Benim canım çok sıkılıyor,

Sergerdan

Well-known member
img742nx0.jpg


Mevlânâ Mesnevi’sinde; “Zulmetten, gamdan, kederden sana her ne arız olursa, onun sebebi kayıtsızlık ve küstahlıktır.” diyor. Günümüzde insanlarımızın en büyük dertlerinden biri de can sıkıntısı. Yediden yetmişe kadar her kesimden duyabileceğimiz sözler: “Benim canım çok sıkılıyor, ne yapmam lazım?”İnsanın bazen kalbinde bir sıkıntı, huzursuzluk doğabilir. Bu durum kimi zaman kısa sürer. Bazen de hiç bitmeyecekmiş gibi uzun gelir insana. O anları yaşarken sebebini kendimize de sorarız; ama cevabını bulmakta zorlanırız. İşte bu gibi durumlarda sevgi ve aşk sultanı Mevlânâ, sıkıntının reçetesini şu güzel beytiyle bizlere sunuyor:
“Kendinde gam hisseyleyince hemen istiğfar et. Gam emr-i ilahi ile müessir olur.” der.

Mevlânâ, sıkıntının çoğaldığı, içimizi bir huzursuzluğun kapladığı, sanki kara bulutların bizim üzerimize akın ettiği zamanlarda samimi, ihlaslı bir gönülle günahlarımıza tövbe etmeye çağırıyor. Ruhumuzu yoran, inciten günahlar bize bir sıkıntı olarak geri dönüyor. İlacın ise ancak sıdk içinde tövbe etmekle olacağını söylüyor.

Yunus (as), balığın karnında karanlıklar içinde kalınca bu hale düşmesinin sebebini Allah (cc)’tan izin almadan kavmini terk edişinde bulur. Kendini Rabb’ine karşı suçlu hisseder. O haldeyken bütün karanlık ve zulmeti nuruyla aydınlatacak olan Allah’a (cc) sığınır. Onun yüce adını dili ve gönlüyle zikr eder. Onun güzel isminin nuruyla aydınlanır, balığın karnından kurtulur, felah bulur.

Rasûlullah (sas) şöyle buyurdu: “Yunus’un balığın karnında iken yaptığı duâ olan: ‘La ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minezzalimin.’ Senden başka ilah yoktur. Sınırsız kudret ve yüceliğinle Sen, her şeyin üstündesin, doğrusu ben yapılması gerekeni yapmamak suretiyle kendime haksızlık edenlerdenim.’ (Enbiya, 87) Bu duâyı herhangi konuda yaparsa Allah onun duâsını mutlaka kabul eder.” (Tirmizî, Deavât, 82; Ahmed b. Hahbel, el-Müsned, nr. 1383)

AİLEM
 

hasret

Well-known member
aslında sıkıntıların ekseriyetle sebebi günahlardır,diyor üstad...
her sıkıntının sebebini kendi icimizde sorgulasak rabbimize bir karsı gelmişliğin nedeni vardır,işte burda istiğfar etmek,evet...
Allah razı olsun guzel bir paylasımdi,abi...
 

memluk

Hatim Sorumlusu
İnsan bazen öyle gönül darlığına düşüyor ki adeta boğulacakmış gibi oluyor ve ruh dünyasının bütün bütün karardığını zannediyor Böyle bir halden kurtulmanın ve kalbdeki düğümü çözmenin çaresi nedir?

Bu halin tasavvuftaki unvanı "kabz"dır Lügat itibarıyla iç darlığı tutulma gerilme sıkılma avuç içine alınma canı çıkacakmış gibi olma manalarına gelen "kabz" tasavvuf ıstılahında insanın sımsıkı bir münasebet içinde bulunması lâzım gelen ebedî feyiz kaynağıyla alâkasının gevşemesi ve mânevî feyizlerinin kesilmesi sebebiyle kısmen de olsa boşlukta kalması ve kalbinin kasvetle kasılması demektir Buna karşılık sözlüklerde yayma açma sergileme ferah-fezâ bir duruma erme şeklinde tarif edilen "bast" tabiri ise tasavvufta gönlün genişleyip şenlenmesi ve zihnin en muğlak meseleleri dahi çözebilecek seviyeye yükselmesi dolayısıyla insanın ilahî lütufları hissetmesi ve yüreğinin neşeyle atması manalarına gelmektedir

