Mitingci Saylan'dan ilginç röportaj

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
Mitingci Saylan'dan ilginç röportaj

'Türbanlılar okuyamıyor da ben asker olabiliyor muyum...'


İNSAN HAKLARINI SAVUNUYORUM DiYEN TÜRKAN SAYLAN TÜRBAN KONUSUNDA YASAKTAN YANA

Kamuoyunda iki ayrı Türkan Saylan resmi var. Biri; cüzamlıların tedavisi, kız çocuklarının okuması için yıllardır büyük emekler veren hekim Türkan Saylan. Diğeri; kendine benzemeyeni, farklı düşüneni yok sayan, muhtıradan yana tavır alan Türkan Saylan. Peki, neden böyle bir ikilik var? Cumhuriyet mitinglerinin sözcülerinden,
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Başkanı Türkan Saylan ile hem mitingleri, hem de son dönemde yeniden tebarüz eden kavram karmaşasını konuşmak istedim. Cumhuriyet, demokrasi, çağdaşlık, temel hak ve özgürlükler, yasaklar ve ayrımcılık nedir, ne değildir... gibi. Onunla güzel bir bahar sabahı Arnavutköy’de buluştuk ve konuşmayı denedik. Bunu ne kadar başarabildik, siz karar verin.


Cumhuriyet, bildiğiniz gibi monarşi olmayan, egemenliğin millette olduğu yönetim biçimi. Bu ülkede aksini talep eden mi var ki mitinglerin adı cumhuriyet mitingi?

Biz cumhuriyetten laik temelli demokrasiyi temsil eden cumhuriyeti algılıyoruz. TC, Cumhuriyet’i ilan etmeden meclisini kurmuş, önce demokrasinin temellerini atmıştır. Dolayısıyla Cumhuriyet de alt kavramlarıyla tehlikede.

Söylediğiniz gibi Cumhuriyet’i, milleti temsil eden Meclis ilan etti. İki ay sonra halkın iradesi sandığa yani meclise yansıyacak. Bu durumda cumhuriyet mitingleri nafile mi olacak?

Öyle şey olur mu? Sandık halkın gerçek düşüncelerini oylarına yansıtıyorsa gerçektir. 12 Eylül sonrası rejimin getirdiği yüzde 10 barajı ve dokunulmazlıklar var. Üçte bir oyla üçte iki çoğunluğu almış bir parti ‘ben sen bizim oğlan’ diye hareket etti. Ama ‘barajı atlayıp meclise gireyim de ne olursa olsun’ diyenlere de karşıyız.

YÖNETMELİKLER VAR

Mitinglerde toplumun bir kesimini dışlayan konuşmalar da yapıldı. Bu kamplaşmayı artırabilir mi diye endişelenip sorumluluk hissettiniz mi?

Ben bu sözlerinize asla katılmıyorum. Biraz sanal olduğunu düşünüyorum. O yüzde 35’e sorun bakalım memnun musunuz diye?

İki ay sonra sorulacak zaten.

O zaman konuşalım. Bizim karşıtlığımız bu hükümetin kadınlarımızı türban üzerinden siyasal İslam olarak kullanarak bizi milli görüşe çekmeyi hedeflemesinedir. Biz mitinglerde ‘elim kırılsaydı da buraya oy vermeseydim’ diyenlerle kucaklaştık. Orada bir sürü bizim okuma yazma öğrettiğimiz başörtülü kadınlarımız, annelerimiz, ablalarımız vardı.

Başörtülü kadınlardan bahsederken neden sadece okuma yazma bilmeyen ya da yaşlı kadınları alıyorsunuz? Genç, eğitimli, kentli, dünyadan haberdar, hayatını kazanan, başını da kendi iradesiyle örten çok sayıda kadın var bu ülkede?

Hayır, geniş bir kesim yok kardeşim. Ayrıca bu ülkenin yasaları, yönetmelikleri var. Atatürk’ün, laik cumhuriyetin çocukları olarak biz türbanın belli yerlerde siyasal simge olarak kullanılmasını kabul etmiyoruz. Bu yasal bir tavırdır.

