Vecize Analizi Herşeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir, göz ise maneviyat

teblið

Vefasýz

Bismillahirrahmanirrahim

Vecize analizi ders halkamızda bu hafta bu mubarek vecizeyi fikirlere ve yorumlara açmak istedik;

[BILGI]Herşeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir, göz ise maneviyatta kördür


[/BILGI]


Hayat doğru bir çizgi üzerinde yürümüyor. Varlık âleminin başlangıcından beri hep devirler var. Her bitiş aynı zamanda yeni bir başlangıç. Her inişin bir çıkışı, her gecenin bir sabahı, her kışın bir baharı olduğuna hep inanıyor ve gelecek ile ilgili planlarımızı bu beklentilerle yapıyoruz.


İnsanın sadece çevresinde gördüğü canlılar ve ortam üzerinde düşünmesi bile tüm evrenin üstün bir Yaratıcı'nın eseri olduğunu kavrayabilmesi için yeterlidir. Kuşların, atların, balıkların, güllerin, ağaçların, gökyüzünün, yıldızların, Dünya atmosferinin, içtiği suyun, Güneş Sistemi'nin kısacası herşeyin sonsuz güç sahibi Allah tarafından yaratıldığını, aklını ve vicdanını kullanarak düşünen herkes kavrayabilir. Risale-i Nur Külliyatı'nın hemen her satırında son derece hikmetli bir şekilde Allah'ın varlığını ve kudretini anlatan Bediüzzaman Said Nursi, herkesin anlayabileceği bir mantık yürütmeyle bu apaçık gerçeğin görülebileceğini hatırlatmıştır biz müslümanlara...

Bu kısa açıklamalrdan sonra sizlerinde bu vecizeden yola çıkarak yorumlarınızı duymak isteriz inşl..Rabbim istifademizi ziyade eylesin amin..




 

teblið

Vefasýz
“Görmediğim şeye inanmam” sözünün altında, aklın görevini göze yükleme yanılgısı yatmaktadır. Hâlbuki insandaki her bir duyu ayrı bir âlemin kapısını açar; birinin görevi diğerinden beklenmez. Mesela, göz, kulağın; burun, dilin görevini yapamaz. İnsan, gözüyle ne yemeğin tadına, ne bülbülün sesine, ne de gülün kokusuna bakabilir. Göz bu organların görevlerini yerine getiremezken, elbette aklın fonksiyonunu da icra edemez.

Malumdur ki; herhangi bir eser, göz ile göründüğü hâlde, ustası akıl ile anlaşılır. “Görmediğime inanmam.” diyen bir insan, bu eserin yapıcısını inkâr durumuna düşer. Aynen bu örnekte olduğu gibi, sonsuz bir kuvvet, ilim ve sanat ürünü olan bu muhteşem kainatı seyrettiği hâlde, onun sanatkârını kabul etmeyen insan, ilim ve akıldan uzaklaşmış olur.

Böyle bir insan, bu kâinatta her an tecelli eden ve Allah’ın varlığını güneş gibi gösteren, yaratma, rızk verme, hayat verme gibi sınırsız olayları nasıl açıklayacaktır?

“Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir, göz ise maneviyatta kördür.”
 

memluk

Hatim Sorumlusu
konuyla alakası var diye bu yazıyı ekelemek istedim hocam.

Göz, kalbin elçisidir. Onu vazifelendirir, araştırmaya gönderir.

Güzel ve manzaralı bir şey bulmuşsa, memnuniyet duyar.

Fakat göz, çoğu defa kalbin başını belaya sokar.

Zira öyle güzellikleri, haber verir ki; ne hepsini elde etmeye, ne de ayrılıklarına tahammüle kalbin gücü yeter.

Bakışlarını Allah'ın rızası haricinde salıverenlerin hasretleri, devamlı olur.

Çünkü bakmak, sevgiyi netice verir.
Ve kalb, bir alakaya sahip olur.

Sonra bu alaka kuvvetlenir; vurgunluk derecesine varir ve kalbi kaplar.

Göz bakmaya devam ettikçe vurgunluk hali kalbden ayrılmayacak bir sevgi halini alır.