Kâbız ve Bâsıt İsimlerinin Tecellileri

Mevlânâ'nın ifadesiyle kalb
virgs.gif
tecelligâh-ı ilahî deryasının sahilidir O deryanın tecelli dalgaları devamlı kalb sahiline çarpar durur Bunlar ışık tayfları gibi değişik şekil ve boylarda olurlar ve uğradıkları yerlerde kendi keyfiyetlerine göre değişik tesirler hasıl ederler Bu dalgalardan bir kısmı Cenâb-ı Hakk'ın "Bâsıt" ism-i şerifinin tecellileri olarak gelir Bâsıt; dilediği kuluna ihsan ve lütuflarını bol bol veren ona güzel bir hayat daimi saadet ve geniş rızık bahşeden demektir Dolayısıyla Bâsıt isminin tecellisi olan dalgalar kalbi inşiraha gark ederler O engin deryanın bir kısım dalgaları da "Kâbız" isminden neş'et ederler Kâbız ise; ihsan ve lütuflarını bazen kısan istediği kulundan servet ü sâmanı evlâd ü ıyâli hayat zevkini gönül ferahlığını alıveren manalarına gelir Kâbız isminin tecellisi olan dalgalar kalbe gelip çarptığı zaman orada bir sıkıntı bir kalak ve iç darlığı meydana getirirler

Cenâb-ı Hakk'ın Kâbız isminin tecellileri mutlaka her insanda tesirlerini gösterir İnançsız kimselerde bu tesirler bunalım stres ve buhran şeklinde ortaya çıkar; onlarda intiharlara sebebiyet veren sâik de çoğu zaman bu türlü bir kabz halidir Mü'minlerde ise her kabz bir teyakkuz faslı ve Mevlâ-yı Müteâl'e gönülden teveccüh çağrısıdır İnsan mütemadiyen Bâsıt isminin mazharı olsa ve hep ilahî ihsanlarla karşı karşıya bulunsa onun nimetlerin kadrini bilememesi kendini salması ve nankörce davranması söz konusu olacaktır O ard arda lutfedilen nimetlerin muvakkaten kesildiğini de görmelidir ki onların kıymetlerini anlasın Bu açıdan bast halinde rahatça kulaç atıp ileriye doğru gidebilmenin zevkini duyabilmek için ara sıra kabza maruz kalmak ve bir tutukluk yaşamak da gerekmektedir

Evet Allah Teâlâ hem "Kâbız" hem de "Bâsıt"tır; insan irâdesinin nisbî bir tesiri olsa da kabz u bast Allah'ın kudret meşiet ve iradesine bağlıdır "Allah hem kabz eder hem de bast eder" (Bakara sûresi 2/245) mealindeki ayet-i kerime de bu hakikati ifade etmektedir Bütün varlık O'nun kabza-i tasarrufundadır; semâlardaki burç burç gezegenlerden insanın kalbine kadar her şeyi dilediği zaman evirip-çeviren O'dur Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz'in "Kalb Hazreti Rahmân'ın parmakları arasındadır; onu halden hale çevirir ve ona istediği şekli verir" sözü de bu gerçeğin bir buudunu hatırlatmaktadır Allah Teâlâ
virgs.gif
Kâbız ve Bâsıt isimleriyle dilediği zaman kalbi öyle sıkar ve onu öyle ihtiyaçlara boğar ki artık O'ndan gayri hiç kimse kalbi inşiraha kavuşturamaz ve onun ihtiyaçlarını gideremez istediğinde de kalbe öyle genişlik ve inşirah verir ve onu öyle ihsanlarla şereflendirir ki gayrı o hiç tasalanmaz ve hiçbir şeye ihtiyaç duymaz

Kabz ve Bastın Vartaları

Nur Müellifi Kastamonu Lahikası'nda kabz u bast gibi halleri şöyle değerlendirmektedir: "Sair teellümât-ı ruhaniye ise
virgs.gif
sabra mücahedeye alıştırmak için Rabbanî bir kamçıdır Çünkü emn ve ye'sin vartasına düşmemek hikmetiyle havf ve reca müvazenesinde sabır ve şükürde bulunmak için kabz-bast hâletleri celâl ve cemal tecellîsinden intibah ehline gelmesiehl-i hakikatçe medâr-ı terakki bir düstur-u meşhurdur"

Demek ki bazı ruhi sıkıntılar ve gönül darlıkları Cenâb-ı Allah tarafından insanları sabra ve nefisle mücahedeye alıştırmak için verilen Rabbânî birer kamçı gibidir Tembelleşen bir hayvanın kamçı ile harekete geçirilmesi misillü hantallaşan ve ülfet içinde kıvranan insanlar da bu kabz ve bast halleriyle adeta kamçılanmakta ve vazifelerinde canlılığa ciddiyete ve gayrete sevk edilmektedirler

