Başarı, öldükten sonra işe yarayandır!..

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
Başarı, öldükten sonra işe yarayandır!..


İslâmiyyet; ilim, amel ve ihlâs olmak üzere üç kısımdır. Emirleri ve yasakları öğrenmek, öğrendiklerine tâbi olmak ve bunları yalnız Allahü teâlânın rızâsı için yapmak lâzımdır. Kur’ân-ı kerîm, bu üçünü emretmekte ve övmektedir.

Cenâb-ı Hak, bu dünyâda kendi rızâsı için yapılan her ibâdeti ve ameli kabûl eder. İnsânlara gösteriş için, onlara yaranmak için yapılanları ise, kabûl etmez. Bunun için her türlü ibâdeti, işleri, davranışları, Allahü teâlânın emrine uyarak, Onun rızâsına uygun olarak ihlâs ile yapmalıdır. Yani yapılanların, hâlis, her türlü uygunsuz niyetlerden temizlenmiş olması lâzımdır.

İbâdetlerin doğru olması için, nasıl yapılacaklarını öğrenmek ve öğrendiklerine uygun olarak yapmak lâzımdır. İhlâs; gerek beden, gerekse mal ile yapılan farz veyâ nâfile bütün ibâdetleri, hayrât ve hasenât yapmayı, Müslümânları sevindirmeyi, onları sıkıntıdan kurtarmayı, zikri, istiğfârı Allahü teâlânın rızâsı için yapmaktır. Mal, mevki, hürmet, şöhret kazanmak için yapılan ibâdette ihlâs olmaz, riyâ olur. Böyle ibâdete sevâp verilmez, günâh olur, azâb yapılır. Riyâ ile yapılan farzlar sahîh olur, ibâdet borcu ödenmiş olur ise de, sevâbı olmaz. Hadis-i şerifte; (Dünyâda riyâ ile ibâdet edene, kıyâmet günü, ey kötü insan! Bugün sana sevâp yoktur. Dünyâda kimler için ibâdet ettin ise, sevâplarını onlardan iste denir) buyuruldu.

İbâdet, Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için yapılır. Başkasının muhabbetine, ihsânına kavuşmak için yapılan ibâdet, ona tapınmak olur. Allahü teâlâya ihlâs ile ibâdet etmemiz emrolundu. Hadîs-i şerîfte; (Allahü teâlânın birliğine îmân edenden, namâzı ve zekâtı ihlâs ile yapandan Allahü teâlâ râzı olur) buyuruldu.

Başkalarının sevgisine ve övmelerine kavuşmak için, dünyâ işleri ile, onlara iyilik yapmak, riyâ olur. İbâdet ile olan riyâ bundan dahâ fenadır, kötüdür. Allahü teâlânın rızâsını hiç düşünmeden yapılan riyâ, gösteriş ise, hepsinden dahâ fenâdır. İbâdet yaparak Allahü teâlâdan dünyâ menfâatlerini istemek, riyâ olmaz. Yağmur duâsına çıkmak, istihâre yapmak böyledir.

İbâdet, bir âdet olarak değil, Allahü teâlâya gönülden şükretmek, yalvarmak için yapılmalıdır. Riyâ, gösteriş olarak yapılan bir ibâdeti, Allahü teâlâ kabûl etmez. Kur’ân-ı kerîmde Mâ’ûn sûresinde meâlen; (Ey Resulüm, kıyâmet gününü inkâr eden, yetîmi sertlik ve sitemle defedip hakkını gasbeden, fakîri doyurmayan ve başkalarını da fakîre iyilik yapmaya teşvîk etmeyen o kimseyi gördün mü? Namâzlarını gaflet ile kılanlara ve riyâ, gösteriş yapanlara ve zekâtı, fakîrin hakkını vermeyenlere şiddetli azâb vardır) buyurulmaktadır.

Dünyâ ni’metleri geçici, ömürleri ise kısadır. Bunları ele geçirmek için dînini vermek ahmaklıktır. İnsanların hepsi âcizdir. Allahü teâlâ dilemedikçe, kimse kimseye fayda ve zarar yapamaz. Bunun için ibâdetleri, hayırlı işleri; dünyâ faydalarını, insanların görüp beğenmelerini düşünmeyip, yalnız Allah rızâsı için yapmalıdır. Resûlullah efendimiz; (Allahü teâlâ buyuruyor ki: Benim şerikim, ortağım yoktur. Başkasını bana şerîk eden, sevâplarını, karşılıklarını ondan istesin. İbâdetlerinizi ihlâs ile yapınız! Allahü teâlâ, ihlâs ile yapılan amelleri, işleri kabûl eder) buyurmuştur.

SON PİŞMANLIK FAYDA ETMEZ
Netice olarak, bir kimse, insanlar beni beğensin, hep benden bahsetsinler, çok zengin ve meşhûr olayım, her istediğimi elde edeyim der, böyle düşünür ve bunları elde etmek için bunların sebeplerine yapışırsa, bu isteklerinin hepsine de kavuşabilir. Bunları elde ettiği için, kendisini başarılı da görebilir. Ama ölüm geldiği zaman, bu elde ettiklerinin ve başarı diye övündüklerinin hiçbirisi elinde kalmaz. Başarı diye övündükleri, ölümle beraber başarısızlığa, yalnızlığa dönüşür. Geriye, sadece hüzün, pişmanlık kalır ki, ölümden sonraki üzülmenin, pişmanlığın da hiçbir faydası olmaz. Bunun için din büyükleri başarıyı; “Başarı, öldükten sonra elde kalan, işe yarayandır” diye tarif etmişlerdir...
 
Üst