İbâdetlerin efdali, fıkıh öğrenmektir”

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
İbâdetlerin efdali, fıkıh öğrenmektir”


İmân edilecek şeyleri, farzlardan, harâmlardan meşhûr olanları, lüzûmu kadar öğrenmek farzdır. Bunları öğrenmemek harâmdır. İşitip de, öğrenmeye ehemmiyyet vermemek küfür olur, îmânı giderir. Cehlin ilâcı, çalışıp öğrenmektir. Hadis-i şerifte;
(İlim öğreniniz. İlim öğrenmek, ibâdettir. İlim öğretene ve öğrenene cihâd sevâbı vardır) buyuruldu.
Her mü’mine, birinci farz olan şey, îmânı, farzları, harâmları öğrenmektir. Bunlar öğrenilmedikçe, Müslümânlık olamaz, îmân elde tutulamaz, Hak borçları ve kul borçları ödenilemez, niyyet, ahlâk düzeltilemez ve temizlenemez. Düzgün niyyet edinilmedikçe de, hiçbir farz kabûl olmaz. Hadîs-i şerîfte;
(Bir sâat ilim öğrenmek veyâ öğretmek, sabâha kadar ibâdet etmekten dahâ sevâptır) buyuruldu.

FIKIH KİTABI OKUMAK...

Anadan, babadan izin almadan cihâda ve tehlikeli olan yoldan bir yere, hattâ farz olan hacca gitmek câiz değildir. İzinleri olmadan ilim tahsîline gitmek ise câizdir. İslâmiyyeti doğru olarak öğrenebilmek için de, fıkıh ve ilm-i hâl kitâplarını okumaktan başka çâre yoktur. Fıkıh kitâbı okumak, geceleri namâz kılmaktan dahâ sevâptır. Çünkü farzları, harâmları, âlimlerden veyâ yazmış oldukları kitâplardan öğrenmek farzdır. Kendisi yapmak ve başkalarına öğretmek için fıkıh kitâpları okumak, tesbîh namâzı kılmaktan dahâ sevâptır. Hadîkada buyuruluyor ki:
“Fıkıh ilmi ile uğraşmak, yani farzları ve harâmları öğrenmek, her Müslümâna farz-ı ayındır. Fazlasını öğrenmek de, farz-ı kifâye olup, çok sevaptır, hiç zararı yoktur.” Hadis-i şerifte;
(İbâdetlerin efdali, en kıymetlisi, fıkıh öğrenmek ve öğretmektir) buyuruldu.
Hadarât-ül-kuds kitabının sahibi;
“İmâm-ı Rabbânî hazretlerinden Buhârî, Mişkât, Hidâye, Şerh-i Mevâkıf kitâplarını okudum. Gençleri ilim öğrenmeye teşvîk ederdi. Önce ilim, sonra tarîkat buyururdu. Benim, ilimden kaçındığımı, tarîkatten zevk aldığımı görünce, hâlime merhamet ederek, kitâp oku! İlim öğren! Câhil sofu, şeytânın maskarası olur, Rütbetül-ilmi a’ler rüteb yani rütbelerin en üstünü, ilim rütbesidir buyurdu” buyurmaktadır. Abdullah bin Mubârek hazretleri;
“İlim öğrenen, günah işlemekten korkar. Günahtan korkan ondan kaçar. Ondan kaçan ise kıyâmet günü hesaptan kurtulur” buyurmuştur.
Resûlullah efendimiz;
(İlim bulunan yerde Müslümânlık vardır. İlim bulunmayan yerde Müslümânlık kalmaz) buyurmuştur.
Ölmemek için, yemek, içmek lâzım olduğu gibi, din düşmanlarına aldanmamak için de, dînini, îmânını öğrenmek lâzımdır. Ecdâdımız, her zamân toplanırlar, ilmihâl kitâplarını okurlar, dinlerini öğrenirlerdi. Ancak, böyle Müslümân kaldılar.
İlim meclisinde, Allahü teâlânın anıldığı yerde bulunmak çok kıymetlidir. Sâbit bin Eslem hazretleri buyurdu ki:
“Bir Müslüman Allahü teâlânın anıldığı yere, dağlar kadar günah ile girse, çıktığı zaman üzerinde zerre kadar bir günah kalmaz.
Mümin, kıyâmet gününde, Allahü teâlânın huzûrunda durur. Allahü teâlâ ona;
-Ey kulum! Sen, dünyâda bana ibâdet eden kullarımla berâber ibâdet ediyor muydun? diye sorar. O mümin de;
-Evet, onlarla birlikte ben de ibâdet ediyordum yâ Rabbî! der. Yine Allahü teâlâ;
-Ey kulum, dünyâda iken bana duâ edip yalvaran ve beni zikredip ananlarla beraber, sen de yalvarıp beni andın mı? diye suâl eder. O mümin yine;
-Evet yâ Rabbî! diye cevap verir. Bunun üzerine Allahü teâlâ;
-İzzetim hakkı için, beni zikredip, andığın her yerde ben de seni andım. Nerede duâ edip yalvardınsa, o duânı kabûl ettim buyurur.”

İNSANLARA İYİLİK ÖĞRETENLER

Netice olarak Allahü teâlâ, Resûlullah efendimizi, Kur’ân-ı kerîmi teblîğ etmek, öğretmek için gönderdi. Eshâb-ı kirâm, Kur’ân-ı kerîmdeki bilgileri Resûlullah efendimizden öğrendiler. Din âlimleri de, Eshâb-ı kirâmdan öğrendiler. Bütün Müslümânlar da, din âlimlerinden ve bunların kitâplarından öğrendiler. Hadis-i şerifte buyurulduğu gibi:
(Allahü teâlâ ve melekler ve her canlı, insanlara iyilik öğreten Müslümânlara duâ ederler.)
 
Üst