TAVRINIZI BEĞENMEDİM

Yasalar insan eliyle yapılır ve her yasa da, hukuki olmayabilir. Önemli olan evrensel temel hak ve özgürlüklerdir biliyorsunuz...

...Benim insan haklarını savunduğumu herkes bilir.

Ben de biliyorum ve bu yüzden soruyorum: Kişinin doğuştan kazandığı, anayasal güvence altına alınmış haklarının elinden alınması haksızlık mıdır, değil midir?

Siz beni kendi fikirlerinize getirmeye çalışmayın. Bu şekilde sorgularsanız cevap vermem size.

Ben bunun konuşulabilir olduğunu düşündüğüm, buradaki çelişkiyi nasıl açıkladığınızı merak ettiğim için soruyorum.

Tavrınızı beğenmediğimi söylemek istiyorum.

Ama sorumu cevaplamıyorsunuz Türkan Hanım?

Bakın orada örtülü kadınlarımız da vardı. Çok hoştu. Hatta bir tanesine mikrofon tuttular. Dedi ki ‘Biz onlardan değiliz. Onlar zaten bizi sevmez.’ Ben o kızlarımızla bir öğretim üyesi olarak yaşadım senelerce. Nasıl o hale getirildiklerini, kurtulmak için ne çabalar verdiklerini, yüzlerine kezzap atmaya teşebbüs edenlerin üniversite kapılarında kavga çıkarttıklarını, o kızların büyük sıkıntı içersinde ‘bizi kurtarın’ dediklerini yaşadım.

BU İŞLER KOLAY DEĞİL

Merak ediyorum; yüzüne kezzap atılan kişi üniversite öğrencisiyse, yasal yolları neden kullanmıyor?

Nasıl yapsın? Bu işler kolay mı sanıyorsunuz. Dayak yiyen kadın karakola gittiğinde ‘kocandır döver’ demiyor mu karakol? Lütfen yani gerçekleri şey yapmayın. Siz star gazetesinden misiniz sahiden?

Neden? Size bunları soruyorum çünkü 18 yaşına gelmiş bir insanın kendi iradesiyle başını örtemeyeceğini söylüyorsunuz. Örterse de okuyamayacağını. Ben de bir insan ve kadın hakları savunucusunun bunu neden söylediğini anlamaya çalışıyorum.

Kardeşim, o üniversiteye gidemiyor da, ben asker olabiliyor muyum? Yapmayın yani. Bu ülkenin yasaları var. Yasalara uysun da isterse türban taksın, isterse ne yaparsa yapsın.

Peki, mitinge dönelim o zaman. Mitinglerde Cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül’den çok eşi Hayrunnisa Gül’ün türbanına tepki gösterildi ve...

...Hayır, ikisine de tepki gösterildi. Gül’ün geçmişi ortaya çıktı. O söylemleri söyleyen birinin Atatürk’ün, İnönü’nün temsil ettiği bir makamda olmasını ister misiniz?

Türkiye’yi temsil ediyor zaten, Dışişleri Bakanımız.

O politik bir şey. Bu politika üstü. Oraya gelen kişi de, eşi de artık birey değildir. Toplum nasıl gözükmek istiyorsa öyle temsil etmek zorundadır. Bu ülkede yasalara, çağdaşlığa aykırı küçük bir kitle her zaman olacak. Ama o ucun Türkiye’ye hakim konuma gelmesine asla izin veremeyiz. Buna ne derseniz deyin.

Türkiye’deki kadın nüfusunun yarısının başı örtülü. Onlar için konulan yasaklar eşleri için de mi işletilmeli?

Ama bakın... Siz provakasyona çok açık bir insansınız galiba.

Bunu nereden çıkartıyorsunuz! Benim işim soru sormak.

