Günahlardansakınmak kalbi temizler

ABDULLAH4

Forum Yöneticisi

İyi bir insan, kendine ve başkalarına zararı olmayan kimse demektir. Allahü teâlâ, insanların iyi olmalarını, herkesin rahat yaşamasını istiyor. Buna kavuşmak için, insanlarda kalb, akıl ve nefis yarattı. İnsanın bedeni, yani bütün uzuvları kalbin emrindedir. Kalbin arzularına, niyet etmek denir. Nefis, bedenin muhtâç olduğu şeyleri kalbe yaptırmak ister. Nefsin isteklerinin hepsi, kendine de, başkalarına da, zararlıdır.

Akıl, faydalı ve zararlı şeyleri birbirlerinden ayırmakta, faydalı olanları yapmasını kalbden istemektedir. Allahü teâlâ, iyi işleri kötülerinden ayırmak için, dinleri gönderdi. Sağlam olan akıl, kalbin İslâmiyete uymasını emreder. Her kalb, İslâmiyyete uygun hareket ederse, temiz olur, dünyâda hiç sıkıntı olmaz. Kalbin temizlenmesi ve kuvvetlenmesi için, Allahü teâlânın ismini çok söylemesi lâzımdır. Allahü teâlâ, dinleri insanlara sıkıntı vermek için değil, kalbleri temizlemek için gönderdi. Kalb, nefse uymaz, aklı dinleyip İslâmiyyete uyarsa, bütün dünyâ rahata, huzûra kavuşur. Aklın vazîfesi, İslâmiyyeti öğrenmek ve bunun her yere yayılması için çalışmaktır.

Kalb, hep nefse tatlı gelen şeyleri yaparsa, nefse tapmış olur. Allahü teâlâyı unutur. İslâmiyyete uymak, kalbi ve bedeni kuvvetlendirir, nefsi zayıflatır. İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:

“Kalb, Allahü teâlâdan başkasına tutulmuş ise, yıkılmış demektir. Bir işe yaramaz. Niyyet doğru olmadıkça, hayırlı işlerin, yardımların ve âdete uyarak yapılan ibâdetlerin, hiç faydası olmaz. Kalbin selâmet bulması ve Allahü teâlâdan başka hiçbir şeye düşkün olmaması da lâzımdır. Yani her yapılan şey, O emrettiği, O beğendiği için yapılmalı. Onun râzı olmadığı her şeyden kaçınmalıdır. Her şey Onun için olmalıdır. Hem, kalbin selâmeti, hem de bedenin sâlih işler yapması, birlikte lâzımdır. Beden sâlih ameller yapmaksızın, kalbim selâmettedir, kalbim temizdir, sen kalbe bak demek bâtıldır, boştur. Kendini aldatmaktır. Bu dünyâda, bedensiz rûh olmadığı gibi, beden ibâdet yapmadan ve günâhlardan kaçınmadan, kalb, temiz olmaz.

İnsanlarda bulunan nefis, din bilgilerine inanmamakta, yaratılışı, İslâmiyyete uymamaktadır. Bunun için, İslâmiyyete uymak, nefse acı gelmekte, ona uymak istememektedir. Kalb ise, yaratılışında temizdir. Fakat, nefsin İslâmiyyete uymak istememesi hastalığı, kalbe sirâyet ederek, kalb de İslâmiyyete uymak istemiyor. İslâmiyyete inanıyor ise de, uyması acı geliyor. İslâmiyyetin doğruluğunu isbât için, ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın, hasta olan kalbde buna yakîn hâsıl olması, çok güç olur. Kalbde yakîn hâsıl olması için, içeriden ve dışarıdan hastalık gelmemesi, gelmiş olanın da tasfiyesi lâzımdır. Bunun için nefsi, inkâr hastalığından ve kalbi şeytandan, fenâ arkadaştan kurtarmaktan başka çâre yoktur.

Kalbin tasfiyesi, ibâdet yapmakla, bilhâssa farz namâzları kılmakla ve çok istiğfâr okumakla olur.

Kalb, üç düşmânın yani nefsin, şeytânın ve kötü arkadaşın şerrinden, hücûmundan kurtulunca, tasfiye bulur, harâmları sevmek hastalığından kurtulur. Allah sevgisi, kendiliğinden yerleşir. Suyu boşalan şişeye havânın dolması gibi olur. Veşşemsi sûresi 9. âyetinde meâlen; (Nefsini tezkiye eden kurtuldu. Nefsini günâhta, cehâlette, dalâlette bırakan, ziyân etti) buyuruldu.”

Netice olarak, nefis, kötü isteklerden kurtarılınca, kalbin mahlûklara, harâmlara olan bağlılığı kalmaz. Zira dünyâyı yani harâmları, günâhları seven, hâtırlayan kalb, hastadır. Kalbin temiz olması, dünyâ denilen şeyleri sevmekten, hâtırlamaktan kurtulması demektir. Kalb hastalığının ilâcı, İslâmiyetin emirlerine uymak, yasaklarından sakınmak ve Allahü teâlâyı çok zikretmek, yani ismini ve sıfatlarını hâtırlamak, kalbe yerleştirmektir. Zikretmek, Allahü teâlâyı hâtırlamak demektir. Bu da, kalb ile olur. Zikredince, kalb temizlenir, kalbden dünyâ sevgisi çıkar ve Allahü teâlânın sevgisi yerleşir.



alinti
 
Üst