İtaât etmeden nimete kavuşulmaz

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
İtaât etmeden nimete kavuşulmaz


Herhangi bir kimse, Allahü teâlâya îmân etmedikçe, Onun emirlerini, beğendiği iyi şeyleri yapmadıkça ve yasak ettiklerinden sakınmadıkça, rahmetine kavuşamaz. Çünkü Kur’ân-ı kerimde bir âyet-i kerîmede meâlen; (Allahın rahmetine kavuşmak isteyenler, emirlerini yapsınlar) buyurulmaktadır.

Peygamber efendimiz de buyuruyor ki:
(Müslümânlık beş şey üzerine kurulmuştur: Birincisi, Allahü teâlâya ve Muhammed aleyhisselâmın Onun Peygamberi olduğuna inanmak, ikincisi her gün beş vakit namâz kılmak, üçüncüsü, senede bir kerre malının kırkta birini Müslümân olan fakîrlere zekât vermek, dördüncüsü, Ramazân-ı şerîf ayında her gün oruç tutmak, beşincisi, Mekke-i mükerremeye giderek, ömründe bir kerre hac etmek.)

Emirleri yapıp, yasaklardan sakınmanın lâzım olduğunu gösteren vesîkalar çoktur. İnsan, Allahü teâlânın lutfu, ihsânı ile Cennete girer. Fakat îmân ederek, itâat ve ibâdet yaparak rahmete kavuşmaya lâyık olmalıdır. Nitekim bir âyet-i kerîmede meâlen; (Rahmetim, muhsinler için, yani emirlerimi kabûl edip yapanlar içindir) buyuruldu.

Cennete yalnız îmân ile girilecektir ama, birçok tehlikeleri atlattıktan sonra girilecektir. Cennete girmek için âhırete îmân ile gitmek ve diğer tehlikeleri de atlatmak lâzımdır.

Şunu iyi bilmelidir ki, çalışmayınca, din yolunda yürümedikçe, emirleri yapıp, yasaklardan sakınmadıkça, sevâp kazanılamaz, Cennet ni’metlerine kavuşulamaz.

DAMDA DEVE ARAMAK!..
Vaktiyle adamın birisi, namaz kılmaz, diğer ibâdetleri yapmaz ama her gece yatarken; “Yâ Rabbî! Bana Cennetini ver” diye duâ edermiş. Bir gece yine aynı şekilde duâ eder ve yatar. Gece geç vakitte, damdan bir tıkırtı, bir ses geldiğini hissederek uyanır ve hemen dama çıkar. Damda bir kişinin olduğunu fark edince;

- Sen kimsin, benim evimin damında ne arıyorsun? diye sorar. Damda bulunan Behlül Dânâ hazretleri kendini tanıtır ve;

- Kusura bakma devem kayboldu da onu arıyorum, cevabını verir. Ev sâhibi olan adam;

- Kaybolan devenin damda olması mümkün mü, bu akılsızlık değil midir deyince, Behlül Dânâ hazretleri;

- Peki senin, hiç ibâdet etmeden ve sonra da Allahü teâlâdan Cenneti istemen daha akılsızlık değil midir? buyurur.

Bunun üzerine ev sâhibi olan şahıs, Behlül Dânâ hazretlerinin kendisine nasihat vermek için böyle yaptığını anlar. Hatâsını anlayıp, tövbe eder ve ibâdetlerini aksatmadan yapmaya başlar...

İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
“Âhıretin azâbından kurtulup, sonsuz ni’metlere kavuşmak, ancak Muhammed aleyhisselâma uymakla olur. Bunun için de, altın, gümüş eşyâsı ve kâğıt parası, ticâret eşyâsı ve çayırda otlayan hayvanları olanın, İslâmiyyete uygun olarak, zekât vermesi, böylece mala ve hayvanlara bağlı olmadığını göstermesi lâzımdır. Yerken, içerken, güzel elbise giyerken, keyfini, zevkini düşünmeyip, ibâdetleri yapmak için kuvvetlenmeyi ve A’râf sûresinin (Namâz kılarken süslü, temiz örtününüz!) meâlindeki 30. âyet-i kerîmesine uymayı niyyet etmelidir. Bunlara, başka niyyetleri karıştırmamalıdır. Böyle niyyet yapılmazsa, yapmak için, kendini zorlamalıdır. ‘Ağlayamazsan, kendini ağlat’, sözü meşhûrdur. Böyle niyyet edebilmek için, durmadan Allahü teâlâya duâ etmeli, yalvarmalıdır.

Bunun gibi, her şeyi, dînini seven ve kayıran, doğru âlimlerin, yazılarına uygun yapmalı, İslâmiyyetin izin verdiği ruhsatlardan kaçınıp, İslâmiyyetin üstün gördüğü azîmetlere sarılan bu âlimlere uymayı, sonsuz azâbdan kurtulmaya vesîle bilmelidir. Nisâ sûresi, 146. âyet-i kerîmesinde meâlen, (Îmân eder ve ni’metlere şükrederseniz, Allahü teâlâ, size azâb etmez!) buyuruldu.”

Netice olarak, Allahü teâlâ her şeyi bir sebeple yaratmaktadır. Allahü teâlâdan bir şey istemek, yâ söz ile yani duâ etmekle yâhut fiil ile yani sebeplere yapışmakla olur. Çalışmak, sebebe yapışmak demektir. Çalışmayan, tembel oturan, sebebe yapışmamış olur. Allahü teâlâ tembele bir şey vermez. Âyet-i kerimede meâlen buyurulduğu gibi:
(İnsan ancak çalıştığı şeye kavuşur.)
 
Üst