Fethin 500. yılında Bediüzzaman

tuncerr

Active member
1953 senesi baharında Bediüzzaman Said Nursî, İstanbul’da üç ay kalır. İlk geldiği gün, Bayezıt’ta Marmara Palas’a iner. Çamlıca ve Üsküdar’da iki ayrı dostunun evinde üçer gün misafir olur. Daha sonra Çarşamba’da Fırıncı Mehmet Güleç’in evinde üç ay kalır. O yıl İstanbul’un 500. fetih yıldönümüdür. Bu sebeple parlak törenler yapılır. Topkapı’da, Fatih’te yapılan bu törenlere resmî zevatla birlikte Said Nursî de iştirak eder. Yanında üniversite talebeleri ve Binbaşı Refik Bey vardır.

Bediüzzaman, yanında bulunan talebesi Ziya Arun ile Fener Patriği Athenagoras’a gider, onunla görüşür.

Bu görüşme sırasında, Said Nursî ona:

“Hıristiyanlığın din-i hakikisini kabul etmek, Hazret-i Muhammed’i (asm) Peygamber ve Kur’ân-ı Kerîmi de Kitabullah kabul etmek şartıyla, ehl-i necat olacaksınız” der.

Athenagoras ise cevaben “Ben kabul ediyorum” deyince, Bediüzzaman “Pekâla, siz bunu dünyanın diğer manevi reislerine de söylüyor musunuz?” diye sorar.

Patrik ise, “Söylüyorum, fakat onlar kabul etmiyorlar” der.

Bediüzzaman İstanbul’da bulunduğu aylarda tevhid ve vahdaniyet bahislerini muhtevî, radyonun İlâhî bir nimet olduğuna dair bir ders kaleme alır. Hem bu ders, hem daha önce İstanbul’a gelmeden Isparta’da iken talebelerine verdiği dersleri Nur Âleminin Bir Anahtarı adlı bir risâle halinde bir araya getirir.

(Bilinmeyen Taraflarıyla B.S.N., s. 415, Nesil Yayınları)

BİR HATIRA

Mehmet Fırıncı anlatıyor:


Üstad Hazretleri (1953 yılında) İstanbul’da bulunduğu zaman İstanbul’un fethinin 500. yıldönümü idi. Çok geniş bir kutlama merasimleri programı hazırlanmıştı. Mehter yeniden kurulmuştu. İstanbul’da büyük bir bayram havası esmekteydi. Fatih Camii’nin Akdeniz kapısı tarafında büyük bir şeref tribünü kurulmuştu. 29 Mayıs 1953’de İstanbul sevinç ve şenliğin zirvesindeydi.

Merasim başlamadan önce emekli binbaşı Refik Bey, Üstad Hazretlerini ve arkadaşlarını alarak, Fatih’teki merasim mahalline getiriyor. Fakat çok şiddetli izdihamdan içeri girilemeyecek bir durum olduğunu görünce, Binbaşı Refik Bey, etrafa hiddetle bağırarak açılmalarını ve son derece büyük bir âlimin burada bulunduğunu ilân ediyor. Âsayiş vazifelileri derhal Üstad Hazretlerinin yolunu açmak için tedbir alıyorlar. Halk da bu tedbir gereğince yolları kendiliğinden açıyor. Ve Üstad Hazretleri doğru şeref tribününe, o zamanın İstanbul Valisi Fahreddin Kerim Gökay’ın sağ tarafında ayrılan yere oturuyor. Ve oradan merâsimi gayet şâşaalı ve muhabbetli bir şekilde takip ediyorlar.

Üstad Hazretleri, mehterin de resmigeçit yaptığı bu merasimden sonra eve döndüler ve istirahata çekildiler.

…O gün Fener Patrikhanesine giderek Patrik Athenagoras’ı ziyaret etmiş ve ziyaret esnasında kendisine hitaben, ‘Siz Kur’ân’ı Allah’ın kitabı, Hz. Peygamberi de peygamber kabul etseniz ve Hıristiyanlığın da din-i hakikîsiyle amel etseniz ehl-i necat olacaksınız’ demiş. O da ‘Ben kabul ediyorum’ diye cevap vermiş. Üstad tekrar ‘Dünyadaki diğer ruhanî reisler de kabul ediyorlar mı?’ diye sormuş. O, ‘Onlar kabul etmiyorlar’ demiş. Üstad, kendisini gayet hürmetle karşılamış olduklarını söyledi.”

(Son Şahitler, c. 4, s. 344)
 

Ali Said

Well-known member
Fethin 500. Yılında Bediüzzaman

BİR HATIRA

Mehmet Fırıncı anlatıyor:

Üstad Hazretleri (1953 yılında) İstanbul’da bulunduğu zaman İstanbul’un fethinin 500. yıldönümü idi. Çok geniş bir kutlama merasimleri programı hazırlanmıştı. Mehter yeniden kurulmuştu. İstanbul’da büyük bir bayram havası esmekteydi. Fatih Camii’nin Akdeniz kapısı tarafında büyük bir şeref tribünü kurulmuştu. 29 Mayıs 1953’de İstanbul sevinç ve şenliğin zirvesindeydi.

Merasim başlamadan önce emekli binbaşı Refik Bey, Üstad Hazretlerini ve arkadaşlarını alarak, Fatih’teki merasim mahalline getiriyor. Fakat çok şiddetli izdihamdan içeri girilemeyecek bir durum olduğunu görünce, Binbaşı Refik Bey, etrafa hiddetle bağırarak açılmalarını ve son derece büyük bir âlimin burada bulunduğunu ilân ediyor. Âsayiş vazifelileri derhal Üstad Hazretlerinin yolunu açmak için tedbir alıyorlar. Halk da bu tedbir gereğince yolları kendiliğinden açıyor. Ve Üstad Hazretleri doğru şeref tribününe, o zamanın İstanbul Valisi Fahreddin Kerim Gökay’ın sağ tarafında ayrılan yere oturuyor. Ve oradan merâsimi gayet şâşaalı ve muhabbetli bir şekilde takip ediyorlar.

Üstad Hazretleri, mehterin de resmigeçit yaptığı bu merasimden sonra eve döndüler ve istirahata çekildiler.

…O gün Fener Patrikhanesine giderek Patrik Athenagoras’ı ziyaret etmiş ve ziyaret esnasında kendisine hitaben, ‘Siz Kur’ân’ı Allah’ın kitabı, Hz. Peygamberi de peygamber kabul etseniz ve Hıristiyanlığın da din-i hakikîsiyle amel etseniz ehl-i necat olacaksınız’ demiş. O da ‘Ben kabul ediyorum’ diye cevap vermiş. Üstad tekrar ‘Dünyadaki diğer ruhanî reisler de kabul ediyorlar mı?’ diye sormuş. O, ‘Onlar kabul etmiyorlar’ demiş. Üstad, kendisini gayet hürmetle karşılamış olduklarını söyledi.”

(Son Şahitler, c. 4, s. 344)

__________________
 
Üst