Bediüzzaman Hazretleri bu ifadeleriyle kabz u bastın vartalarına da dikkat çekmektedir: Aslında insan daima sabır ve şükür kanatlarıyla yol almalı; havf ve reca dengesini de hep korumalıdır Ne var ki bazı kimseler sıkıntı ve zorluk anlarında reca ve sabırla hareket edeceklerine ye'se düşebilmekte; rahat ve huzurlu dönemlerde ise havf ve şükür esaslarına bağlı bir tavır alacaklarına emniyet duygusuyla dolup kendilerini bütün bütün rehavete salabilmektedirler Oysa her zaman havf ve reca dengesini gözetmenin hayati ehemmiyeti vardır İnsan meleklerle aynı safta yer aldığını görse bile asla nefsine güvenmemeli âkıbet ve âhiret hesabına emniyette olduğunu sanmamalıdır Mutlak yeis küfür olduğu gibi mutlak emniyet de küfürdür Evet nasıl ki âkıbet ve âhiret konusunda bütün bütün ümitsiz olmak bir küfür sıfatıdır; bir insanın ameline güvenmesi âkıbetinden hiç endişe etmemesi ve Cennet'e gireceğinden emin olması da bir küfür vasfıdır

Bu itibarla kabz yeis bataklığına yuvarlanmamaya dikkat edilerek karşılanması gereken bir celalî tecelli; bast da âkıbetinden emin olma aldanmışlığına düşmemeye itina gösterilerek değerlendirilmesi icap eden bir cemalî tecellidir Basta mazhar olan insan öteleri müşâhedeye açılamamış ve hayatını uhrevîliklere bağlayamamış kimselerin içine düştüğü gaflet ve gevşeklikten uzak kalmalı şükür hisleriyle dolmalı ve hep temkinli olmalıdır Kabz haline maruz kalan kimse de gönül semasının muvakkaten karardığı o zaman diliminde sadâkat ve vefa ışığıyla yol almalı ümitsizliğe asla teslim olmamalı ve sabırdan ayrılmamalıdır

Kabz dış yüzü itibarıyla çirkin görünse bile aslında o bir teyakkuz faslıdır ve mâsivâdan sıyrılıp Cenâb-ı Hakk'a yönelmek gerektiğini ikaz eden bir teveccüh davetidir Yunus Emre:

"Kötüdür yoksulluktan nicelerin varlığı
Bunca varlık var iken gitmez gönül darlığı"

derken işte kabzın bu yönüne dikkat çekmiş; bütün gönül darlıklarının çaresinin kesrette vahdeti bulmak varlığın çehresinde Hâlık-ı kainatın samedânî mektuplarını okumak ve mâsivâdan kurtulup Mevlâ-yı Müteâl'in muhabbetiyle dolmak olduğuna işaret etmiştir

Evet kalbinin kasvet bağladığına ve karanlıklar içinde kaldığına inanan bir insan şayet kendisini ümitsizliğin pençelerine teslim etmezse ve vicdan lisanıyla sürekli "Tut beni Allahım tut ki edemem Sensiz!" diyerek Cenâb-ı Hakk'ın inâyetine sığınırsa o kasvetli zaman diliminin boğuculuğuna rağmen
virgs.gif
bast halinde ulaşamayacağı noktaların çok ötesine vâsıl olabilir Zira
virgs.gif
esas kulluk kabz halinde onun tuzaklarına düşmeden sadâkatle ortaya konan kulluktur O kullukta Allah Teâlâ'nın emirlerini yerine getirme düşüncesinden başka bir niyet ve maksat yoktur; dahası onda aşk yoktur iştiyak yoktur cezbe yokturincizap yoktur zevk-i ruhanî yoktur; sadece Yüce Yaratıcı'nın emri olduğu için ibadete ve ubudiyete sarılma kastı vardır İşte ibadet ü taat neşvesinden mahrum kaldığı öyle bir anda da kulluğunu aksatmayan bir insan bire on bire yüz bire bin ve hatta daha fazla sevap kazanacaktır Bu açıdan mü'min inişli çıkışlı bu yolda içinde bulunduğu halin kabz ya da bast olduğuna bakmadan mütemadiyen yürümeli ve her zaman kendisine yakışan sadâkat ve vefanın gereğini sergilemelidir

Gönül Darlığının Çaresi

Diğer taraftan
virgs.gif
kabz u bast dilimlerini bazen daraltan
virgs.gif
bazen genişleten ve insanı gerilimlere iten veya sevinçlerle coşturan İlâhî irâdedir; bütün bu hususlarda sebepler sadece âdî birer şarttır Dolayısıyla bize ait bir kusur ve gafletle gelmiş bir kabz ilerideki bir bastın başlangıcı; gevşekliğe sürükleyen bir bast ise tehlikeli bir kısım kabzların davetçisi olabilir Bazen ilâhî mevhibelerin hakkını verememe bir kabz sebebi olduğu gibi çok defa günahlar da beraberinde kabz hâlini getirir Nitekim nebevî bir beyanda "İç sıkıntıları günahların cezalarıdır" buyurulmaktadır

