Yeis Yok, Gevşeme Yok, Korkmak Yok! Ne MutluHalis, Muhlis, Çalışkan Müslümanlara

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Yeis Yok, Gevşeme Yok, Korkmak Yok! Ne Mutlu Halis, Muhlis, Çalışkan Müslümanlara!




Yurt içi ve dışında, pek çok çeşitli hayat görüşleri, farklı düşünce ve anlayışlar var. Herkes edindiği tecrübelere, aldığı eğitime, ömrü boyu karşılaştığı kişi ve olaylardan etkilenişine, nefsinin arzu ve temayüllerine; görgü, edep, inanç ve ahlâkına göre bir yol tutturmuş gidiyor; iyi veya kötü, yararlı veya zararlı, dine ve kanunlara uygun veya aykırı, güzel veya çirkin işler yapıyor.

Bizler, elhamdülillah ki müslümanız; İslâm’dan ve imandan, Kur’ân-ı Kerîm’den, dinimizin ahkâmından, emir ve yasaklardan, ibadet ve taatlerden, görev ve sorumluluklarımızdan, hatta din uğruna uğrayabileceğimiz mihnet, sıkıntı, zarar, elem ve kederlerden son derecede memnunuz, gerekirse seve seve malımızı ve canımızı feda edebiliriz.

Biz müslüman olarak yaşamak, herkese iyilik yapmak; yüce Rabbimizin rızasını kazanmak; ardımızda hayırlı eserler, güzel bir nam ve nişan; sevimli, olumlu, şerefli, sevaplı, mübarek, muhterem, muazzam, mükerrem bir iz ve şan, hayır dua ile anılacak bir hatıra, olgun ve dolgun bir hayat bırakarak âhirete göçmek; alnı ak ve açık olarak ölmek, âhirette de cennete girmek, Allah’ın rıdvân-ı ekberine ermek, cemalini görmek, Resûlü’ne (sas.) komşu olmak istiyoruz.
Amacımızın çok yüksek, işimizin çok zor, çalışmalarımızın çok zahmetli ve çileli, hayatımızın çok tehlikeli ve sıkıntılı olabileceğini görüyor ve biliyoruz; Cenâb-ı Hak yârimiz ve yardımcımız olsun, bizi korusun, bizi zorlu imtihanlara tâbi tutmasın, kusurlarımızı bağışlasın, rahmetine erdirsin.
Halka halka, iç içe, çeşit çeşit ödev, görev ve sorumluluklarımız var, zaman çok kıymetli ve çok kısıtlı; ömür kısa, yol uzun, iş çok. Halk cahil, dost zayıf, düşman kavi, tuzak çok, fitne ve fesat yaygın, sorumlular gafil, şartlar çetin, uyanık mü’min az[

Olsun! Şair ne demiş:
Felek her türlü esbâb-ı cefâsın toplasın gelsin
Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azîmetten. (yazara bu sözünde katılmıyorum)
O “millet yolunda” demiş, biz “Allah (celle celâlüh) yolunda” diyoruz; o sözde istibdada karşı sahte hürriyet istemiş, biz iki paralık dünyalık yerine “ebedî, sermedî, daimî saadeti” diliyoruz. O yanılmış, aslında iyi niyetli olan bir hakana karşı çalışmış; biz gerçek küfre, şirke, zulme, sömürüye, şeytana, şarlatana, çok kötü niyetli, hunhar, gaddar düşmanlara karşı ölüm kalım mücadelesi veriyoruz. İyi çalışmazsak işin sonunda din, iman, ırz, namus, vatan, millet, hukuk, hürriyet, huzur, saadet, selamet, hayat, âhiret her şey gidebilir.
Daha azimli, daha kararlı, daha sebatlı, daha sabırlı, daha tahammüllü, daha cefakeş, daha fedakâr, daha vefakâr olmalıyız.
Aldatıcı lafları, kandırıcı gülücükleri, sûret-i haktan görünen palavraları, sahte kahramanları, şeytan düzenbazları, yılan madrabazları, yalan cambazları iyi teşhis etmeliyiz. Meydanı onlara bırakmamalıyız, gaflete, rehavete düşmemeliyiz, oyunları, çalımları yutmamalıyız.

Bazen bir kâfir, mü’minden daha halis ve sadık görünür, bir münafık muazzam dalkavukluk yapar, bir soysuz en ileri vatansever rolünü oynar, bir hain köşe başını tutar, bir düşman direksiyonu ele geçirir.

Koca bir Devlet-i Âliyye-i Osmâniyye nasıl parçalandı, nasıl bölük bölük bölündü, Balkanlar nasıl elden kaçtı, petrol mıntıkaları nasıl yabancıların sömürüsüne geçti; Kırım, Kafkasya, Kazan, Orta Asya, Orta Doğu, mukaddes beldeler, Mısır, Sudan, Cezayir, Fas, Hindistan, Malezya, Java, İspanya, Endülüs, Sicilya, Malta, Girit, Mora, Kıbrıs ne oldu?

Çok okumalı, çok gezmeli, çok görmeli, çok düşünmeli, çok üzülmeli, çok ağlamalı, çok çalışmalı, çok çalışmalı, çok çalışmalıyız.

Çare var, çıkış var, ümit var, yeis yok, korku yok, gevşeme yok, zarar yok! Güneş balçıkla sıvanamaz, gerçekler uzun zaman saklanamaz. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar, biter. “Hak gelir, batıl zail olur.”

Sonuç zafer, sonuç başarı, sonuç mutlaka kâr, sonuç gazilik veya şehitlik, sonuç cennet, sonuç ebedî saadet!
Ne mutlu müslümanlara!
Mahmud Esad Coşan, Başmakaleler 1, S 493.
 
Üst