Bakın, başörtülü kadınlarla türbanlıları aynı kefeye koyamazsınız. Türban siyasal İslamcı bir davranıştır. 80’den sonra belli bir kadın vaiz ortaya çıkmış, kadınları ikna etmeye başlamıştır. Türban modamsı bir şey. Başörtülü kadınlara karşı değiliz. Anadolu’da analarımız, babaannelerimiz de başörtülü. Biz cumhuriyet kadını olarak yetiştik. Hiçbir örtülü anne de kızının örtünerek okumasından yana değildir.

Peki, o kız kendi iradesiyle başını örtmek isterse ne olacak?

İstiyorsa, istediği yola gidecek.

Başını örttüğü için okula gidemeyecek yani?

Başını örtmek istiyorsa gidemeyecek.


EV KADINI OLABİLİRSİN

Kızların okuması için yıllardır büyük emekler veriyorsunuz Türkan Hanım. Hem ‘haydi kızlar okula’ diyorsunuz, hem de bazı kızlara ‘siz değil’ diyorsunuz. Bu nasıl mümkün oluyor? Burada bir çelişki yok mu?

Ben sizinle anlaşamıyorum. Ben kızların özgürlüğüne bir şey demiyorum. Erkekler nasıl kravatlı olduysa onlar da çağa uymak zorundalar. Size garanti veriyorum, bizim okuttuğumuz kızlarımızın hiç birisinin anne-babası kızının örtülü olmasını istemez.

Siz aileden, çevreden, üçüncü kişilerden bahsediyorsunuz. Ben kişiden, bireyden bahsediyorum. 18 yaşını aşmış, başını da kendi iradesiyle örtmüş bir insana ‘başını aç’ demek ya da örttüğü için cezalandırmak bana ayıp geliyor. Size gelmiyor mu?

Size gelebilir. Ama ben de diyorum ki ‘Kızım büyüyünce nasıl istersen öyle hareket edersin ama okulda bunu yapamazsın. Öğretmen olursan, memur, doktor olursan, siyasete girersen yapamazsın. Bunun dışında ev kadını olursun, işe atılır dükkan açarsın’. TC cumhurbaşkanlığında, parlamentosunda, eğitiminde, hastanesinde, okullarında bizi geriye götüren simgelerle olmayı kabul etmemiş. Laik düzen bu demek.

Peki, şu ayrıştırmayı konuşalım o halde. Türban ve başörtüsü arasındaki...

...Bakın, ben konunun uzmanı değilim ama uzmanların söylediğine göre vatandaşlarımızın örttüğü örtüyle bu bambaşkadır. Babaannelerimiz, köylülerimiz de başını güzel bağlayan kadınlarımız.

Kentli, eğitimli, genç bir kadına ‘başını kapatacaksan köylüler ya da babaanneler gibi kapat’ demek mi bu?

Babaannesi gibi bağlasın demiyoruz. Zaten başı bağlı anneler kızının başını bağlamasını istemiyor.

TELEPATİ YAPIYORUM

Aslında şunu soracaktım yarım kaldı. Bir bilim kadını olarak başka bilim kadınlarının çalışmalarını takip ediyorsunuzdur herhalde. Prof. Nilüfer Göle ve Prof. Elizabeth Özdalga ‘türban modern başörtüsü yorumu’ yani ‘çağdaş bir giyim’dir diyor?

Olabilir. Çiğdem Kağıtçıbaşı da var. İnanıyorum ki o kızlar içlerinden ‘Bunlar doğru söylüyor, biz kullanıldık’ diyor, biliyorum. Böyle bir telepati var. O çocukları sarıp sarmalayıp ‘kapıdayız, bir şey yaparsan gösteririm sana’ diye tehdit etmeye kimsenin hakkı yok. Onlara ‘bunu özgür irademizle yaptık’ dedirtmeye, benim hemcinsimi istismar etmeye kimsenin hakkı yok.

Hemcinsinizin neden bu kadar edilgen ve zayıf olduğunu düşünüyorsunuz? Öyle olup da size baskı gördüğünü anlatanlara hukuki yollar konusunda yardımcı olmuyor musunuz, bu vakalar kamuoyuna neden hiç yansımıyor?

