KıLıbıkLık ve kaLbi ıLıkLık

c1ci

Member
İnsaoğlunun lebinden dökülen sözle, kaleminden süzülen kelamının; kalbe doğan tesiriyle sıcak bağını hesaba katarak O'nun eşine karşı davranışlarını anlatmalıyım sizelere. Onun yüzünü hiç görmemiş olsam da; görmüş olanlar kadar çok sevmeyi ve sevgisinin hakkını verebilmeyi temenni ediyorum.

O eşine olan muhabbetini yüreğine sığdıramazdı. Yüzüne karşı ve gıyabında arkasından "onun sevgisi benim yüreğimin azığıdır." derdi. Hayatın en önemli harçlarından biri olan sevgiyle yüreğinden yüreğine baki olarak lehimlenmişti sanki. Başkaları baştan garip buldu bu denli muhabbet ve meveddeti. Zira eşi ondan yaşça büyüktüve duldu. Tabi bu onların kıstasıydı. Fakat sevgi lehimi diğer farklılıkları bile giriftliğinde eritmişti besbelli.


Eşi de daha 15indeyken kendisi doğmadan evvel, henüz tanımadan hakkında bir bilginin söylediklerini işitmiş bilgi edinmiş ve keşke onunla ben evlensem ve zor günlerinde ona yoldaşlık edebilsem diye ağlayacak asilliğe sahipti. Evlendikten sonra da her alanda birbirlerine yoldaşlık ettiler. 24 yıl evlilikleri sürdükten sonra hanımefendi vefat etti.

Vefatından yıllar sonra eşi başka biriyle evlenmişken yaşlı bir hanım evlerine ziyarete geldiğinde O okadar çok ikramda bulunup kendisiyle ilgilendi ki; misafir gittikten sonra biryerlere yaslanma ihtiyacı duyacak kadar bitap düştü. Eşi merak edip sordu; "Seni misafiri ağırlamada bu kadar hassas kılan şey nedir?" diye. O da; "Az önce gelen yaşlı hanım benim vefat eden eşimin sohbet ortamlarında bulunan bir hanımdı, eşimin sohbetinde bulunmuş bir dostu başka türlü ağırlayamazdım." diye cevap verdi. İlk gözağrısının öldüğü yıl o kadar üzüldü ki, o yıl daha sonraları bile hüzün yılı diye anıldı. Daha sonra çeşitli sebeplerle evlikler yaptı.

Dünya genelinde sorumluluklara sahip olsa da; sabah namazlarından ve ikindiden sonralarını eşlerine ayırırdı. Eşiyle beraber birşeyler içtiği vakitlerde; eşinin dudağının değdiği yeri gözler O da aynı noktadan içmeye özen gösterirdi.

Bizim gibi beden dili dersleri almamış bu konuda kitaplar okumamıştı ama O özel bir eğitime tabi tutulmuştu. Günlük hayatta da gözleri nereye bakarsa gövdesi de hemen o yöne dönerdi. Bir bineğe bincekleri vakit toplum içindeki durumunu kompleks yapmaz yere diz çöker, bir ayağını basamak gibi yapar eşine yardımcı olurdu.

Bir keresinde binek içinde eşleri varken binekler aşırı derecede hızlanınca telaşa kapılmış ve görevli binekleri sakinleştirinceye kadar O da sakinleşememişti. Daha sonrasında görevliye dönüp daha dikkatli olmasını tavsiye edip; dikkat edin içinde incilerim, kristallerim vardır incinmesinler demiştir. Eşinin dizlerine uzanır, onlara yaslanırdı. Böylelikle onlara güvendiğini de ifade ederdi.

Eşi ilk evlendiklerinde beni ne kadar seviyorsun diye sorduğunda, "Kör düğüm gibi" karşılığını vermiş ve seneler sonra eşi kördüğüm ne alemde diye latife ettiğinde "ilk günkü gibi" demeyi de ihmal etmemişti. Eşiyle tartıştıkları bir vakit dışarıdan biri yemek getirmiş ve eşi de kızgınıkla yemeği kabıyla birlikte yere çalmıştı da; hiçbirşey demeden gidip elleriyle toplamıştı hepsini. Zaten ev işlerinde hep yardımcı olur, söküğünü kendi diker tamir edilmesi gereken şeyleri kendisi yapardı.


Eşi bazı sesler duyup duvar ardında yapılan kutlamayı merak ettiğinde onu duvarın ardını görebilecek şekilde tutmuş ve uzun süre izlemesine, müziği dinlemesine yardım etmişti. Yorulduğunda yeter mi diye 3 defa sormuş, eşi de yanındaki kıymetini ölçmek için her dafasında hayır demiş, bunun üzerine de; bıkana dek izlemesine ses çıkarmamıştı. Eşi cüssece zayıfken onunla koşu yarışı yapıp yenilmiş, daha sonraki yıllarda yarışı tekarar edip yendiğinde bu eski yarışın rövanşı olsun demiştir.

Onun bu ve benzeri tüm davranışlarını hem kendi hayatımda örnek alıp hem de sevdiklerimle paylaşmak benim için tarif edilemez bir öneme sahip. O'nun yaşantısıyla verdiği canlı örnekliğe baktığımda eşler arası zarif davranışların, anlayış ve yardımlaşmanın kılıbıklık değil bilakis kalbi ılıklık olduğuna şahit oluyorum. Eğer eşlerin birbirine güzel davranması kılıbıklık olsaydı kendisi kılıbıkların en önde gideni olurdu sanırım. Elbette O kalbinin ılıklığını günümüze kadar taşıyan insanlığın en güzel örneğiydi.
 

Sergerdan

Well-known member
Mazluma katılıyorum çok güzel bir yazı,ama bu tür bilgilerde sapasaglam ulaşmış mıdır bize?Gerçi önemli deil manası hoş olduguna göre...Teşkür

Bitanede ben buldum netten:

Günün birinde Peygamberimiz Hz Aise validemize,

“Ben senin bana kirgin olup olmadigini anlarim buyurdurlar”.

Hz Aise validemiz “Bunu nasil anlarsin”. diye sordu.

Peygamber efendimiz (s.a.s ) nasil anladigini soyle ifade buyurdular.”Kirgin olmadigin zaman Muhammedin Rabbi Hakki icin, kirgin oldugun zamanda Ibrahimin Rabbi Hakki icin dersin”.

Hazreti Aise validemiz soyle dediler:

“Dogru soyluyorsun. ancak ben senin adini dilimden anmasamda kalbimde anarim”.
 
T

Tarihci19

Misafir
birkaçını az değişiklikle sahihi müslimde okumuştum ancak diğerlerinin kaynağı nedir bilemiyorum..
 

TESBIHAT

Active member
bır de aşk kokan
hanı
benı nasıl seversın ya resulallah
kördüğüm gibi
yıllar sonra aynı soru hz aıseden ya resulallah kördüğüm ne alemde
cevaba bakın ya
ilk günkü gibi
bu kadarı yetmes mı
 

hasret

Well-known member
Rasulullah (sav) herseyde numune-i imtisal oldugu gibi aile hayatında dahi numune-i imtisaldir.
ne kadar hoş bir ifade 'kordugum ' gibi...
zira kordugum asla acılmaz...
nezakette sevgide dahi onu ornek alanlardan olmak dileğiyle...
 
Üst