Bu itibarla kabzdan kurtulma yolları adına en evvel zikredilmesi gereken husus tevbe ve istiğfardır Mü'min bir kul gaflete karşı tavır almalı günahların öldürücülüğünden tevbe ile kurtulmalı isyan lekelerini gözyaşlarıyla yıkamalı ve gönül gözünü bir kere daha verâlara çevirmelidir İşlenen bir günahın kötülük ve seyyienin hemen arkasından bir sevabın iyilik ve hayrın yapılması kabz döneminin kısalması için önemli bir vesiledir

Manevî hayatımızdaki bir sıkıntı ve kabz halinde inşirah kaynağı olabilecek hususlardan biri de psikolojik tavır ve durum değişikliğidir Psikologlar dainsanın kendini yenilemesi ve üzerindeki sıkıntıyı atabilmesi için bir hal ve tavır değişikliğini salık vermektedirler Öfke anında abdestin tavsiye edilmesinin hikmetlerinden biri de yine bu tavır değişikliğini temin etmektir

Bu zaviyeden çok ağır ve bunaltıcı bir kabz hali yaşayan insan şayet o anda insanlar arasında bulunuyorsa hemen bir yere kapanıp gönlünü halvete vermeli Cenâb-ı Hakk'a çok ciddî teveccüh etmeli ve kimsenin duyamayacağı bir mekanda içini Rabb'ine dökmelidir Orada lahûtîliğe açılmalı biraz gönlünün sesini dinlemeli; ruhunu sıkan dış sâiklere dışarıdaki huzur bozucu seslere gelip çarpan gürültülere karşı biraz daha kapanmalı ve vicdanında bazı şeyleri görmeye duymaya hissetmeye çalışmalıdır Eğer o anda tek başına bulunuyorsa bu defa da hemen arkadaşlarıyla bir araya gelmeli onlarla konuşup dertleşmeli kendi durumunu samimi dostlarına açmalı onların düşüncelerini de yanına almalı; kendisi olarak ayakta duramayacağı zamanlarda arkadaşlarının aşk u şevklerine tutunmalıdır Kalbi ötelere açık insanlar arasında bazı iman hakikatlerini müzakere etmeli; va'z ü nasihatlere kulak vermeli ve Kur'an dinlemelidir Nitekim Ehlullahtan bazıları kabz halinden kurtulmanın en kestirme yollarından biri olarak usulüne uygun okuyan samimi bir insandan Kur'an dinlemeyi tavsiye etmişlerdir

Ayrıca öyle insan vardır ki ondaki donuklaşma duraklama bıkkınlık yılgınlık ve yorgunluk hali bizim bazı yanlışlarımızdan ya da yanlış anlaşılan tavırlarımızdan kaynaklanmış olabilir O zaman da karşımızdaki insanı ferahlatıp onun basta adım atmasına vesile olmak bize düşer; küçük bir latife veya bir nükte ile o kilitlenmeyi açmamız gerekir Yerinde o insanı alıp nezih bir çevrede biraz dolaştırmak ve tenezzüh ufku itibarıyla ona bazı şeyler anlatmak iktiza eder

Sözün özü; hayatın değişik dönemlerinde hemen herkeste az-çok bezginlik bıkkınlık gevşeklik gayretsizlik ve bir ölçüde ümitsizlik görülebilir Hiçbir zâhirî sebep yokken insan içine girdiği bu atmosferin tesirinde ruh semasının bütün yıldızlarının birer birer kayıp döküldüğü hissine kapılabilir Bunun sonucunda da kalbinde bir sıkışma bunaltan bir gönül darlığı hissedebilir Hatta bazen çok uzun süren kabz dönemleri yeis sebebi de olabilir; öyle ki insan o durumlarda âdeta hiçbir ışık emaresi ve hiçbir inşirah vesilesi göremez hale gelir Ne var ki inanan bir insan kabzı da bastı da Allah'tan gelen bir imtihan bilmeli; bast halinde gaflete ve gevşekliğe düşmemeli kabza mübtela olunca da işi mutlak ümitsizliğe vardırmamaya dikkat etmelidir Hakiki mü'min her şeye rağmen vefa ve sadâkatle sürekli "Rahmet Kapısı"nın tokmağını çalmalı; iç daralmalarına ve kalbî tıkanıklıklara maruz kaldığı dönemlerde de o eşikten asla ayrılmamalıdır
 

bizar

Well-known member
Uzun değil faydalı bir yazı Allah Razı olsun.Kabz bast her insanın maruz kaldığı bir durum gece ve gündüz gibi birbirini takip eden sadece o durumları fark edip geçici olduğunun farkında olmak önemli.
 
Üst