâkin, görülmek istenmese de, vâkıa apaçık ortada duruyor.

10.05.2007

© 2007 karakalem.net, Metin Karabaşoğlu
 

ebrar172

Well-known member
hiç bir zaman bu ülkede sol partiler iktidar olamamıştır...eger cumhuriyetin ilanından sonraki tüm seçim sonuçlarına bakılırsa(tek partili dayatma dönemi hariç)bu apaçık görülür..ancak bu cumhuriyetçi kemalist olduğunu söyleyen partiler koalisyon ortağı olabilmişlerdir..burdan iki seçenek çıkar bence ikiside geçerlidir hem kemalist geçinen halbuki yürekten inanmayanlar hemde dinin geri plana atılmasını asla kabul etmeyen halk her seçimde sağcı partilere oy vermiştir..kemalizm bir parti şekli gibi gösterilmek istenmiş bu şekilde insanlardan oy toplanmaya çalışılmıştır..oysaki unutulmamalıdır mustafa kemalin fikirlerinin yılmaz savunucusuyuz diyen bu insanlar kemalizm dedikleri ideolojik yapıyı faşist bir idare şekline çevirmeye çalışmışlardır..daha eski tarihlerde istedikleri olmayıp halk yine onlara ters düşen partileri seçtiğinde derhal ihtilal dedikleri neye karşı kime karşı yapıldığını kendilerinin dahi bilmediği cuntacı dayatmacı fiillerle olmayanı oldururuz ama biz demokrasiyi savunan düşünemeyen halkın yerine düşünen akıl ustalarıyız havalarıda artık kar etmemektedir..kısacası artık bir devir kapanmıştır yeni devirde bu tuhaf mutasyon tipler yavaş yavaş liberal olmuş yarışı kim kazanırsa onun bayrağını taşımaya başlamışlardır...yeni sloganlarıda şudur:


esen rüzgara yelken açılmaz...
Hakk'ı unutarak halktan kaçılmaz..
 

Merih

Well-known member
ben olayın özüne bakıyorum sonuç nedir ? olmuş mu? olmuş. O zaman hiç bir zaman olmadı gibi bir tanım kullanılamaz.
 
T

Tarihci19

Misafir
Merih ' Alıntı:
ben olayın özüne bakıyorum sonuç nedir ? olmuş mu? olmuş. O zaman hiç bir zaman olmadı gibi bir tanım kullanılamaz.

ülkemiz şayet demokratik bir ülke ise demokrasiyle yönetildiğimizi iddia ediyorsak,,,, bu ulkede chp asla ve asla tek başına iktidar olamamıştır deriz.. çünkü demokraside tek parti, açık oy gizli tasnif diye bir saçmalık olamaz, bu diktatörlüktür demokrasiye aykırıdır,, bizde demokratik bir ülke olduğumuzdan mütevellid tek parti dönemi ülke demokrasimizin yüz karası olduğu anti demokratik bir dönemdir..
 

Merih

Well-known member
+ olarak şunuda belirtiyim o demiş olduğunuz tek partili dayatma döneminde partinin başında atatürk vardı eğerki muhalif 1-2 parti daha olsa idi ogünkü şartlarda sonuç asla değişmezdi tabi ki ogünkü chp ile bugünkü chp arasında dünyalar kadar fark var en büyük fark da partinin başında deniz baykal gibi ağzi anca laf yapan icraata gelince 0 olan kendini sosyal demokrat olup tanımlayip demokratliğin yanından bile geçemiyecek bi insan var. onun için zaten chp şahısların tekelinde oldukça hiç bişi olmaz elh. tayyip erdoğan çok iyi yönetiyor devleti kim ne derse allah başımızdan eksik etmesin.
 
T

Tarihci19

Misafir
doğru,, ama bence Allah baykala uzun ömürler versin, ve hep chp nin başında dursun çünkü o chp nin başında durdukça chp hiçbişey yapamaz :) elhamdülillah cumhurbaşkanlığı da güzel neticelendi inşalah önümüz açık.. bi kaç engel daha var onlarda kalktımı türkiye bir atılıma gececektir..
 

lafzadi

Active member
kamalizim olarak orataya atılan bu görüşün aslında pek hükm edici taraflarınıda günümüzde görmemekteyiz.

bu demek oluyorki bu şekilde varsayılan bir düşünceye fazla kitlenin rağbet göstermediği..

kemalist olrak adl edilen düşünce topllulukları bu güne kadar hiç bir işi halledememişlerdir..

hiç bir konuya tatmin edici çözümler bulamamışlardır,

onalr herzaman ülkeyi karışıklıklığa sürükleyen kişiler olmuşlardır..

ama rabbimin izniyle herzaman elleri boş dönmüşlerdir...

aslında savundukları düşüncenin anlmını tam olarak kendileri bile bilmemektedirler...

düşünce birilerinin ismini kullanarak düşünce olmaz

bakı selamlar
 

HaDiS

Active member
konuyla alakası yok belkide ama merih bu ali mix anlatmalıymış meger de ki ses senin ise yane orjinalse kaset neyin cıkardığında forum dakiler olarak haberimiz olsun zarar etme hep beraber alalımda.he birde unutmadan yumurta akı iç iyi gelirr :D
 
Üst