Söyledim, karakola gittiğinde ne diyorlar. Kalacak yeri olmayan bir kız, öğrenci yurduna gittiğinde ‘Seni buraya alırız ama başını örteceksin, gece kalkıp merdivenleri sileceksin, şunu bunu yapacaksın’ diyorlar. Ağlayarak bize geliyor bu kızlar. Bunların farkında değilsiniz, türbanlı kadınları savunmaya çalışıyorsunuz.

Ben, bir insan hakları savunucusunun temel bir hakkın yasaklanmasını neden savunduğunu anlamaya çalışıyorum.

Ben bir doktor olarak onlara verilen fiziksel zararları tedavi etmeye çalışıyorum. Ama tabi ki tuzu kuru zengin, gidip de tesettür modalarına uymuş hanımefendilerin hakkını hiç kimse yemiyor bu Türkiye’de.

ASKER MiTiNGLERE KATKI YAPTI

Cumhuriyet mitinglerinden önce medyaya, TSK’nın STK’lar eliyle halkı meydanlara döküp darbe ortamı hazırlamayı amaçladığı yönünde belgeler yansıdı biliyorsunuz. Dönemin kuvvet komutanlarından Şener Eruygur da şu an mitinglerin başını çeken ADD’nin başkanı. Tüm bunlar zihninize soru işareti düşürdü mü?

Asla! Herkes bir görev yapar, ayrılınca vatandaştır. Biz Şener Paşa’yı herhangi bir asker olarak görmüyoruz. Doktor da olabilirdi. Darbeyle ilgili hiç bir açıklık yok. Zaten biz bağırdık ‘darbeye karşıyız’ diye.

Daha sonra da muhtıra için ‘iyi oldu’ dediniz.

Onu muhtıra olarak görmüyorum. Bu ordunun bir görevidir kardeşim.

Yurt içinde, dışında herkes muhtıra olarak değerlendirdi?

Bu bir uyarıydı. Siz istediğinizi söyleyin. Orduya karşı olanlar, özellikle AKP, AB’ye sürekli ‘ordudan bizi kurtarın, genelkurmay baskı yapıyor’ diyor. Bizim ordumuz bir yandan savaşır, sınırlarımızı korur, bir yandan cumhuriyeti ve laik düzeni korur, bir yandan da sivil toplum örgütü gibi çalışır. Anadolu’da Mehmetçik dershaneleri vardır. Dolayısıyla ordu gördüğü yanlışlıkları söyleme özgürlüğüne sahip. Biraz sert söyleyebilir. Buna da saygı duyuyorum. Ordu bizim de sözcümüz. Ben ne kadar konuşma hakkına sahipsem ordu da sahip. Sonuçta ben askerin açıklamasını muhtıra olarak değil bir katkı olarak görüyorum.

Neye katkı?

İnsanların meydanlara toplanmalarına bir nevi bir katkı yapmıştır. Birçok insanın uyanmasına neden oldu.

Stargazete​
 

hknco

Well-known member
Ya abi bir şey diyeceğim olmayacak! yani ne diyeyim Allah cc bunları ıslah etsin ... Yani nasıl bir zihniyet ya sevmek zorunda değil ama kardeşim saygı duymak zorunda eğer biz bu toprakları beraber paylaşıyorsak ki öyleyiz açığı kapalısı olmaz bu işin saygı duyacak ... Duymasa ne olur Allah cc ıslah eder inşallah yoksa büyük davalar büyük mahkemelere iletilir .
 

TaLHa

Nur-u Aynım
Yönetici
hknco ' Alıntı:
Ya abi bir şey diyeceğim olmayacak! yani ne diyeyim Allah cc bunları ıslah etsin ... Yani nasıl bir zihniyet ya sevmek zorunda değil ama kardeşim saygı duymak zorunda eğer biz bu toprakları beraber paylaşıyorsak ki öyleyiz açığı kapalısı olmaz bu işin saygı duyacak ... Duymasa ne olur Allah cc ıslah eder inşallah yoksa büyük davalar büyük mahkemelere iletilir .

