İnsanın sermâyesi, dîni ve âhiretidir.

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi
İnsanın sermâyesi, dîni ve âhiretidir. Bu sermâyeyi kaptırmamak için, çok uyanık olmak, dünyâ ticâretinin âhirete yaraması ve Cehenneme sürüklememesi için de, çok uğraşmak lâzımdır. İmâm-ı Gazâlî hazretleri, dünyâ işleri ile meşgul olurken, dînini kayırmak isteyenlerin şu yedi şeye dikkat etmelerinin lâzım olduğunu bildirerek buyuruyor ki:

“1-Her sabâh şöyle niyyet etmelidir ki, kendisinin, evlât ve âilesinin rızkını kazanmak, onları kimseye muhtâç bırakmamak, Allahü teâlâya râhat ve temiz ibâdet edebilmek, âhiret yolunda yürüyebilmek için, vazîfeme gidiyorum demelidir. Böyle niyyet eden bir kimse, vazîfesini yaptığı kadar, hep sevâp kazanır.

2-En az, binlerle insan çalışmayacak olursa, kendisinin bir gün bile yaşayamayacağını düşünmelidir. Meselâ, çiftçi, fırıncı, dokumacı, demirci, iplikçi ve dahâ nice sanatkârlar, hep onun için çalışıyor. O hepsine muhtâçtır. Herkes onun için çalışıp, ona hâzırlayıp da, onun boş oturması, kimseye faydalı olmaması doğru olur mu? Bu dünyâda herkes yolcudur. Geldik gidiyoruz. Yolcuların birbirlerine yardım etmesi, el ele vermeleri, kardeş gibi olmaları lâzımdır. Her Müslümân böyle düşünmelidir.

3-Dünyâ işleri, âhiret için çalışmaya mâni olmamalıdır. Âhiret için ticâret yeri câmilerdir. Münâfıkûn sûresi, 9. âyet-i kerîmesinde meâlen; (Mallarınız ve çocuklarınız, Allahü teâlâyı, hâtırlamanıza mâni olmasın!) buyuruldu. Hazret-i Ömer buyurdu ki:
“Ey tüccârlar! Önce âhiret rızkını kazanın! Sonra dünyâ rızkına çalışın!”

4-Çarşıda, işte Allahü teâlâyı zikretmeli, her ân Onu hâtırlamalıdır. Dili ve kalbi boş kalmamalıdır. İyi bilmelidir ki, o ânda kaçırdığını, bütün dünyâyı verse, bir dahâ eline geçiremez. Gâfiller arasındaki hâtırlamanın sevâbı çok olur. Resûlullah efendimiz buyurdu ki:
(Gâfiller arasında Allahü teâlâyı zikreden kimse, kurumuş ağaçlar arasında bulunan yeşil fidân gibidir ve ölüler arasındaki cânlı gibidir ve harpte kaçanlar arasında, arslan gibi döğüşenler gibidir.)

5-Dünyâ işlerine çok düşkün olmamalıdır. Meselâ, çarşıya herkesten önce gidip, herkesten sonra çıkmamalıdır. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: (Tüccârın, esnâfın en kötüsü, erken gidip, geç dönenlerdir.)

Sabâh namâzını kılmadan ve kitâp okuyup birkaç şey öğrenmeden işe gitmemeyi âdet edinmelidir.

6-Şüpheli şeylerden kaçınmalıdır. Harâma yaklaşan zâten âsî, fâsık olur.

7-Alışveriş yaptığı kimse ile olan sözlerini, hareketlerini, aldığını, verdiğini iyi ve doğru hesâp etmelidir.
Kıyâmette, bunların hepsinden hesâp vereceğini bilmelidir. Büyüklerden biri, bir bakkalı rüyâda görüp;

-Allahü teâlâ sana ne yaptı dedi.

-Önüme ellibin sayfa koydular. Yâ Rabbî! Bu sayfalar kimlerindir dedim.

-Ellibin kişi ile alışveriş yapmışsın. Her sahîfe, bunların birisi ile olan muâmeleni göstermektedir dediler. Baktım, her sayfada bir kimse ile olan muâmelemin inceden inceye yazılmış olduğunu gördüm, dedi...

“BİR ZAMAN GELİR Kİ!..”
İşte buraya kadar, büyüklerimizin hâllerini ve dînimizin yolunu göstermiş oluyoruz. Bugün bu yol unutulmuş, bilen de kalmamıştır. Bugün, bunlardan birisini yapana çok sevâb verilir. Resûlullah efendimiz buyurdu ki:
(Bir zamân gelir ki, o zamânın Müslümânları, bugün sizin yaptığınız ibâdetlerin onda birini yaparsa, âhirette azâbtan kurtulurlar.) Bunun sebebi sorulunca da; (Çünkü sizler hayır işlemeye çok yardımcı buluyorsunuz. Onlar yardımcı bulamayacakları gibi, çeşitli engellerle de karşılaşacaklardır. Gâfiller, câhiller arasında garîb kalacaklardır) buyurdu.”

Netice olarak, âhiretin dünyâdan dahâ iyi olduğuna inanan bir kimse, bildirilen bu hususların hepsini de yapabilir. Bir kimsenin dünyâ ticâreti, âhiret ticâretine mâni olursa, bu kimse bedbahttır. Bir çömlek almak için, altın kupa verene ne denir? Dünyâ, saksı parçası gibidir. Hem kıymetsizdir, hem de çabuk kırılır. Âhiret ise, altından kupa gibidir ki, hem çok kıymetlidir, hem de dayanıklıdır, kırılmaz ve hattâ hiç tükenmez.
 
Üst