Sonra bu aşırı sevgi aşka döner ve çılgınlık halini alır.

Artık kalb, köle olmuştur ve layık olmayana kulluk yapmaya başlar.

Bütün bunlar, bakmanın cinayetleridir.

Bir emir iken, şimdi bir esirdir o.

Kalb, düştüğü haller için, gözden dert yanar.

Göz ise "Ben senin memurundum", der. "
Bana vazife veren sen degil miydin?"

Bütün bunlar, Allah'ın sevgi ve bağlılığından boş kalan kalblerin belasıdır.

Kalb Allah'ı sevmek için yaratılmıştır.

Bu yüzden sevgilisi "O" değilse, kulluğu başkasınadır.

İbn-i Cevzi
 

memluk

Hatim Sorumlusu
Görmek çok büyük bir nimettir insanoğluna. Ancak, sadece maddede görmüş olursak eğer,yalnızca "zahiri" görüp bilmiş oluruz. Manada bakıp görmüş olursak,"batıni" yani uhrevi olan o sırra, o ebed zenginliğe erişmiş oluruz.
 

mihrimah

Well-known member
“Görmediğim şeye inanmam” sözünün altında, aklın görevini göze yükleme yanılgısı yatmaktadır. Hâlbuki insandaki her bir duyu ayrı bir âlemin kapısını açar; birinin görevi diğerinden beklenmez. Mesela, göz, kulağın; burun, dilin görevini yapamaz. İnsan, gözüyle ne yemeğin tadına, ne bülbülün sesine, ne de gülün kokusuna bakabilir. Göz bu organların görevlerini yerine getiremezken, elbette aklın fonksiyonunu da icra edemez.

Malumdur ki; herhangi bir eser, göz ile göründüğü hâlde, ustası akıl ile anlaşılır. “Görmediğime inanmam.” diyen bir insan, bu eserin yapıcısını inkâr durumuna düşer. Aynen bu örnekte olduğu gibi, sonsuz bir kuvvet, ilim ve sanat ürünü olan bu muhteşem kainatı seyrettiği hâlde, onun sanatkârını kabul etmeyen insan, ilim ve akıldan uzaklaşmış olur.

Böyle bir insan, bu kâinatta her an tecelli eden ve Allah’ın varlığını güneş gibi gösteren, yaratma, rızk verme, hayat verme gibi sınırsız olayları nasıl açıklayacaktır?

“Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir, göz ise maneviyatta kördür.”
Maddeye inanan insanlar Allah cc göremediklerinden inkar ederler oysa ki; Allah cc, şiddeti zuhurundan gaiptir. Allah cc, Allah olduğu görünmez, görünmemesi Allah olduğunun en büyük delilidir. Maddeyi gören göz elbette onu göremez, O'nu idrak O'nu basiret görür. Görün gördüğü herşey O'nu haber verir.
 

teblið

Vefasýz
Hem de nazar-ı dikkate almak lâzımdır ki: Kim birşeyde çok tevaggul etse, galiben başkasında gabîleşmesine sebebiyet verir. Bu sırra binaendir ki, maddiyatta tevaggul eden, mâneviyatta gabileşir ve sathî olur. Bu noktaya nazaran, maddiyatta mahareti olanın mâneviyatta hükmü hüccet olmasına sebep olmadığı gibi, çok defa sözü dahi şâyân-ı istimâ değildir.

Evet, bir hasta, tıbbı hendeseye kıyas ederek, tabibe bedelen mühendise müracaat edip gösterdiği ilâcı istimal ederse, akrabasına tâziye vermeye dâvet ve kendisi için kabristan-ı fenanın hastahanesine nakl-i mekân etmek için bir raporu istemek demektir. Kezalik, hakaik-i mahzâ ve mücerredat-ı sırfeden olan mâneviyatta, maddiyûnun hükümlerine müracaat ve fikirleriyle istişare etmek, âdetâ lâtife-i Rabbaniye denilen kalbin sektesini ve cevher-i nurânî olan aklın sekeratını ilân etmek demektir.

Evet, herşeyi maddiyatta arayanların akılları gözlerindedir. Göz ise mâneviyatı göremez

Muhakemat,
 
Üst