Baksana aklını yitirmiş bunlar hayal aleminde yaşıyorlar : Sölediği söze bak acmıyacaksa o zaman gidecek.Bugun cok oy alarak rektör olamayan safran bey gibi bende onları ALlaha havale ediyorum.He bide bunların peşinden gidensafi zihinlere koyun diyorum diyede beni eleştiriyorlar...
 

hknco

Well-known member
Şİmdi abi bak gene koyun diyorsun ya .. koyunlara laf yok ;D yazık günah ne istiyorsunuz koyunlardan _________________________________________________Lafım umuma değil lütfen kimsecikler alınmasın ... isteyen istediğini yapar amenna hatta orda bilmeyerek yada kendince haklı olarak bulunmuş olan kardeşlerimiz vardır . Ama bakarmısınız yıl 1908 ve Mehmed Akif istanbula geliyor ....





Süleymaniye Kürsüsünden

Bir de İstanbul'a geldim ki: bütün çarşı, pazar
Naradan çalkanıyor, öyle ya... Hürriyet var!

Galeyan geldi mi, mantık savuşurmuş... doğru:
Vardı aklından o gün her kimi gördümse zoru.

Kimse farkında değil, anlaşılan, yaptığının;
Kafalar tütsülü hülya ile, gözler kızgın;

Sanki zincirdekiler hep boşanır zincirden,
Yıkıvermiş de tımarhaneyi çıkmış birden!

Zurnalar şehr ahalisini takmış peşine;
Yedisinden tutarak ta dayanın yetmişine!

Eli bayraklı alaylar yürüyor dört keçeli,
En ağır başlısının bir zili eksik, belli!

Ötüyor her taşın üstünde birer dilli düdük.
Dinliyor kaplamış etrafını yüzlerce hödük!

Kim ne söylerse, hemen el vurup alkışlayacak
-Yaşasın
-Kim yaşasın?
-Ömrü olan.
Şak! Şak! Şak!

Ne devairde hükümet, ne ahalide bir iş!
Ne sanayi, ne maarif, ne alış var, ne veriş.

Çamlıbel sanki şehir, zabıta yok, rabıta yok;
Aksa kan sel gibi, dindirecek vasıta yok.

'Zevk-i hürriyeti onlar daha çok anlamalı'
Diye mekteblilerin mektebi tekmil kapalı!

İlmi tazyik ile ta'lim, o da istibdad
Haydi öyleyse çocuklar, ebediyyen azad.

Nutka gelmiş öte dursun hocalar bir yandan...
Sahneden sahneye koşmakta bütün şakirdan.

Kör çıban neşterin altında nasıl patlarsa,
Hep ağızlar deşilip, kimde ne cevher varsa,

Saçıyor ortaya, ister temiz, ister kirli;
Kalmıyor kimseciğin muzmeri artık gizli.

Dalkavuk devri değil, eski kasaid yerine
Üdebanız ana-avrat sövüyor birbirine.

Türlü adlarla çıkan namütenahi gazete,
Ayrılık tohumunu bol bol atıyor memlekete.

İt yetiştirmek için toprağı gayet münbit
Bularak fuhş ekiyor salma gezen bir sürü it

Yürüyor dine beş on maskara, alkışlanıyor,
Nesl-i hazır bunu hürriyet-i vicdan sanıyor.

Kadın erkek koşuyor borc ederek Avrupa'ya...
Sapa düşmekte bizim şıklara, zannım Asya.

Hakka tevfiz ile üç dane yetişmiş kızını,
Taşıyanlar bile varmış, buradan baldızını...

Analık ilmi için Paris'e, yüksünmeyerek...
Yük ağır, ecri de nisbetle azim olsa gerek.

Mehmet Akif Ersoy​


Şimdi alın taşın yerine ot obüs koyunuz bakınız neler oluyor ....
 
Üst